Berzeg: Kurumlarımızda misyon kayması oluştu – 3

“Son senelerde toplumun öncüsü olması gereken, toplumu doğru yere kanalize etmesi gereken kurumlarımız maalesef tam tersine bir görev üstlenmiş gibi duruyorlar. Örgütlenmelerimizin başına gelecek kişilerin Rusya’dan gelecek tehditlere açıktan muhatap olmaması gerekir.”

 

Peki diasporayı dönemsel olarak kıyaslarsak bugün neredeyiz?

Maalesef disporamız, özellikle son süreçte, bazı kurumlarımızın farklı devletlerin çıkarlarına hizmet etmesinden ötemeye geçemiyor. Bu çok da anormal değil ama kendimizi de düşünmemiz gerekiyor bir yerde. Mesela son süreçte kurumlarımızın tek bir çatı altında birleşmesinin faydalarının yanında birçok da handikapları var. Biz yaptık oldu tarzında bazı örgütler oluştu. Bunu kuran kadrolara baktığımızda bu görevleri taşıyabilecek kapasitede kişiler olmadığını görüyoruz. Bunların çoğunun ya Rusya’nın yada diğer devletlerin açık gizli örgütlenmelerinden etkilendiklerini düşünüyorum. Bu yüzden son senelerde toplumun öncüsü olması gereken, toplumu doğru yere kanalize etmesi gereken kurumlarımız maalesef tam tersine bir görev üstlenmiş gibi duruyorlar en masum ifadeyle. Örnek olarak sürekli yayınlanan dergilerin birinde Çeçenistan olayıyla ilgili olarak “Katil Putin” pankartı taşıyan bir kızımızın resminin yayınlanması tepki doğurabiliyor. Moskova’da bile bazı sonuçlarını göze almak şartıyla Putin diktasına karşı eylem yapılabiliyorsa, çok daha özgür bir ortamda böyle bir eylemin yapılması bizim insanlarımız tarafından tepki görebiliyor.

Yani Rusya diasporaya da el attı denilebilir mi?

Elbette ki. El attı değil, zaten vardı. Olacaktır da. Devletler kendi çıkarlarını gözetecektir. Hele ki bu kişi Putin gibi “teröristleri” her gittiği yerde yakalayacağız diyen birisiyse bu kişinin buradaki Kafkas örgütlerine el atmaması olanaksız. Son dönemde yaşanan bazı gelişmeler de bunu gösteriyor gibi. Şunu da söylemek gerekir; bu noktada bu tarz örgütlenmelerimizin başına gelecek kişilerin Rusya’dan gelecek tehditlere açıktan muhatap olmaması gerekir. Yani sen Rusya ile iş yapan bir şirketin üst düzey yöneticisi ve aynı zamanda camiamızla ilgili bir kurumun yetkili kişilerindensen Rusya’ya tabii ki sesini çıkartamazsın. Geçenlerde İstanbul’daki bir kurumumuzun başına çok da sevdiğimiz bir arkadaşımız başkan seçilmiş. Bu hem kendi, hem de toplumuz adına olmaması gereken bir şeydir. Çünkü Rusya ile iş yapan bir firmada çalışıyor. Hem kendisini hem toplumun yıpratır bu hareketler. Bunu kimseyi incitmek için de söylemiyorum. Hepsine de saygım var.

Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti özellikle ilgi alanınızda. Son dönemde özellikle bu cumhuriyetin Avar-Çeçen eksenli olduğu, diasporadan kopuk olduğu yönünde eleştiriler var. Bunlar için neler söyleyeceksiniz?

Bunlar son derece kötü niyetli, trajikomik iddialar. Tabi ki her sosyal olay gibi Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti de eleştirilmeli ve incelenmelidir. Kötü olan bunun bugüne kadar yapılmamasıdır. Sovyetler Birliği’nde tabi ki bu konular tartışılamıyordu. Onların gözünde Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti burjuvaların, vatan hainlerinin, petrol zenginlerinin kurduğu, kurar gibi yaptığı bir cumhuriyet olduğu gibi tek satırla geçilirdi. Nispi bir özgürlük ortamının gelmesiyle Kafkasya’da bu döneme ait belgeler yayınlanabildi. Geçenlerde nasıl yayınlanabildiğine dahi hayret ettim, 1918 yılında İstanbul’da bulunan Kuzey Kafkasya Komitesi’nin yayınladığı iki broşür Nalçik Beşeri Bilimler Enstitüsü tarafından Nalçik’te yayınlandı. Diasporayla basıl kopuk olabilir?  Gerçeklerin zaman aşımı olmaz. Zaman bazı dönemlerde çekinik kalsa bile gerçekleri ortaya çıkarır. Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti bir günde var edilmiş sivri bir cumhuriyet değildir. O dönemle ilgili tutanaklara baktığımızda bu hareket içerisinde yer alan insanların tarih ve toplum bilinçleri olduğunu fark ederiz. Şunu düşünün; Kuzey Kafkasya Merkez İcra Komitesi’nin ilk başkanı Balkar asıllı bir aydındır; Basiyat Şahanov. Birinci kongrede seçilen başkan bir Çeçen’dir. Daha sonra ondan hükümet kurma görevini devralan bir Adige Pşimaxo Kosok’tur. Mezarı İstanbul’dadır. Ondan sonra Dağıstanlı bir Gazi Kumuk gelir. Bu cumhuriyetin Avar-Çeçen merkezli bir hareket olduğunu söylemek demagojiden başka bir şey değildir onun için. Ama Kuban konusunda şu söylenilebilir; o dönemin zor şartları altında egemenliği altın alması gereken toprakları egemenliği altına alamamıştır. Bu doğaldır, ama bunun için gerekenleri yapmıştır, çabalamıştır. Birçok insan Kafkasya’nın yedi yıldızlı bayrağı altında kan dökmüştür. Bunların arasında sadece “burjuva milliyetçileri” değil “sosyalistler” de vardır. Hatta Denikin’e karşı savaş döneminde saf değiştiren sosyalist kesimi milli hareket içine çekebilmek için o yedi yıldızlı mavili bildiğimiz Kuzey Kafkasya bayrağı uyarlanılarak, yedi yıldızlı, sosyalizmi temsil eden kırmızı bir bayrak kullanılmıştır. Kuzey Kafkasya Savunma Konseyi’nin kullandığı bayrak da budur. Bu demagojileri yapanlar halkımızı da kör, sağır, dilsiz sanıyorlar herhalde. Örneğin Abhazya Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Ardzında, Abhaz bayrağını tanıtırken bayraktaki yedi yıldız Abhazya’nın yedi bölgesinin yanında Kafkasyalı yedi ana halkı temsil eden yedi yıldızdır demiştir. Yani Kuzey Kafkasya bayrağındaki yedi yıldızdır. Bunların gözden kaçırılmaması gerekir.

Etnik kimlik üzerinden siyaset yapılması hakkında neler söyleyeceksiniz?

Etnisite bir gerçektir. Bu bizim uydurduğumuz bir şey değildir. Her ülkenin kendine has durumu vardır. Ben etnisiteye dayanarak siyaset yapılmasına karşıyım. Şu anlamda karşıyım; bizler bu ülkenin misafiri olmanın yanında bir anlamda sahibiyiz de. Bunun yanında belli bir coğrafyada belli bir çoğunluk altında yaşamıyoruz, yani reel değil. Bu tabi ki etnik kimlik saklanmalı anlamına gelmiyor. Bunu yapanlar da var aslında, bazı yerlere gelebilmek için. Bu da yanlış ama dediğiniz tarzda bir yolla kazanım sağlamak reel değil. Etnik kimlik üzerinden siyasetin pratikte bir getirisi de olmaz gibi.

Son olarak Diasporaya mesajınız nedir?

Toplumumuz ve dünyaya kendi gözümüzle bakmamız gerekiyor. Bizim halihazırda mevcut eğitim yoluyla dahi kazandırılamayacak bazı değerlerimiz var. Bunları korumamız gerekiyor. Bunun yanında toplum adına hareket ederken farklı devletlerin yararına değil de biraz da kendi çıkarlarımızı gözetmemiz gerekiyor gibi..

Çok teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim. HT/MB/FT

… SON …

Birinci Bölüm: Etnik milliyetçilikle bir yara varamayız

İkinci Bölüm: 450’yi ananlar hain olarak anılacak

Mevdudi Baycora – Hüseyin Tok