İlahiyat ve İçişleri Enstitüsü başkanı Maksud Sadikov’un 7 Haziran’da Dağıstan’ın başkenti Mahaçkale’de öldürülmesi ‘geleneksel İslam’ın radikal İslama karşı resmi olarak desteklenmesi meselesini yeniden acil bir konu olarak gündeme taşıdı.
Ancak doğası gereği İslam radikal, geleneksel ya da farklı bir şekilde olamaz. Radikalizm kişilere atfedilebilir, dünyada en fazla inanan kişiye sahip olan dinlerden biri olan İslam’a değil. İnsanlar öncelikle bunu göz önünde bulundurmalı ve İslam toplumunun yapısını anlamaya çalışmalıdır.
İslamı ‘geleneksel İslam’ ve diğer İslami hareketler şeklinde ayırt etmek Rusya’da uzun zamandır bir gelenek haline gelmiş durumda. Dahası yönetimde olanlar ‘geleneksel İslam’a destek verdiklerini dile getiriyorlar. Mesela Rusya başbakanı Vladimir Putin Ocak ayında Domodedovo havaalanında yapılan terör saldırısından hemen sonra tam olarak bunu yaptı. Devlet başkanı yardımcısı ve iktidar partisi Birleşik Rusya’nın baş stratejisti Vladimir Surkov Dağıstan ziyareti sırasında benzer şeyler söyledi. ‘Rusya’daki geleneksel İslam’ın barış komşuluk ve tüm Rusya vatandaşları arasında arasındaki tarihi ilişkilerin dini’ olduğu gerçeğine dikkat çekti. Rus Ortodoks Kilisesi de kenarda kalmayarak geleneksel İslam’ın savunuculuğunu yaptı. Diğer bir deyişle, yetkililer açık bir şekilde, sempatilerini gizleme ihtiyacı duymadan herkesi ‘geleneksel İslam’ çatısı altında yönetmek istiyorlar.
Bununla birlikte ‘geleneksel İslam’ı devletin bakış açısından ya da toplumun kendi bakış açısından bakarak ayırt etmek mümkün.
Devletin İslam anlayışı tamamen kendi kontrolü altında olması gerektiği şeklinde. Diğer bir deyişle, Rusya’da İslam yetkililer tarafından atanan (seçilen) ya da yetkililerce desteklenen kişiler aracılığıyla işliyor. Hükümet destekli dini liderlerin de yetkililere sadık olmaları ve ülkeye nüfuz edip onu yok etmeye muktedir olan İslami ideolojilere karşı olmaları bekleniyor. Müftüler ve imamlar genellikle toplumda saygı görmüyorlar çünkü yetkililerle yakın temaslarını devam ettiriyorlar. Hükümet tarafından maaşları ödendiği için Moskova’nın belirlediği politikaları izlemek zorundalar. Bu amaçla Kuzey Kafkasya’da iki İslam Üniversitesi (Nalçik ve Mahaçkale’de) kuruldu. Yetkililerin gözünde bu üniversiteler Moskova’da İslami olmayan kurumlar tarafından hazırlanan programı kullanarak Müslüman din adamları yetiştirmeliler.
Yani yetkililer geleceğin imamları, kadıları ve genel İslam eğitimi alacak kişiler üzerine tamamen yoğunlaşmaya niyetli. Şu anda Rusya’da dışarıda eğitim gören öğrencilerin (özellikle de Mısır’da) İslam’ın temellerini öğrenmekten ziyade sözde militan kamplarında yetiştirildikleri konusunda gayet ciddi tartışmalar var. Bu yüzden yurtdışında İslam eğitiminin alınması ve namaz vakitleri dışında camilerin kullanımının yasaklanması gibi on yıl öncesinde insanların birbirlerine fısıldamayacakları şeylerin bile tartışılmaya başlanması şaşırtıcı değil.
Geleneksel İslam toplum tarafından anlaşıldığı üzere bir bölgeye has milli yönleri bünyesinde barındıran İslamdır. Etnik gelenek ve görenekler her zaman İslam’ın yerel olarak yorumlanışının bir parçası olmuştur. Kuzey Kafkasya da bir istisna değil. Burada yerel gelenekler kalıcı olarak temel İslam öğretilerine işlenmiş durumdadır. Yerel din adamları sınıfı her zaman İslam öncesi adetlerden söz ederler. Ne kadar olumlu olurlarsa olsunlar İslam’a İslam öncesi gelenek ve göreneklerden yapılan hiçbir eklemeyi kabul etmeyen Selefilik yandaşları bu adetlere şiddetle karşı çıkarlar.
‘Geleneksel İslam’ tabiri Çeçenya, İnguşetya ve Dağıstan’da Müslüman dünyasının diğer bölgelerinde alışılagelen Sufilik’den biraz daha farklı ilkelere dayanan Sufilik için kullanılır. Çeçenya ve İnguşetya’daki Sufilik ‘zaman içinde korunmuş olan’ 20. yüzyılın başlarındaki Sufiliktir. Burada Sufilik gelişmez, durgun bir haldedir ki bu onu Selefilik karşısında zayıf kılar. Sufilik, insanların tasavvufi geleneklerini korumayı başardıkları Dağıstan’da da biraz farklıdır. Ancak devlet yetkilileri tarafından uygulanan politikalar onların Selefiliğe karşı olan duruşlarını da baltalıyor. Özellikle Dağıstanlı yetkililer politikaları uygularken bahislerini çok sayıdaki Şeyhlerden birine yatırmaktan başka daha iyi bir çözüm bulamadılar ve bu dünün Sovyet Komünist Partisi’nin üyelerinin aniden Şazeli tarikatı (bu bölgelerde az sayıda bağlısı olan bir tarikat) lideri Şeyh Said efendinin müridi olmalarına yol açtı. Çeçenya’da da Kadirov’u destekleyip Sufi kardeşliklerinden birinin üzerine benzer bir bahis oynandı. Kadiri şeyhi Şeyh Kunta-Haci Kişiyev’in müridlerinden biri olarak Kadirov, şeyhinin öğretilerini devlet politikası seviyesine yükseltti. Belli bir şeyhi desteklemek Sufilerin kendi aralarında da muhalefete yol açıyor ve devlet desteğinden mahrum kalan Sufi kardeşlikleri de yetkililerin rakiplerinin tarafına geçiyor.
Yani şunu akılda tutmak gerek: hükümetin İslam içerisindeki hareketlere olan aktif müdahalesi, hükümetin politiklarının protesto edilmesinin bir yolu olarak, oldukça hızlı bir biçimde resmi dini idarenin reddedilmesine yol açıyor. Diğer bir deyişle, hükümet İslam’ı düzenlemek için yerel imam, molla ve kadıları tayin ederek uyguladığı ilkel politika ile Müslümanları kendisine karşı gelmeye teşvik ediyor. Atesit komünist propaganda saldırılarını atlatan geleneksel İslam hem Selefi etkisine hem de hükümete karşı yeni bir meydan okumaya dayanamayabilir, çünkü hükümet tarafından uygulanan politikalar genel olarak kabul gören geleneksel İslam yorumunu itibarsızlaştırdı. Yani devletin içten dağılmasının ideolojik temeli İslam olacaktır. Mevcut Kremlin politikaları çantada çarlık döneminden beri uygulanmakta olan politikalardan farklı bir şey olmadığını gösteriyor. Bu da meselenin yakın zamanda çözülmesi ihtimalinin olmadığı anlamına geliyor.
21 Haziran’da Jamestown Foundation’da yayımlanan bu yazı Cavit Yılmaz tarafından Ajans Kafkas için Türkçeye çevrildi
Mairbek Vatchagaev