Çeçen Cumhuriyeti İçkerya’nın İlk Cumhurbaşkanı: Cahar Dudayev

Çeçen Cumhuriyeti İçkerya’nın İlk Cumhurbaşkanı: Cahar Dudayev

İnsanlar birbirleri ile karşılaştıklarında, rastlaştıklarında selamlaşırlar. Pek çok insan selamlaşmada birbirlerine sağlıklarının, keyiflerinin nasıl olduğu sorar. Ancak bu durum Çeçenlerin selamlaşmalarında biraz farklıdır. Çeçenler selamlaşırken birbirlerine “марша вог1ийла – özgürce gel” anlamına gelen “hoş geldin” ifadesini kullanır (Buradaki ifade erkeğe yöneliktir. Kadına ya da topluluğa söylendiğinde farklılık gösterecektir). Bu selamı alan kişi de cevaben “маршалла хуьлда – özgür kal/özgür yaşa” anlamına gelen “hoş bulduk” der. Çeçenlerin genetik kodlarına yerleşmiş bu ifadelerden özgürlüğün Çeçenler için ne kadar önemli olduğunu anlamak mümkündür. Nitekim Çeçenler, tarihleri incelendiğinde vatanlarını işgal etmeye gelen bütün işgalcilere aynı şekilde karşılık vermiş ve bu karşılıkta işgalcinin gücü, milleti, büyüklüğü gibi bir ayrım yapmamışlardır. Bu işgalcilerin en bilineni ise Rus devletidir.

Çeçenler rejim fark etmeksizin Çarlık, Sovyet ya da Federasyon dönemlerinde Rusya ile yüzyıllar boyunca özgürlükleri için mücadele etmiş ve bu uğurda büyük kayıplar vermişlerdir. Bu mücadelenin en yakın tarihli olanı ise tarihe “Birinci Çeçen-Rus Savaşı” olarak geçmiş 1994-96 arasındaki savaştır. İşgalci Rusya, dağılan Sovyetlerden sonra özgürlük isteyen Çeçenlerin bu isteğine silah, tank ve uçakla karşılık vermiş ancak cevabını yenilerek almıştır. Bu savaşın ve öncesindeki özgürlük hareketinin başındaki isim ise Cahar Dudayev’dir. Buraya kısa bir not düşmek istiyorum: Dudayev isminin Kiril alfabesi ile yazımı “Джохар Дудаев”dir. Türkçeye çevrilmesi de “Djokhar Dudayev” olmalıdır. Doğru kullanımı bu şekildedir. Türkçeye uyum ve söyleniş kolaylığı bakımından “Cahar” demekte de doğrudur.

1991’de başlayan Çeçenlerin özgürlük hareketi ve 1994’te Rusların Çeçenya’ya girmesiyle 21 Nisan 1996’daki şehadetine kadar Çeçenlerin ismine, geleneklerine, özgürlük davalarına tek bir gölge düşürmemiş bir liderdir Dudayev. Özgürlük mücadelesinin başına geçmesi teklif edilince Rus ordusundaki generallik rütbesinden vazgeçerek istifa etmiş ve 17 bin kilometrekarelik Çeçenya’nın kendisinden 100 kat daha büyük 17 milyon kilometrekarelik Rusya’yı alt etmesinde büyük bir karakter ortaya koymuştur. Savaşın başlamaması için elinden geleni yapmış, konunun barış müzakereleriyle çözülmesi yönünde Moskova’dan beklediği cevabı alamamıştır. Verdiği bir röportajda söyledikleri bu tezin kanıtı niteliğindedir:

“Biz hiçbir zaman öldürdüğümüz Ruslarla övünmedik. Bu aptalca savaşın içerisinde olduğumuz için övünmedik. Cesetlerini savaş meydanından toplayan Rusları gördüğümüzde bununla gurur duymadık… Biz elimizde esirleri öldürecek kadar düşmedik, onları tekrar ailelerine iade edecek kadar güçlüyüz.”

Dudayev’in öne çıkarılması gereken bir başka özelliği ise Rusya’yı iyi tanıması ve isabetli öngörüleri idi. 1994-96 Savaşı esnasında Rusların Çeçenya’yı tamamen boşaltma planından bahsetmiş; yerleşim yerlerinin adlarının, haritasının değiştirilmesi girişiminden söz etmiştir. Yine Rus uçaklarının ilk hedef aldıkları yerlerin arşiv depoları ve müzeler olduğunu söylemiş, bu yolla Rusların Çeçen tarihini yeniden yazma hedefi güttüğünü ifade etmiştir.

Verdiği bir başka röportajda ise Rusya’nın Çeçenya’dan sonraki hedeflerinin Kırım ve Ukrayna olduğunu söylemiştir. Nitekim Mart 2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ve yakın tarihteki Rusya-Ukrayna Savaşı da bu öngörünün doğruluğunu kanıtlamaktadır.

23 Şubat 1944 Vaynakh(Çeçen-İnguş) Soykırımı ile Orta Asya’ya sürülenler arasında Dudayev’in ailesi de vardı. Kimi kaynaklara göre 15 günlük, kimine göre 2 yaşında bir bebek olan Cahar’ı vatan hasreti her Vaynakh(Çeçen-İnguş) gibi çok etkilemişti. Dudayev bu durumu günlüğüne yazdığı şu cümlelerle anlatmıştı:

Hayatta ilk farkına vardığım şeylerden birisi, iktidarın boğazımızı sıkan demirden elleri oldu. Sürgün sırasında halkıma uygulanan görülmemiş zulmün şahidi olma ayrıcalığına sahip olduğumu söyleyebilirim. … Hayatımın her safhasında hayatta kalma mücadelesi verdim. Dikkatsizce söylenen bir sözün dahi insanı ölüme götürebildiği yerlerde maddi ve manevi bir sınava tabi tutulduk. Ruh yaraları benim kaderim oldu… Sürgün gerçekleri, şeref anlayışı, bir bir kayıp giden kahramanların suretleri ruhumun dengesini o kadar sarstılar ki, ölüm korkusunu tamamen kaybettim. Ölüme çocukluğumdan beri hayatın akışının normal bir uzantısı gibi baktım…”

         Kararlı, güçlü, dirayetli, karşılaştığı zorluklarla mücadeleden geri durmayan Dudayev’i yine en iyi anlatan ifadeler günlüğüne yazdığı şu cümlelerden biridir:

         “En sevdiğim renkler siyah, beyaz ve sarı. Beyaz, üzerine tarihin yazılacağı hayat sayfası. Siyah, beyaz uğrunda kaderle savaş. Sarı, güneşin rengi. Bitmez bir enerji, güç, ruh dinginliği, şan ve atılganlık.”

         Dudayev’in Ekim 94’te “Soversşenno Sekretno” gazetesinden Vladamir Ruga’ya verdiği röportaj da bu kararlığına örnek olabilir:

         Muhabir: Üç yıl önce bu tür zorluklarla karşılaşacağınızı bilseydiniz, yine de cumhurbaşkanı olur muydunuz?

         Dudayev: Bunun yüz katını göğüslemem gerektiğini söyleselerdi dahi seçtiğim yoldan geri dönmezdim. Beni bu yoldan döndürecek hiçbir güç yoktur. Yolumun şerefli olduğuna şüphem yok.

         Dudayev’e (bilinen) 25 Mayıs 1993, 16 Aralık 1993, 19/20 Mart 1994 gecesi ve 27 Mayıs 1994 günü olmak üzere 4 (dört) defa suikast girişiminde bulunulmuştur. Bunların hepsinden bir şekilde canını kurtarabilen Cahar’ı, 21 Nisan 1996’da şehadet bekliyordu.

        

 

 

 

Chechnya

Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Ajans Kafkas'ın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Diğer Köşe Yazıları