Ali Kemal Selimoğlu ile Ahıska Türkleri ve 14 Kasım 1944 Sürgünü üzerine söyleşi
Ahıska Türkleri, Sovyetler Birliği’nde en çok zulüm gören halklardan biri. Bunun en önemli nedeni, vatanlarının Türkiye sınırına yakın bir yerde olmasından kaynaklanıyor. Maruz bırakıldıkları sürgünlerle ilgili hiçbir zaman hakları geri verilmedi. Günümüzde dünyanın her yerine dağılmış durumdalar, Kafkasya’dan Amerika’ya kadar bulunmadıkları coğrafya yok. Fakat onlar bütün olumsuzluklara karşı pes etmediler, hayatta kalmayı başardılar.
Ali Kemal Selimoğlu ile Ahıska Türkleri ve 14 Kasım 1944 Sürgünü ile ilgili söyleşi gerçekleştirmek istedim, sağ olsun değerli vaktini ayırdı ve; Ahıska Türklerinin vatanı, 14 Kasım 1944 Sürgünü, dağılmışlığın getirdiği problemler, 1989 yılında Özbekistan’da yaşanan Fergana Olayları, 2010’da Kırgızistan’da yaşananlar, Kafkas halklarıyla Ahıska Türklerinin ilişkisi, Ahıska Türklerinin dünyada hangi ülkelerde yaşadıkları, Türkiye’deki Ahıskalıların durumu, günümüzde Gürcistan sınırları içerisinde kalan vatanlarına dönme çalışmalarının ne durumda olduğu gibi birçok konu üzerine konuştuğumuz bir söyleşi ortaya çıkardı. İlgililere sunulur.
Ahıska Türkleri kimdir, vatanları neresidir?
Ahıska Türkleri, günümüzde Gürcistan topraklarında yer alan ve Türkiye’ye yaklaşık 15-20 km uzaklıkta bulunan Ahıska bölgesinde yaşayan Türk asıllı Müslüman nüfusa verilmiş olan isimdir. Yaklaşık olarak 300 yüz yıl boyunca Osmanlı Devleti’ne bağlı kalan Ahıska, 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşı sonucunda imzalanan Edirne Antlaşması (1829) sonucu Çarlık Rusya’ya bırakıldı. Daha sonra Osmanlı devleti, akabinde de Türkiye Cumhuriyeti Ahıska’yı geri almak için birçok siyasi ve diplomatik hamle yapmış olsa da, Ahıska bölgesi hiçbir şekilde Rus işgalinden kurtulamamıştır.
14 Kasım 1944 Sürgünü’nü anlatır mısınız?
14 Kasım 1944 tarihinde Ahıska Türkleri, dönemin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği başkanı Jozef Stalin tarafından öz vatanlarından koparılarak Orta Asya steplerine sürgün edilmişlerdir. Bu tarih, Ahıska Türkleri tarihine “Büyük Sürgün” olarak geçmiştir. Adeta ölüme terk edilen Ahıskalılar, mal ve hayvan vagonlarına doldurularak doğup büyüdükleri ana vatanlarından sürgün edildiler. Haftalarca süren bu sürgün yolculuğu, binlerce Ahıskalı Türkün hayatını kaybetmesine sebebiyet verdi. Ayrıca, hem sürgünün getirdiği psikolojik travma hem de o dönemin siyasi ve sosyal kaotik şartları, Ahıska Türklerinin sürgün edildikleri ülkelere adapte ve entegre olmalarını bir hayli geciktirdi. Gelelim sürgünün asıl sebebine. “Nazilerin Kafkasya’yı işgal edeceği ve dolayısıyla bu bölgede yaşayan toplumların tahliye edilmesi gerekiyordu” veya “Ahıska Türkleri, Türkiye sınırına çok yakın bir yerde yaşıyor ve dolayısıyla Türklerle iş birliği yaparak Almanlar lehine istihbarat sağlayabilecekleri endişesi doğrultusunda o bölgeden tehcir edilmeleri gerekiyordu” şeklinde iddia edilen pek çok sebep, hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü totaliter rejimle yönetilen bir ülkede azınlık olarak yaşayan ve o dönemde büyük ölçüde eğitim seviyesi düşük olan Ahıska Türklerinin ajanlık yapmasını düşünmek abesle iştigaldir. Dolayısıyla sürgünün asıl sebebi, Stalinist politikalara istinaden Kafkasya’da etnik ve siyasi anlamda istikrarsızlık kurgulamaktı. Nitekim öyle de oldu. Ahıska Türklerinin, Güney-Batı Kafkasya’dan, Nahçıvan’ın da Azerbaycan anakarasından koparılması suretiyle, Türkiye’nin Orta Asya Türki Cumhuriyetlerine ve Müslüman Kafkas toplumlarına erişimi engellenmiş oldu.
Kafkasya’daki 1943-44 Sürgünleri sonrası SSCB tarafından vatanlarına geri dönmelerine izin verilmeyen tek halk Ahıska Türkleri diye biliyorum. Bunun sebebi nedir?
Evet 1943-1944 Sürgünlerinde sadece Ahıskalılar değil, aynı zamanda Kırımlı ve Kuzey Kafkasya’daki kardeşlerimiz de sürgün edilmişti. Ahıskalıların geri dönmelerine izin verilmemesi yine bir önceki soruda belirttiğim gibi sürgünün asıl sebebiyle alakalı bir husustur. Çünkü Ahıska, stratejik anlamda çok büyük bir önemi haiz bölgedir. Ahıska üzerinden hem Ermenistan’a, hem Türkiye’ye hem de Azerbaycan’a kolaylıkla erişim sağlanabilmektedir. Bir de bu bölgede Türklerin yaşadığını düşünecek olursak, Sovyetler Birliği’nin Ahıska Türklerini sürgün etmesi yadırganmaması gereken bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla SSCB yönetimi, gelecekte Türkiye’nin Ahıska’yı ilhak etmek gibi bir fırsatı tepmeyeceğini düşünerek sürgün sonrası Ahıskalı Türklerin kendi öz vatanlarına dönmelerini engellediği kanaatindeyim.
Dağılmışlığın getirdiği problemleri açabilir misiniz?
Esasında dağılmışlığın bir dezavantajdan ziyade avantaj olarak değerlendirilmesinin gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Ahıska Türkleri, her ne kadar da 14 Kasım 1944’teki o büyük sürgünde önce Orta Asya Türki Cumhuriyetlerine ve daha sonra Sovyetler Birliği yıkılınca Amerika Birleşik Devletleri dahil yaklaşık 9 farklı ülkeye dağılmış olsalar da, insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir şeye imza attılar. Yıllardır kendi öz vatanlarından uzakta yaşayarak birçok zorluğa göğüs gerebilmiş Ahıska Türkleri, yaşadıkları her ülkede kendi dillerini, kültürlerini ve dinlerini koruyabilmişlerdir. Buna ek olarak vurgulanması gereken bir diğer husus ise Ahıskalıların diaspora geleneğidir. 77 yıldır sürgün hayatı yaşayan Ahıska Türklerinin hem yerel hem de global anlamda bilinen diaspora faaliyetleri mevcuttur. Bu hususu bir sonraki sorularda daha detaylı bir şekilde açıklayabilirim.
1989 yılında Özbekistan’da yaşanan Fergana Olayları neydi?
Büyük Sürgün’den yaklaşık 40 yıl sonra, bazı siyasi ve sosyal nedenlerden dolayı, 1989 yılında Özbekistan’ın Fergana vilayetinde yaşayan iki kardeş halk olan Özbek ve Ahıska Türkleri arasında bir fitne çıkartılarak büyük bir çatışma meydana getirildi. Fitnenin daha çok harici failler tarafından ortaya çıkarıldığı da Ahıska toplumunda hakim bir görüştür. Yani Ahıska Türkleri, Fergana’da meydana gelen hadiselerden Özbek kardeşlerini suçlamaktan ziyade hem dahili hem harici dış güçleri suçlamaktadır. Bu çatışma sonucunda Ahıska Türkleri, Rusya Federasyonu başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesine dağıldı. Kardeş iki halk arasında gerçekleşen bu çatışma tarihe “Fergana Olayları” olarak geçmiştir. Fergana Olayları bir sürgün olarak nitelemek belki çok doğru bir yaklaşım olmayabilir, fakat etkileri bakımından Büyük Sürgünü aratmayan özellikler barındırıyor. Çünkü bu olayda da Ahıskalılar hem maddi hem de manevi kayıp vermek suretiyle Fergana ve hatta Özbekistan’ın genelinden göç etmek zorunda kaldı.
2010’da Kırgızistan’da yaşanan ve Ahıska Türklerine yansıyan ciddi bir gerginlik vardı. Orada neler oldu?
Dünyanın neresinde olursa olsun, Kırgızistan, Özbekistan, Kazakistan gibi kardeş ülkelerde dahi bir azınlık olarak Ahıska Türkleri ciddi sorunlarla karşılaşmıştır ve karşılaşmaya da devam edecektir. Şüphesiz etnik sorunlar, ayrımcılık, çifte standart bu sorunların başında geliyor. Fakat bu problemler sadece Ahıskalılara has bir şey değil, her azınlığın karşılaştığı sorunlardır. Aynı şekilde sadece Kırgızistan’da değil dünyanın her yerinde bu tarz hadiseler cereyan etmektedir. Dolayısıyla küçük bir etnik mesele üzerinden çok büyük bir çatışmanın çıkmasını isteyenler olmuş olabilir, fakat feraset sahibi Ahıskalı Türkler ve Kırgız kardeşlerimiz bu oyuna gelmeyerek birlikteliklerini korudular.
Kafkasya’da Ahıska Türklerinin azınlık da olsa yaşadıklarını biliyoruz. Hangi bölgelerde ağırlıklı olarak bulunuyorlar? Kafkas halklarının onlara karşı tutumları nasıl?
Fergana Olayları’ndan sonra malum Sovyetler Birliği de dağıldı. Bu süreçte Ahıskalılar başta Azerbaycan olmak üzere Kuzey Kafkasya’nın pek çok özerk cumhuriyetine göç etti. Kuzey ve Güney Kafkasya ayırımı yapacak olursak, güneyde hiç şüphesiz Azerbaycan’da ağırlıklı olarak yaşamaktadırlar. Kuzey Kafkasya’da ise Kuzey Osetya Cumhuriyeti ile Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nde yaşamaktadırlar. Birinci Çeçenya-Rusya Savaşı’na kadar da Çeçenya’da da ciddi manada Ahıskalı nüfus mevcuttu. Fakat savaş patlak verince Ahıskalılar, büyük ölçüde Çeçenya’ya sınırdaş olan Kuzey Osetya’ya göç etti. Kafkasyalıların tutumu hususuna gelecek olursak, bir önceki soruda belirttiğim üzere azınlık olarak yaşamanın her yerde bir dezavantajı söz konusu. Fakat genel itibarıyla Kafkasyalıların Ahıska Türklerine karşı olumsuz bir tavır sergilediklerini, açıkça ayrımcılık yaptıklarını, ırkçılığa varan davranışlar sergilediklerini iddia etmek çok büyük haksızlık olur.
Ahıska Türklerinin göç ettikleri farklı ülkeler var mı? Hangi ülkelere daha göç ettiler, nüfusları nedir?
Günümüzde Ahıska Türkleri 10 farklı ülkede yaşamlarını sürdürmektedirler. Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Azerbaycan, Rusya Federasyonu, Ukrayna, Gürcistan, Türkiye Cumhuriyeti, Amerika Birleşik Devletleri ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de dahil olmak üzere 10 ülkeye dağılmış vaziyetteler. Ahıska Türklerinin son 10 yılda en fazla göç ettikleri ülke hiç şüphesiz Türkiye’dir. Ahıskalıların Türk olmaları hasebiyle Türkiye’ye karşı aidiyet hissetmeleri ve özellikle Türkiye’nin son yıllarda Ahıska Türklerine mahsus uyguladığı istisnai vatandaşlık hakkı, bu göçü daha da arttırdı. Ahıskalıların nüfusu hususunda şeffaf ve bilimsel temellere dayalı bir çalışma olmadığı için net bir sayı söylemek çok zor. Lakin Ahıskalıların genel nüfusu, yaklaşık olarak 700 bin olduğu iddia edilmektedir. Açık konuşmak gerekirse ben bu sayının daha yüksek olduğu kanaatindeyim.
Türkiye’de Ahıskalılar ne durumda? Hangi yıllar geldiler? Yaşadıkları sıkıntılar var mı?
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Ahıska Türkleri yavaş yavaş Türkiye’ye göç etmeye başladı. Ahıskalıların Türkiye’ye gelmeleri iki şekilde gerçekleşti. Birincisi bizzat Türkiye Cumhuriyeti devleti eliyle, ikincisi ise Ahıskalıların kendi iradeleriyle doğrultusunda göç etmeleriyle. Özellikle dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın girişimiyle, 1990’larda Ahıska Türkleri Kars, Iğdır ve Ardahan illerine yerleştirildi. Daha sonra Ukrayna-Rusya Savaşı patlak verince, 2014-15’li yıllarda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın girişimiyle Ukrayna’nın savaş bölgelerindeki Ahıskalılar, Erzincan’ın Üzümlü ilçesine yerleştirildi. 2018 yılında ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti Ahıskalılara mahsus istisnai vatandaşlık kanunu çıkarttı ve böylece Ahıskalı Türklerin Türkiye’ye olan rağbet ve güveni daha da artmış oldu.
Ahıska Türklerinin vatanlarına dönmesi için çalışmalar var mı? Gürcistan’ın bu konudaki tutumu nedir? Ahıska Türklerinin yaşadıkları problemleri aşmaları için nasıl bir strateji üretmeleri gerekir? Konuyla ilgili uluslararası arenada yapılan çalışmaları paylaşabilir misiniz?
Evet belki de sorulması, üzerinde çokça düşünülmesi ve aksiyon alınması gereken asıl sorular bunlar olsa gerek. Dördüncü soruda belirttiğim gibi, Ahıska Türklerinde diaspora geleneği çok güçlü temeller üzerine inşa edilmiştir. Yetmiş yıldır vatana dönüş, yani Ahıska’ya dönüş mücadelesi veren Ahıskalılar, isimler ve kişiler değişse de pek çok sivil toplum kuruluşu kurarak Ahıska’ya dönülmesi hususunda siyasî ve diplomatik girişimlerde bulundu.
Sovyetler Birliği Devlet Savunma Komitesi’nin 1944 tarihli kararı, Ahıska Türklerinin stratejik konumları itibarıyla Stalin tarafından birlik için “tehdit” olarak görüldükleri için sürgüne tabi tutulmuşlardır. İkinci Dünya Savaşı’nda (1939-45), evlatlarını Sovyet ordusu emrine veren Ahıska Türkleri, SSCB Devlet Savunma Komitesi kararıyla bir gecede vatanlarından sürüldüler. Tarihçiler ve bilim adamları rakamlar konusunda ihtilaf içerisinde olsalar da, bu sürgünde yaklaşık 100 bin Ahıska Türkünün sürgün edildiği ve binlercesinin de yollarda hayatını kaybettiği bilinmektedir.
1956 yılında Stalin’in ölümünden sonra, tıpkı Ahıskalı Türkler gibi sürgüne mahkum edilen Çeçenler, İnguşlar, Malkarlılar, Karaçaylılar, Kırım Tatarları ve daha birçok Kafkas halklarının vatanlarına geri dönmelerine izin verilmesine rağmen, hiçbir neden gösterilmeksizin Ahıskalı Türklerin geri dönüşü engellendi.
1999 tarihi, Ahıska Türklerinin vatana geri dönüş umutlarının yeşerdiği bir tarihti. Avrupa Konseyi’nin, Gürcistan’ın üyeliğe kabulünde Ahıska Türklerinin geri dönüşünün gerçekleştirilmesini ön koşul olarak koyması son derece önemli bir gelişmeydi. 1996 yılında Avrupa Konseyi’ne dahil olmak için müracaat eden Gürcistan, 3 yıl izlenmeye alındıktan sonra 1999 yılında Avrupa Konseyi üyeliği kabul edildi. Böylece Gürcistan, uluslararası kamuoyuna Ahıska Türklerinin vatanlarına dönüşünü taahhüt etmişti. Sürecin 2 yıl içinde başlaması ve 10 yıl içerisinde tamamlanması gerekiyordu. Fakat Gürcistan’ın 2011 yılında tamamlaması gereken bu süreci ekonomik ve siyasal gelişmeleri bahane ederek ağırdan alması ve engeller çıkarması sonucu Ahıska Türklerinin geri dönüşü giderek daha da zorlaştı.
Ancak Avrupa Konseyi’nin baskısı ile 2007 yılında Gürcistan hükümeti, “1940’lı yıllarda yurtlarından edilmiş toplumların geri dönüşü” adı altında bir kanun çıkardı. Bu kanuna göre Ahıska Türklerinin vatanları Ahıska’ya geri dönmeleri için müracaatlar alınmaya başlandı. O yıllarda 9 ayrı ülkeye dağılan Ahıskalılar, 2009 yılı sonuna kadar çoğunluk Azerbaycan’dan olmak üzere 13 bin 200 kadar aile Ahıska’ya dönmek için müracaatta bulundu. Fakat hiçbir neden gösterilmeksizin bu dosyalardan sadece 5 bin 841’i kabul edildi.
Avrupa Konseyi’nde yürütülen çalışmalar ve Konsey’in Gürcistan yönetimine baskıları sonucunda bir komisyon kurularak dosyaların hızlandırılması sağlandı. Konsey’in bu girişimi doğrultusunda yaklaşık 2 bin kadar Ahıska Türküne yurda dönüş statüsü verildi. Daha sonra 2015 yılı itibari ile de 494 kişiye geldikleri ülke vatandaşlığından feragat etme şartı ile vatandaşlık verildi. Fakat Gürcistan yönetimi, 2015’ten beri yaklaşık 5 yıldır Ahıska Türklerinin vatanlarına geri dönmeleriyle ilgili somut hiçbir adım atmamıştır. Bu hususta hiçbir şey yapılmamasına rağmen, Gürcistan yönetimi, bu defa da ömürlerini Ahıska Türklerine vakfeden ve vatana dönüş mücadelesinin iki önemli ismi olan Dünya Ahıska Türkleri Birliği (DATÜB) Genel Başkanı Ziyatdin Kassanov ile DATÜB Avrupa Temsilcisi Burhan Özkoşar’a Gürcistan’a giriş yasağı getirdi.
Ne yazık ki Gürcistan yönetimi, Avrupa Konseyi çatısı altında vatana dönüş konusunda tamamen hukuki ve insani hak ve taleplerinin geri iade edilmesi hususunda girişimlerde bulunan Ahıska Türklerinin kendi öz topraklarına dönüş sürecini sekteye uğratmaktadır. Halbuki Ahıska Türkleri, vatana dönüş sürecinde Gürcistan devletiyle tamamen dostane ilişki kurmayı, tüm çalışmaları masada ve sahada her daim müzakereyle gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Bu hususta, başta uluslararası saygınlığı haiz, insan hak ve hürriyetlerini teminat altına alan bir kurum olarak Avrupa Konseyi’nin ilgili birim ve komisyonları olmak üzere, uluslararası kuruluşların ve kamuoyunun “Ahıska Türklerinin Vatana Dönüş” konusunda somut bir çözüm üreteceğine, Ahıska Türklerinin vatana dönüş sürecinde yaşadıkları bürokratik, hukuki ve siyasi engellerin giderilmesi hususunda üzerine düşen her görevi yerine getireceğine Ahıska Türkleri olarak inancımız tamdır.
Son olarak vurgulamak istediğiniz birkaç cümle daha alabilir miyiz?
Şüphesiz, anavatanına dönemeyen, dünyanın farklı ülkelerinde yaşamak zorunda kalan yegâne toplum Ahıska Türkleridir. Dolayısıyla, Ajans Kafkas olarak şahsıma Ahıska Türklerinin maddi ve manevi sorunları hakkında toplumumuzu bilgilendirme imkanı sağladığınız için müteşekkirim. İnanıyorum ki, 77 yıldır öz vatanından uzakta yaşamalarına rağmen kendi kimliklerini kaybetmeyen Ahıska Türkleri, sergiledikleri bu azim ve mücadele ruhuyla bir gün mutlaka vatanlarını yeniden geri kazanacaklar.