Rusya’nın Covid-19’la imtihanı

2020 yılının başından itibaren dünya gündeminde yeni tip koronavirüsle (Covid-19) mücadele konusu ilk sıralarda yer alıyor. Bugüne kadar yaşananlara bakıldığında dünyanın aslında bu salgına hazırlıksız yakalandığını ve her ülkenin virüsle genel olarak kendi imkânları ve kendine has metotlarla mücadele ettiğini görüyoruz. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yaşanan bu kriz karşısında etkisiz kaldı. Son yıllarda Birleşmiş Milletler’in (BM) uluslararası arenadaki sorunlar karşısındaki tavrı, nasıl ki yapılan açıklamalardan ibaret kaldıysa DSÖ’nün bu kriz karşısındaki tutumu da bu şekilde oldu. Tüm bunlara ek olarak Covid-19 tehdidinin gölgesinde kalan İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılma süreciyle, salgının AB’de meydana getirdiği çatlak da göz önünde bulundurulduğunda önümüzdeki dönemde mevcut siyasi ve sosyo-ekonomik dengelerde büyük değişikliklerin yaşanacağını tahmin etmek mümkün.

Covid-19’un “Kuzey Kore ve Türkmenistan gibi ülkeler dışında” etkilemediği ülke yok. Bazı ülkeler daha fazla, bazıları daha az kayıp verirken, ülkelerin bu süreçte aldıkları önlemler de farklı oldu. Salgına ilişkin Çin, İran, İtalya, İspanya ve ABD gibi ülkeler sırasıyla en fazla gündemde olan ülkelerin başında geliyorlar. Türkiye ise hem Covid-19’la mücadeledeki başarısı hem de birçok ülkeye yaptığı yardımlarla uluslararası kamuoyunun takdirini kazandı. Son günlerde Covid-19’un yayılma hızı bakımından dikkat çeken ülkelerden biri diğeri ise Rusya oldu.

Vaka sayısının artmasında, alınan sınırlı önlemlerin, zaten kırılgan durumdaki ekonominin daha fazla darbe almasını önlemek amacıyla çok kısa süre sonra gevşetilmesinin de etkisi oldukça fazla.

Çin-Rusya sınırının 4 bin kilometreden fazla olduğu ve virüsün “vatanının” da Çin olduğu hususları göz önünde bulundurulduğunda Rusya’daki gelişmelerin aslında daha önce gündeme gelmesi beklenebilirdi. Ancak daha Ocak ayında Rusya, hem Çin’le hem de Moğolistan’la sınırlarını kapatmıştı. Dolayısıyla bu erken adımın Rusya’nın Covid-19’la geç tanışmasında etkili olduğu söylenebilir. Öte yandan Rusya diğer ülkelerle olan sınırlarını 30 Mart’a kadar açık tuttu. Bu tutumun, Nisan ayının ikinci yarısından itibaren Covid-19’un Rusya’da hızla yayılmaya başlamasında etkisi büyük oldu. Peki, günlük vaka sayısının 10 bini aştığı Rusya’daki bu artışın diğer nedenleri neler?

Rusya, AB ülkelerine kıyasla Covid-19’la daha geç tanıştı ya da diğer bir ifadeyle başlangıçta bu hastalığa yakalananlar Rusya’da sıklıkla görülen soğuk algınlığı ya da normal bir grip olarak nitelendirildi. Bu husus, alınan önlemlere rağmen halkın Covid-19’u pek ciddiye almamasına, tıpkı İskandinav ülkelerinde olduğu gibi bu virüsün de gribin bir türü olarak algılanmasına neden oldu. Yine bazı din adamlarının toplu ayinleri devam ettirmesi, bazı çevrelerin de tüm bu süreci komplo teorileri çerçevesinde değerlendirmesi gibi hususlar Rusya halkının işin ciddiyetini anlamasını geciktirdi. Kış aylarında grip ve soğuk algınlığından Rusya’da zaten her sene çok sayıda insanın hayatını kaybetmesi ve Covid-19’la ilgili istatistiklere göre ölüm oranının yaklaşık yüzde 2 olması da Rusya’nın bu yaklaşımında etkili oldu. Tüm bunlar ise Nisan ayının sonundan itibaren Rusya’da vaka sayısında artışı beraberinde getirdi.

Salgının seyri bakımından önümüzdeki “iki hafta” Rusya’yı zor günler bekliyor. Ülke ekonomisi açıdan ise bu süre aylar, belki de yıllarla hesaplanmakta.

Rusya’da son günlerde vaka sayılarında yaşanan artışın bir başka sebebi de Rusya’nın idarî yapısından kaynaklanan Covid-19’la mücadele tarzı. Rusya’nın her idarî bölgesi, salgınla mücadelede kendi yöntemini kullanıyor; ayrı ayrı önlemler alıyorlar. Bazı idarî bölgeler ekonomik olarak yeterli kaynağa sahip olmadığından söz konusu virüsle mücadele kimi bölgelerde yetersiz kalıyor. Ayrıca şehirlerarası ulaşım tam olarak yasaklanmadığından farklı bölgelerde alınan farklı önlemlerin etkisi ülkeyi olumsuz etkiliyor.

Ülkede vaka sayısının artmasında, alınan sınırlı önlemlerin çok kısa süre sonra gevşetilmesinin de etkisi oldukça fazla. Vaka sayısındaki artış devam ederken bazı bölgelerde önlemlerin azaltılması, alışveriş merkezi ve kuaförlerin açılması, maske takma zorunluluğunun olmaması, Covid-19’un bulaştığı kişi sayısının yüksek hızla artmasına sebep oluyor.

Rusya’da Covid-19’la mücadeleyi zorlaştıran hususlardan bir diğeri ise vakaların yarısından fazlasının Moskova’da tespit edilmiş olması. Bu da başkentteki hastanelerin işini kaçınılmaz olarak zorlaştırıyor. Bunların yanı sıra Rusya’nın sağlık sisteminde uzun yıllardır birtakım sorunlar yaşandığı biliniyor. Enerji kaynaklarının fiyatlarının yüksek olduğu Vladimir Putin’in ikinci başkanlığı döneminde (2004-2008), eğitim, sağlık, nüfus artışı gibi konulara önemli yatırımlar yapıldıysa da hastanelerin fizikî koşullarına ilişkin sorunlar devam ediyor. Örneğin, 2019 yılı sonunda birçok şehirde sağlık çalışanları maaşların düşük olması dolayısıyla istifa etmiş, protesto gösterilerinde bulunmuşlardı. Bu da doğal olarak Covid-19’la mücadeleyi olumsuz etkiliyor. 6 Mayıs itibarıyla Rusya’da Covid-19 vaka sayısının 166 bin civarında olmasına rağmen hayatını kaybedenlerin sayısının (bin 537) diğer ülkelere kıyasla az olmasında benzer hastalıklarla mücadele konusunda Rusya’nın tecrübe sahibi olması ve Sovyet tıp eğitim sisteminin mirası olarak doktorların fizikî şartlarının yüksek kalitede olmasıyla açıklamak mümkün. Diğer taraftan özellikle Batı basını, Rusya’daki ölü sayısının gerçekleri yansıtmadığını iddia ediyor. Ancak vaka sayısındaki hızlı artışa rağmen Rusya’da durum şüphesiz ABD ve bazı Avrupa ülkeleri kadar kötü değil.

Salgın süreci, Rusya’nın iç ve dış siyasetini de etkiliyor. Mart ayında yapılacak anayasa referandumu ertelenirken, Kremlin’in çok önem verdiği 9 Mayıs’taki II. Dünya Savaşı Zaferi’nin 75. yıl dönümü kutlamaları da iptal edilen diğer bir büyük organizasyon oldu.

Bunların yanı sıra, tıpkı diğer ülkelerin ekonomilerinde olduğu gibi Covid-19 salgınının Rusya’nın ekonomisini de olumsuz etkileyeceği muhakkak. Petrol fiyatlarındaki ciddi düşüşün de aynı döneme denk gelmesi, Rusya’nın işini daha da zorlaştırıyor. Bilindiği gibi Rusya, gelirlerinin önemli bir kısmını enerji kaynakları ile askerî teknoloji ihracatından elde ediyor. Bu nedenle petrol fiyatlarının önemli ölçüde düşmesinin Rusya’nın ekonomisine büyük bir darbe vuracağını söylemek mümkün. Covid-19 nedeniyle uygulanan sınırlandırmaların kaldırılmasında acele edilmesinin sebebi de ekonominin daha büyük bir darbe almasını engelleme çabasıdır. Öyle görülüyor ki önümüzdeki dönemde Rusya, daha önceki yıllarda petrol ve doğalgaz satışından elde ettiği ve bir kısmını Milli Refah Fonuna aktardığı, Nisan 2020 itibarıyla 165 milyar dolar seviyesinde olan gelirlerini kullanmaya başlayacak.

Salgın süreci, Rusya’nın iç ve dış siyasetini de olumlu ve olumsuz yönde etkiliyor. Örneğin, Mart ayında Rusya’da devlet başkanının görev süresini sınırlandıran anayasa maddesinin iptali konusunda yapılması planlanan referandum iptal edildi. Şüphesiz bu referandum gerçekleşecek ve teklif edilen değişikliklerin kabulünde bir sorun yaşanmayacak. Vladimir Putin’e destek günümüzde yüzde 60’ın üzerinde olsa da başta sağlık olmak üzere halkın refahını artıracak reformların hayata geçirilmesinin zamanı çoktan geldi.

İptal edilen bir başka önemli organizasyon, 9 Mayıs’taki II. Dünya Savaşı Zaferi’nin 75. yıl dönümü kutlamalarıydı. Kremlin, bu yılki kutlamalara büyük önem veriyordu. Bunun iki önemli nedeni var: İlk olarak savaşa katılıp da hayatta olanların sayısı her geçen yıl azalıyor. Yani 100. yıl kutlamalarına artık savaşta mücadele eden askerlerin katılması mümkün olmayacak. Yine II. Dünya Savaşı, neticeleri ve günümüzde yorumlanmasındaki farklı yaklaşımlar dolayısıyla Rusya ile Batı arasında yaşanan yeni “Soğuk Savaş” döneminde önemli bir yer tutuyor. Bundan dolayıdır ki Moskova, bu hazırlıklara çoktan başlayarak dünyadaki tüm liderleri bu kutlamalara davet etmişti.

Salgının ardından hayatın nispeten normalleşmesinden sonra Rusya’nın kârlı çıkacağı alanlar da var kuşkusuz. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu süreçte AB içindeki çatlak büyümüş durumda. Rusya’yla ilişkiler konusunda AB zaten çoktandır iki bloğa ayrılmıştı. Bu konudaki fikir ayrılıklarının artacağı gibi Rusya’ya uygulanan yaptırımların da yavaş yavaş sona ereceği düşünülüyor. Bunda Rusya’nın İtalya’ya, hatta ABD’ye “Rusya’dan sevgilerle” projesi çerçevesinde gönderdiği yardımların etkisi olacaktır. Ayrıca AB ülkeleri ekonomilerini düzeltmek için 145 milyonluk bir pazara tekrar dönmek isteyeceklerdir. Nitekim AB yetkilileri Rusya’ya uygulanan yaptırımların kaldırılması gerektiğini şimdiden dile getirmeye başladılar. Rusya’nın AB’deki en büyük karşıtı İngiltere’nin AB’den resmî olarak ayrılması ve geçiş sürecinin başlamış olması da Rusya ile AB arasındaki münasebetleri olumlu etkileyecektir.

Salgının seyri bakımından önümüzdeki “iki hafta” Rusya’yı zor günler bekliyor. Ülke ekonomisi açıdan ise bu süre aylar, belki de yıllarla hesaplanmakta. Ancak şu da bir gerçek ki Rusya, askerî uzmanlarının İtalya sokaklarında İtalyan meslektaşlarıyla birlikte Covid-19’a karşı mücadele etmesinin karşılığını mutlaka alacaktır.

Kaynak: AA