Kabardey-Balkarya

Kabardey-Balkarya… Kafkas Dağları’nın kuzey eteklerindeki bu yeşil ve güzel ülkeyi uzun uzun anlatmak isterim, çünkü en çok orada vakit geçirdim. En çok oradan (Rusya’nın güneyi oluyor) baktım Kafkasya’ya. Kafkasya’daki en büyük Çerkes nüfusu burada yaşıyor. Kabardeyler ve Balkarların dışında Ruslar ve Ahıskalılar var ağırlıklı olarak. Başkenti Nalçik. 12 bin 500 kilometrekare yüzölçümüyle yaklaşık bir milyon nüfusa ev sahipliği yapıyor. Nüfusun yüzde 55’ini Kaberdeyler, yüzde 25’ini Ruslar, yüzde 12’sini Balkar Türkleri, yüzde 8’ini ise diğer topluluklar oluşturuyor. Nüfusun yüzde 70’i Müslüman ve Hanefi mezhebine mensup. Bölgede ağırlıklı olarak Kabardeyce, Rusça ve Balkarca konuşuluyor.
Ekonominin temelini sanayi sektörü oluşturuyor. Kabardey düzlüğünde buğday, mısır, darı ve ayçiçeği yetişiyor yoğunlukla. Kaplıcalarıyla ünlü. Nalçik aynı zamanda turizm, dağcılık ve kayak merkezi. Yumuşak iklimi, çeşitli maden suları ve şifalı çamurları sayesinde haklı bir ün kazanmış.

Nalçik’te ilk dikkatimi çeken şey, parklar ve ormanlar. Onlarca irili ufaklı park var. Dev ceviz ağaçlı, çiçekli parklar… Şehrin her yerinden Kafkas Dağları’nın ihtişamlı zirveleri yükseliyor. Türkiye’de parklar şehirlerin içine kurulur, burada ise şehir büyük bir parkın içine kurulmuş gibi. Lenin Caddesi var şehrin tam ortasında, ‘Vladimir Lenin’ ismi insana genişlik hissi verecek neredeyse… Caddelerin iki tarafında iki üç katı geçmeyen evler… Kestane ağaçları caddeleri, kaldırımları süslüyor. Kaldırımlarında işportacılar yok, dilenci de yok. Zilyoniy ve Dupkiy pazarları başkentin en önemli alışveriş merkezi. Dünyanın belki de en sakin pazarcı esnafının mekanı orası. Bizdeki hırgür yok orada. Pazarda çalışanların neredeyse tamamı kadın. Nalçik’te sokak yok sanki, her yerde dünyanın en geniş caddeleri. Hemen tüm caddeler Abhaz Özgürlük Meydanı’na akıyor. Meydana geldiğiniz vakit her şeyin kontrolünüz altında olduğunu düşünüyorsunuz. Birbirinden güzel parklar, bahçeler size bakıyor. Başkanlık (Cumhurbaşkanlığı) binası aynı meydana yakın bir yerde. Meydana birkaç kilometre mesafede de Parlamento binası var. Hem Başkanlık binasına hem de Parlamento’ya giriş çıkışlar çok kolay. On-on beş basamak merdiven çıktığınız vakit girebiliyorsunuz binalara. Yüksek duvarlar, aşılmaz kapılar, ürkütücü güvenlik-kimlik kontrolleri ile halktan izole edilmemiş. Ama Başkanlık binasının hemen yanı başında devasa boyutlu Lenin heykelini üzerinizde hissedebilirsiniz. Başkenti ortadan bölen demiryolu istasyonu da yine meydana birkaç kilometre mesafede. Bu istasyondan Moskova’ya, Sibirya’ya, hatta Çin’e kadar trenle gidebileceğimizi söylüyorlar. Trafik sorunu yok. Hemen hemen her yere dolmuş ve troleybüsle gidebiliyorsunuz. Ayrıca taksiler ucuz.

Sebzeye bayılan Çerkesler
Kabardey Balkarya’yı sevdim. Başta rehberimiz Yusuf Taş olmak üzere konuştuğum pek çok kişi, Nalçik’in çok özel bir yer olduğunu söylüyor. Başkenti bu kadar özel yapan şeyin ne olduğunu bilmiyorum ama Kafkasya’nın heyecan uyandıran tabiatı, insanları çekiyor olmalı. Şehrin çevresindeki Çegem Şelalesi, Mavi Göl ve Elbrus masal tadında. Huzurlu masallar gibi…

İnsanları mutedil. Örf adetlerine düşkünler. Anne babasını kaybetmiş çocuğun bir akrabası varsa yetimhaneye bırakılmıyor mesela. Bine yakın anne babası olmayan çocuktan 150’si yetimhanede kalıyor. Öbür yandan, hem içki tüketiminin, hem de boşanma oranlarının en düşük olduğu yerlerin başında Kabardey-Balkarya geliyor. Yemeklerine mi gelelim, gelelim öyleyse; çorba, hıçın, mantı, şiş ve etli börek özel lezzetler. Hemen her türlü sebze meyve yetişiyor. Lahanası, kurutularak yapılan peyniri ve et kızarması meşhur. Türkiye’deki Çerkesler sebze tüketmezler fazla ama orada sebze, yemeklerin ayrılmaz parçası. Turşuları pek lezzetli. Çerkes tavuğunun da meşhur olduğunu duymuştum ama onun da özgün olan tarafının tavuğu değil, sosu olduğunu öğrendim. Bir de pilava benzeyen, şimdi adını hatırlayamadığım bir yemekleri var, tavuk onunla birlikte yeniyor. Bir de gözleme, ‘milli yemek’ statüsüne yükselmiş. Bizdeki gözlemeyle mukayese edilmeyecek üstünlüğü var. Az daha unutuyordum bu arada, damak tadıma en uygun yiyeceği keşfettim, ‘Tuzlul’ dedikleri hafif ekşi, hafif acı, yoğurt renginde muhteşem bir şey… İçinde kaymak da varmış. Dereotu, sarımsak, tuz, bir iki baharat daha var. Balkarlar eti sadece onunla yiyorlar. Karpuzu, mısırı, domatesi orijinal, gdo’suz…

Söylediğim gibi Kabardey Balkar halkı örflerine bağlı halim selim insanlar. Uzun yıllar süren Rus işgali ve zulmü, dini hayata epeyce bir darbe vurmuş. Cehaletten kurtulmuş gibi hissediyorlar şimdi kendilerini. Ve şimdilerde o yaraları sarmakla meşguller. Kısmen nefes almaya başladıkları 1990’lı yıllarda yaptıkları ilk iş, Rusların karışık olarak kullandırttığı kadın erkek tuvaletlerini düzenlemek olmuş. Onun ardından mescit yapma işine girişmişler. Sovyet döneminde sayıları ancak parmakla sayılabilecek kadar mescit varken şimdi 200 civarında mescit olduğu ifade ediliyor. Cami ve mescitlerin bağlı olduğu yerel dini idare (Müftülük) 1987 yılında kurulmuş. Yine Müftülük tarafından 1997 yılında kurulan bir İslam Üniversitesi bulunmakta. Adını da söyleyelim; İmam Ebu Hanife İslam Üniversitesi. Camileri sürekli açık tutmak gibi bir hassasiyet güdüyorlar. Cenaze ve nikah hizmetleri de İmam Hatipler tarafından gerçekleştiriliyor.

Orada işittiğim şu sözü unutamam: “Biz İslam’ı Osmanlı tüccarlarından ve ulemasından öğrendik. Bugün de Cumhuriyetimizde İslam’ın doğru öğrenilmesi için yine Türkiye’nin himmetine muhtacız.”

k3Türkiye neredesin?
Türkiye hissedilmiyor Kuzey Kafkasya’da. Türkiye’nin o coğrafyaya ilgisizliği yeni değil. 1990’lardan itibaren Arapların, özellikle de Selefilerin ilgisi olmuş. Bu durum da tahmin edileceği gibi büyük sıkıntılara yol açmış. Ata topraklarına gönül vermiş üç beş sivil toplum kuruluşunu saymazsanız Türkiye neredeyse yok. Türkiye’den Kafkasya’ya yerleşen insanlar olduğunu duymuştum, Nalçik’te onlardan bir kısmıyla tanışma imkanı buldum. Hem Kafkasya’yı hem Türkiye’yi aynı anda konuşmak da çok heyecanlıydı, çok güzeldi. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın son yıllarda kuzey Kafkas ülkelerine dönük faaliyetleri, gayretleri var. En iyi haber bu. Sayıları çok az da olsa Türkiye Diyanet Vakfı’nca gönderilen ve İmam Hatip olarak görev yapan insanlar gönülden hizmet veriyorlar.

Bir günlük özgürlüğe de ‘amin’
Kafkasya gezisini Elbrus’la bitirmek yakışır. Nal şeklindeki şehri kuşbakışı izleyebileceğiniz Sosruko Anıtı’nın bulunduğu mekan ile Çegem Şelalesi ve Mavi Göl’ü hızla geçerek Elbrus’a yol alırsınız. Çegem’den Elbrus’a giden yol muhteşem. Bulutlarla, alemin en güzel çiçekleriyle, dağlarla yapılan yolculukla daha geniş bir gökyüzünde yaşadığınızı hissediyorsunuz. Ve Elbrus… İkiz tepeli zirvesinin batı bölümü 5642, doğu zirvesi 5621 metre. Elbrus can veriyor, nehir veriyor Kafkasya’ya, nefes veriyor. Unutmadan söyleyelim ama, Elbrus’a çıkmaya niyetlenmişseniz, baş ağrısına ve baş dönmesine karşı dayanıklı olmalısınız. Bir de gökyüzüne, tatlı Balkar köylerine, nehirlere, ihtişamlı dağlara on günde alışılmıyor. On gün bir tarafa, Elbrus’un sağladığı bir günlük özgürlük için bile ‘amin’ diyorsunuz…

Kıssadan hisse mi istiyorsunuz? Kafkasya’yı görmeden Kafkasya hakkında konuşmak, yazmak bir hayli yanıltıcı olabilir. Sonra Rusya var; Rusya’yı tanımadan yola çıkılmaz. Abhaz, Adige, Karaçay-Balkar, Oset, Çeçen-İnguş ve Dağıstan halklarının etnik ve toplumsal yapılarının analizini yapmadan, Kafkasya’nın sosyolojik gerçeklerini idrak etmeden, Kafkas halklarını tanımanın, Kafkasya konusunda politikalar üretmenin imkansız olduğu da hatırdan çıkarılmamalı. “Hayır, ben sadece Evliya Çelebi misali gezmek istiyorum” diyorsanız o da muhteşem. Ama o zaman da, “Kafkasya’yı görmeye Nalçik’ten başlayabilirsiniz” derim. Elbrus aşkıyla, yolunuz açık olsun. Seyahatiniz kabul olsun.

Nalçik’te yetiştirme yurdunda kalan çocuklarla vakit geçirmek için gitmiştik Kafkaslara. Vakit geçirdik elbet. Oyunlar oynadık, dualar ettik birlikte. Ama uzun uzun anlatmaya vakit kalmadı. Şu kadarını söylememe izin verin ama, çocuklar âlemin ortasında hep güzeller. Tüm çocuklar gibi, Kafkasya’daki çocukların da Allah’la akdi çok taze.

harita_kabardey

Kaynak: Diriliş Postası