Biz dilenir miydik?

Kapalı bir toplum olarak bilinen Kafkasyalılar kendi sorunlarını ve kavgalarını her zaman dışa aktarmamaya çalışır. Kirli çamaşırlarımızı kimseye göstermeden saklar, yıkar temizleriz. Her şey aramızda hallolur. Bugün yazacağım da bu tarz bir konu. Ancak Türkçe olarak kaleme aldığım bu yazıda biraz kural dışına çıkacağım. Yani kendimize sakladığımız, yıkayıp temizlediğimizi sandığımız bir konuyu görünür kılmak bu yazının amacı.

Evet, kural dışı belki bugün yazacaklarım ancak Kafkasya’da yaşayan halklarımızın ne tarz tehditler ile karşı kaşıya olduğunu anlayabilmemiz için hiç yapmadığımızı yapmalı ve kural dışına çıkmalıyız diye düşünüyorum.

Geçtiğimiz günlerde transit olarak geçmeyi düşündüğüm Pyatigorsk’ta bir kaç saat geçirmek zorunda kaldım. Bu bir kaç saatlik zaman diliminde lirika ve içkinin halklarımıza verdiği zararı yakından görme hatta hissetme imkanım oldu.

Rusya’dan ayrılmadan önce basit ama akıllı bir telefona ihtiyaç duymuştum. İhtiyacım olan akıllı telefonu ararken Pyatigorsk merkezinde bir kaç telefon mağazasına girmem gerekti. Amacım telefon fiyatlarına bakmak ve modelleri incelemekti. Burada Evroset adı ile telefon satan ve Rusya’da bilinen bir mağazalar zincirinde şahit olduklarımı anlatacağım.

Ben mağazadayken lise son sınıfa giden belki de yeni mezun olmuş üç genç Çeçen mağazaya geldi. Dertleri ellerinde bulunan ve halk arasında çakma olarak tabir edilen Çin malı İphone telefonu satmaktı. Kendi aralarında yaptıkları konuşmadan anladığım kadarıyla Pyatigorsk’ta geçirdikleri bir kaç sıcak günün ardından eve dönecek paraları bitmişti. Dönüş parasını denkleştirmek için ellerindeki telefonu satacaklardı. Burada altını çizmem gereken bir nokta var, bu gençlerin Pyatigorsk’ta geçirdikleri bir kaç günde gittikleri diskonun veya saunanın 4 saatlik maliyeti kişi başı 200 dolar. Tabi gittikleri mekana bağlı olarak bu rakam azalabilir veya artabilir.

Bu olaya şahit olduktan kısa bir süre sonra bir otelin terasında otururken kısa süreli aralıklarla iki genç çıktı terasa. Dertleri yine yol parasıydı ve dileniyorlardı. Evet yanlış duymadınız, “Dileniyorlardı!” Terasta oturan herkesin yanına gidip dilenen bu gençler sadece benim yanıma gelmedi. Sanırım Kafkasyalı olduğumu anlamışlardı…

İşin açıklı yanı ise benim yaşadığım olayların ne ilk nede son olması. Pyatigorsk’ta şehir sakinlerine Çeçen veya Çerkes dediğinizde artık o asil atalarımız ve korktukları savaşçı abrekler gelmiyor akıllarına. Burada yaşayanlar artık bizi “dilenciler” olarak biliyorlar. Evet, bunu da yanlış duymadınız, “Dilenciler!”

Biz dilenir miydik?

Soğuk Kazakistan çöllerinde açlıktan ölen atalarımız dilenmeden öldü.

Öncesinde binlerce kilometre yol giderek, karadeniz sularında boğularak geldiğimiz Osmanlı toprakları bizi böyle bilmedi.
Bizi yok etmek için acımasızca soykırımları yapan Rusların ünlü edebiyatçıları bizim için iyi veya kötü demediklerini bırakmadı ama dilendiğimizi yazabilen olmadı.

Geldiğimiz noktada bizim gençlerimiz uyuşturucu, alkol ve anlık zevkler yaşanan gece hayatı için kendilerini unutuyorsa, bizim halimize ancak – Pyatigorskluların yaptığı gibi – acınır.