Rusların Amerikalı uzmanlarla iş birliği hayati önem taşıyor

Tanınmış Rus uzmanlar İgor Yurgens ve Sergey Kulik 8 Ağustos’ta Kuzey Kafkasya’daki durum ve dış aktörlerin bölgeye etkisi üzerine değerlendirmelerini yayınladılar. Yurgens ve Kulik, Medvedev’in danışman kuruluşu olarak görülen Çağdaş Gelişim Enstitüsü’nde en üst konumda yer alıyorlar. Enstitünün Medvedev’e ne kadar etki ettiğini ölçmek zor olsa da, kurum şimdiye kadar Rusya’nın şu anki durumu ve geleceği konusunda bazı raporlar yayınladı.

27 Temmuz’da yayınlanan son raporda Medvedev’in danışmanları ‘Medvedev’in görev süresi sone erdikten sonra tekrar devlet başkanlığı yapmak istememesi’ ve bu nedenle şimdiki Başbakan Putin ya da adamlarından birinin 2012’de devlet başkanlığı koltuğuna oturması durumunda Rusya’nın karşılaşacağı korkunç sonuçlar hakkında uyarıda bulundular.

Rusların yabancı organizasyon ve araştırmacılara karşı olan alışılagelmiş şüpheciliklerinin aksine Yurgens ve Kulik Kuzey Kafkasya konulu makalelerinde Rus araştırmacılara yabancı uzmanlarla bağlar kurmaları çağrısında bulundular. Kulik ve Yurgens “Amerika’nın Kafkasya’daki önemli rolünü göz önünde bulundurursak, böyle bir etkileşim önemli ve gereklidir” diyerek özellikle Amerikan’ın Kuzey Kafyasya uzmanları ile irtibata geçilmesinin gerekliliğini vurguladılar.

Çağdaş Gelişim Enstitüsü’nün Medvedev’in kendisi gibi üst düzey liberal Rus politikacıları temsil ettiği düşünülüyor. Medvedev’in danışmanları Rusya’nın Kuzey Kafkasya’daki tüm sorunlarının sebebini dış güçlerin etkisi ile izah eden rutin açıklamalardan kaçınmaya çalışıyorlar. Bununla birlikte Moskova’nın muhalif yabancı aktörlerle iligli bazı kaygılarını yineliyorlar. Yurgens ve Kulikov genel olarak Amerikalı ve Batılı araştırmacı ve politikacıların Kuzey Kafkasya’yı değerlendirirken kullandıkları üç dayanak noktasına dikkat çekiyor: İlk olarak; Kuzey Kafkasya’daki insan hakları meselesi onlar için önemli bir konu. İkinci olarak; Rusya’nın Kuzey Kafkasya üzerindeki kontrolünü zayıflatmakla ilgileniyorlar. Ve son olarak Rusya’nın Kuzey Kafkasya’daki çağdaş politikalarını Soğuk Savaş penceresinden değerlendiriyorlar ve Çeçenlerin mücadelesini Baltık devletlerinin SSCB’den ayrılma çabaları ile kıyaslıyorlar.

Eğer Moskova ülkeyi modernleştirmek istiyorsa, insan hakları konusuyla daha çok ilgilenmeli. Aslında Rus hükümeti insan haklarını koruma konusunda kararlı olduklarını sürekli olarak belirtiyor. Mesele Kuzey Kafkasya olduğu zaman Rus hükümeti uzmanların büyük kısmı için insan haklarının gözlemlenmesinin neden problemli bir hal aldığını anlamak zor. Sadece Amerikalılar değil, aynı zamanda birçok Rus uzman da Moskova’nın bölgeye yaklaşımında Sovyet dönemi ve Çarlık Rusyası politikalarının bir kombinasyonunu uyguladığını fark ediyorlar.

Medvedev’in danışmanları radikal İslamcılığın Afganistan ve Pakistan’dan Kuzey Kafkasya’ya sıçramasının engellenmesi için koalisyon gücünün önemini belirtiyorlar ve Afganistan-Pakistan sınır bölgesinde faaliyet gösteren çoğunluğu Rus-Tatar militanlardan oluşan ve pek bilinmeyen Bulgar Cemaati’ne dikkat çekiyorlar. Koalisyon güçlerinin Afganistan’dan ayrılmasından sonra bu örgütün diğerleriyle birlikte programlarında da belirttikleri gibi Rusya’yı hedef almasından korkuyorlar. Bulgar Cemaati’nin ilgin bir tutarsızlığı var. Asıl amaçlarının Rusya ile savaşmak olduğunu açıkladılar ancak bir şekilde Afganistan ve Pakistan’da savaşmaya karar verdiler. Rus güvenlik güçlerinin Rusya’dan yayın yapan ayrılıkçı ya da İslamcı web sitelerini derhal kapattıkları iyi bilinmesine rağmen Rusya’dan yayın yapan bir web siteleri vardı.

Kulik ve Yurgens ufukta görünen yeni bir tehdit, yani Orta Doğu’daki devrimlerin daha çok radikal Müslümanın bölgeye gelmesine sebep olarak Kuzey Kafkasya’nın istikrarsızlaşmasına katkıda bulunabileceği konusunda uyarıda bulundular. Aynı zamanda raporda İran ve Türkiye gibi bölgenin oyuncularının Kuzey Kafkasya’da aktif bir rol alma peşinde olmadıkları belirtiliyor.

Yugens ve Kulik’in belkide en büyük fobileri Gürcistan’ın yeni proaktif Kuzey Kafkasya politikasını uzun uzun değerlendirdikleri kısımda ortaya çıkıyor. ‘Tiflis’in Kuzey Kafkasya’nın problemleri ile ilgili çeşitli faaliyetlerin prova edildiği ve uygulamaya konulduğu bir sahne’ olduğunu yazıyorlar. Bu cümleleri ile açık bir şekilde Jamestown Vakfı tarafından İlia Üniversitsi’nin işbirliği ile Çerkeslerin ve Kuzey Kafkasya halkarının sorunları konsunda 2010’da  Tiflis’te düzenlenen konferanslara gönderme yapıyorlar. Medvedev’in uzmanları, Çerkes diasporasının ve dünya çapında Çerkesleri hareketlendiren Soçi 2014 Kış Olimpiyatları’nın önemini vurguluyorlar ancak Çerkeslerin Rus devleti tarafından kötü muamele gördükleri ve tazminat hakkı konusundaki iddialarının meşruluğunu kabul etmiyorlar.

Yurgens ve Kulik’e göre, merkezi ve batı Avrupa ülkeleri ‘Amerika’nın sinyallerine karşı oldukça hassas’. Yani Amerika’nın Kafkas  Emirliğini terörist organizasyonlar listesine ekleme kararı ve sonra da lideri Doku Umarov’un yakalanmasını sağlayacak bilgi için ödül koyması Kuzey Kafasya’daki ‘asileri’ desteklememeleri için Avrupalılara bir uyarı. Ve yine Yurgens ve Kulik’e göre, Amerika Kuzey Kafkasya milliyetçilerini desteklemeye ‘hevesli’ değil.

Görünüşe göre, Medvedev’in danışmanlarının mesajı oldukça açık ama tamamen yeni değil. Tüm önemli yabancı aktörlerin Amerika’nın resmi tutumuna özel ilgi gösterdiklerini farz ediyorlar ve bu yüzden Moskova’nın Kuzey Kafkasya’daki faaliyetlerine gelecek yabancı eleştirileri nötürleştirmek için Amerikan uzmanları devreye sokmayı öneriyorlar.

10 Ağustos’ta Jamestown Foundation’da yayımlanan bu yazı Cavit Yılmaz tarafından Ajans Kafkas için Türkçeye çevrildi.

Valery Dzutsev