Diaspora’nın Laikleri – Kafkasya’nın Müslümanları
Kafkas Diasporası içerisinde daha örgütlü görünenlerin laik kesim olduğu biliniyor. Genelde kendilerini solda konumlasalar da daha çok Kemalizm soslu bir solculukları olduğu ve hayat tarzı üzerinden kendilerini var ettiklerini söyleyebiliriz. Bunu anlamak yada hissetmek için bu kesimin hakim olduğu derneklere başörtülü biri olarak gitmeniz yeterli.
Neyse konumuz diaspora değil, diaspora laiklerinin Kafkasya’daki İnsan Hakları İhlallerine yaklaşımı. Bu konudan uzak durmalarının sebebinin –Rusya muhalefetinden kaçmak vs. ile birlikte- yine hayat tarzı üzerinden tercihlerini belirlemeleri olduğunu düşünüyorum. Sonuçta İnsan Hakları İhlalleri son yıllarda Müslüman ahali üzerinde yoğunlaşmış durumda. Bizim laik-seküler kurumlarımızın hayat tarzına bakarak insan hakkı tercihinde bulunmalarını iki örnek üzerinden incelemek daha açıklayıcı olacak diye düşünüyorum.
Bildiğiniz gibi Tsipine Aslan Kabardey Balkar Cumhuriyeti’nde geçtiğimiz yıllarda hunharca katledildi. Seküler hayat tarzına sahip bir Adige milliyetçisi olan Tsipine Aslan aynı zamanda eski adetlere dönülmesi gerektiğini savunan bir kişiydi. Açıkçası bir Müslüman olarak –hem de kendisine Müslüman olarak ifade eden kişiler tarafından- öldürülmesi beni derinden üzmüştü. Ben her görüşün kendisini özgürce ifade edeceği ve tebliğ faaliyetlerinin kısıtlanmaması gerektiğini düşünen biri olarak Tsipine Aslan’ın ardından yapılan etkinliklere ve kendisinin unutturulmaması çabasına saygı duyuyorum. Sevenleri, destekleyenleri tarafından çeşitli derneklerde yapılan anma ve düğün (bu biraz komik farkındayım) organizasyonlarının olmasını da gayet normal karşılıyorum. Evet, unutturulmasın Tsipine Aslan…
Peki Kuaşev?
Diğer örneğimiz ise Timur Kuaşev… Timur Kuaşev öldürülene kadar kendisini tanımıyordum açıkçası. Yaptığı işler konusunda da bir fikrim yoktu. Kendisinden öldükten sonra haberdar olduğum ve buna çok üzüldüğüm ender kişilerdendir. Cinayetin ardından Ajans Kafkas’ta çıkan haberler ve Guşıps’te yayınlanan bir yazı ile haberim oldu kendisinden. Kafkasya’da da cesur ve yürekli insanlarında olduğunun nişanesiymiş kendisi. Umudumuzu katletmişler. Bize de arkasından yasını tutmak kalmış. Kuaşev İslamcılar ile Milliyetçiler arasında çatışma çıkmasın diye çabalayan, Soçi muhalefetinin sesini Rusya’ya ve dünyaya haykıran, Çerkes Soykırımı diyen ve insan hakları ihlallerinden toprak meselesine kadar bir çok konuda egemenlerin değil halkın yanında olan bir aktivist gazeteciymiş.
Timur Kuaşev cinayetinin ardından diasporadan verilen sesleri incelediğimizde ise oldukça cılız olduklarını görüyoruz. Bir kaç STK açıklama yaptıktan sonra laik seküler Çerkeslerin kalesi konumundaki Kaffed’in kısa ve hiç bir şey söylemeyen bildirisi ile karşılaşıyoruz. Birde tabi sağ olsunlar bize Timur Kuaşev’i tanıtan birkaç köşe yazısı-ben bir tane görmüştüm gerçi. Cinayetin üzerinden 1 yıldan fazla zaman geçti ve şu anda seküler-laik Çerkesler hatırlamıyorlar bile Timur Kuaşev’i. Neden sizce? Müslüman bir dindar olduğu için gündemde yer bulamamış olmasın sakın…
Üstelik bu kurumlar en çok insan hakları vs. gibi daha çok sol terminolojiye ait kavramları kullananlar. İnanmıyorsanız gidin Kaffed ve bağlı derneklerde bir anket yapın Timur’u hatırlayan kaç kişi var, İnsan hakları diyen kaç kişi.
Bu iki örnek aslında derneklerde başörtülü yada dindar kişilerin karşılaştıkları tavrın bir benzerini Kafkasya’ya bakış açısında da görüldüğünü gösteriyor. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Ben sadece laik-seküler kurumların iki yüzlü tavrına ayna tutmaya çalıştım.
Ha, İslamcı yada muhafazakar kurumlar ne yapıyor yada bu konuda neler yapılabilir derseniz, o da başka bir yazının konusu olsun…
Selâm ile..
Diaspora özeleştirisi isterük ağam. Aynen böyle. Diasporanın muhafazakar kısmıyla ilgili de bir şeyler duymak isterük.
Yazar anladığım kadarı ile yıllardır hiçbir derneğin kapısından içeri girmemiş, Kendisi mevcut iktidar ve çevresindekiler gibi mağdur dindarlar rölünü oynamaya kendini kaptırmış.
Tsipine Aslan ve Timur Kuashev için diasporadaki insanların fazlaca bir bilgisi yok, birçok kurumunda bilgisi yok, Tsipine Aslanın biraz daha bilinir olmasının sebebi sosyal ortamlardaki birkaç videosunun olması. Yoksa birinin Müslüman birinin Seküler olması ile konunun bir alakasıda yok.
Türkiyedeki her konudaki ilgisizliğin ,bizim toplumumuzada etkisi ,insanlar aman karışma ,kendi işine bak düşünce tarzından tüm benliklerini mutlu tüketim kültürüne teslim etmişler.
Azda insan olsa bu konuları anlatmaya devam edilecek ,yapacağımız şey çalışmak.
Maalesef, Türkiye’deki Çerkeslerin durumunu kibarca özetlemiş Tamara ZENGİN. Söylenebilecek çok şey var. Ama bu güne kadar olanlar ortada iken bundan sonra bize faydası olur mu?. Farklılıklarımızı sorun olarak görmeden sadece çıkarlarımıza ve ortak geleceğimize katkı sağlamaya odaklansak… Yapabiliriz İnşallah. Sadece gayret edelim. Saygılar…
Ben sadece birlikten yanayım artık zulme dur deme vakti geldimi bilmiyorum tek bildiğim birlikten kuvvet doğar merak ve heyecanla soydaslarimin takibini yapmaktayım.zamani geldiğinde orada olacagim