Nalçik/Ajans Kafkas – Toprak meselesiyle ilgili tartışmalar sürerken saldırıya uğrayan Khase sivil hareketi Başkanı İbrahim Yağan tedavisini tamamlayarak hastaneden taburcu olurken “İki kardeşin mirası paylaşamadığı bir duruma düştük” mesajı verdi.
Gazeta Yuga’ya konuşan Yağan, Kabardey-Balkar’da Balkarlar ile Kabardeylerin ayrılmasına karşı çıktığını vurguladı. Yağan meraların paylaşımıyla ilgili sorunla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“Önceden beri köylerin kullandığı dağ meralarında, köylerin her birinin kendi alanı vardı. Toplumsal hayvancılığın, yani özel hayvancılığın bu köylerden, bu meralardan çıkarılması devlet tarafından acımasızca bastırılan 1913 Zolski ayaklanmasına neden oldu. Bu durum, köy yerlerini kolhozların aldığı Sovyet döneminde de devam etti. Dağ meraları olmadan hayvancılığın Kabardey-Balkar’da gelişmesin hemen hemen mümkün değil, çünkü düz araziler her zaman ekilip biçildi, kalan araziler ise biçilen çayırlara dönüştü. Düzlükte hayvan tutmak mümkün değildi, bundan ötürü de senenin önemli bölümünde dağ meralarında bulunuyordu. Bizim teklifimiz, dağ meralarının milliyet ve bulunduğu yere bağlı olmaksızın tüm köylere geri verilmesi. Kabardey-Balkar hükümetinin 11 Eylül 1991 tarihli bir kararı ve ilgili haritası var, burada tüm köyler ve onlara ait dağ meraları gösteriliyor. İlk başta tüm bu topraklar belediye mülkiyetinde olacak, daha sonra modern piyasa çerçevesinde özelleşebilir.
Bize defalarca yüksek tribünlerden köy vatandaşlarının bu toprakları tutamayacağı açıklandı. Ama tüm bu yıllar boyunca onlar bu toprakları devlet yardımı olmadan tuttu. Hükümetin dağ meraları konusundaki tavrı, bu bölgeleri devlet mülkiyetine bırakmak yönünde. Buna delil olarak da, toprakların az olduğu ve bölünmesinin mümkün olmadığı, bunun kesinlikle savaşa götüreceği gösteriliyor. Ben buna katılmıyor. Etnik sınırlar var, tüm bunlar kısa sayılabilecek bir süre öne gerçekleşti ve yeniden inşa etmek mümkün. Biz ortak bir evde yaşayabiliriz, ancak her bir halkın kendi çıkarlarıyla birlikte. Diyalog sonucunda uzlaşmaya varılabilir, ortak payda bulunabilir. Ancak biz diyalogdan mahrum bırakılıyor, çatışmaya itiliyoruz.
Ulusal kimliği, milliyetçilikten ayırmak gerekiyor. Eğer global dünyada erimeliysek, bu bize söylensin. Ben Adıgeyim, Müslümanım. Allah hepimizi farklı yarattı, bundan ötürü ben kendi dilime, geleneğime, yaşam şeklime saygı duyuyorum. Bu milliyetçilik olarak adlandırılabilir mi? Benim Balkar halkına yönelik bir eleştirim yok. Balkarlar kendi çıkarlarını koruma haklarına sahipler. Ama eğer çıkarlarımızı çatışıyorsa, tüm ülke halklarının maksimum çıkarlarını göz önünde bulundurarak bir formül geliştirmek için istişare etmememiz gerekiyor.
Biz her şeyi kanunlar çerçevesinde yaptık. Toplantı ve miting yapmak- bu tüm halkların hakkıdır. Halkın isteği öğrenildikten sonra ortak bir payda oluşturmak mümkündür.
Milletler arası nefreti körüklemek ise, fiziki gücü kullanarak durumu kendi kontrolünde tutmaya çalışan bazı kişi ve toplulukların kanunsuz eylemidir. Biz, iki kardeşin mirası paylaşamadığı bir duruma düştük. Onlar mahkemeye başvuruyor ve çıkış arıyor. Bizim de uzlaşmamız gerekiyor. Bundan ötürü Kabardey-Balkar’ın ayrılması çağrısı yapmıyorum.
ÖZ/FT