Çeçenya’da Dil, Okullaşma ve Eğitim Tarihi
A. Çeçen Dili ve Alfabe Geçmişi
Dil, insan yaşamının ve kimliğinin ayrılmaz bir parçası; düşünce, davranış biçimi ve en önemlisi iletişim aracıdır. Anadilini bilmeyen bireyin, kendisini bir halkın temsilcisi olarak görme hakkı tartışma konusudur. Dil kaybolduktan sonra ulusal kimlik de yok olur. Anadilin korunması, kollanması ve yeni nesillere aktarılması her bireyin birincil görevi ve ödevidir. Anadili öğrenme, aktarma, koruma ve ilerletme konusunda hiç kimsenin mazereti kabul edilemez. Çünkü dil, ulus varlığının en temel, en önemli unsurudur. Geçmişten günümüze yok olan veya asimile olan halkların ilk kaybettikleri dilleri olmuştur. Bu bakımdan dil, insan ve ulus varlığı için hayati öneme sahiptir. Çeçencede dilin önemi şu cümle ile özetlenmiştir: “Мотт бу – къам ду, мотт бац – къам дац!”- “Dil var(sa) kavim var, dil yok(sa) kavim yok!” Çeçence “Нохчийн Мотт” olarak adlandırılır. İber-Kafkas dil ailesine mensup Çeçence, Nah dilleri koluna aittir (Vaynakh dilleri: Çeçence – İnguşça – Tuşça/ Nokhci – Ghalga – Batsuo). Rusya Federasyonu içinde Çeçen dili en çok konuşulan diller sıralamasında beşinci sıradadır. Çeçen-İnguş dilleri araştırmacısı olan, Berkeley University of California’da görev yapan dil bilimci Profesör Johanna Nichols’a göre Vaynakh dilleri 6000(altı bin) ila 8000(sekiz bin) yaşındadır.
Çeçenler geçmişten günümüze çeşitli alfabeler kullanmışlardır. Çeçen dili uzmanı Profesör İbrahim Yunusoviç Aliroev, Çeçencenin ilk yazılı eserleri olarak Gürcü alfabesini işaret eder. Aliroev, yapılan kazılarda Gürcü harfleriyle yazılmış kalıntılara rastlandığını belirtmektedir. Orta Çağ’da Gürcü alfabesinin Çeçenya ve İnguşetya’da kullanıldığını, Çeçenlerin Gürcü kralları ile yazışmalarının Gürcü alfabesi ile olduğunu söylemektedir. Çeçen tarihçi Mayrbek Vatchagaev ise araştırmalarında Gürcü kaynaklarında henüz böyle bir belgeye rastlanmadığını ancak konunun araştırılmaya ve üzerinde çalışılmaya değer olduğunu ifade etmiştir. Bazı araştırmacılar ilk yazılı eserlerin Çeçen kulelerine dayandığını belirtmekte, kuleler üzerindeki petrogliflerin (taşlar üzerine çizilen semboller, resimler) Çeçenlerin en eski alfabesi olduğunu savunmaktadır.
Bilindiği üzere Çeçenya’da İslamiyet’in yayılmaya başlaması VIII.-IX. yüzyıllara dayanmaktadır. Ancak gelişim dönemi yani halkın büyük bir kesiminin Müslüman olması XV.-XVI. yüzyıllara kadar uzanmaktadır. Bunun da etkisiyle Çeçen dili yazılırken Arap alfabesinin kullanılması da bu tarihlere rastlamaktadır. XIX. yüzyıl ortasına kadar Arap alfabesi Çeçenya’da kullanılmış, alfabenin Çeçen diline uyumunun sağlanması amacıyla 1910, 1920 ve 1922 yıllarında alfabe üzerinde çeşitli düzenlemeler de yapılmıştır.
Çeçen dilinin Kiril alfabesine geçişi ise XIX. yüzyılın ortalarından sonrasındadır. XIX. yüzyıldaki bu gelişme, Çeçen alfabesi ve dil bilgisinin oluşturucusu Petr Karloviç Uslar’ın çalışmaları ile başlamıştır. 1858 yılında Çar II. Aleksandr Kafkasya’nın tarihini yazması için görevlendirdiği Uslar, asıl mesleği mühendislik olan ve bir süre Kafkasya’da mesleği ile ilgili çalışmalar yapmış biridir. Uslar, karşılaştırma metodu ile dillerin araştırılması gerektiğine inanan bir araştırmacıdır. Karşılaştırma metodu ya da karşılaştırmalı yöntem, iki veya daha fazla dilin özelliklerinin karşılaştırmasının yapılarak dillerin incelendiği tekniktir. Uslar, ilk olarak Abhazcayı yazıp tespit etmiş (1861-1862), sonrasında da Çeçen dilinin gramerini yazmıştır (1862). Uslar, 1863-1864 yıllarında Avar ve Lak dilleri gramerini de tamamlamıştır. Ardından Dargin Grameri (1867), Lezgi Grameri (1871), Tabasaran Grameri (1871) eserlerini yazmıştır. Sonuncusu olan Tabasaran Grameri eserini bitirememiştir. Bu eseri en kapsamlı (45 sayfa) eseridir. “Чеченский Язык” – “Нохчийн Мотт”- “Çeçen Dili” isimli eserinde Çeçen folkloru hakkında düzenlediği makaleler de bulunmaktadır. Yine bu eserinde çalışmalarını hazırlarken yararlandığı bölgeye “Nokhçmäxka (İçkeriya)” denilmektedir. Uslar’ın Çeçen dili ve grameri hakkındaki çalışmalarının başlangıcı 1862 yılıdır. Uslar bu yılda 30 sayfalık litografya (taş baskı üzerine basılmış yazı, resim) yayımlamış, ikinci basımı ise 1888 yılında gerçekleştirmiştir. Söz konusu çalışmada Çeçen atasözleri, hikayeler, ilk Müslüman din bilginleri hakkında bilgiler bulunmaktadır. Uslar, 37 harften oluşturduğu Çeçence-Rusça alfabesi ile Çeçen dili üzerine Grozny’de açtığı okulda çalışmalarda bulunmuştur.
Çeçenlerin içinden çıkan ve yine modern dönemde Çeçenlerin ilk öğretmenlerinden kabul edilen Elderkhanov Taşdemir, hazırlamış olduğu Rusça grafikte Petr Karloviç Uslar’ın alfabesinden yararlanmak suretiyle 1908 yılında Çeçen alfabesini oluşturmuştur. Bu alfabe 1911 yılında Tiflis’te yayımlanmıştır. 1927 – 1938 yılları arasında Latin alfabesi kullanılırken daha sonra tekrar Kiril alfabesi yürürlüğe girdi. Bu dönemde (1927-1938) Latin alfabesi ile yayımlanan kitaplar da bulunmaktadır. Bunlardan biri, Magomed Yandarov 1932’de Moskova’da basılan Matematik kitabıdır.
Latin alfabesine yeninden yürürlüğe koyma çalışması 1990’ların başında Cahar Dudayev öncülüğünde oldu. Bunun için Çeçen dil bilimci Profesör Zülay Khamidova yetkilendirildi. Khamidova tarafından hazırlanan taslak parlamento tarafından kabul edildi. Khamidova, ilköğrenim (yeni başlayanlar) için iki ders kitabı hazırladı. Savaşın başlamasıyla bu çalışmalar hayata geçemedi. 1935 yılında Yegorov, “Чечено-ингушская лексика / Çeçen-İnguş Dili” isimli makale yayımlamıştır. Bu eser oldukça büyük öneme sahiptir çünkü Vaynakh dilinin ilk sözlük denemesi özelliğindedir. 1940 yılında Yakovlev, “Çeçen Edebiyatında Cümle Bilgisi” adlı kitabını yayımlamıştır. Bu, Çeçence’deki cümle kuruluşunu ilk defa inceleyen bilimsel bir eserdir. Yine Yakovlev’in 1960’da Camalhanov ve Humparov ile birlikte hazırladığı “Çeçen Dilinin Morfolojisi” isimli eseri bilimsel yönden Çeçence kelimelerin köklerini ve yapısını incelemektedir. Bu çalışma günümüze ulaşan kaynakların en başında gelmektedir. Bu önemli çalışmaların yanında Matsiyev’in 1933 yılında basılan “Çeçen Dilinin Grameri” ve 1961’de basılan “Çeçence-Rusça Sözlük” eserleri de Çeçen dili için oldukça büyük önem arz etmektedir. Soltakhanov’un Matsiev ile birlikte 1972’de derlediği “Абат” günümüzde en yaygın kullanılan eserlerdendir. Soltakhanov’un bu çalışması Çeçen okuryazarlığı açısından en yararlı ilk okuma kitabı olarak varlığını devam ettirmektedir. Kitabın bu kadar çok tutulmasının sebebi ise okuryazarlık eğitim aşamasının bütün kademelerini, gelişimini dikkate alması, bireyin seviyesine göre sürekli ilerlemesi ve basitten karmaşığa doğru oluşan içeriğidir.
Bugün dünya üzerinde 1,5 milyonun üzerinde insan Çeçence konuşmaktadır. Çeçenya, İnguşetya, Dağıstan, Gürcistan, Ürdün, Türkiye ve dünyanın muhtelif bölgelerinde Çeçen dili varlığını devam ettirmektedir. Bu yörelerin bazılarında dil çok daha aktif iken özellikle anavatan dışında aktiflik oranı gittikçe azalmaktadır.
B. Çeçenya’da Okullaşma ve Eğitim Tarihi
Çeçenya’da okullaşma süreci İslami ilimlerin öğrenildiği kurumların varlığı ile başlamıştır. İslamiyetin Çeçenya’da yaygınlaşması ile halkın inancını öğrenme ve öğretme arzusunun da etkisiyle XVI. yüzyılda dini eğitim kurumları yaygınlaşmaya başlamıştır. Çeçence “Хьуьжарш – Hûjarş” ismi verilen ve Türkçe karşılığı olarak “medrese” denilebilecek bu kurumlar bütün büyük köylerde faaliyet gösterdi. Ağırlıklı olarak dini bilimlerin (Kur’an-ı Kerim okuma, meal, tefsir, fıkıh, hadis gibi) görüldüğü kurumlarda eğitim Arapça ve Çeçence yapılmıştır. Yine bu kurumlarda Arapça metinlerin Çeçenceye çevrilmesine özellikle dikkat edilmiştir.
Çeçenya’da okullaşma süreci yukarıda ismi geçen Petr Karloviç Uslar’ın girişimleri ile devam etti. 1862’de 25 öğrencisi ile Grozny’de eğitime başlayan Uslar, yedi hafta süren eğitimler sonunda öğrencilerin hepsine anadillerinde okuma yazmayı öğretti. Uslar ayrıca 25 öğrencisini öğretmen olarak yetiştirmek ve öğrenimin yaygınlaşmasını istemiştir. Fakat bu isteği Çarlık tarafından karşılık bulmamıştır. 28 Kasım 1863’te Grozny’de bir dağ okulu açıldı. 150 öğrenci için tasarlanan Grozny dağ okulunda öğrencilerin yarısı Çeçenler; geri kalanı Rus, Kumuk, Gürcü, Ermeni, bölgede yaşayan Yahudi ve diğer halkların çocuklarıydı. Bu okulda din dersleri, Rusça, matematik, coğrafya, tarih, kaligrafi, müzik, jimnastik, zanaat, bahçecilik ve arıcılık dersleri verilmekteydi.
XIX. yüzyılın ortalarında Kafkasya’nın bazı şehirleri (Maykop, Sohum) ile eş zamanlı olarak Grozny’de de eğitim-öğretime başlayan okullar konusunda çeşitli görüşler vardır. Kimileri bu okulların Kafkas halklarının “Ruslaştırılması ve asimilasyonu” çalışmalarına yönelik olduğunu düşünmektedir. Bazıları ise Kafkas halklarının “çağdaşlaştırılma, modernleşme sürecine katkı” olarak değerlendirmektedir. Okulların sadece Kafkas halklarının çoğunun okuma yazma bilmediği için açıldığına da inanlar vardır.
1860-1870 yıllarında Çeçenya’da kırsal bölgelerde okullar açılmaya devam etti. Bu okullar Gekhi, Şali, Lakha Nevre(Nıjniy Naur), İtum-Kale ve diğer bölgelerde açıldı. Okullarda Çarlık Rusya’nın eğitim politikaları uygulanmakta idi. Eğitimin dili Rusça idi. Çeçencenin alanı daralmış olsa da tamamen ortadan kalkmadı. Özellikle alt sınıflarda eğitim anadilde yapıldı. XIX. yüzyılda Kafkasya’da İmam Şamil’in direnişin sona ermesiyle başlayan ve Çeçenleri de içine alan soykırım-sürgünün de etkisiyle eğitim faaliyetleri sekteye uğramıştır. Bu dönemde Çarlık rejiminin Çeçenlerin eğitimi ile ilgilenmediği sonucuna ulaşmak da mümkündür.
XX. yüzyılın başlarında Çeçenya’da halkın önünde iki sorun bulunmaktaydı: Yetişkinler arasında okuma-yazma oranının düşüklüğü ve çocukların ilköğretime devamının sağlanması (zorunlu eğitim). 1921’de Çeçen-İnguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin Çeçenya bölgesinde 85’ten fazla öğrencinin bulunduğu 1. ve 2. kademe okullar açıldı. Bu okullarda eğitim Arap alfabesinin kullanıldığı Çeçence ile yapıldı. Arap alfabesinin kullanımı 1927 yılına kadar sürdü. 1927’den itibaren Latin alfabesi kullanılmaya başlandı. 1930 itibari ile Çeçenya’da çocukların okula gitme oranı yüzde 84’e kadar ulaştı. 1937 Çeçen-İnguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde ilk ve ortaokul olmak üzere 117 okul bulunmaktaydı.
Çeçen dilinde eğitim literatürünün geliştirilmesi için uzmanlar Avtorkhanov, Baduev, Yandarova, Matsiyev, Khumparov, İsayeva, Tazuyev, Ayskhanov, Dukhuzov yoğun çaba sarf ettiler. Bu isimler aritmetik, coğrafya gibi alanların da içinde bulunduğu orijinal ve çeviri ders kitapları oluşturdular. Ayrıca Puşkin, Lermontov, Tolstoy, Çehov gibi Rus edebiyatının önde gelen yazarlarının klasikleri de yine bu uzmanlar tarafından çevrilerek Çeçenceye kazandırıldı ve müfredata dahil edildi.
1920’lerin sonları ve 1930’lu yılların başı ile birlikte Sovyetlerde totaliter rejim etkisini arttırmaya başladı. Yine aynı dönemde Stalin’in “Korenizatsiya” politikaları ile Rus olmayan halkların dillerini ve kültürlerini destekleme politikası da gündemde idi. Korenizatsiya ile “Sovyet halkı” ya da “Sovyet üst kimliği” oluşturulma amacı güdüldü. 1930’ların sonlarına doğru bu politika Rus kültürü ve Rusçanın egemen olduğu yöne evrildi. Bunun sonuncunda Sovyetlerin her bölgesinde olduğu gibi Çeçenya’da da anadilde eğitim hakkı kaybedildi ve Rusça eğitim dili haline geldi. Çeçen dili ve kültürü ağır darbe alırken Rusçanın eğitimde kullanılması için özel önlemler alındı. 1936 yılında Çeçen ve İnguş okulları için Rusça ders kitapları hazırlandı. Bu gelişmelere paralel olarak Çeçence-Rusça ve İnguşça-Rusça sözlükler de hazırlanıp okullara dağıtıldı. 1938’e gelindiğinde Çeçenya’ya -Kuzey Kafkasya’da ve diğer bölgelerde olduğu gibi- Kiril alfabesi kullanımı zorunlu hale getirildi. Sık sık yaşanan program ve alfabe değişimi eğitim kurumlarının faaliyetlerini olumsuz yönde etkilemekle kalmadı, aynı zamanda nüfusun okuryazar olmasına ağır darbe vurdu. 23 Şubat 1944’te yaşana Vaynakh (Çeçen-İnguş) Soykırımı neticesinde eğitim tamamen yok edildi. 1957 itibariyle vatanlarına dönmeye Çeçenler, evleri de dahil olmak üzere bütün yaşam alanlarını ( eğitim, kültür, sanat vs.) yeniden inşa etmeye başladılar. Çeçenlerin sürgünde geçirdiği 13 yıldaki eğitim-öğretim bilgilerine ve döndükleri dönemde okuryazarlık oranına dair veriler bulunmamaktadır. Ancak bu oranın bir hayli düşük olduğu açıktır.
Çeçen-İnguşetya’da eğitim-öğretimi normalleştirmek kolay olmadı. Ulusal pedagojik kadroları kurmak, yetiştirmek kısa sürede mümkün değildi. Bu sorun 90’ların başına kadar varlığını sürdürdü. Çeçenya’da öğretmen eksikliği diğer bölgelerden öğretmen davet edilerek telafi edilmeye çalışıldı. 1961-1962 eğitim-öğretim yılı için 745 ilkokul, 519 branş olmak üzere toplamda 1264 öğretmen gerekiyordu. İhtiyacı karşılamak için ise 212 ilkokul ve 258 branş öğretmeni geldi. Çeçen-İnguş Özerk Cumhuriyeti’nde öğretmen ihtiyacını karşılamak için Cumhuriyet Pedagoji Okulu ve Pedagoji Enstitüsü’ne öğretmen yetiştirmek üzere öğrenci alındı. Komşu bölgelerden ve kız öğrencilerin de olduğu bu okullar, 1980’lerin sonuna kadar cumhuriyetin köylerine kadar öğretmen yetiştirip yolladılar. Çeçen-İnguş Özerk Cumhuriyeti’ndeki okulların bütün kademelerinde eğitim Rusça yapılmaktaydı. Anadilde eğitim ve çalışmaya ise haftada birkaç saate kadar izin verilmekteydi. 1930’larda yürütülen “Korenizatsiya” politikaları varlığını aynen devam ettirmekte idi. Rus dili ve kültürünün egemen olduğu, Sovyet vatandaşı oluşturmanın öncelikli politikalardan olduğu eğitim-öğretim hayatı sürmekte idi. Ruslaştırma ve asimilasyon politikaları, milli benlik ve bilinci yok edilmesi çalışmaları devam etti.
1980’li yılların sonlarında Çeçenya’da sosyo-politik durum değişmeye başladı. Ulusal bilincin ve farkındalığın arttığı bu dönemde müfredatta Çeçence eğitim ve Çeçen kültürüne daha fazla yer verilmesi talepleri gittikçe artmaktaydı. Çeçen-İnguş Özerk Cumhuriyeti’nde Sovyetlerin diğer bölgelerinde olduğu gibi “ulusal okulların” yeniden hayata geçirilmesi için yoğun, aktif bir çaba başladı. Anadilin çocukların duygusal, zeka, kültürel ve ahlaki gelişimi için temel olarak kabul edilmesi gerektiği; okulların, halkın sosyal, ahlaki ve kültürel değerlerini ve deneyimlerini çocuklara öğretilmesi isteniyordu. Ancak Rusça okullardaki birincil konumunu korumaktaydı. Yeniden filizlenen Çeçence eğitim isteği ve metodoloji desteğiyle çalışmalar arttı. Müfredat 1. sınıftan 11. sınıfa kadar geliştirildi, talepler doğrultusunda düzenlendi. Çeçen tarihi, Çeçen Cumhuriyeti coğrafyası, Vaynakh gelenekleri, kültürel ve etik değerleri, temel din bilgisi gibi konular müfredata eklendi ve bu konuların Çeçence işlenmesi kararlaştırıldı.
Birçok SSCB halkların dillerinde olduğu gibi Çeçen dili de gelişmiş bir bilimsel terminolojiye sahip olmaktan mahrum bırakıldı. Bu temel sorunun çözümüne için ilk olarak okullarda Çeçence eğitim verilerek başlandı. Daha sonra Çeçen Cumhuriyeti Eğitim Enstitüsü’nde terminoloji üzerine çalışmak için bir araştırma ekibi oluşturuldu. Matematik, biyoloji, fizik, kimya, coğrafya, ekoloji, psikoloji ve pedagoji, sosyo-politik dil, edebiyat, ekonomi, teknik ile veterinerlik ve tıp olmak üzere 12 alanda terminoloji geliştirilmesi üzerine çalışmalara başlandı. Eğitimde yeni disiplinler, program geliştirme ve ders kitabı oluşturma ve geliştirme çalışmaları için cumhuriyetin araştırma ve bilimsel kurumlarından bilim insanları getirildi. Bu bilim insanları çalışmaları ile kısa sürede eğitim programları hazırladılar. Ayrıca tarih, coğrafya, Çeçen Cumhuriyeti temelleri ve kültürü, beden eğitimi, iş kanunu eğitimi, sözlükler, matematik ve fizik terimleri Çeçenceye çevrilmesi çalışmaları yapıp, çeşitli eğitim materyali tasarladılar.
Bu süreç ve çalışmalar sonunda ilkokul (1,2,3, 4. sınıflar) programları,müfredatları, ders kitapları ve eğitimleri tamamen Çeçenceye çevrildi. Süreç bu şekilde ilerlerken 1994’te Rusya’nın Çeçenya’ya savaş açması ve saldırmasıyla birlikte eğitim ortadan kalktı. Rusların arşivler, kütüphaneler, müzelere hedef alan saldırıları Çeçen eğitim tarihine çok büyük yaralar açtı.