Selman Bulgarskiy ile IŞİD üzerine
Katıldığı Afgan savaşında ABD askerlerince tutuklanan ve Guantanamo kampında iki sene hapis yatan Selman Bulgarskiy ile IŞİD üzerine konuştuk. Bulgarskiy savaştan sonra imamlık yaptığı Rusya’dan verdiği vaazlar sebebiyle yurt dışına çıkarılmıştı. Ajans Kafkas muhabiri Saslanbek İsaev’in sorularını yanıtlayan Bulgarskiy’e teşekkür ediyoruz.
Selamünaleyküm. Bugün sizinle Rusça konuşan ümmetin aktüel meselelerini, dünyadaki belirli süreçlere katılımını, Müslüman kadınların cihada, hicrete ve aktif savaşa katılımını konuşacağız. Müsaadenizle ilk sorumu sorayım, Orta Doğu’daki durum ve post-sovyet coğrafyasından cihada katılım ile ilgili görüşleriniz nedir?
Günümüzde Orta Doğu kaynayan bir kazan. Bu siyasi durum, 4 yıl önce başlayan Arap baharı sürecinin bir sonucu. Orta Doğu’daki tüm devrimler başarısız olmuştur ve aslında istenilen sonuç hasıl olmamıştır. Umutlar boşa çıkmış, reformlar gerçekleştirilememiştir. Bazı ülkelerde ise bilinçli olarak devrim karşıtlığı organize edilmiştir. Ümmet için İslam’a uygun tek ülke bugünkü Suriye kalmıştır. Suriye, Hizbu’t-tahrir, gelenekçiler, Suriyeliler ve başka ülkelerdeki Müslüman gruplar tarafından böyle kabul edilmiştir. Mısır’da 500 alimin katılımıyla yapılan ve Sünnilerin Beşar Esed adaletsizliğine karşı cihat bildirisini kabul ettiği konferansı hatırlayalım. Jeopolitik açıdan Suriye önemli bir konumda ve Suriye meselesinde düşündüğümüzden fazla oyuncu var. ABD, Rusya ve İran gibi büyük oyuncuların yanı sıra Kürtler, Aleviler ve Şiiler gibi küçük oyuncular da var. Bu grupların, oyuncuların bölgedeki çıkarları bugünkü karmaşık ve çatışmalı ortamı doğurmuştur. Bu bağlamda, sahadaki en parlak oyuncu IŞİD gibi görünüyor. Kimse hakaret etmesin diye, kendilerine Irak-Şam İslam Devlet’i ismini vermişlerdir. De facto olarak bir devlet yapısındadır IŞİD, kendi yönetim kurumlarına, üretime ve kendilerine haklar verdiği vatandaşlara sahiptir. IŞİD sürekli bir gelişme halinde. Orta Asya’daki diktatör rejim ve Rusya’da yaşanan adaletsizlik, mesela gençlere uygulanan sürekli baskılar, dini kitap yasakları ve Müslümanlara yönelik diğer saygısızlıklar, Müslümanları marjinalleştirmekte ve yer altına itmektedir. Rusya yönetimine sadık olanlar geleneksel Müslüman kabul ediliyor. Geleneksel İslam’ı kabul etmeyenler, halifelik sınırları içerisinde yaşamak isteyenler için ise sınırlar açıktır. İsteyen Suriye’ye gidip hayallerini gerçekleştirebilmektedir. Bu kişiler sadece İslam Devleti’nde tüm haklarına riayet edileceğini düşünüyor, hatta inanıyor. Bugün görüyoruz ki IŞİD eksiklik ve hatalarına, yanlış stratejilerine rağmen bugün bazı insanların bir ihtiyacını gidermektedir. IŞİD selefi bir örgüttür ve İslam’ı böyle algılayan insanlar için, yaşadıkları yönetimlerden memnun olmayan insanlar için bir kapıdır. Duruma böyle bakıyorum.
Sizce bugün Suriye’ye gitmek mantıklı mı? Oraya gitmeye değer mi, değmez mi? Bu durumu herkesin kendi seçimidir diyerek değerlendirebilir miyiz?
Öncelikli olarak elbette herkesin kendi seçimidir. Ama itikadi açından ben şahsen oraya gitmem. Kimseye gitmesini de tavsiye etmem. Ancak birincisi, bu benim kişisel düşüncem ve ikincisi herkes şeriat çerçevesinde istediğini yapma hakkına sahiptir. Yani Müslüman kanı akıtmadan, Müslüman hakkı çiğnemeden, tüm bu şartlara riayet ediyor ve kimsenin hakkını çiğnemiyorsa, diğer inançtakilerin haklarını da ihlal etmiyorsa, oraya gitmek hiç bir uluslararası hukuka aykırı değildir. Kişinin başka alternatifi yoksa, eğer kendi vatanında kovuşturmaya maruzsa, yok olma, hapse düşme tehlikesi varsa, bir geleceği yok, çalışacak işi yok, takip edilenler listesinde bulunuyorsa, kişi başka bir ülkeye gidebilir. Örneğin Türkiye’ye. Ama mesela Türkiye’ye gidenlerin yüzde 90’ı orada iş, ev bulmada, entegre olmada büyük problemler yaşıyorlar. Birincisi mantalitelerimiz farklı, ikincisi büyük bir dil engeli var, üçüncüsü bu işi başarabilmek için ekonomik kaynak lazım. Ama halifelik tüm bunları ücretsiz olarak sunuyor; ev var, şer’i yönetim var, meşru olup olmaması başka bir konu, bazı alimler kabul ediyor, bazıları etmiyor. Kişiye lazım olan her şey var, güvenlik var, kimse kendisini rahatsız etmeyecek, silahı var, koruması gerekenleri koruyor. Yani kendi inancıyla tam bir uyum içerisinde yaşayabiliyor. Bu sebeple, IŞİD yeni zaferler kazandıkça oraya gidişlerin azalmayacağını, tam tersine artacağını düşünüyorum.
Son on beş yıldır olayların merkezinde olan genç erkek ve kızların, geri dönüş yapan veya dinini yeni öğrenenlerin oraya gidişinde ne gibi problemler görüyorsunuz? Bunun pozitif ve negatif yanları nedir sizce?
Dinini yeni yeni keşfeden gençler hakkında öncelikle bir kaç şey söylemek istiyorum. İslami geleneklere riayet edilmeyen bir yerde yaşamış olanlar, Müslüman olmayan bir toplum içinde yaşamış olanlar, Rusya’da veya Orta Asya’da dinini yeni keşfeden bu gençlerin ruhunda patlamalar, aşırılıklar meydana geliyor. Her şeyi idealize ediyor fakat gerçeği görmüyorlar. Bu kişi öncelikli olarak İslam tarihini bilmiyor, İslam mirasını bilmiyor. Kur’an’dan idealize edilmiş bir kaç şey biliyor, alimlerin eserlerine başvurmak gerektiğini bilmiyor. Çünkü o henüz bu bilinç seviyesine ulaşmamış biri. Bundan dolayı İslam’a yeni dönüş yapan kişi, sosyal açıdan tehlikeli biridir. Onun bir temizlikten yani ideolojik vesayetten geçmesi gerekir. Aksi takdirde sosyal ağlarda asker toplayan kişilerce bulunuyor, onların oyununa geliyorlar. Aynı şey genç kızlar için de geçerli. Kendi vatanında bir yer bulamayan kızlar sosyal ağlarda kahraman arıyorlar. İşte bunlar oraya düşecek potansiyel kişilerdir. Kimseyi kınamak istemiyorum, herkesin kendi seçimi. Seçtikleri hayat onları ya cezalandıracak ya da bir tecrübe kazandıracak. Neden böyle söylüyorum, Suriye ve Irak öncesinde Afganistan’a hicret edenleri ve yaşadıkları bir çok problemi gördüm. Eğitim, sağlık yok, kadının sokağa çıkması yasak. Kronik bir hastalığa dönüşen sağlık ve eğitim problemlerini gördüm. Her çocuğun bir çocukluğa sahip olması gerektiğini, çocukların bombalar, patlamalar içinde büyümemesi gerektiğini düşünüyorum. Bazıları çocuklarının birer mücahit olarak, korkusuzca büyüdüğünü, patlamalardan korkmadığını söylüyor. Ama ortaya çıkan sonuçlar tam tersini gösteriyor. Mesela Çeçenya’da iki savaşı da gören çocuklarda onkolojik rahatsızlık ve bebek ölümü oranı artmıştır. Çocuklarda stres ve korku hala geçmemiş ve artık bir hastalığa dönüşmüştür. Çocukların bir geleceği olmalı. Bu sebeple kadınların sıcak bölgelere gitmesini doğru bulmuyorum. Ama yine de bu bölgelere giden kadınlar, genç kızlar oluyor, bu konuda bir şey yapamazsın. Birçokları geri dönüyor, mesela Türkiye’de iş buluyorlar. Bildiğim kadarıyla insanları IŞİD’e bir aylığına veya belirli bir süre için çağırıyorlar. Kadınlar istediğinde bölgeden çıkabiliyor. Ama gitmek isteyen kadınlara çocuklarının verilmediği bazı olaylar duydum. Suriye’de ölen kadın sayısı çok az. Savaş kadın işi değildir ve kadınların çocuklarıyla beraber orada olmamaları gerektiğine inanıyorum.
Avrupa ve diğer ülkelerin cihatçılara yaptığı baskı hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce IŞİD ılımlılaşacak mı?
IŞİD’in gelecekte daha ılımlı olması sadece mümkün değil, aynı zamanda gerekli ve kesinlikle olacak. Yürütülebilecek iki çeşit politika var, realite ve ideal. Realite ve ideal birbirinden tamamen farklı şeylerdir. İslam mükemmel bir din, buna inanıyoruz ama yaşadığımız dünyada sürekli yeni problemlerle karşılaşıyoruz. Ümmet her gün yeni bir problemle karşılaşıyor ve bunu çözmesi gerekiyor. Bazı problemler alimler tarafından çözülemiyor. Ortaçağ’da bunun için kurumlar, imkanlar vardı, çözülmeyen neredeyse hiçbir şey kalmıyordu mesela. Ama bugün, bu problemleri çözecek bir devletimiz, yönetimimiz, imkanlarımız yok.
Kışın İstanbul’da Sultanahmet meydanında meydana gelen patlama sonrası Çeçenya’daki gelenekçi ve liberal basınının gündeme getirdiği, Müslüman kadının yeri ve ikinci evlilik tartışmaları bağlamında Müslüman genç kızlara ne tür tavsiyelerde bulunursunuz?
Çeçenya’daki düğünle ilgili süreci bir kenara koyuyorum. Ama polis veya başka biri, birinin ikinci evlilik kararına karışmak bence saçmalık. Bu onun ve genç kızın ailesinin kararı. Bildiğim kadarıyla ekonomik açıdan şartları sağlayan birinin ikinci evlilik yapması Dağıstan ve Çeçenya’da yaygın bir olay. İkinci evliliğini yapan ve başarılı bir şekilde iki evliliğini de devam ettiren kişiler var. İslam’da çok eşlilik yasak değil. Bundan dolayı bu konuda negatif bir yaklaşımım yok. Sultanahmet’te intihar eylemi düzenleyen genç kıza gelince, hayatına bakıldığında zor bir çocukluğu var, babasız büyüdü, ailesinden gereken eğitimi almadı, internette bulduğu, daha sonradan vefat eden bir “kahramanın” ortamına düştü, intikam almak istedi. Genç kızlar ebeveynlerinin vesayetinde olmalılar. Ebeveynler hiç bir zaman çocuklarının kötülüğünü istemezler, onun için en iyisini dilerler. Bundan dolayı çocukların anne babalarının sözünü dinlemeleri gerekir. Gençler selefi, sufi, gelenekselci olmalarına aldırış etmeden anne babalarını dinlemeliler. Çünkü anne baba hiç bir zaman kızları için kötülük istemez. İslam’da ebeveynin izni veya ebeveyn yoksa büyük ağabeyin izni olmadan evlilik olmaz. Eğer buna riayet edilirse genç kızın birine, bir yere kaçması ve ardından çocuğuyla geri dönmesi gibi olaylar olmayacaktır. Aslında nasihatim gençlere değil ebeveynlere. Ebeveynlerin İslam’ı iyi bir şekilde yaşamaları gerek. Çünkü, o zaman gençler, internette tanıştıkları, onları İslam ile kandırmaya çalışan kişilere aldanmayacaktır.