Ali İhsan Aksamaz ile Söyleşi(2): “Sürpriz olabilir”
ÇDP 2. Bölge Bağımsız Milletvekili adayı Laz yazar Ali İhsan Aksamaz ile yaptığımız söyleşinin ikinci bölümünde ÇDP’ye nasıl girdiğini, adaylığına Laz aydınların ve Laz seçmenin tepkisini ve seçim çalışmalarını konuştuk.
Yusuf Altunok: Yavaş yavaş siyasete ve milletvekili adaylığınıza gelelim istiyorum. Öncelikle neden ÇDP bünyesinde siyasete atılma kararı aldınız? Siyasete girme ve adaylık sürecinizi biraz anlatabilirseniz sevinirim.
Ali İhsan Aksamaz: Ben politikacı değilim, politika ile ilgilenmiyor muyum derseniz, tabi ki ilgileniyorum ama ben bir kültür adamıyım. Yazdığım, çizdiğim şeyler tabi ki politika ile de ilgili ama her hangi bir siyasi hareket yada grup ile ilgili şeyler değil. Aslında bir siyasi partiye girip yönetici olacağım yada ardından olursa bir de mebus olayım diye bir düşüncem yoktu. Biraz bu noktaya nasıl geldiğimi anlatmaya çalışayım. Şöyle bir durum var örselenmiş kimlikler konusu siyasi bir konu. Ben 1994 yılından beri Çerkeslerin çeşitli yayın organlarında yazıyorum. Yeni Kafkasya, Alaşara gibi yayın organlarında yazılarım çıktı. Hatta Çivi Yazılarından Kafkasya Yazıları diye bir dergi çıkarmıştık arkadaşlarla birlikte, onunda isim babasıyım. Ben hep Kafkasyalıların birliğini savundum. Çünkü Kafkasyalılar Türkiye’deki Arnavutlardan veya Kürtlerden farklı. Şöyle bir slogan var biliyorsunuz Yaşasın Halkların Kardeşliği diye. Bu çok absürt bir slogan. Kimse kusura bakmasın ama çok dişi bir ifade bu. Böyle sloganlarla olacak bir iş değil bu. Bundan 3-4 yıl önce Abhazların, Gürcülerin, Lazların, Çerkeslerin bir nüve yapı oluşturmaları konusunda çabalarımız oldu ancak akamete uğradı. Bunu kimler neden akamete uğrattı bilmiyorum açıkçası. Daha sonra bu çalışmaların bir aşamasında Halkların Demokrasi partisi girdi devreye. Partinin kuruluş aşamasında birileri bizimle de bağlantı kurdu.
Bunu sormayı düşünüyordum zaten. Siz Sol siyasetten geliyorsunuz ve HDP’de sol söylemleriyle bilinen bir parti. HDP ile ilgili görüşleriniz nedir?
Kürt sorunu daha önceden, yani 12 Eylül öncesi dönemde bir Türkiye sorunuydu. Türkiye’nin demokratikleşmesi konusuyla ilgili bir sorundu. 1920’li yıllarda Kürt dili anadil olarak eğitim hayatında olabilseydi Türkiye’de yaşadığımız sorunlar bu şekilde yakıcı bir şekilde yaşanmayacaktı örneğin. Ama Kürt sorunu artık bir Türkiye sorunu değil uluslararası bir sorun. Suriye, İran, Irak ve Türkiye’yi ilgilendiren bir sorun olmaktan hatta Kürtleri ilgilendiren bir sorun olmaktan bile çıktı şu anda. Uluslararası büyük aktörlerin bir sorunu artık Kürt sorunu. Konuyu bu çerçevede değerlendirmek lazım. Hatta HDP’nin ön nüvesini oluşturmak için Çerkes, Laz, Gürcü vs. aydınlarıyla yapılan bir toplantıda bir çok arkadaş da bu konudaki kaygılarını dile getirdiler. İşin trajik yanı bugün HDP’yi destekleyelim diye imza verenler de vardı o kaygılarını dile getirenler arasında. Bu konuya isim vererek daha detaylı girmek istemiyorum şu durumda.
Kürt sorunu Türkiye’nin sorunu olmaktan çıktığı için böyle bir sorunun tarafı gibi gözüken bir siyasi hareket içerisinde henüz kendi siyasal duruşlarını ve rüştlerini ispat etmemiş Çerkes, Abhaz, Laz ve Gürcü aydınlarının yan yana durmaları pek mantıklı olmazdı. Bende bu sebeplerle kendi adıma HDP ile birlikte durmadım. Ama buna rağmen Özgür Gündem gazetesinden makale istediklerinde makalelerimi gönderdim, hatta evvelki sene barış ile ilgili görüşlerimi sorduklarında da kendilerini cevapladım. Ki bunu manşetten de verdiler sağ olsunlar. Bunlara rağmen dediğim gibi Kürt hareketi artık uluslararası bir vizyon aldı. Biz Kafkasyalılarında o vizyon içerisinde olmadığımız açık. Yaşasın Halkların Kardeşliği gibi sığ ve dişi bir söylemin arkasına sığınırsak her yerde durabiliriz tabi.
ÇDP’yi bu anlamda sizin için cazip kılan nedir? Kısaca neden ÇDP?
Adaylıktan önce nasıl ÇDP’li olduğumdan bahsedeyim isterseniz. Bilindiği üzere Erol Kuşba benim çok eski arkadaşım, Abhazya’da tanışmıştık kendisiyle. O aradı beni ve bir siyasi hareket oluşturduklarını söyledi. Ki daha öncesinde de ÇHI sürecinde ben onların yanında kısmen yer almıştım. Çalıştaya vs. katıldım. Dolayısıyla bu çevre bana yabancı değil, hele Çerkesler hiç değil. Daha önce Jıneps Gazetesinde de makalelerim yayınlanmıştı zaman zaman. Bu sebeplerle böyle bir teklif gelince ben düşünmeden kabul ettim. Yani tam hazırmışım gibi değil de bir şeref saydım. Ankara’ya gittik ve kuruluşumuzu gerçekleştirdik. Şu anda da ÇDP’nin kurucular kurulu ve parti meclisi üyesiyim.
Adaylık konusuna gelince; ben aslına bakarsanız ÇDP’nin seçime gireceğini düşünmüyordum. Ancak beni arayarak seçimlere bağımsız adaylarla katıldıklarını ve beni de 2. Bölgeden düşündüklerini söylediler. Bende tabi ki şeref duyarım dedim ve kabul ettim. Adaylığım bu şekilde gerçekleşti özetle.
Bu süreçte Çerkes entelektüel grupları arasında belli problemler olduğunu da biliyorum. Ancak bu anlamda bir tarafın yanında durup diğer tarafa tabiri caizse nanik yapmanın da doğru olmadığını düşünüyorum. Biraz önce bahsettiğim gibi asimilasyon politikalarına karşı siyasal bir duruş sergilemek gerekiyor. Bugün bu ÇDP içerisinde gerçekleşti. Bu arada biraz espriyle söylemem gerekirse, ÇDP aslında bir Çerkes partisi değil. Adı Çoğulcu Demokrasi Partisi ama 37 Çerkes bir tek Laz ben varız. Partinin bu anlamda çoğulcu tarafını oluşturuyorum.
ÇDP bence önemli çünkü kimlik meselesinin siyasal bir konu olduğunu ve siyasal bir duruşla çözümlenmesi gerektiğini ortaya koydu. ÇDP doğru olabilir, yanlış olabilir bir çok eleştiri de getirilebilir ÇDP’ye ama işin böyle bir tarafı var. Bende bu sebeple ÇDP içerisinde yer aldım. Gönül isterdi ki Gürcülerde olsun Abhazlar da olsun, Pomaklarda olsun. Ama onlarda bu hareket içerisinde zaman içerisinde giriyorlar. Öyle duyuyorum ve biliyorum.
Kendi adıma söylemem gerekirse bu çevre içerisine yani ÇDP çevresine girince etrafımda bir sevgi yumağı buldum. Bu sevgi yumağı beni sarmaladı bir rüya gibi. Bu rüya bitsin istemiyorum açıkçası. Sadece İstanbul’da da değil Samsun’da Bursa’da falan da gittiğimiz toplantılarda çok ciddi bir teveccüh var ve bu çok sevindirici.
Adaylığınıza diğer Laz aydınlarının ve Laz seçmenin tepkisi nasıl?
Şöyle söyliyim, ben aktif olarak sosyal medyayı, özellikle Facebook ve Twitter’ı kullanıyorum. Sosyal medya üzerinden çok sayıda Laz Vakfı, Laz Derneği, Laz Entelektüelleri ile irtibatım var. Şimdiye kadar hiç bir Laz aydını bana sen kim oluyorsun, bu partiye neden girdin diye bir soru sormadı. Aksine benimle bu konuyu konuşan arkadaşlar, aydınlar fikri ve psikolojik olarak hep bana destek oldular. Yaptığım paylaşımları onlarda paylaştılar vs. Yani bu anlamda olumsuz bir şeyle karşılaşmadım, aksine desteklerini görüyorum. Şimdi el ilanlarımız da çıktı, onları dağıtıyoruz. Seçim aracımızla dolaştık ve bir çok kişiyle ve dernekle irtibat kuruyoruz bu süreçte ve genelde olumlu tepkiler alıyoruz.
Aday olduğum bölge Laz yoğunluğunun olduğu bir bölge. Daha öncede söylediğim gibi Lazlar hem köylü, hem kenti, hem de büyük şehirli. Bu anlamda Lazlar interneti çok iyi kullanıyorlar. Bizi de bir birlerine tavsiye ediyorlar sağ olsunlar. Bazı arkadaşlar tarafından şu kadar oy alınır, bu kadar oy anca çıkar gibi söylemlerde bulunuluyor. Genelde Çerkes arkadaşlardan şu kadar oy alınırsa başarı sayılır gibi söylemleri çokça duyuyoruz. Bunlar sübjektif değerlendirmeler açıkçası. Aslında mesele bu insanların Çerkes kimliği, Laz kimliği temelinde bir siyaset yapıyor olmaları sonuçta ve bu insanlara destek vermek lazım. Zaten kazanamazlar olmayacak demek de yanlış. Unutmamak gerekiyor ki hayat sürprizlerle dolu.
İkinci bölgede, yani sizin aday olduğunu bölgede milletvekili olmak için kaç oy almak gerekiyor?
Yaklaşık 80 bin civarında oy almak gerekiyor seçilebilmek için. Bu bölgede 12 tane ilçe var. Bu bir kadro ve örgüt meselesi, dayanışma meselesi nihayetinde ama eğer iyi çalışılırsa pekala alınabilir bir oy oranı bu. El ilanlarımızı bastırdık. Bu el ilanlarında kısa bir otobiyografimiz ve kazanabilirsek takipçisi olacağımız konular var. Elimizden geleni yapıyoruz. Önemli olan kimlik mücadelesi yapan bir siyasi yapı içerisinde adım atmak zaten. Kabe’ye gitmeye çalışan topal karınca hikayesinde olduğu gibi aynen. Bu anlamda pekala sürpriz olabilir, ben buna inanıyorum.
Sokaktaki, daha doğrusu propaganda çalışmalarınızdaki tepkiler nasıl?
Olumlu. Yani ben şimdiye kadar neden uğraşıyorsunuz diyenine rastlamadım. Ama şöyle bir durum söz konusu. Mesela bana bazı arkadaşlarım neden MHP’den aday olmuyorsun diye sordular. Yada neden Vatan Partisinden, HDP’den, Ak Parti’den aday olmuyorsun diyenler oldu. Ama mesela kimse neden CHP’den aday olmuyorsun diye sormadı. Ama genelde olumlu tepkiler aldığımızı söyleyebilirim.
Aslında ben sormak istediklerimin neredeyse tamamını sordum. Son olarak sizin eklemek istediğiniz bir şeyler varsa onları da alabilirim.
Söyleşimiz sırasında kimseyi direk hedef alarak kızdıracak bir şeyler söylememeye çalıştım. Buna özellikle dikkat ettim umarım başarılı olmuşumdur. Ama ben isterdim ki basın yayın hayatında olan bazı arkadaşlarımızın en azından benim e-posta yoluyla da olsa görüşlerimi alsınlar. Maalesef olmadı ama belki bundan sonra olur yada belki seçilirsek olur.
Bizim Laz aydınları olarak üzerinde durduğumuz iki üç konu var bu vesileyle onları dile getirmek isterim. Bunlardan birincisi Düzce Üniversitesinde Çerkes Dili Edebiyatı olduğu gibi Laz Dili Edebiyatı bölümünün açılması. Bunu bütün Laz aydınları olarak çok arzu ediyoruz. Bunun dışından Abhaz Dili Edebiyatı bölümünün açılması da çok önemli. Ayrıca TRT’nin 7/24 Lazca yayın yapması konusunda da çaba harcamamız gerekiyor ki buda Laz aydınları olarak çok arzuladığımız bir şey. Birde seçmeli derslerin saatlerinin artırılmasını istiyoruz.
Siyasal olarak Lazların, Gürcülerin, Abhazların ve Çerkeslerin bir arada durmaları gerekiyor çünkü bu sorunlar hepimizin ortak sorunları. Var olan bir siyasal harekete eklemlenmek durumunda olmamaları gerekiyor. Çünkü ben HDP’yi destekliyorum yada HDP’yi destekleyin demek biraz kolaycılık oluyor. Daha doğrusu elini taşın altına koymamak oluyor. Birde ikide bir Kafkasya konusunu gündeme getirmek bence mantıksız. Kafkasya tabi ki önemli ama ben Çerkeslerin de diğerlerinin de Kafkasya’ya yoğun olarak gidip orada etkili bir nüfus oluşturabileceğine inanmıyorum. Bu anlamda Türkiye’de kimlik mücadelesinden kaçmanın bir yolu HDP’ye oy verin demekse bir diğer yolu da Kafkasya konusunu fazlaca ön plana çıkarmaktır. Sonuçta biz burada yaşıyoruz. Eğer biz burada kimliklerimizi yaşatabilirsek bunun Kafkasya’ya devamlı Kafkasya’yı gündemde tutmaktan çok daha fazla faydası olacağı kanaatindeyim. Bu söylediklerimin tamamı ÇDP’nin kurumsal görüşü değil tabi ki benim kişisel görüşlerim.
Sorularımı cevapladığınız için çok teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim sesimi duyurmama aracı olduğunuz için.