TÜRKİYE RUSYA ANLAŞMALARININ “İNSANİ” ÇIKTILARI NE OLACAK

Türkiye ile Rusya uçak krizi ile ara verilmesine rağmen sürekli bir yakınlaşmanın içerisinde. Uçak krizinden önce vizeler karşılıklı kalkmıştı. Akkuyu nükleer santrali yapımı konusunda anlaşma tamamlanmıştı. Türk akımında son imzalara gelinmişti. Turizm, tarımsal ürünler alışverişi iyi gidiyordu. Uçak krizi bir anda bütün bu kazanımları yok etti. Kriz aşıldı ama kriz öncesi hale dönüş gerçekleşmedi. Rusya Türkiye’nin istediği her konuda ağırdan almaya başladı. Kendi istekleri konusunda ise ısrarlı ve hızlı davranıyor. Türkiye devleti bir süredir hem içeride hem de dış politikada büyük sıkıntı yaşıyor. Suriye ve Avrupa tarafından kuşatılmış ve yalnızlaştırılmış durumda. Yeni dostlara ve müttefiklere ihtiyacı var. Açıkçası Rusya da uçak krizinde psikolojik üstünlüğü ele geçirmiş durumda ve bunu çok iyi kullanıyor. Sembolik değeri olan vizeler konusunda hiç oralı olmadığı gibi Türkiye için çok önemli olan tarımsal ürünler konusunda da sürekli işi yokuşa sürüyor. Suriye meselesinde de Türkiye ancak kendi istediği gibi konuşur ve davranırsa müttefik gibi hareket ediyor. Yoksa nazikçe hesap soruyor. Bunu en son Sayın Erdoğan’ın Esad ile ilgili sözlerini Rusya’ın telefon müdahalesiyle geri alışında gördük.

Elbette devletlerarası ilişkilerde güç oyunlarında bu tür şeyler olur. Konjonktürel olarak güçlü olan istediğini yaptırır. Diğer devlet de yeri gelince kendi çıkarlarının gereğini yapar. Türkiye Rusya ilişkileri de bu doğrultuda yürüyor. Bu bağlamda çeşitli anlaşmalar da yapılıyor. Ancak bazen bu görüşmelerin ve anlaşmaların “İNSANİ” sonuçları oluyor.

Rusya rejime muhalif olan herkesi terörist olarak görüyor. Bir dönem Müslümanlara karşı yürüttüğü terörist radikal Müslümanlar politikasından dolayı o dönem ve sonrasında ülkeden kaçan herkesi de terörist görüyor. Bununla da yetinmeyip Türk Cumhuriyetleri üzerindeki nüfuzunu da kullanıyor.

Yani bundan anlayacağımız Rusya için Çeçen savaşına katılmış, ya da 1990 ve 2000 li yıllarda ülkesini terk etmek zorunda kalmış herkes hatta aynı durumdaki Türk cumhuriyetleri vatandaşları da hepsi terörist. Rusya hem Türkiye ile imzaladığı suçluların iadesi anlaşması ile hem de terör anlaşmaları ile bu vatandaşların kendisine iadesini istiyor.

İşte tam da burada bu anlaşmaların insani sonuçları ortaya çıkıyor. Evet bu insanların bir kısmı Rusya’ya ya da Türk Cumhuriyetlerine karşı silahlı eylemlerde bulunmuşlardır. Ancak bu sayı ülkemize sığınan Rusya ve Türk Cumhuriyetleri vatandaşları arasında çok küçük bir azınlıktır. Gelenlerin % 95 i sadece ve sadece Müslümanca yaşamaya çalıştığı için terörist muamelesi görerek ülkesinden kaçıp ülkemize sığınan muhacirlerdir.

Rus devletinin böyle bir ayrımı yoktur. Yerel idareciler kendi yerel otoritelerini korumak için durmadan terörist yaratmak zorundadırlar. Bu yüzden de bir dönem camilere giden bütün insanları fişlediler ve onları resmi kayıtlara terörist olarak geçirdiler. Daha sonra da baskılarla kaçmak zorunda bıraktılar. Sonrasında ise Rusya bütün bu listeyi toplayıp sınırdışı edilmeleri için Türkiye Cumhuriyeti yetkililerine teslim etti. Maalesef ülkesine ve halkının değerlerine yabancı bürokrat tipi dünyanın her yerinde aynı olduğu için bizim İçişleri yetkilileri de hiç düşünmeden bütün listeye yakalandığında sınırdışı edilecek notu koydu. Şimdi yaklaşık 40 bin kadar Kafkasyalı, Rusyalı ve Orta asyalı muhacir korku içinde yaşıyor.

Rusya için bu insanların yaşamlarının bir değeri yok ama eğer Türkiye Rusya’nın istediği gibi “teröristlerin” iadesi konusunda anlaşırsa bu insanları teslim etmek zorunda kalacak. Bu ise Türkiye cumhuriyeti vatandaşlarının kaldırabileceği bir durum değildir. Aslında uzun vadede Müslüman nüfusu artan Rusya açısından da olumsuz bir durumdur.

Evet Rusya ile birlikte yürümemiz lazım ama her şeyin bir sınırı var. Devlet yetkililerimizin bu sınırı dikkate almalarını umuyorum inşallah