Dokunulamayanlar!

Her biri dokunulmaz, kâh bireylerin kâh halkların tepesine inip kalkan yumruklarına geçirilmiş demir zırhları var. İnsanlığa karşı her türlü suçtan muaflar; Öldürebilir, işkence edebilir, zulmedebilir, aşağılayabilir, tehcir edebilirler. Ve her defasında yaptıkları yanlarına kâr kalır, adalet işlemez ve bu yüzden insanlığın vicdanında derin yarıklar oluşur. Gazze’nin acılarına yaslanıp ‘yeryüzünün efendilerine’ bakıyorum; BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi ABD, Britanya, Fransa, Rusya ve Çin’e ilaveten konseyde Amerikan kontenjanından fütursuzca yararlanan İsrail. Biri Filistin’in, diğeri Kafkasya’nın, ötekisi Doğu Türkistan’ın cellâdı. Biri Ruanda, ötekiler Irak ya da Afganistan’da canileşiyor.2003’te bir Filistinlinin evini yıkan İsrail buldozerini durdurmak için bedenini siper etmiş Amerikalı Rachel Corie’nin yanına Rusya’nın Çeçenya’daki suçlarının takipçisi Rus gazeteci Viktor Popkov’u koyuyorum. Popkov, 2001’de Alkhan Kale’de yaralı Çeçenlere ilaç taşırken vurulmuş, yaralı halde Caharkale’de kontrol noktasında saatlerce bekletilmiş ve kan kaybından ölmüştü. Ne yazık ki dünya Çeçenya’da 1994’ten beri 200 bini aşkın sivilin katlinden Rusya’ya bedel ödettiremedi. Zaçiska yani ‘temizlik operasyonu’yla köyleri basma, yargısız infaz, yağma, adam kaçırma, işkence, fidye, fidye yoksa öldürüp cesedini ailelerine satma şeklinde dönen çarkın hesabı sorulamadı. Tek teselli, Çeçenlerin sonunda AİHM’nin yolunu bulup tazminat davaları açabilmesi oldu. Ama bu sınırsızlıklara karışanların kovuşturulmaması yüzünden suç çarkı başka şekillerde dönmeye devam ediyor. İçinde direnişçi var diye havaya uçurulan evler, ormanda yabani sarımsak toplarken ‘direnişçi’ diye öldürülenler az değil. İsrail’in intihar eylemcilerinin ailelerine ait evleri yıkma taktiği bu kez Çeçenya’da işliyor; ‘Direnişçi’ çocuğunu dağdan indirmeyen babanın evi yakılıyor. Human Rights Watch, 2008’de 26 evin kundaklandığını tescillemişti.
Çeçenya’daki suçları kayda geçiren ya da mahkemeye taşıyan hak savunucusu Natalya Estemirova, gazeteci Anna Politkovskaya ve avukat Stanislav Markelov gibi cesaret abideleri de öldürülüyor, milletine bakılmaksızın… Markelov, Çeçen kızı Elza’ya tecavüz edip öldüren Albay Yuri Budalov’un 2009’da erken tahliyesine karşı hukuk savaşı verirken suikaste uğradı. Bu dava ilk kez bir Rus askerin yargılanıyor olması nedeniyle simgeseldi.
Doğu Türkistan’da sürdürdüğü cinayetler karşısında Çin’in dokunulmazlığı da Çeçenya ve Filistin kadar yaralayıcı. Ufak bir şüpheye dayanarak yıllarca hapislerde çürütülen ve idam edilen Uygur için adalet terazisinin bir tarafı hep boş.
Peki ya Ruanda’da 1994’te 800 bin insanın öldüğü soykırımın mimarı Hutileri destekleyen Fransa’ya dokunabilen var mı? Ruanda’nın eski Cumhurbaşkanı François Mitterand, eski başbakanlar Dominique de Villepin ile Edouard Balladur dahil 33 yetkilinin soykırımdan yargılanması talebini umursayan çıktı mı? Irak ve Afganistan’daki sivil katliamlar, Guantanamo, Ebu Garip ve Bagram’daki işkenceler de muafiyet kapsamında!
Konsey beşlisinin dokunulmaz halleri insanlığın vicdanını yaralıyor. Adaleti esir alan, küstah İsrail’in Özgürlük Filosu’na karşı korsan saldırısını bir ‘karar’ yerine hiçbir bağlayıcılığı olmayan ‘başkanlık bildirisi’ ile geçiştiren, kendi çıkarlarına göre düşman belleyen ‘küresel dokunulmazlara’ artık dünyanın tahammülü yok!  

Dokunulamayanlar! 

27 Mayıs’ta yerel seçimlere giden Tiflis’ten bir manzara.
FOTOĞRAF: AFP

Gürcistan’a sivil kuşatma 
Rusya, 2008’de savaştığı Gürcistan’la ilişkiler konusunda pek umursamaz görünse de boş durmuyor. Muhalefet liderleriyle dirsek temasına bir de sivil ayak eklendi. Rusya’da 1 milyonu bulan Gürcü diasporası, ‘Gürcistan Adına’ adlı örgüt çatısı altında birleşirken, ülke içinde sivil örgütler üzerinden yürütülen kampanya da dikkat çekici. 26 Mart’ta  Moskova’da kurulan ‘Gürcistan Adına’, Kazan’dan sonra ikinci şubesini 22 Mayıs’ta Adıgey’de açtı. Örgütün başkanı Minadia Gulua hedefi ‘Rusya’nın tüm bölgelerinde temsilcilik açmak’ diye koyuyor. Hemen sırada Rostov, Stavropol ve Vladikavkaz var. Gürcü diasporasını birleştirme adına böylesi örgütlenme bir ilk. Başarılırsa Gürcistan nüfusunun dörtte birine denk gelen diaspora, manivela gücüne dönüşebilecek. Elbette Moskova, bu gücü Tiflis üzerinde bir baskı ve müdahale aracına dönüştürmek isteyecek. Tabi bu devran değişirse Tiflis lehine lobi gücüne de dönüşebilir.
Bu meyanda ikinci ilginç gelişme Gürcü ve Oset halkları arasında savaşların yol açtığı tahribatı tamir adına geçen hafta Kuzey Osetya’da yürütülen kampanyaydı. Bir tarafta Rusya Sivil Meclisi, diğer tarafta Gürcistan Halkları Birliği, ‘Kafkasya halkları; diyalog, işbirliği ve barış’ adı altında buluşup 25 Mayıs’ta sınırdaki Verkhni Lars geçişinde barış çağrısı yapan bir levha dikti.
Levhada Gürcü şair Şota Rustaveli’nin şu sözü yazılı: ‘Kendine dost aramayan, kendi kendine düşmandır.’ Katılımcılar Beslan’da 2004’teki rehine eyleminin kurbanları anısına yapılmış ‘Melekler Şehri’ anıtını ziyaret edip Balta’da bir spor salonunun açılışına da katıldı. Ertesi gün Vladikavkaz’da Oset ve Gürcüler birlikte Gürcistan’ın bağımsızlık gününü kutladı. Gürcüler, Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili’nden hain damgası yeme pahasına etkinliğe katılma cesaretleri nedeniyle Osetlerden bolca övgü aldı. Tiflis’in Çerkes soykırımıyla ilgisine kontür çeken Rusya’nın, Saakaşvili’ye sivil kuşatmasının sonuçlarını görmek uzun sürmez. 

Naşilere milyon dolarlar
Rusya’da Naşi örgütüyle gençliği Kremlin lehine politize eden Başbakan Vladimir Putin, ulusal kimlik ve milliyetçi gençlik projesi için milyonlar saçmaya kararlı. Spor, Turizm ve Gençlik Bakanlığı 2011-2015 döneminde ‘ulusal gençlik kimliği’nin inşası için 733 milyon ruble harcayacak.

IKEA’yı ağlatan Ruslar uslanmaz!
Rusya’da en son IKEA’nın başına örülen çoraplarla gündeme gelen rüşvet çarkı dudak uçuklatıyor. Yargı ve polisi bırakın eğitimin gırtlağına kadar rüşvete batması içler acısı bir durum. İçişleri’ne göre eğitimde rüşvet çarkı yıllık 5.5 milyar dolarla dönüyor. Üniversitelerin payı 1.5 milyar dolar. Yani diplomayı almak okumaktan değil ‘yedirmekten’ geçiyor. Bu rezalet nedeniyle birileri çıkar da IKEA’nın etik tutumundan utanç duyar mı bilmem. IKEA Moskova’da ilk mağazasını yaptığında açılışa az kala yetkililer elektrikleri kesmişti. Teknik bir neden yoktu. ‘İsveç iş ahlakıyla’ çalışan dev şirket, rüşvet istendiğini anlayamamıştı. St. Petersburg mağazasını açarken aynı aksaklık olmasın diye bu kez kendi jenaratörlerini kurup akıllaca çözüm bulmuştu. Samara’da ise açılışa geri sayım başladığında yetkililer elektrikleri kesmek yerine fırtınaya karşı çatının dayanıklı olmadığını belirtip taş koymuştu. İsveçliler kendilerinde hata aradı ama öncesinde uyarı yapılmamıştı, baktılar bölgede fırtınaya dair bir kayıt yoktu. Yine rüşvet isteniyordu. Mağazanın açılışı üç yılda dokuz kez ertelendi. IKEA’nın kendi elektriğiyle işini görme çözümü ise çok ağıra patladı. Birkaç ayda jenaratörler için şirkete 200 milyon dolar fatura çıkarıldı. Doğu Avrupa’daki tüm mağazalardan birkaç yılda biriken karı süpüren bir fatura. Leasing şirketinin içerden biriyle anlaşıp faturaları şişirdiği anlaşıldı. Şirketle yolunu ayıran IKEA’ya bir de sözleşmeyi feshettiği için 5 milyon avro ceza kesildi. Fakat Forbes’ın dünyanın beşinci zengini gösterdiği IKEA’nın 83’lük patronu Ingvar Kamprad’ı asıl yıkan şirketin Doğu Avrupa sorumlusu Per Kaufman’ın rüşvete göz yummasıydı. İsveç basınına göre, Kamprad bunu öğrenince hüngür hüngür ağladı, ardından 20 yıllık yardımcısını kovdu. Bunun 2. Poltava yenilgisi olduğu yorumları bile yapıldı. Poltova, 1709’da Deli Petro’nun İsveç’i büyük devletler liginden silip Demirbaş Şarl’ı Osmanlıya sığınmak zorunda bırakan savaştı.

Radikal

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&Date=04.06.2010&ArticleID=1000610

Fehim Taştekin