Maykop/Ajans Kafkas – Kabardey-Balkar’da toprak yasası yüzünden etnik gerilimlerin baş gösterdiği bir dönemde Çerkes gençliğinin hissiyatına tercüman olarak ortaya çıkan Khase adlı sivil örgütün başkanı İbragim Yağan, Çerkeslerin çözülemeyen meseleleri hakkındaki görüşlerini gazeteci Avraam Şmuleviç’le paylaştı.
Temel sorunun milli örgütlerin içlerinin boşaltılmış olmasında yattığını vurgulayan Yağan, diaspora ile birlikte çalışacak Rusya merkezli bir Adıge örgütlenmesinin şart olduğunu vurguluyor. Maykop’taki Dünya Çerkes Birliği kongresi sırasında yapılan ve 16 Kasım’da Heku.ru’da yayımlanan röportajı Ajans Kafkas için Özlem Güngör Türkçeye çevirdi. Kabardey cinsi at yetiştiriciliği ile ünlü Yağan’ın görüşleri şöyle:
Sonbahar 1998’de Ürdün Prensi Ali bin el Hüseyin ile Amman-Şam-Türkiye-Maykop-Çerkesk-Nalçik atlı yürüyüşü organize edenlerden biriydiniz. Yürüyüşün ana amaçlarından biri, dünya toplumunun dikkatini Çerkeslerin problemlerine çekmekti. Bu yürüyüş muhacirlerin vatanlarına geri dönüş yolunu da sembolize ediyordu. Sizce bu yürüyüşün ardından sonraki 10 yılda Çerkesler milli problemlerini çözme, Çerkes topluluğu ve dünya topluluğunun dikkatini çekme konusunda ne kadar ilerlerdiler? Siz bu anlamda yakın gelecek ne yapmayı planlıyorsunuz?
Bu yürüyüşün ardından dünya toplumunun Çerkeslere yönelik tavrı olumlu yönde değişti. Bu projede temsil ettiğim Dünya Çerkes Birliği yaygın olarak tanındı. Bu dönemde DÇB’nin Temsil Edilmeyen Halklar Örgütü’nde iki üyesi vardı. Abhazya’dan Guram Gumba ve Çerkes Eduard Kazanokov. Bu dönemde DÇB potansiyeli o kadar büyüktü ki, Kabardey-Balkar yönetimi, bu örgütün etkisi ve otoritesinin büyümesinden endişe etti ve onun ‘yok edilmesi’ için acil önlemler aldı. 2000’de DÇB başkanı seçimi konusunda Valeri Kokov’un çabaların ardından, Kabardey-Balkar İçişleri Bakanlığı’na bağlı OMON kullanılarak DÇB yönetiminin güç ile ele geçirilmesi gerçekleştirildi. Aynı zamanda yönetim bizimle paralel olarak henüz kurulmuş Kabardey-Balkar Adıge Khase örgütü ile kapalı kongre yaptı, birinci ve yasal, başkanı Valeri Hatıjukov olan Adıge Khase, Kabardey-Balkar Adalet Bakanlığınca kapatıldı.
O kongrede yeni Kabardey-Balkar Adıge Khase, DÇB kongresine alternatif delegeler seçti. Ülke dışından gelen DÇB delegeleri ile ‘Kokov kartalları’ sohbet ettiler ve onlara, yönetimin resmi yolunu takip etmedikleri ve Zaurbi Nahuşev’in DÇB başkanlığına adaylığını onaylamadıkları takdirde, tarihi vatanlarına geliş için bir daha vize vermeyeceklerini ifade ettiler. Bu tehditlerin ardından, üçlü polis kordonu ve fizik baskıların ardından delegelere tüm şartları kabul etmekten başka bir şey kalmadı. Bu dönemi (2000) biz DÇB’nin normal faaliyetlerinin sonu olarak düşünüyoruz. Kabardey-Balkar yönetimi o zaman eski düzen üzere çalıştı, eğer kazanamayacaksan, başına geçmek lazım. Sonuçta, milli problemlerin çözümü ile ilgilenmesi gereken en önemli Çerkes örgütü görevlerini yerine getirmedi, sadece bu görevi işgal etti. Buna bağlı olarak 2000’den beri milli problemlerin çözümünde hiçbir ilerleme yok. Khase sivil hareketi üyelerinin birçoğu, alternatif uluslararası bir örgüt kurmayı istiyor. Büyük ihtimalle ilk adım Rusya Federasyonu içindeki tüm Çerkes birliklerini birleştirecek olan Rusya Adıge Khase’sinin kurulması olacak.
Ürdün’deki Haşimi hanedanlığı ile Çerkeslerin ilişkileri hakkında bilgi verir misiniz? Siz uzun bir zaman bu yöndeki olayların tam ortasında idiniz. Krallıkta Çerkes topluluğunun özel durumu, Çerkeslerin tahtın belkemiği olduğu biliniyor, özel bir ilgiye sahipler. Helikopter düşmesi sonucunda ölen Ürdün Kralı Hüseyin’in üçüncü karısı Aliya Tukan Çerkes idi, oğlu prens Ali bin El Hüseyin, (Kral Abdullah’ın kardeşi) Çerkes işlerine büyük önem veriyor, tüm Ürdün yöneticileri hane seviyesinde Adıgabze (Çerkesce) biliyordu. Ürdün’deki yönetim Krallık Sarayı ne kadar uzak ise de Çerkes meselesine girmeye hazır, Ürdün böyle bir ihtiyaç olduğunda uluslararası düzeyde yardım edebilir mi, örneğin BM’de ‘Çerkes meselesini’, Rusya ve Türkiye hükümetleri önünde destekleyebilir mi?
Haşimi krallığının ezelden beri Çerkeslerle akrabalık ilişkileri vardı, özellikle Çerkesler defalarca iktidardaki hanedanın korunması için dayanak oldu. Herkes bunu çok iyi hatırlıyor. Bugün, kraliyet sarayının tüm iç güvenlik ekibi Ürdün vatandaşı, Çerkes kıyafetli Çerkeslerden oluşuyor. Son yıllarda Ürdün’deki halk bu konudaki hoşnutsuzluğu dile getirdi, ancak Kral Abdullah yerleşen tarihi geleneği değiştirmedi. Haşimi krallığı her zaman Çerkesleri Ürdün içinde ve dışında destekledi. Şu anda Kral Abdullah’ın Çerkeslerin çıkarları konusunda konuşup konuşmamasının Çerkeslerin kendi aktifliklerine bağlı olacağını düşünüyorum. Biz Ürdün ve Rusya arasında diyaloglar olduğunu, bu görüşmelerde ‘Çerkes meselesinin’ ele alındığını gördük.
Bugün DÇB örneğinde Kabardey-Balkar’da gerçekten güçlü ve bağımsız sivil örgütler olduğunu görmüyoruz. Siz kendi Khase’nizi kurdunuz. Siz, Kabardey-Balkar Çerkeslerini özellikle faydalı işlere mobilize edebileceğinizi, halen baskın olan klan-kabile zihniyetini aşabileceğinizi düşünüyor musunuz?
Bugün Çerkeslerin çıkarlarını tüm dünyada temsil etme özelliğine sahip milli bir örgüt oldukça gerekli. Bizim hareketimiz Khase boş yere ortaya çıkmadı, ülkedeki durum bunu gerektirdi. Tüm milli olayların merkezinde, Rusya’daki diğer Adıge gruplarının kendisine baktığı Kabardey bulunuyor. Yetişen nesil arasında bizler, başarılı eğitimi ve vatanseverliği olan, klan ve kabile anlaşmazlıkları üzerinde olma özelliğinde olan insanlar olduğunu görüyoruz. DÇB kongresi, sivil Adıge kurumları oluşturmayı isteyen yeni milli bir gücün olduğunu gösterdi. Halka oy ve karar alma hakkını geri vermeli. İnanıyorum ki, milletimizin pozitif bir geleceği var ve biz yozlaşmadan uzağız.
Astemirov’a (Kabardey-Balkar yeraltı İslami örgüt lideri) karşı tavrınızı net olarak belirlemeye hazır mısınız? Siz kendinizi politikacı, toplum lideri olarak açıklıyorsunuz. Ama lider halkı endişelendiren kilit konularda tavrını belirlemeli. Bu tür konulardan biri, çok önemli ‘orman kardeşlere’ karşı ve buna bağlı olarak onların liderlerine yönelik tavır.
Dünyadaki Çerkeslerin çoğunluğu Müslüman. Ben de kendimi Müslüman olarak görüyorum. Yüzyıllar boyunca halkımız, dedelerimiz tarafından gönüllü olarak kabul edilen ve Çerkes toplumunda khabze ile birleşen, gelenekselleşen Allah ve İslam inancı vardı. Bugün bu kavramlar birbirini tamamlıyor. Gençlerimizin problemlerine gözümüzü kapatamayız. Gençlerin dine eğilimlerinden dolayı takip edilmesi güvenlik güçlerince yapılan ciddi bir hataydı. Suçsuzlara, sadece ibadet edenlere yönelik kullanılan metotlar sık sık hoşnutsuzluğa ve saldırıya neden oldu. Gençlik iki unsur (birincisi dış ülkelerde eğitim almış ‘vaizler’, ikincisi uygunsuz tedbirler alan güvenlik kurumları) arasında baskı altında kaldı. Bu çift taraflı baskı sonucunda 13 Ekim 2005 yaşandı. Gençlerin kafasında ideolojik bir mücadele var ve bu durumda devlet ciddi şekilde kaybediyor.
Astemirov’a yönelik tavra gelince, ben onun gençleri yalan yola götürdüğünü düşünüyorum. Onlar ellerine silah alarak, ırkdaşlarına karşı kaybettikleri bir savaşı başlattılar. Her iki taraftan bizim gençlerimizin öldüğü durum, oldukça içinden çıkılamaz bir durum ve gen havuzunu yok ederek halkımızın geleceğine zarar veriyor. Biz radikal mücadele metotlarına karşıyız. Ben savaş gördüm ve çocuklarımın hiçbir zaman görmesini istemem. Her konu kesinlikle barışçıl yolla çözülmeli.
Çerkes halkı tarihi bir çıkmazda bulunuyor. Bugün Çerkesler için mümkün olan birkaç çıkış yolu var: Khabzenin halkın yaşam şeklini belirleyen gerçek ulusal ideolojiye çevrilmesi;Çerkessiyonizm ile. ‘Çerkes-siyonizm’, Oşhamafe’ye yol, yani halkın toplanması. (Oşhamafe Adıgelerin Elbrus’u verdikleri Uğurlu Dağ anlamındaki isim. Elbrus milli bir sembol); Şeriat ve İmamet ile; Asimilasyon ve çeşitli devletlerde yaşayan diaspora ve Rusya cumhuriyetlerinde yaşayan Çerkesler arasındaki ilişkileri koparmak ile; Milli yozlaşma ile.Siz hani yolu seçiyorsunuz? Veya siz, benim ifade etmediğim bazı fırsatlar mı görüyorsunuz?
Çerkeslerin etniklerini korumaları için Khabze ve geleneksel İslam kanunlarını günümüz dünya eğilimlerine adapte etmeleri gerekiyor. Sadece böyle bir ortak yaşama dağılmış Çerkes etnik grupların korunma ve gelişimini sağlayabilir. Demografi problemini de göz önünde bulundurarak, Adıgelerin tarihi vatanlarına geri dönüş planında büyük çalışmalar yürütmek lazım. Halkımız sadece kendi topraklarında tam olarak gelişebilir ve büyüyebilir. Bundan her gün söz ediyoruz ve artık bu yönde gerçek eylemlerde bulunmaya başlama zamanı geldi.
Eylem programınızı nasıl, onun gerçekleştirilme mekanizması nasıl?
Yakın bir gelecekte saflarımızı, milli konularla ilgilenen ilerici gençlerle tamamlamayı düşünüyoruz. Bizi endişelendiren konular çok: Adıge tarihinin tahrif edilmesi, tüm Çerkeslerin ortak adlandırılması, diasporamızın geri dönüşü, 19.yüzyıldaki Çerkes trajedisinin küresel değerlendirmesi, milli bilincin yükseltilmesi ve daha başka birçok şey. Biz toplumun dikkatini tüm bu konulara çekme çalışması yürütüyoruz.
Toprak kullanımı problemleri, en çok da, ‘yerel idare’ 131. federal kanunun Kabardey-Balkar’da gerçekleştirilmesinin sonuçları bugün için kilit mesele. Aynı şekilde önümüzde, Çerkes diasporasının çıkarlarını hiçbir durumda unutmadan, üzerinde yaşadığımız devletin ve halkımızın çıkarlarının göz önünde bulundurulmasına imkan verecek, tam bir milli ideolojinin oluşturulması şeklinde ciddi bir görev var. Yolumuz kararlılık, kanun ve birlik.
Halkımızın kurtarılması konusundaki iddialı karışık planların her zaman gerçekçi olmadığını düşünüyorum. Rusya’da siyasi durum inanılmaz hızlı değişiyor ve ileriye dönük uzun vadeli planlar yapmak mümkün değil. Bizim uygun görevlerimiz var, biz kendimize kısa süreli hedefler koyduk ve en önemlisi ‘sürece karışmak’, daha sonrası duruma göre belli olacak. Çerkes problemleri kısa cevaplar verilmesi mümkün olmayan oldukça geniş ve çok taraflı problemler.
Yapılan DÇB kongresini başarısız ve utanç verici olarak adlandıranlara katılıyor musunuz? Yapılan DÇB kongresi Çerkes gücünün kristalleşmesinde dönüm noktası veya gazeteci Nart Matuko’nun ifade ettiği gibi buzul çağı mı olacak?
Ben bu kongreyi utanç verici olarak adlandırmazdım ve büyük ihtimalle DÇB çalışmasında herhangi bir dönüm noktası olmayacak. Nart Matuko’nun DÇB’de ‘buzul çağın’ devam edeceği düşüncesine katılıyorum. Tüm bu durumda tek olumlu olan şey, gençlerin her şeyi kendilerinin görmüş olması. Gençlerin halkın ve vatanın yararına çalışma istekleri var ve biz onlara böyle bir imkan vereceğiz.
Fiilen ölen DÇB’ye alternatif var mı? Siz veya diğer bağımsız Çerkes örgüt liderleri bir başka uluslar arası Çerkes hareketi kurmayı, örneğin ‘Dünya Çerkes Kongresi’ kurmayı düşünüyor musunuz?
Halkımızın kökü tarihi vatanda bulunuyor. Çerkes meseleleri ile ülke dışında, güvenli mesafeden ilgilenmek çok ilginç, bazı durumlarda ise karlı. Dünya Çerkes Kongresi’ne çok fazla gereklilik olduğunu görmüyorum. DÇB’ye alternatif olarak, tüm konularda Çerkes diasporası ile işbirliği yapacak Rusya Adıge Khase’si oluşturulabilir. Anavatandaki durumu dışarıdan değiştirmek mümkün değil, diğer ülke ve halkların tecrübesi bunu mükemmel şekilde gösteriyor. Çerkes problemleri ile gerçekten sadece burada ilgilenilebilir, bizim tarihi vatanımız Rusya Federasyonu yapısında bulunuyor.
Siz şaka mı ciddi mi, sıkça siyasi olmadığınızın altını çizerek kendinizi seyis olarak adlandırdınız. Halkın önünde, çok önemli bir dönemde bulunan meseleleri çözmek ‘seyis’ kalarak mümkün değil, anlıyor musunuz? Politikacı olmaya, ‘takım elbise giyip kravat takmaya’ hazır mısınız? Yoksa halen, buna gerek olmadığını mı düşünüyorsunuz?
Geleneksel Çerkes soylular (vork) savaşçı sınıfı idi. Onların (Vork Khabze’ye uygun olarak) tek iştigal ettiği sivil meslek, benim de ilgilendiğim at yetiştiriciliği idi. Yüksek Çerkes prensi için kendisini ‘seyis’ olarak şakayla adlandırması utanç verici değildi, çünkü kültürümüzde at sadece bir hayvan değil, Adıge milletinin sembolü. Kravat takıp herkes insanların yanına gidebilir, bunun en önemli şey olduğunu düşünmüyorum. Ben önemli olanın, gelişim için platform oluşturmak olduğunu düşünüyorum, başka bir ifadeyle, halkımızın global dünyada kaybolmasına izin vermeyecek, kültür ve vatanını koruyacak olanlar gerçek vatanseverlerdir. Açık söyleyeyim, bürokrasiyi sevmiyorum, özellikle de bürokrasi hayranlığını. Tüm hayatım boyunca özgürlüğe önem verdim, dürüst yaşadım, halk için halktan bir insan oldum.
‘Çerkes ufkunda’ değerli liderler görüyor musunuz?
Bugün ‘Çerkes ufkunda’ hiçbir lider görmüyorum. Çerkesler kendi iç yapılarında, eşitliği kabul eden bir millet. Başarılı liderini ardından bir çokları gider, ancak onu lider olarak saymazlar. Kritik durumlarda bu tür kişilikler kendileri ortaya çıkıyor. Eğer süreç değişmezse halkımız da uç noktaya gider, liderler kesinlikle ortaya çıkar. Halkımızın büyük potansiyeli olduğuna inanıyorum. Gürcü-Abhaz savaşına kadar hiç kimse, biz Çerkeslerin Abhazya ordusuna başkanlık edecek durumda olan Sultan Sosnaliyev gibi bir askeri komutanımız olduğunu bilmiyordu. Genç nesil arasından, yeni çözüm yolları bulacak, ‘milli meseleyi’ gündeme getirecek başarılı Çerkeslerin çıkacağını düşünüyorum. ÖZ/FT