Gürcülerin Kafkaslar’da yaktığı savaş ateşi Abhazya’ya yaradı

Gürcülere karşı açtıkları ikinci cephe sayesinde geçmişte yitirdikleri toprakları da geri alan Ablhazlar, emperyalist Rusya’nın ‘kurtarıcı’ rolü sorgulansa da önlerinde açılan fırsatlara odaklanmış. Gürcülerin başına geleni Ruslar gibi emperyal olma çabasına yorup, ‘Asıl Kafkasya’nın özgürlüğü yitirmesindeki Gürcü rolüne bakılsın’ diyor

Gürcülerin Kafkaslar’da yaktığı savaş ateşi Abhazya’ya yaradı

20/09/2008
FEHİM TAŞTEKİN (Arşivi)

SOHUM – 16 yıl sonra gelen ikinci Gürcü işgalini, Rusya’nın müdahalesinde 2 bin 300 can kaybı ve büyük bir yıkımla atlatan Güney Osetya’nın ardından Osetlerle dayanışma için Gürcistan’a ikinci cephe açıp sıfır can kaybıyla 1993’te kontrolü yitirdiği topraklarını geri alan Abhazya’dayız. Vladikafkas’tan Nalçik, Pitigorsk ve Maykop üzerinden Şövmen geçine, ardından Şapsuğların (Adıgeler) ülkesi Tuapse ve Ubıhların anavatanı Soçi’den geçip Abhazya sınırına varıyoruz. Yaklaşık 900 kilometrelik yolun sonunda Adler-Psou sınırında şaşırtıcı bir araç ve insan kuyruğu ile karşılaşıyoruz. Okulların açılmasıyla tatil sezonu kapanmış olmasına rağmen Rus turist akını sürüyor. 1992-1993 savaşı ve ardından gelen ambargo altında ezilirken geleceklerine dair kafalarında yer eden belirsizlik kaybolmuş. 16 saatlik yolculuğun ardından akşamüzeri ilk savaşın izlerini hâlâ sırtından atamamış olan başkent Sohum’dayız. 

Çifte bayram var
Abhazlar hem Gürcü askerlerini sınır bölgesindeki kilit noktalardan temizlenmesi hem bağımsızlıklarının Rusya tarafından tanınması nedeniyle çifte bayram yapıyor. Düne kadar her an Gürcistan’dan bir saldırı beklentisi içinde korkuyla yaşayan Abhazlar artık tehdidi bertaraf etmenin rahatlığı içinde. Her yerde zafer havası hâkim, Abhaz bayrakları neredeyse tüm araçların camlarında. Rusya’nın bağımsızlıklarını tanıdığı 26 Ağustos’ta savaşta hasar gören eski hükümet binasının önündeki sevinç gösterisi yapan Abhazlar, asıl büyük bayramı Gürcü birliklerinin kovulmasının 15’inci yıldönümüne denk gelen 30 Eylül Ayayra (Zafer) Töreni’ne saklıyor. Ayayra hazırlıkları her yerde göze çarpıyor, Sohum’un Sovyetlerden kalma harap yolları yıllar sonra bugünün şerefine asfaltlanıyor. Düne kadar araçlara ‘sek sek’ oynatan yolların yenilenmesi, bir Rus şirketine havale edilmiş. Büyük Sohum Oteli ve Merkez Bankası dahil 1992-1993’teki savaşta yakılıp yıkılan binalara makyaj başlamış. Yeni inşaatlar da göze çarpıyor. Sohum sahili akşam gezintisine çıkanlarla dolu, hafif de olsa Karadeniz’in hırçınlığı üzerinde ama insanlar gün batımında kum ve denizin tadını çıkarıyor.
Sohum açıklarında görülen Rus savaş gemileri öteki dünya için endişe kaynağı olsa da Abhazlar buna Gürcistan’dan gelecek olası hamle karşısında bir güvenlik garantisi gözüyle bakıyor. Abhazya’nın dört gemilik donanması da tetikte. Gagra’dan Sohum’a ilerleyen Rus askeri cemseleri ve tren istasyonunda vagonlara yüklü tanklar dikkati çekiyor. Rus barış gücünün görev değişimi kapsamında askeri hareketliliğin sürdüğü belirtiliyor.

Buruk sevinç
Nabız yokluyorum, Sohumluların Kafkasya’da bir fırtınadan ilk kez karlı çıkan taraf olmaları nedeniyle keyifleri yerinde. Arkadaşıyla neşeli bir şekilde yürüyen 17 yaşındaki Dane’ye ‘Savaş bitti, Rusya sizi tanıdı, mutlu musunuz’ diye soruyorum, önce çekiniyor ardından utangaç görünümünün altından soluksuz yanıt veren ‘bilinçli’ bir genç kız çıkıyor: “Hepimiz için mutluluk verici bir olay ama mutluluğun altında acılar var. Tarihteki acıları bir kenara bırakalım Gürcistan’ın Osetya’ya son saldırısı bile sevincimize gölge düşürüyor. Savaşın başlamasıyla burada da tedirginlik oluştu. İlk geceki katliamdan sonra Gürcülerin namlularını Abhazya’ya yöneltecekleri bilinen bir gerçekti. Bugün burada konuşuyor olmayacaktık ve kan gövdeyi götürecekti. Ama bir şeyin altını çizmek gerekiyor: Tarih boyunca bizimle savaşan bize çok büyük acılar yaşatan imparatorluğun devamı olan bir devlet bugün halkımızı soykırımda kurtaran bir rol üstlenmiştir. Devletimizi yönetenler akıllı politika izleyip hiç can kaybı vermeden işgal altındaki topraklarımızı geri aldı. Sevinçliyiz ama burukluk içindeyiz.” 

Savaşın lüks kıldıkları…
‘Peki bir genç olarak düne kadar Abhazya ambargo altındayken ve hiçbir ülke tarafından tanınmazken bu ülkede geleceğinin olmadığı hissine hiç kapıldın mı’ sorusu üzerine de Dane, delifişek Saakaşvili bir yana ‘sağduyulu’ lider imajı çizmeye çalışan eski Gürcistan Parlamento Başkanı Nino Burcanadze’nin “İki oğlum var, birini Güney Osetya’ya, digerini Abhazya’ya yollarım” sözüne atıf yapıp ekliyor: 

‘Erivan’ı özlüyor ama…
“Hepimiz Gürcistan saldırırsa ne yapabiliriz diye düşünüyorduk. Gürcü politikacıların açıklamaları ürkütücüydü. Tabi erkek arkadaşlarımız için endişeliydik, psikolojik olarak kendilerini cepheye gitmeye hazırlıyorlardı. Gerçi bizde kadın erkek ayırımı yok, geçen savaşta kızlar da erkeklerle birlikte savaşmıştı. Yine savaş çıktığın da haliyle biz de gidecektik. Savaş ne zaman çıkacak diye endişe içindeyken kendi geleceğimizi düşünmek bizim için lükstü.” Sırtlarını denize dönmüş sohbet eden ihtiyarlardan biri “Bağımsızlığın tanınmasını ben yaşarken göremem sanıyordum” derken Sohum’un seyyar çekirdekçisi Ermeni asıllı İlya Goya Mıgırdıçiyan da hayatlarının normale döneceği beklentisiyle olup bitenlerden ötürü mutlu. Erivan’da doğup gençliğinde Sohum’a yerleşen ve Türkiyeli bir Ermeni’yle evlenen İlya, Abhazya’yı savaş ve ambargo sırasında bile terk etmeyi düşünmediğini belirterek “Erivan’ı özleyip ziyarete gidiyorum ama düşündüğümde orada değil burada yaşamak istediğimi anlıyorum” diyor.
Abhazya Devlet Başkanlığı bünyesinde KOBİ’lere kredi veren komisyonun başkanlığını üstlenen Adgur Ardzınba ise “Artık bu bölgede barış sağlanmıştır, uzun bir süre de güvenlik garanti altına alınmıştır. Bundan sonraki en önemli derdimiz ilişkilerimizi geliştirmektir” değerlendirmesini yaparken, Gagra’da Türklere ait Başaran Koleji’nde okumuş biri olarak Ankara’ya mesaj vermek istiyor: “Türkiye’yi yönetenler de halklarının sesine kulak verip Abhazya’yı tanısınlar, Abhazya konusunda gerçekçi olma zamanı.” Malum Abhazya liderleri, Türkiye’den şimdiye dek yüz göremedi. Dönemin Abhazya Devlet Başkanı Vladislav Ardzınba 1992’de önce Türkiye’nin kapısını çalmış, Ankara’da otel odasında bekletildikten sonra hükümetle görüşemeden dönmüştü. 15 yıl sonra Ardzınba’nın halefi Sergey Bagapş’ın uluslararası tanınma çabaları çerçevesinde 17-24 Ekim 2007’de Türkiye’ye yapmak istediği gezi Türk Dışişleri’nin müdahalesiyle engellenmişti. 

Emperyalist külah
Muhalefetinden iktidar yanlısına, sokaktaki insanından işadamı ve elit kesimlerine kadar tüm Abhazların kafasında bir şey çok net: ‘Tarihi düşman Rusya ama asıl sınav Gürcülerle verildi. Abhazya’nın Rus işgali altına girmesiyle emperyal vizyonunu üstlenen Gürcüler oldu.’ Bir Abhaz’a Kafkasya’da bu kez saldıranın Gürcüler, karşılayanın Ruslar olması hasebiyle ‘Kafkasya’da emperyalist külah değiştirdi’ diye takılıyorum, o da ‘Gürcüler Çarlarla uzlaşmasaydı, Ruslar Kafkasya’ya işgal edebilir miydi’ sorusuyla karşılıyor. Kim işgalci tartışması alıp başını giderken, Kafkasya’nın özgürlüğünü yitirmesinde Gürcistan’ın rolüne yapılan vurgular dikkat çekiyor. Tarihten bir yaprak bu esprisiye anlam katıyor: 

Cemalettin’in öyküsü
‘19’uncu yüzyılda 80 gün süren Ahulgoh savaşında amcası, kız kardeşi ve hanımını kaybeden İmam Şamil, savaşın durması karşılığında altı yaşındaki oğlu Cemalettin’i Ruslara rehine olarak verir. Çar, Cemalettin’i devşirip Rus ordusuna asker olarak yetiştirir. İmam 15 yıl sonra Rusya’nın muhafazasındaki Gürcistan’a adam gönderip General David Çavçavadze’nin meşhur haremi ‘Zinandal’dan Prenses Annette Çavçavadze ve kardeşi Orbelyan’ı atların terkisinde Veden’deki karargâhına getirtir. Karşılığında Cemalettin’i ister. Biçare Rus Çar’ı şartı kabul ederken, İmam özgür bıraktığı Gürcü prensine özetle şöyle seslenir: ‘Şimdiye dek güçlerinizi Kafkasya’nın hürriyetine hasretmenizi istedik ama kabul etmediniz. Umarım bu acı olay sizi vatani görevinizi yapmanıza teşvik eder.’ 

***
Hamleyi Mişa, ‘şah mat’ı Sohum yaptı

Milliyetçi Saakaşvili Abhaz cephesi için de hazırlandı. Ancak Güney Osetya’daki Gürcü yenilgisi Abhazlara zafer olarak döndü

Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili 2003’te George Soros’un finanse ettiği Gül Devrimi’ni yaparken Abhazya ve Güney Osetya ile ilgili planlarını ilan etmişti; 1991’de Sovyetler dağılırken ‘de facto’ bağımsız kalan bölgelerde Gürcü hakimiyetini kuracaktı. Bu Mişa’nın halkına açık bir seçim vaadiydi. Hakkını yememek lazım, bu vaadi tutmak için de kararlı adımlar atmakta tereddüt etmedi! 11 Eylül saldırıları sayesinde Soğuk Savaş döneminde giremediği Kafkasya’ya güneyden girmeyi başaran ABD’nin ‘Eğit ve Donat’ programı çerçevesinde 2002’den beri inşa ettiği Gürcü ordusu Rusya’ya karşı sağlam durmanın ötesinde tek birşey için kurgulanmıştı; Acarya, Güney Osetya ve Abhazya’yı geri almak. 

Acarya kolay lokma oldu
Abhazya ve Güney Osetya’dan farklı olarak Gürcistan anayasasını ve toprak bütünlüğü içerisinde kalmayı kabul etmiş ama fiilen başına buyruk Acarya, Mişa’nın 2004’te devlet başkanlığına oturur oturmaz defterini kolayca dürdüğü yer oldu. Sıra Güney Osetya ve Abhazya’daydı. İki bölgeyi geri almaya yönelik hazırlıklar 2006’da hız kazandı. Güney Osetya’daki Gürcü köylerine askeri yığınaklar yapılıp alternatif yönetim tesis edilirken asıl büyük lokma Abhazya’yı geri alma planları stratejik önemdeki Kodor Vadisi üzerine yoğunlaşmıştı. 1992-1993 savaşında Abhazlar, Gürcü ordusunu Kafkasyalı gönüllülerin yardımıyla geri püskürtürken Kodor’un üst kısmını ele geçirememişti. Burası Abhazya’nın kontrolünde olmayan yegâne topraktı. Mişa, Tiflis’in Kodor temsilcisi Envar Kivitsiyani’nin isyanını bahane ederek bölgeye asker çıkardı. Ancak 1994 Moskova Ateşkes Anlaşması’na göre Kodor’un askerden arındırılması gerekiyordu. 

Milliyetçi gençlik kampı
Gürcistan Kodor’a asker çıkarmakla kalmayıp Çhalta köyünde alternatif Abhazya yönetimini kurdu. Vadideki köylerde Saakaşvili devasa posterleriyle boy gösterdi. Tiflis’teki yabancı büyükelçileri sıklıkla Çhalta’ya getirip yönetime meşruiyet kazandırmaya çalıştı. Bununla yetinmeyip milliyetçi gençlik kamplarıyla Gürcü gençlerini Abhazya’ya karşı tetikledi. Bu kamplardan biri de Gal sınırında Zugdidi’ye bağlı Ganmuhri köyünde kurulmuştu. BM Güvenlik Konseyi hem gerilimi tahrik edici bulduğu gençlik kamplarının kapatılması hem de Kodor’un silahsızlandırılması yönünde iki karar alırken Tiflis bunları umursamadı.
Başta Gürcü nüfusun yaşadığı Gal ile Oçamçıra olmak üzere Abhazya’nın belli bölgelerinde terör olayları dikkati çekti. Sohum’a göre bunlar Gürcü istihbaratının işiydi. Amaç bölgede Rus Barış Gücü’nün işini yapamadığı izlenimi yaratmaktı. Tabi Abhazya da gardını alıp askeri tatbikatlarla diş gösterirken Gürcistan Kodor’dan çekilmedikçe ve saldırmazlık anlaşması imzalamadıkça müzakereye dönmeyeceğini ilan etti. Gürcistan’ın manevralarına karşı Rusya da 1995’ten beri Bağımsız Devletler Topluluğu’nun kararıyla uyguladığı ambargoyla Abhazya’nın boynuna geçirdiği ilmeği gevşetti. Birkaç yıldır Abhazlara Rusya pasaportu dağıtan Moskova, Abhazya’nın karadan tek nefes borusu Psou-Adler sınırını açtı. 

Olimpiyatın etkisi
2014 Kış Olimpiyat Oyunları’nın Soçi’de oynanmasının kesinleşmesiyle Rusya için Abhazya daha önem kazandı. Rusya’nın inşaatlar için Abhazya’da bol bulunan yapı malzemelerine ve misafirlerini ağırlayacağı sanatoryumlarına ihtiyacı olacaktı. Kosova’nın 17 Şubat 2008’deki tek yanlı bağımsızlık ilanını Batı’nın tanıması işin rengini değiştirdi. Vladimir Putin Kremlin’de koltuğuna veda etmeden misilleme olarak Abhazya ve Güney Osetya’yı tanımasa bile ambargolara son verip ekonomik, siyasi, kültürel ve sosyal ilişkileri tesis eden kararnameyi imzaladı. Başbakanlığa geçtiğinde de kendi kararnamesini kararlılıkla uyguladı. En gürültü kopartan icraatı Abhazya demiryollarının Rus demiryolu birliği tarafından haziran ve temmuzda onarılması oldu. Tiflis ‘Rusya bu yolları askeri harekâtta kullanacak’ diye yaygarayı basarken Sohum ve Moskova ‘Demiryoluyla Soçi’deki inşaatlara çakıl-kum gibi malzeme taşınacak’ gerekçesinde ısrar etti.
Bunlara paralel olarak Gürcistan’ın Abhazya üzerinde uçurduğu İsrail yapımı casus uçakları patır patır düşürülmeye başladı. Abhazlar marttan itibaren yedi uçağı avladı. Sohum uçakları işgalin sesine yormuşken, savaş 7 Ağustos’ta Güney Osetya’da patlak verdi. Kısa süre iki bölge kader birliği yapmıştı; Biri saldırıya uğrarsa öteki yardıma koşacaktı. Abhazya Osetlere yardımı ikinci cephe açarak yaptı ama karşısında çatışacak güç kalmayınca hem Kodor’u geri aldı hem İngur nehri sınırını temizledi.

Abhazya cazibe merkezi
Abhazya’nın bağımsızlığının Rusya tarafından tanınmasıyla ülke anında diasporası için bir cazibe merkezi haline geldi. Abhazya’ya yerleşmek, okumak, iş yapmak ve pasaportunu taşımak isteyen insanların sayısında patlama yaşanıyor. Bakanlık statüsündeki Dönüş Komitesi’nin misafirleri çoğalmış. Koridorlarında Türkiye ve Arap ülkelerinden insanlar kaynıyor. Komitenin başkan yardımcısı Erkan Kutarya’ya göre diasporadan çok sayıda insan Abhazya’da yaşam koşullarını öğrenmek için arıyor. Kimi evini satıp gelirse neler yapabileceğini soruyor, kimisi hangi alanlarda iş ve yatırım imkânı olduğunu araştırıyor. 

Gençler dönüş peşinde
Çok sayıda genç üniversiteye müracaat etmek istiyor. Kimisi tanınmış Abhazya’nın pasaportunun peşinde. Bu ilgiyi şimdilik kesin rakamlara dökmek zor. Geçen yıl Abhazya’da Türkiye’den gelip okuyan öğrenci sayısı üçü geçmiyor. 1994’ten bu yana dışarıdan gelen toplam 80 öğrenciden çoğunun Abhazya macerası fiyasko. Nedeni ise şu; Ambargo yüzünden zorluklarla gelen öğrenciler tatillerde evlerine dönemedi, yük gemileriyle kaçak yolculuklar çileye döndü, banka sistemi çalışmadığından aileler para gönderemedi, ailelerden gelmek isteyenler gelemedi ya da gelenler dönmekte zorluk çekti. Bu durum dönüş yapan insanları da olumsuz etkiledi. Emekliler Türkiye’deki emeklilik maaşına ulaşamadı. İnsanlar gerisin geri döndü. Savaştan sonra anavatanına yerleşen aile sayısı 1300’ü aşmışken ambargo, bu rakamı 150 aileye geriletti. Kutarba Sohum-Trabzon arasında doğrudan gemi seferlerinin başlaması halinde Abhazya’nın diasporadaki evlatlarına daha hızlı kavuşacağını vurguluyor.

YARIN: Kodor’un yalnız bekçisi