İki ideoloji arasında halk…
Rus Dünyası ve İslam Hilafeti Kafkas Halklarını ikiye bölen ve onların belası olan iki ideoloji mi yoksa bu halkların geleceği mi?
Rus Dünyası, yeni Rusya’nın ideolojisi olarak Moskova merkezli Rusya Stratejik Araştırmalar Enstitü’nün ileri sürdüğü projeye verilen isim. Bu yeni Rusya ideolojisi, eski imparatorluk düzeni ile SSCB’nin sosyalist ideolojisinin karışımı olarak Ortodoks Hristiyanlık değerlerinin de desteğiyle oluşturulmaya çalışılıyor. Yeni Rusya ideolojisi, devleti oluşturduğunu düşündükleri Rus halkına, etnik farklılıklarına bakmadan nasıl bir Rus olacaklarını anlatmayı amaçlıyor. Ayrıca Rus halkının kimliğini tanımlaması için belli kurallar sunmayı da ihmal etmiyor.
Bu kuralların yazılma ve oluşturulma aşamasında olmasını sorun olarak görmeyen Rus Dünyası mimarları oluşan bir çok soru işaretini halen cevaplayabilmiş değiller. Kesin olarak bildikleri ve kabul ettikleri şey ise bu ideolojinin BATI demokrasisine ve BATI dünyasına karşı üretildiği.
Rusların kimlik arayışı aslında yeni değil. Örneğin, Kafkasya’da yaşanan Rus-Çeçen savaşları döneminde milliyetçiliği ve Ortodoks cihadını önceleyerek bir kimlik arayışına girişilmişti. Kırım ve Ukrayna olayları patlayınca etnik milliyetçilik büyük ölçüde değerini kaybederken önplana sosyalizm ve yine Ortodoks cihadı çıktı.
İslam Hilafeti ise bitmiş hali ile Türk ve Arap İslami siyasetçilerin ortak kullandıkları cihatçı bir propaganda ürünü olarak kabul ediliyor. Tabi hem Türkler hem Araplar bu ideolojiyi kendilerine göre yorumluyor ve propaganda araçlarıyla öne sürüyor. Türkiye de bu ideoloji Ümmetçi adını alarak neo Osmanlı ideolojisi olarak kabul görmüş durumda. Fakat İslam Hilafeti sadece Türklere ait olmadığı gibi İslam’a zarar vermek amacıyla da kullanılıyor.
Suriye’de ortaya çıkan DAEŞ’ın asıl kuruluş sebebini, güçlenen İslami dayanışma bilincini ve Erdoğan’ın Orta Doğu ve tabi Kafkasya’da en meşhur İslami lider olarak kabul edilmeye başlanmasını, gelecekte oluşabilecek devletler üstü İslami kuruluşların itibarını zedelemek olarak okumak mümkün. Rusların Kafkasya’da, Kafkasya Emirliği saflarına sızdırdığı istihbarat elemanlarıyla bu itibarsızlaştırma görevini başarı ile gerçekleştirdikleri de görülüyor.
Ben ise bu iki bir birine zıt ideolojiyi İslam Cihadı ve Ortodoks Cihadı olarak adlandırıyorum. Çünkü bu ideolojilerin her ikisi de var olan veya geçmişte kaybedilmiş eski düzenleri yeniden dizayn etmek için üretilmiş insan ürünü siyasetlerdir. Bu iki ideoloji de BATI’nın sunduğu yeni dünya düzenine ve demokrasi anlayışına karşı -zayıf da olsa- insanları radikalleştirerek silah ve savaş yolu ile demokrasiye karşı koyma çabasında. Hatta bu ideolojiler bazı bölgelerde var olan baskıcı devlet yönetimlerini değiştirmek için aktif olarak da kullanılıyor. Dünya liderleri ve büyük devletler kendi aralarında ticaretlerine devam ederken bu ideolojileri kullanarak bölgesel çatışmaları kaşıyorlar. Çatışmaların sıcak savaşlara evrildiği bölgelerin dünya devlerinin çıkarlarının çatıştığı ve diplomasi ile anlaşamadıkları bölgeler olduğunu görmemek mümkün değil. Tabi dünya genelinde diğer ideoloji ürünlerinin de var olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Ancak analizi Kafkasya özelinde yaptığımız için burada etkili olan unsurları dikkate alıyorum.
Kafkasya’nın belli başlı yerel dinamiklerini dikkate almadığımız takdirde analizimiz gerçekçi olmaz. Burada ilk dikkat etmemiz gereken şey Kafkasya’nın yerel halklarının sayısal olarak Rusya’da azınlık durumunda olmaları. İkinci olarak, Kafkasya’nın sadece iki bölgesinde tek etnik grup çoğunluğu oluşturuyor. Bunlar İnguşetya ve Çeçenistan. Bu iki bölge dışında, ya Rus nüfusu çoğunlukta ya da Dağıstan da olduğu gibi çok etnikli bir yapı mevcut. Dağıstan’da ayrıca zaman zaman Sovyetlerin uyguladığı iç sürgünler sebebiyle oluşan toprak sorunu ideolojik sorunların önüne geçebiliyor. Dağlardan düzlüklere sürülen küçük dağlı halklar, bu topraklardan Sibirya’ya sürülen etnik Çeçenler ve Çeçenlerin topraklarına sürülen Kumuklara, Çeçenlerin dönüşü sonrası kendi topraklarının iade edilmemiş olması ciddi problemler olarak görünüyor. Son durumda Çeçen topraklarını terk etmek zorunda kalan Kumuklar şehirlere akın etmiş durumda. Bu tarz toprak sorunları halkı direk ilgilendiriyor ve dikkate alınmadıkları takdirde yapılan analizler eksik kalıyor.
İslami Cihadın Kafkasya’ya gelişi büyük ölçüde Rus-Çeçen savaşının başlaması ile gerçekleşti. Çeçenler ilk savaşta cihadı global İslam devleti kurmak amacıyla ilan etmedi, zaten böyle bir niyetleri de yoktu. Rusya-Çeçenya savaşı tamamen Çeçenlerin ulusal kurtuluş savaşı idi ve Cihad kavramı burada daha çok Çeçenleri motive etmek için, o dönemin Çeçenya’sının Dini Lideri Ahmet Kadirov’un vaazlarında ortaya çıktı. Çeçenler cihadın sadece evlerine gelen düşmanı püskürtmek için eline silah alanlara cennet vadettiğini biliyordu. Cihadın diğer anlamları Çeçenlere daha sonra Türkiye, Arap Ülkeleri ve Pakistan’da eğitim gördükleri okullarda veya askeri kamplarda öğretildi. Çeçen halkının ulusal bağımsızlık savaşında yardımına gelenlerin arasında Ukraynalı, Türk, Arap gönüllüler de vardı. Ukraynalı ve Avrupalı savaşçılar ülkeyi savaş sonrası terk ederken Arabistan’dan gelenler Çeçenistan’da taban oluşturdu ve eğitim kamplarında sıkı bir ideolojik çalışma yaptı. O dönemde Çeçenistan’ın ulusalcı ve muhafazakar kesimi hem Rusya’ya hem kardeş bildikleri Araplara karşı siyasi olarak karşı koyamıyordu. Sadece Ruslarla uğraşan Çeçenler, Arapların düşman değil dost olduklarını biliyordu. Bu anlayış gelen misafirlerin Çeçen halkı için kutsal kabul edilen tarikat değerlerine saldırması ile sıcak çatışmaya dönüştü. Rusya’ya karşı verilen bağımsızlık mücadelesinin henüz ilk etabı kazanılmışken Çeçenleri ikiye bölen selefi-tarikatçı çatışması halkın direniş gücünü zayıflattı. Rusya’nın uyguladığı ambargo yüzünden mali sorunlar yaşayan ulusalcı kesim zengin Araplara yenik düştü ve Çeçenlerin ulusal bağımsızlık mücadelenin yerini İslami Cihad ideolojisi aldı. Çeçenistan ise zaman içinde İslami Cihadın askeri kampına dönüştü. Bu kampın boyutları saklanacak kadar küçük olmadığı için ilk önce Rus medyası ve daha sonra da uluslararası medya Çeçenistanı dünyaya İslami Cihadın merkez üslerinden biri olarak tanıttı. O dönemde Bin Ladin bahanesi ile Afganistan’a girme planları yapan ABD Çeçenistan konusunda Rusya ile anlaştı. Rusya, Afganistan’a girecek ABD ve müttefiklerine destek verdi, ABD ve müttefikleri ise Çeçenistan’da başlatılacak rövanş savaşına gözlerini kapattı.
O dönem yaptığı hatayı Batı ancak 2014 yılında Ukrayna savaşı başladığında anladı. Rusya’da yeni savaşçı ideolojinin doğuşunu göremeyen BATI, Avrupa’nın göbeğinde Ortodoks Cihadı ile tanıştı. Ortodoks Cihadının hazırlık aşamasında Ruslar bütün teknolojileri İslami Cihattan kopyaladı. Senelerce Çeçenistan’daki kamplarda verilen eğitimi yakından takip eden Ruslar süreci iyi analiz etmiş olmalı ki, İkinci Rus-Çeçen savaşını kazanmak için İslami Cihada karşı Çeçenlerin ulusalcı ve muhafazakar kesimini kullandı. Çeçenistan’a silah ve teçhizat göndermeyi ihmal etmeyen Ruslar ulusalcı Çeçenlere maddi desteğin musluklarını da açtı.
Gerilla savaşının tekniklerini dağda bulunan gerilla birliklerine karşı kullanan Ruslar aynı cihatçıların eğittiği askerleri de onlara karşı kullandı. Ruslar cihatçıların her şeyini onlara karşı kullandı. Hatta ekip oluşturma sistemi de buna dahil. Beş kişiye bir araç verilmesi, bu beş kişilik küçük grupların yakın arkadaş ve dost çevrelerden oluşması gibi. Bir lidere verilen araç, silah, para ile onun grup kurmasına izin veriliyor ve bu gruplardan daha büyük birlikler oluşturuluyordu. Bu taktikler daha sonra Ukrayna’da da kullanıldı ve bir senede Rusların Ukrayna’nın büyük iki şehrini kontrol eder hale gelmesine, ortaya tanınmamış iki halk cumhuriyetinin çıkmasına, Kırım’ın ise ilhakına sebep oldu. Tabi bu taktiğin uzun vadede kaos üreteceğini Ruslar da zamanla gördü. Önlem olarak belli bir süre sonra bu grupların içinden düzenli askeri birliklere katılabilecek olanlar seçildi ve askeri birliklere aktarıldı. Diğerleri ise -kaotik durumun sona ermesini istemeyenler- çeşitli şekillerde ortadan kaldırıldı. Bu kaotik durumu sistematize etme işini Ukrayna’da Donetsk ve Lugansk cumhuriyetleri sona erdirmiş durumda ve adım adım düzenli ordularını inşa ediyorlar.
Çeçenistan, Mashadov zamanında benzer bir sürecin ardından bağımsızlığını kaybetti. Mashadov sistemi nasıl kuracağını biliyordu fakat karşısında kendi çıkarlarının peşinde koşan ve ondan kat kat güçlü olan bu iki ideoloji (İslami Cihad ve Ortodoks Cihadı) ile bu ideolojileri yayan güçlü devletler veya siyasi güçler vardı. Mashadov ise muhafazakar ve ulusalcı idi. Çeçen İçkerya Cumhuriyeti tam olarak Çeçen halkının projesiydi. Ancak bu projeyi Abhazya’nın yaptığı gibi yürütemeyen Çeçenler dev ideolojik savaşların arasında kaldı.
Çeçen halkı neden eline aldığı bağımsızlık bayrağını bu ideolojik savaşlara kurban etti?
Bu soruya cevap verebilmek için tarihe bakmakta fayda var. Çeçenler, Rusların Kafkasya’ya gelmesi ile birlikte bir çok devlet kurma girişiminde bulunmuş ancak bu girişimlerin çoğunun sonu aynı olmuştur. Savaşı kazanmalarının ardından siyasi/diplomatik mücadeleyi her zaman kaybeden Çeçenler bir şekilde iyi niyetli olmalarının bedelini ödüyorlar. Çeçenlerin karakterinden bahsedilirken duygusal, sıcak kanlı, iyi arkadaş ve aynı zamanda acımasız olmaları öne çıkartılır. Karakterlerine de yansımış olan duygusallıkları ve arkadaşlık anlayışları Çeçenlerin her söylenene inanmalarına sebep oluyor ve tabi bu da kolay kandırılmalara yol açıyor. Sıcak kanlı ve iyi arkadaş olmaları Çeçenlerin çok kolay yardıma gitmelerini de sağlıyor. Askeri yardıma giderken pragmatik düşünmeyen Çeçenler kardeşlerine yardım etmek için hayatlarını ve dünyalıklarını da ortaya koyuyorlar. Kandırıldıklarını anladıkları zaman ise kendilerinin ettiği zararın boyutuna göre, maddi bir tazminden ziyade acımasızca can almayı tercih ediyorlar. Dışarıdan yardıma gelenlerin kendilerini kullandıklarını anlayan Çeçenlerin bir kısmı da kaybedeceklerini gözden çıkarmış ve dost görünüp kendilerini aldatana karşı örgütlenmişlerdi.
Ruslar ise bu anlamda Çeçenlere bezemiyor. 300 yıl devam eden savaşlarda Çeçenleri okumakta ustalaşan
Sadece Çeçenler de değil bütün Kuzey Kafkasya Halkları bugün, bahsettiğimiz bu iki ideolojinin arasında kalarak bu ideolojiler için birbirleriyle savaşırken Rusya’dan bağımsız olma hayallerinden her geçen gün uzaklaşıyorlar.
Kafkasyalıların etnik, dini ve mezhepsel farlılıkları kullanılırken, Rusların sünni olarak ürettikleri ekonomik ve siyasi sorunlarla boğuşan halk hızla asimile oluyor yada ülkelerin den göç ediyorlar. Hayatlarını kurtarmak için göç ettikleri yeni ülkelerde da asimilasyon süreçlerine dahil olan Kafkasyalılar bölgeye geri döndüklerinde genellikle Rusya’ya karşı diye bildikleri ideolojiyi de beraberlerinde getiriyorlar. Fakat, sistemli ve etkili bir devlet geleneği olan ayrıca istihbarat toplama ve analiz etme kabiliyeti yüksek olan Rusya, bölgeye aktarılan her yeni ideolojiyi kendi lehine kullanmasını biliyor. Ruslar nüfuzlarını tahkim edebilmek için kullandıkları bu ideolojik çatışmaları körükleyerek, bölgede Rusya’ya karşı gözüken her ideolojiye izin verirler. Buna karşılık Rusya, ulusal kalkınma, barış ve nüfus artışı için atılacak her olumlu adımı kökünden yok eder.
Çünkü bunlar Rusya için asıl tehlikeyken Kafkasyalılar için elzemdir.