Paşinyan’ın açıklaması ne anlama geliyor

Bildiğiniz üzere, son günlerde, Haziran 2021’deki genel seçimleri bir kez daha kazanan Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan Türkiye’yle ilgili olumlu cümleler sarf etmeye başladı. Tabii ki Ermenistan’ın bu çıkışında, bilhassa İkinci Karabağ Savaşı (2020) neticesinde Ermeni işgalinin Karabağ’da son bulması üzerine Türkiye’nin, Ermenistan’la hem bölgesel konularda işbirliği yapmak, hem de ikili ilişkilerin canlandırılması hususunda olumlu sinyaller vermesinin de önemli olduğu kanısındayım. Öte yandan, son bir yılda hiç olmadığı kadar siyasî, iktisâdî ve askerî olarak zayıflayan ve haliyle de dünya kamuoyu nezdinde itibarı zedelenen Ermenistan’ın bu kriz ortamından çıkmak adına uzun yıllardır ihtilaf ettiği, hatta açıkça düşman olarak gördüğü Türkiye’yle ilişki geliştirmesi bence yadırganmaması gereken bir husustur. Zira ülkelerin tamamen çıkarlarına ve konjonktüre göre manevra yapmasını gerektiren uluslararası ilişkiler, günü geldiğinde ezelî düşmanların dahi masaya oturmasını mecbur kılmaktadır. Dolayısıyla, her ne kadar da Türkiye kamuoyu ve medyası Paşinyan’ın Türkiye hakkındaki bu yapıcı ve olumlu ifadeleri üzerinde durmasa da, şahsen ben bu ifadeyi, bölgenin istikrarı ve kalkınması için çok büyük bir gelişme olarak değerlendiriyorum.

Nikol Paşinyan hükûmetinin Türkiye’yle ilgili “Bu sinyalleri değerlendireceğiz, olumlu sinyallere olumlu sinyallerle cevap vereceğiz” ifadesi bence devlet yetkililerinin kesinlikle değerlendirmesi gereken bir husus olduğu ve bölge için gerçekten çok kıymetli sonuçlar doğuracağı düşüncesindeyim. Çünkü İkinci Karabağ Savaşı esnasında ve sonrasında başta Rusya olmak üzere genel olarak uluslararası camiadan umduğu desteği bulamayan ve netice itibarıyla büyük bir hezimete uğrayan Ermenistan, siyaseten ve iktisaden büyük bir sıkışmışlık içerisindedir. Öte yandan, Rusya’nın savaştan sonra bölgedeki siyasî nüfuz ve hamiliğini daha da arttırmış olması, Ermenistan’ın bağımsız bir aktör olarak hareket etmesini savaş öncesine göre daha çok engellemeye başladı. Ayrıca, bölgesel anlamda her daim Ermenistan’ın müttefiki olarak nitelenen İran’ın bile bu süreçte Ermenistan’la olumlu ilişkiler geliştirmekle birlikte Azerbaycan’a karşı net bir tutum sergileyememiş olması, Ermenistan açısından oldukça endişe verici bir mesele haline geldi. Netice itibarıyla, son bir yıl içerisinde cereyan eden bu konjonktür, Ermenistan’ı, siyasî ve toplumsal olmakla birlikte, asıl olarak ekonomik açıdan ciddi bir kriz ortamına sokmuştur. Bu siyasî ve iktisâdî türbülanstan çıkmak için Ermeni diasporalarının hamasî söylem ve lobi faaliyetlerinin artık netice vermediğini ve uzun vadede Ermenistan’ın bir devlet olarak çıkarlarını zedeleyeceğini fark eden yeni Paşinyan hükûmetinin başta Türkiye olmak üzere Azerbaycan’la dahi özellikle ekonomik ve ticarî alanda birtakım ilişkiler geliştirerek yeni bir politik manevra yapacağı anlaşılmaktadır. Zira Ermenistan kurulduğundan beri birtakım ülkelerin askerî yardımıyla ve başta Fransa ve Rusya olmak üzere Ermenilerin yoğunlukta olduğu ülkelerdeki Ermeni lobilerinin finansal desteğiyle ayakta kalabilmiştir. Bu doğrultuda anlaşılıyor ki önümüzdeki süreçte Ermenistan’ın ilişkileri bozuk veya hiç ilişki kurmadığı ülkelerle, yani büyük ölçüde Türkiye’yle, yakınlaşmaya çalışacaktır. Çünkü belirttiğim gibi, artık ne İran ve Rusya gibi bölgesel güçlerden ne de ABD veya Fransa gibi Avrupa Birliği ülkelerden eskisi kadar açık ve karşılıksız bir şekilde yardım alamıyor olması Ermenistan’ı ister istemez bölgedeki aktörlerle en azından ekonomik işbirliğine mecbur bıraktı. Tabii ki yakın vadede somut bir Türkiye-Ermenistan ekonomik veya siyasî işbirliğine belki de şahit olamayacağız, fakat gidişat, önümüzdeki süreçte söylemde dahi olsa iki ülke arasında bir yakınlaşma söz konusu olacağı yönünde. Nitekim kurulduklarından bu yana, ne diplomatik, ne siyasî ne de ekonomik ilişki kurmayan/kuramayan iki ülkenin birbirlerine karşı söylemde dahi olsa olumlu sinyaller vermesini kıymete değer bir gelişme olarak değerlendirmek lazım.

Esasında bu yakınlaşma Türkiye için de çok olumlu neticeler doğurabilir, ki Cumhurbaşkanı Erdoğan “Dağlık Karabağ’daki işgalin sona ermesiyle birlikte bölgemizde kalıcı barış adına yeni bir fırsat penceresi açıldığını, Ermenistan’ın bunu değerlendirmesi halinde bizim de gerekeni yapacağımızı ifade ettik” tespit ve değerlendirmelerde bulundu. Zaten buna benzer açıklamalar Türkiye tarafından yıllardır yapılmaktadır. Çünkü bölgenin siyasî ve iktisâdî refahı sadece Ermenistan veya Azerbaycan için değil, Türkiye için de oldukça elzemdir. Bu minval üzere, İkinci Karabağ Savaşı’nda Türkiye’nin üstlendiği hem askerî hem de diplomatik rol göz önünde bulundurulduğunda, savaş ve işgal sonrası oluşacak yeni dengelerde bölgenin hem siyasî hem de ekonomik istikrarından Türkiye’nin de istifade etmesi kadar doğal bir şey olamaz. Dolayısıyla Ermenistan-Türkiye yakınlaşması aynı zamanda, 27 Eylül 2020 tarihinde Ermenistan ile Azerbaycan arasında başlayan ve 44 gün süren İkinci Karabağ Savaşı neticesinde 9 Kasım 2020 tarihinde imzalanan ateşkes antlaşmasında yer alan ve yaklaşık bir yıldır hiçbir şekilde açılmayan Zengezur Koridoru, yani Nahçivan’ı anakara Azerbaycan’a ve haliyle Türkiye’yi de diğer Türkî Cumhuriyetlerine bağlayacak olan koridorun açılmasına olanak sağlayacağı görüşündeyim. Başka bir ifadeyle, olası bir Ermenistan-Türkiye yakınlaşmasında, Türkiye’nin Zengezur Koridoru’nun açılması hususunda talepkâr olacağı kesindir. Çünkü Türkiye’nin diğer tüm Türkî Cumhuriyetlerine doğrudan erişimini sağlayan bu koridor sayesinde Türkiye, hem siyasî, hem ticarî hem de en önemlisi tarihî bir kazanım elde etmiş olacaktır.

Anlaşılacağı üzere, bu muhtemel yakınlaşmanın sadece iki ülke için değil, hatta tüm Kafkasya’nın her anlamda gelişmesi için de önem arz etmektedir. Şayet diplomatik ve ticârî ilişkileri geliştirilmiş Türkiye, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’dan oluşan istikrarlı bir Güney Kafkasya’nın dolaylı dahi olsa Kuzey Kafkasya’nın refah ve sükûneti için faydalı olacağı aşikâr. Son olarak ifade etmeliyim ki, Ermenistan’ın ve Türkiye’nin birbirlerine karşı sarf ettikleri bu olumlu ifadelerin somut eyleme dönüşeceği hususundaki tespitim, önümüzdeki süreçte üzerinde bolca konuşacağımız bir mesele olacağı kanısındayım.

Ermenistan

Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Ajans Kafkas'ın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Diğer Köşe Yazıları