“Çernovik, Dağıstan Devlet Başkanının danışmanı Denga Halidov ile Aralık 2014 sonunda görüşmeyi düşünmüştü. Tanınmış bir siyaset bilimci olarak, 2014’ün Dağıstan için nasıl geçtiğine dair görüşlerini sormayı planlamıştık. Bazı nedenlerden ötürü bunu planladığımız tarihte gerçekleştiremedik. Ama bu yıla Denga Halidov röportajıyla başlıyoruz. Hem geçen yılın değerlendirmesini yapmaya, hem de bu yıl karşılaşabileceğimiz engelleri tespit etmeye çalışacağız. Röportaja başlamadan önce konuğumuz, Çernovik’in sorularını cevaplarken başkasının değil, sadece kendisinin düşüncelerini ifade edeceği konusunda uyarıyor.”
Bir kişinin eyleminden dolayı getirilen kolektif sorumluğun, bir zaman sonra Dağıstan’ı içinde boğulacağı kan davasına götüreceğinden endişe etmiyor musunuz?
Korkuyorum, çünkü emniyet teşkilatı istikrar ve terörizmle mücadele adına kısa vadeli çözümler getirmeye çalışırken, uzun vadede sorunun kesin çözümünü erteliyor. Bu şekilde yeni problemler doğuruyor…
Bu yaklaşımın sebebi nedir? Neden özellikle Kafkasya’da, bizim cumhuriyetimizde güvenlik sistemi bu tür metotları kullanıyor? Zira bunlar Tataristan’da, Moskova’da, Santk-Petersbug’da kullanılmıyor. Örneğin orada, Omskluklar veya Yekaterinburglular kendi yurttaşlarının eylemlerinden dolayı sorumluluk taşımıyorlar.
Tabii ki, taşımıyorlar. Burada sübjektif bir faktör var. Federal kurumların üst düzey makamlarındaki bazı kilit figürler, sadece bu metotlarla Rusya devletine sadakat gösterilebileceğini ve bölgedeki terörizm probleminin çözülebileceğini zannediyor. Birçokları Dağıstan’a gelirken daha baştan “Kafkasya karşıtı” bagajlarıyla, burada herkesin Rusya’dan tamamıyla koptuğu düşüncesiyle geliyorlar. Ama zamanla Kafkasya ile ilgili söylentilerin gerçeklerle hiç bir ilgisinin olmadığını anlamaya başlıyorlar. Kendisiyle otomatik silahlarla savaşılması mümkün olmayan terörizm ideolojisi de böyle. Burada kafa ile çalışmak lazım. Onlar galiba, korku metodunu kullanarak boyun eğdirebileceklerini zannediyorlar. Bu yaklaşım yeni problemler doğuruyor, intikam neslini büyütüyor. Bu çocuklar şimdilik okullarda ve medreselerde, kolej ve üniversitelerdeler. Bunlar, suçu ispatlanmamış ve artık hayatta olmayanların çocukları, yeğenleri. Üstelik burada, terörle mücadele operasyonları çerçevesinde büyük mali kaynakları geliştirmeye imkan veren bir mekanizma var. Buradaki öfke ve nefretin boyutu, ne kadar subay ve içişleri mensubumuzun öldüğü göz önünde bulundurulursa tamamıyla anlaşılacaktır. Bir yıl önce, Aralık 2013’de Ahvah bölgesinde direnişçilerle çatışmada öldürülen teğmen polis olan yeğenimi defnettim. Şunu anlamak lazım ki, kanunsuz metotlar, yargısız infaz ve haksız takibat, direnişe katılan yada sempatizanlarının sayısında artış olarak geri dönüyor. 2014’de Allah’a şükür, tek bir terör eylemi olmadı, bunun sosyo-psikolojik arka planını ortadan kaldıran devlet başkanının da sayesinde dinamikler çok iyi. Ama bu, bence geçici bir durum, onun için öncelikli olarak federal kurumlara bağlı olan, sistemli ve tutarlı karşılıklı önlemler alınması gerekiyor.
Geçen yıl, terörizm ve aşırılıkçılıkla mücadele ile ilgili temel dinamiklerin tartışıldığı konferansa katıldınız. Bakış açınızı, emniyet teşkilatına, Rusya devlet başkanının Kuzey Kafkasya Federal Bölge özel temsilcisi Sergey Melikov’a anlattınız mı?
Henüz anlatamadım. Fakat, Dağıstan Terörle Mücadele Komisyonu için çözüm önerileri içeren analitik bir rapor hazırladım. Burada son 13 yıldaki (2000-2013) terör suçları dinamiğinin çok kötü olduğunu ortaya koydum. Artış oranı hemen hemen 25-30 kat. Polis ve asker bloğunun güçlenmesi ve ülkenin sivil ve ekonomik yaşamında yerel oligarkların rolünün artışı ile terör eylemlerinin yoğunlaşması arasında açık bir bağ tespit edildi. 2000-2002’de problem af, akıl gücü, entegrasyon, kişiyle değil ideoloji ile mücadele, yurt dışından tanınmış alimlerin çözüme dahil edilmesi gibi yöntemler yerine oldukça kaba metotlarla çözülmeye çalışıldı. Bence, ilgili kurumların faaliyetlerinin öldürülen veya hapse atılanların sayısı ile değil, sempatizan kitlesinin büyümesine engel olmakla, direnişçilerin sivil yaşama dönüşleriyle değerlendirilmesi gerekir. Her şeyi, direnişten ayrılan kişinin bunu yaptığına pişman olmaması yönünde kurgulamak lazım. Ama ne oldu? Daha önce ormandan çıkan, yeniden oraya döndü, çünkü onları burada sivil yaşama entegre edecek mekanizmalar yok. Üstelik bu insanlar hayatları boyunca üzerinden atmaları çok zor bir damga ile yaşıyorlar.
Ben Dağıstan Din İdaresine de şunu öneriyorum: Bu grupları, topluluğu kendi kurumlarınıza entegre edin, onlar için bazı şeyleri dile getirebilecekleri imkanlar oluşturun. Entegrasyon söz konusu olursa bu, otomatik olarak, Din İdaresinin Nisan 2012’de Mahaçkale’deki Cuma camiinde Selefilerle yaptığı anlaşmayı tanıdığı, bu anlaşmadan geri dönmediği anlamına gelir. Zira hem onlar hem diğerleri, kendilerinin ‘Ehli sünnet vel-cemaat’ oldukları, birbirlerine suçlamalara son verdikleri, gerçek inananlar olarak iyilikte işbirliği yaptıkları, haram ve günahtan sakındıkları konusunda anlaştı. Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Dr. Ali Muhyiddin El-Karadaği’nin Dağıstan’daki konuşması da aynı yönde. Tarikatta olmayan Müslümanların kahir ekseriyeti barışçıl insanlar. Onlardan bazıları, kendilerinden daha güçlü biçimde radikaller ve ideologlarına karşı çıkabilirler, üstelik daha da inandırıcı olurlar. Zira bu ortak bir mesele ve tüm alimleri ilgilendiriyor.
Aşırılıkçılıkla mücadele konusunda çok şey söylemek mümkün. Siz şahsen, problemin çözümü için nasıl bir ‘reçete’ önerirdiniz?
Dağıstan’da benim hesaplarıma göre 30-50 bin barışçıl selefi var. Bunların çoğunluğu direnişçi örgütü desteklemiyor, işinde gücünde zor şartlarda hayatını idame ettirmeye çalışıyorlar. Ben, bu insanları Rusya ve Dağıstan için potansiyel kaynak olduğunu düşünüyorum. Aralarında çok sayıda eğitimli genç var. Sadece bu kaynağı akıllıca kullanmak lazım. Güvenlik organları adres çalışması yapmalı. Kimlerin gerçekten direniş destekçisi olduğunu kesin olarak ayırmalı. Şu anda küçük yer altı grup üyelerinin eylemlerinden dolayı suçsuz insanlar zarar görüyor. Direnişçiler sorununu çözmek için, hiç değilse Sovyet tecrübesini kullanabilmeliyiz. Zamanında ‘orman kardeşleri’ probleminin çözümü için Batı Ukrayna ve Batı Belarus’ta, aynı zamanda Baltık devletlerinde Lavrenti Beriya bütüncül yaklaşımı kullandı. 1950’li yılların başında Beriya’ya Sovyetler Birliği Komünist Parti Yüksek Konseyi üyesi olarak, ülkenin bu bölgelerindeki yer altı örgütün yok edilmesi görevi verildi. Bu görevi sayılı yıllar içinde çözdü. Bölgelere araştırma komisyonları gönderildi ve ülkenin batısında Sovyetlerin milli politika prensiplerini ihlal eden hantal metotların kullanıldığını tespit etti. Özellikle Ukrayna’da kurumlardaki kadro politikalarının uygulanmasında, Moskova veya Kiev adayları gösteriliyordu, iş yerleri ve okul eğitiminden Ukraynaca çıkarılmıştı, onların hepsine ‘ormandakilerin’ yandaşı olduğu bahanesiyle baskılar yapılıyordu, insanlar zorla kolhozlara sürülüyorlardı ve saire. Beriya, komisyonların raporlarından, tüm bunların yeni problemler doğurduğunu, örgütün tabanının büyüdüğünü gördü. Ve sorunun kesin olarak çözülmesi için, siyasi, idari, kültürel, ekonomik ve kadrolarla ilgili önlemleri barındıran kompleks bir program hazırlanması talimatını verdi. İki ila dört yıl sonra Batı Ukrayna’daki örgüt halk desteğini kaybetti. Bu metotlar Batı Belarus ve Baltık’ta kullanıldı. Örgüt geniş sosyal tabakadaki dayanağını yitirdi. Bize de benzer bir yaklaşım lazım.
Untsukul bölgesi Vremenni kasabasındaki durum… Siz de orada yedi katlı bir sığınak olduğuna inanıyor musunuz?
Kendim görmedikçe inanmam. Temmuzdan beri Rusya’da kamu denetimi kanunu yürürlükte. Kanuna göre, yaklaşık bin kişinin zarar gördüğü, iki aydan uzun bir süre evlerinden sürüldükleri böyle bir olay çok yönlü bir soruşturmaya tabi tutulmalı. İki üç haftada durumla baş edilebilirdi. Bildiğim kadarıyla sığınakta bulunan üç kişi öldürüldü. Sığınağın kaç kat olduğu konusunda bir şey diyemem.
İçinde milletvekilleri ve sivil toplum adamlarının yer alacağı bir komisyon kurulacağını, oraya giderek ‘zarar görenlerin insani problemleri’ ile ilgileneceğini açıklamıştınız. Bu komisyon neden kurulmadı?
Yarı yolda kaldı. Bizzat benim yoğunluğum ve diğerlerinin de yoğunluğu yüzünden… Nelli Racabova (Vatan Birliği) ve Gasan Aygumov’un (İnsan Hakları Sivil Gözleme Komisyonu) aralarında olduğu yerel bir komisyon kuruldu. Grubun başkanlığını Dağıstan parlamentosu milletvekili Magomedzagid Muslimov yaptı. Onlar oraya bir defa gittiler, biz de burada Vremenni kasabasından gelen heyet ile görüştük. Temelde sıkıntının ne olduğu biliniyor. Askerler evlere zarar verdi, yağmalama olayları olduğu söyleniyor. Kasabalı vatandaşlar başbakan yardımcısı Ramazan Cafarov tarafından kabul edildi. Hükümet, Acil Durumlar Bakanlığını dahil ederek yardım önlemleri alıyor.
Siz galiba Dağıstan’da alenen “Kavkazpress” sitesinin faaliyetlerini tahrip edici olarak adlandıran tek yetkilisiniz. Niçin? Size göre arakalarında kimler var? Bu kaynakta hakkınızda herhangi bir karalayıcı haber görmekten korkmuyor musunuz?
Ne yapabilirim? İsterlerse beni de karalayacak bir şeyler arasınlar. Her yönüyle rezil bir site. Bu sitede terörizmle ve aşırılıkçılıkla mücadele kisvesi altında İslam karşıtı, Kafkasya karşıtı propaganda yapılıyor. Haysiyetsiz, aşağılık, kendisine ve başkalarına saygısı olmayan insanlar tarafından idare ediliyor. Bence bu konuyla, böyle bir sitenin yayın yapmasına izin veren savcılık ilgilenmeli.
(son)
Denga Halidov röportajı 1. bölüm: “Abdulatipov ile iyi yoldayız”
1951 yılında Dağıstan’ın Karata adlı Avar köyünde doğan Halidov Denga Şahrudinoviç, 1989-1996 yılları arasında Dağıstan Ulusal Demokrasi Hareketi'nin kurucu ve yöneticileri arasında yer aldı. Dağıstan Halkları Kongresi'nde Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. Şenibe Musa’nın başkanlığını yaptığı Kafkas Halkları Konfederasyonu Parlementosu'nda Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü.
Halidov’un, 11 Mayıs 1918 Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti ile ilgili "Bağımsız Birleşik Kafkasya "adlı bir kitabı da bulunuyor.
Magomed Magomedov