Devlet Duma Uluslararası İlişkiler Komite üyesi Adalbi Şhagoşev “Moskova Konuşuyor” radyosuna yaptığı açıklamada, Türkiye’deki Çerkeslerin, Rusya-Türkiye krizinde Rusya’ya yardıma hazır olduklarını iddia etti.
Şhagoşev, konuşmasında, “Ben, onların yardıma hazır olduklarını düşünüyorum. Onlar vatansever insanlar. Şu anda bizim Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’mizde ve Rusya’nın diğer bölgelerinde yaşayan Çerkeslerle iletişimi devam ettirmek isteyen bir diasporamız var” dedi.
Kavpolit’in verdiği bilgilere göre, Milletvekili Şhagoşev ayrıca, Çerkeslerin Türkiye’ye sürgün edilmelerinin, Çerkes halkının yaşadığı en büyük trajedi olduğunu söyledi.
19 Şubat’ta, sovsekretno.ru haber sitesinden İvan Pronin’in yaptığı habere göre de, Kabardey-Balkar’da yaşayan Türkiyeli yaklaşık yirmi geri dönüşçü, Türkiye vatandaşlığından çıkarak Rusya vatandaşlığı almaya hazır olduklarını açıkladı. Daha önce uçak kriziyle alakalı Erdoğan ve Putin’e yazılan dilekçenin imzacılarından Babug Ergun, konuyla ilgili, krizden sonra Rusya vatandaşlığı almanın zorlaştığını, Rusya yönetiminin Türkiye’de yaşayan Türkler ve Çerkesler arasında bir ayrım yapmamasının ise incitici olduğunu söyledi. Babug’a göre, Türkiye’nin Rusya uçağını düşürmesi insanlık dışı bir suç idi. Babug, açıklamasında, “Bizler kendimizi Rusya vatandaşı olarak görüyoruz” dedi.
Ayrıca haberde, Kuzey Kafkasya Federal Bölge İçişleri Bakanlığı Genel İdaresi Ekstremizmle Mücadele Merkezi Analisti Arsen Bidov’un da talihsiz açıklamalarına yer verildi. Arsen Bidov, konu ile ilgili yaptığı açıklamada, “Rusya-Türkiye ilişkilerindeki kriz, Rusya ve Türkiye milli menfaatlerine zarar vermeyi isteyen bazı devletlerin istihbarat birimlerince kullanılmaya çalışılıyor. Bugün Türkiye vatandaşı olan ama tarihi vatanlarına dönmüş olan Adıgeler burada rahatça yaşıyor ve çalışıyorlar. Ama, Rusya karşıtı güçler ‘sürgün’ terimini kullanarak ve ‘Çerkes Soykırımı’ gibi eski fikirleri canlandırarak, etnik duyguları canlandırmayı bırakmayacaklardır” dedi.
Ajans Kafkas olarak konuyla ilgili fikrini aldığımız Kafkas Vakfı temsilcisi, Bidov’un açıklamalarına kesinlikle katılmadığını belirtti. Çerkes Soykırımı ve sürgününün, eski fikirler olarak adlandırılmasının Rusya siyaseti güdümünde açıklamalar olduğunu belirten temsilci, Kafkas Vakfı’nın kurulduğu günden beri Çerkeslerin 1864’de ve sonrasında yaşadığı problemlere dikkat çekmeye çalıştığını söyledi. Açıklamaya göre, Çerkeslerin yaşadığı problemlerin asıl sebebi Rusya. Açıklamada, Kabardey-Balkar’daki geri dönüşçülerin, ikamet izni almada yaşadıkları problemlerden bahsedildi ve geri dönüşçülerin bu tarz açıklamalar yapmalarının sebebinin Rusya’nın son zamanlarda onlara karşı izlediği politika olduğu söylendi. Açıklamaya göre, Rusya, Türkiye’den anavatanlarına geri dönüş yapan Çerkesleri, Rusya-Türkiye arasında çıkan gerilimde kendi lehine bir araç olarak kullanmak istiyor.
Ajans Kafkas olarak, ayrıca, Şhagoşev’in Türkiye’deki Çerkes diasporası hakkındaki iddiaları ve Arsen Bidov’un “Çerkes Soykırımı” ve “Sürgün” kavramları hakkındaki açıklamaları için ne düşündüklerini Çerkesya Yurtseverleri’ne sorduk. Çerkesya Yurtseverleri adına sorularımızı yanıtlayan Av. Dr. Murat Yıldırım, Şhagoşev’in, “Türkiye’deki Çerkes diasporasının Rusya’yı destekleyeceği” iddiası hakkında şunları söyledi:
“Türkiye – Rusya geriliminde Türkiye’deki Çerkes diasporasının Rusya’nın yanında olacağı görüşü tamamen hayal ürünüdür. Çerkes diasporasının, Türkiye-Rusya krizinde Rusya’nın yanında yer almasını gerektirecek herhangi bir dayanak yoktur. Şhagoşev, Çerkeslerin Rusya’ya yardım etme iddiasını ‘onlar vatanseverler’ gibi bir gerekçeye dayandırmış. Dünyanın neresinde olursa olsun, Çerkeslerin vatanlarını sevdikleri doğrudur, ancak vatan ayrı bir şey, devlet ayrı bir şeydir. Ortalama eğitim almış herkes bunu ayırt edebilir. Şhagoşev’in konuşması bir retorikten ibarettir. Küçük bir gruba ya da gruplara bakarak Çerkes diasporasını bu şekilde değerlendirmesi büyük bir yanlışlıktır. Çerkes Diasporasına bakıldığında dışarıdan görünen gruplar, buz dağının görünmeyen kısmı hakkında kimseye fikir vermemelidir. Çerkesya Yurtseverleri olarak Çerkesler nerede yaşarlarsa yaşasınlar, kendi vatanları temelinde, ulusal çıkarları çerçevesinde hareket etmelerini, ortak ulusal irade sergileyebilmelerini istiyor ve destekliyoruz. Ancak Çerkesler henüz böyle bir irade gösterebilecek örgütlü bir yapı kurmuş değillerdir. Çerkeslerin bu iradeyi gösterebileceklerini bir varsayım olarak ele aldığımızda ise son Türkiye – Rusya geriliminde Rusya’nın yanında olmalarını gerektirecek zerre kadar çıkar elde edebilecekleri bir durum yoktur. ‘Dimyat’a pirince giderken eldeki bulgurdan olmak’ kimsenin isteyeceği bir şey değil. Üstelik ortada ‘pirinç’ vadeden kimse de yokken. Çerkesler, vatandaşı oldukları ülkelerin aralarındaki sorunlar nedeniyle birbirlerinden vazgeçecek değiller. Öyle olsaydı 150 yılı aşkın bir zamandır aralarında bir ilişki bulunmaması gerekirdi. Şimdi devletler arasındaki her krizde, Çerkeslerin hangi tarafta olacağına bahse girenler ya da herhangi bir tarafta olacağını iddia edenlere ancak gülebiliriz. Rusya ve Suriye ilişkileri bu derece iyi durumda iken, Rusya Suriyeli Çerkeslere farklı bir muamele de mi bulunmuştur? Onları çatışma bölgelerinden tahliye ederek vatanlarına mı yerleştirmiştir? Çerkesler, kendi vatanlarını bir paravan olarak ileriye sürüp, bunu bir ajitasyon malzemesi haline getirip gerçekçi olmayan açıklamalar yapanlara inanacak durumda değiller. Niçin kimse Suriye ile Türkiye arasındaki, Hafız Esad dönemindeki kriz yıllarında, Çerkeslerin Suriye’yi mi yoksa Türkiye’yi mi tuttuğunu konuşmadı? Çünkü bu büyük bir safsatadan ibaret. Çerkesler, bir milletin ferdi olmakla, bir ülkenin vatandaşı olmak arasındaki farkı en iyi bilenlerdendir. Kafkasya’da yaşayan Türki toplulukların, Türkiye ile Rusya arasındaki krizde hangi ülkeyi tuttukları şeklinde herhangi bir tartışma duydunuz mu?”
Av. Dr. Murat Yıldırım, Arsen Bidov’un, “Sürgün” ve “Çerkes Soykırımı” hakkında söylediği sözleri ise şu şekilde değerlendirdi:
“Arsen Bidov, çalıştığı ülkenin çıkarlarını temsil ediyor. Rusya’da Ekstremizle Mücadele Merkezi, İçişleri Bakanlığı’na ya da polise bağlı gibi görünen ancak her zaman FSB ile birlikte çalışan bir birimdir. Çerkes Soykırımı ve Sürgünü hakkında bu birimlerin (FSB ve Ekstremizle Mücadele Merkezi) her hangi bir karar verme yetkileri olmadığı gibi Çerkes Soykırımı ve Sürgünü ile uğraşan kişi ve kurumları yasal yollardan engelleme ya da soruşturma, kovuşturma açma veya cezalandırma yetkileri de yoktur. Kremlin’deki bazı memurlar bu konuyu Rusya’nın menfaatleri karşısında bulduklarından dolayı, bu konu ve bu konu ile uğraşanlar her türlü baskı altına alınmaktadırlar. Ekstremizmle Mücadele Merkezi analisti de kendisini bu çerçevede propaganda yapmak zorunda hissetmektedir. Çerkes Soykırımı ve Sürgünü meselesi ise Çerkes halkı için haklarını talep edebileceği yegane konudur. Bize bunlardan vazgeçmemizi söyleyen devşirmelere ve Rus devletinin resmi memurlarına cevabımız yalnızca ‘mücadele’ ile olacaktır. Kabardey-Balkar’da yaşayan dönüşçülerden bazılarının, Türkiye vatandaşlığından çıkarak Rusya vatandaşlığı almaya hazır olduklarını açıklamaları ise, sadece politik bilinç yokluğu ile açıklanabilir. Rusya ile Türkiye arasında, yani vatandaşları olduğumuz iki devlet arasındaki problem yüzünden, insanların sadece kendi ‘şahsi ahvalleri’ ile ilgili bazı hususlardan feragat etmeye hazır olmaları, her krizde, geride kalan şahsi ahvalleri ile ilgili hususlardan da vazgeçmelerini gerektirecektir. Rusya vatandaşı olmak hangi Çerkes sorununu çözecek? Eğer bir devlet kendi vatandaşlarını keyfi sebeplerle vatandaşlıktan çıkarma hakkına sahip ise ve daha sonra vatandaşlığına aldığı bu Çerkesleri Rusya vatandaşlığından çıkarır ise, 21. Yüzyılda yeni bir ‘haymatlos’ yani tabiiyetsizler sınıfı yaratabilir, yani hiçbir ülkenin vatandaşı olmayanlar sınıfı. Bunun ne tür sonuçlar doğurduğunu hepimiz yakından biliyoruz. İnsanların emekleri, emekli maaşları, sosyal güvenceleri, servetleri vatandaşlıktan çıkıp başka bir ülkenin vatandaşı olduklarında onları otomatik bir şekilde takip etmiyor. Hangi motivasyon ile insanlar, sadece kendilerini ilgilendiren vatandaşlık konusunu, bir feragat aracı olarak düşünebiliyorlar, bunu tam olarak bilemiyoruz. Çerkeslerin en azından şunu talep etmeleri ve sorgulamaları gerekmez mi; ‘Rusya, Rus olmadıkları halde, hangi ülkenin vatandaşlarına çifte vatandaşlık hakkı tanımaktadır, madem böyle, bizler ile onlar arasında ne tür bir fark vardır? Onlara verilen bu hakkın bize de verilmesi gerekmez mi?’. Rusya’nın Çerkeslere karşı işlediği insanlık dışı suçlara da ses çıkaranlar var ise o zaman söyledikleri hususlara inanabiliriz. Arsen Bidov’un, “Rusya-Türkiye ilişkilerindeki kriz, Rusya ve Türkiye milli menfaatlerine zarar vermeyi isteyen bazı devletlerin istihbarat birimlerince kullanılmaya çalışılıyor.” şeklindeki tespiti tamamen propaganda amaçlıdır. Bu iddia, Bidov’un değil bizzat Rusya’nın iddiasıdır. Çerkes soykırımı ve sürgünü diyen herkes, yabancı istihbarat örgütleri ile ilişkisi var yaftasına maruz kalmaktadır. Çerkeslerin kendi etnik duygularını, sürgün ve soykırım çerçevesinde, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar canlı tutmalarının, kendilerine zararı değil faydası vardır. Aradan 150 yıl gibi bir zaman geçmesine rağmen Çerkes kimliğinin hala diasporada canlı olması, Çerkeslerin çok önemli bir özelliğine işaret etmektedir. Görünen o ki Çerkes kimliği, Rusya’nın beklentilerinin aksine çok uzun zamanlar daha dipdiri ve ayakta kalacaktır. Çerkes diasporasında, “Rusya karşıtı güçler” söylemine meftun olanlar ve bunu dillendirenler, zaten Rusya’nın Çerkes Sorunu aleyhindeki tezlerini benimseyen ve bunu yaymaya çalışan ‘İyi Çerkesler’dir. Sadece ‘İyi Çerkesler’e odaklanarak politika belirlerseniz ve bu şekilde fikirlerinizi açıklarsanız, işte o zaman ‘ekstrem’ bir duruma düşmüş olursunuz.”