Cahar Dudayev’in şehadetinin 20. yılı

Bugün Musa oğlu Cahar Dudayev’in şehadetinin 20. yıl dönümü.

Onun ülkesini özgürlüğe kavuşturan bir kahraman olarak sona erecek hayat hikâyesi, 15 Şubat 1944 tarihinde, Çeçenistan’ın Yalho köyünde başladı. Henüz anne kucağında 15 günlük bir bebekken, Rusya’nın Kafkasya haklarına sistematik bir şekilde uyguladığı zulüm ile tanıştı; 23 Şubat 1944 tarihinde Orta Asya’nın ve Sibirya’nın bozkırlarına sürgün edilen yüzbinlerce Çeçen gibi ailesiyle birlikte ülkesinden ayrılmak zorunda kaldı.

Kazakistan’da zor koşullar altında geçen çocukluğunun ardından, 13 yaşında Çeçenistan’a döndü. Burada tamamladığı ortaokul eğitiminin ardından, 1960 yılında Vladikafkas’taki Fen Fakültesinin Fizik-Matematik bölümünde başladığı eğitimini yarıda bıraktı. İlk olarak Tamboy Hava Harp Akademisinde Uzun Mesafe Uçak Pilotluğu ve Mühendisliği Okulu’nu, devamında ise Gagarin Hava Harp Akademisi’ni bitirdi. 1974 yılında bu akademiden mezun olduğunda, birinci sınıf pilot ve mühendis olarak Sovyet ordusundaki görevine başladı.

Şehit Dudayev, Baltık ülkelerinde bağımsızlık hareketlerinin başladığı dönemde, Rusya’nın işgali altında bulunan topraklardan yetişmiş ilk Müslüman Sovyet generali olarak, Estonya’da, Tuğgeneral rütbesi ile stratejik hava kuvvetleri filoları komutanı olarak bulunuyordu.

Moskova’dan, Baltık ülkelerindeki özgürlük hareketlerini güç kullanarak bastırması talimatı aldığında, o güne kadar gösterdiği askeri başarılar nedeniyle, Sovyetler tarafından o güne kadar 12 kez madalya ile ödüllendirilen bir komutandı. Ancak o gün, özgürlüğü için mücadele eden insanları asla bombalamayacağını söyleyerek bu emri reddetti. Bu davranışı onu Estonya’da bir kahraman yaparken, komutanı olduğu Moskova’da adının İsyancı General olarak anılmaya başlamasına neden oldu. Çok geçmeden askeri birliği ile birlikte ceza olarak Gorzny’ye sürgüne gönderildi ve böylece Şehit Dudayev’i, bu kez kendi halkının kahramanı yapacak mücadele böylece başlamış oldu.

Sovyetler’in sarsıntıda olduğu bu dönemde, bağımsızlık rüzgârları Çeçenistan’da da yeniden esmeye başlamıştı. Önemli bir entelektüel figür olan Zelimhan Yanderbiyev ve arkadaşları, Çeçenistan’a bağımsızlığını kazandırmak için hazırlıklara başlamışlardı. Moskova’nın Gorzny’de sürgün bulunan İsyancı General’i, görevinden istifa ederek, Yandarbiyev’in daveti ile 1990 Kasım’ında toplanan ve daha sonra “Çeçen Milli Kongresi” adını alacak olan Çeçen Halkının Kurultayı’na katıldı. Bu halk meclisinin icra kurulu başkanlığını yürüten Şehit Dudayev, 27 Ekim 1991’de yapılan seçimlerde ise Çeçen Halkının %85’inin desteğini alarak, artık Çeçenistan’ın cumhurbaşkanıydı.

14 Ağustos 1992 tarihinde Gürcistan’ın Abhazya’ya saldırmasıyla başlayan Abhaz–Gürcü Savaşında, Abhaz kardeşlerine destek vermek için, Şamil Basayev komutasındaki bir grup savaşçıyı Abhazya’ya gönderdi. Abhazya’da Kafkas Halkları Konfederasyonu Birlikleri komutanı olan Şamil Basayev, savaş bittiğinde Abhazya Halk Kahramanı nişanı ile ödüllendirildi.

Sıra Çeçenistan’ın bağımsızlığını tartışmaya geldiğinde, Şehit Dudayev, bu konunun savaş çıkmadan, müzakere ile çözülmesi için elinden geleni yaptı. Ancak Dudayev’in Çeçenistan’da dile getirdiği bağımsızlık ve Kafkasya’nın birliği söyleminin diğer Kafkasya halklarına yayılmasından endişe duyan Moskova, İsyancı General ile olan kapanmayan hesabın görülmesi için eline geçen bu fırsatı kaçırmak istemiyordu.

Güvenlik Konseyi’nin bu kararı aldığı gün görevinden istifa eden, Karaçay Çerkes’li bir Abaza olan Kalmık Yura, savaş kararının nasıl alındığını yakınlarına anlatırken, “iç politikada bir takım dengeleri sağlamak için Rusya’nın rahatlıkla kazanabileceği küçük bir savaşa girmekten çekinmediğini, Rus ordusunun Çeçenistan’a gireceğini ve artık savaşın kaçınılmaz olduğunu” söylemişti. Şehit Dudayev ise, “son Çeçen hayatta kaldığı sürece Çeçenistan’ın asla teslim olmayacağını, Çeçen halkının ölüleri üzerinde tanklarla dans etseler bile ezilen, çiğnenen bedenlere karşı Çeçenistan’ın özgürlük ruhunun asla yok olmayacağını” söylüyordu.

Kader, Şehit Dudayev’i haklı çıkardı. Rusya ordusu, 11 Aralık 1994 günü sadece 2 saatte almak üzere saldırdığı Çeçenistan’da, on binlerce kayıp vererek 2 yıl savaşmak zorunda kaldı. Rusya’nın “zaten kazanacağı” bu “küçük savaş” on binlerce Çeçen sivilin yaşamına mal oldu. Savaş bittiğinde ise, Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin, müzakere masasında, Çeçenistan’ı temsil eden Zelimhan Yandarbiyev’in tam karşısına, Çeçenistan’ın Rusya ile eşit bir devlet olduğunu kabul ederek oturmak zorunda kaldı.

Halkını özgürlüğüne kavuşturan Şehit Dudayev, bundan tam 20 yıl önce bugün, 21 Nisan 1996 tarihinde, kullandığı uydu telefonundan alınan sinyalle yeri tespit edilerek, Rus füzeleri ile vurularak şehit edildi.

Şehit Dudayev, şüpheli bir ölümle 20 yıl önce bugün şehit düştü. Onu ve bağımsızlık savaşını çocukluğumuzun o sihirli beyaz camından hayal meyal hatırlayan bizler ise artık büyüdük. Onun yanında savaşan, belki aynı masada oturup sohbet etme fırsatını yakalayan ağabeylerimizin, babalarımızın anıları hala taze iken, biz, şimdi onun fotoğraflarına bakarak hatıralar devşirmeye çalışıyoruz.

Biz, onu, Çeçenistan bayrağının önünde, başında askeri bir başlık ve askeri kıyafetiyle, hiçbir kelimenin yetmeyeceği o hüzünlü gözleriyle kameraya bakarken hatırlayacağız.

Biz, onu, şehadet parmağıyla göğü işaret ederken ve öfkeden deliye dönmüş bir şekilde halkını savunurken hatırlayacağız.

Biz, onu, şık bir takım elbiseyle katıldığı bir yemekte, dünyalar güzeli bir kız çocuğunun omzuna elini koymuş kameraya gülümserken hatırlayacağız.

Biz, onu, değerli eşi Alla’nın yanında, dünyaya yeni gelmiş Milyon Birinci Çeçen çocuğunu kucağına almış, severken hatırlayacağız.

Biz, onun, yüz yıl esir olarak yaşamaktansa, bir gün başı dik ve onuruyla yaşamayı tercih ettiğini ve hep öyle yaşadığını hatırlayacağız.

“İnsanlar ne derse desin, biz onun ismini en güzel çocuk parklarına, bahçelere vermeye devam edeceğiz.”

Biz, Şehit Dudayev’e, 20 yıl sonra bugün ve her zaman şahitlik ederiz.

Kafkas Vakfı