Stanley Greene – Bir Şairin Ölümü
Amerikalı ünlü savaş muhabiri Stanley Greene 19 Mayıs’ta kanserle savaşını kaybederek 68 yaşında vefat etti. Greene 1. Rus-Çeçen Savaşı sırasında da Çeçenya’da bulunmuş ve çok çarpıcı fotoğraflar çekmişti. Ajans Kafkas olarak, vefatının ardından TIME sitesinde hakkında yayımlanan makaleyi alıntılıyoruz.
Stanley Greene sadece bir savaş fotoğrafçısı -bu etiketi hem benimsemişti hem de ondan nefret etmişti- değildi. O aynı zamanda, her zaman, her bir fotoğrafında haysiyet, adalet ve daha büyük gerçekleri aramış bir şairdi. Tutkulu bir hayat aşığı olan Greene ister cephelerde olsun ister evinde olsun ölüme yıllar boyunca meydan okudu. Ancak kanserle uzun süren bir savaştan sonra Amerika’nın en büyük fotoğrafçılarından biri Cuma sabahı (19 Mayıs 2017) en yakın arkadaşları ve meslektaşları ile çevrili iken vefat etti. 68 yaşındaydı.
Amerika’nın birçok büyük isimlerine –The New York Times Magazine’den Newsweek’e kadar- çalışmasının yanında o onun şiirsel yollarını benimsemiş Avrupa’da da gerçekten büyülenmiş bir seyirci buldu ki belgesel fotoğraf her zaman yalnızca gerçekleri iletmekle kalmaz, aynı zamanda duygu ve hisleri iletmekle-yaşamın kendisini somutlaştırmakla- ilgilidir.
Bu yaşam tutkusu her zaman onun içindeydi. 1949’da New York’ta doğdu, ergenlik yıllarında Kara Panterlere katıldı ve coşkulu bir Vietnam Savaşı karşıtı aktivist oldu. Greene, New York’ta Görsel Sanatlar Okulunda okurken akıl hocası W. Eugene Smith onun adalete olan açlığının farkına vardı ve genç adama bu açlığı fotoğrafçılığa kanalize etmesi için destek verdi.
Ve 1970’ler ve 1980’lerde San Francisco’nun punk atmosferini anlattığı ve onu benimsediği Kaliforniya’ya taşındığında tam da bunu yaptı. “Birdenbire 7/24 yaşadığınız, kanadığınız, içtiğiniz, yediğiniz, sanat yaptığınız bir ortamdaydım.” diye ünlü otobiyografik monografisi Black Passport’a yazdı. “En iyilerinden biriydi, hayatımın en gürültülü ve aynı zamanda en huzurlu zamanlarıydı… Her şey birleşmeye ve anlam kazanmaya başlamıştı, yeni bir anlam.”
Asya, 22, bir savaşçı hemşire. “ Ona aşık oldum. O bir savaşçıydı ve belki bu biraz ondan dolayıydı.” Stanley Greene – NOOR
Grozny, Ocak 1995. Stanley Greene – NOOR
Mülteciler tren vagonlarında kalıyor. Stanley Greene – NOOR
Çocuğunun ölümünden beri Zelina sık sık çok uzakta bir şeye gözlerini dikiyor, tarif etmesi güç.Kendisinin zaten ölü olduğunu söylüyor, keşke zaman hızlansa. Grozny, Nisan 2001. Stanley Greene – NOOR
İnguşetya’da bir mülteci kampı, Temmuz 2000. Stanley Greene – NOOR
1986’da Paris’e taşındı ve kariyerinde bir ara olarak moda fotoğrafçılığına geçti. “Yüzeysel bir sanat meraklısıydım, kafelerde oturup kızların fotoğraflarını çekip eroin kullanıyordum.” dedi Newsweek’e 2004’te. “Ve Eugene Smith’in hayaleti bu uyuşturulmuş bulanıklıkta ortaya çıkıp bana suçlayarak işaret ederek “Karşılığını vermelisin.” derdi.
Yavaş yavaş haber yapmaya başladı ve doğru zamanda doğru yerde olma ustalığını keşfetmeye başladı. 1989’da duvar yıkıldığında Doğu Berlin’deydi. 1992’de bu sefer Moritanya ve Mali’de Tuareg kabile üyeleri onu mülteci kampında ölen insanların fotoğraflarını çekmesi için zorlamasa da “cesaretlendirdi”. Gelecek sene Sudan’daydı, isyancı Riek Machar’ı ve ikinci karısı İngiliz kadını Emma McCune’ü takip etti.
Aynı yıl Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin’e karşı darbe teşebbüsü sırasında Moskova’nın Beyaz Sarayı’nın (Hükümet Binası) içinde bulunan tek Batılı gazeteciydi. “Rus askerleri sürekli ateş ediyorlardı.” yazdı sonradan Greene. “Binanın diğer tarafına geçmenin tek yolu çatışmanın ortasından koşmaktı… Öleceğimi düşündüğüm gerçeği bana cesaret verdi. Cesaret korkunun kontrolündedir… Bugüne kadar, bu olayın beni gerçekten güçlendiren olay olduğunu düşünüyorum.
Moskova’da, telefonda bir direnişçi. Stanley Greene – NOOR
Moskova’da erkekler pencereden dışarı bakıyor. Stanley Greene – NOOR
Volydya ya da “Kurt”, Kuzey Kore’ye yakın Rybachi kasabasında yaşıyor, 2002. Dövme “İnsan insanın kurdudur.” anlamına geliyor. Stanley Green – NOOR
Rusya’ya giren, yakalanan, hapsedilen ve salınan bir Çinli casus, Ussunysk bölgesinde, 2002. Ruslar Çin’e dönemesin diye bacağını dövme yapmışlar. Rus ajanı oldu. Stanley Greene – NOOR
Bundan sonra Greene 1994’te Rwanda’daki soykırımdan Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası takıntı haline gelen Azerbaycan ve Çeçenistan’a tüm dünyadan çatışmaları haber yapmaya başladı. Black Passport’a, ”Her seferinde bir dergi ya da gazete Çeçenistan’a gitmemi teklif ettiğinde geri dönerdim. Çabucak Çeçenistan’a giderdim” diye yazmıştı.
Bu görevlerden biri 1996’da The New York Times Magazine’den geldi. Hikaye Çeçenistan’da kayıplara karışan bir Amerikan yardım çalışanı Fred Cuny’nin izlerini takip etmekti. “Bence ilk görev için Greene’i seçmemin sebebi, görev; fotoğraflarına büyük bir iç dünya getirebilen bir fotoğrafçı gerektiriyordu.” diyor derginin fotoğraf yönetmeni, Kathy Ryan, “çünkü gerçekten kayıp olan birini aramaya gidecekti, onun ayak izlerini takip etmesi gerekecekti. Hayaletleri uyandırmak zorunda kalacaktı.”
Ryan’a göre Greene şiirsel bir foto muhabiriydi; “insanlık, savaş ve dünyadaki gerilimler hakkında bazı daha büyük gerçekler arayarak fotoğraflayan biriydi,” diyor TIME’a. “O anlık hikayeyi metaforik görüntüleri görebiliyor.”
Volgograd, Rusya’da bir uyuşturucu baskını. Stanley Greene – NOOR
Tikrit’te bir bombalı saldırıdan kaçarken. Stanley Greene – NOOR
Donetsk havaalanını ele geçirme teşebbüsü sonrası Rus yanlısı ayrılıkçıların cesetleri, Ukrayna, Mayıs 2014. Stanley Greene – NOOR
“Fred Cuny’ye Ne Oldu?” Grozny’den 1994 ile 2003 arasında Greene’in kayda geçirdiği birçok hikayeden sadece bir tanesiydi. Bu işten ünlü Open Wound dahil iki kitap çıkardı. Kendi sesini gerçekten bulduğu zaman Çeçenistan’daydı. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Acil Durum Direktör’ü Peter Bouckaert, TIME ‘a verdiği görüşünde Greene ile ilgili, “Rus saldırısının düpedüz vahşiliği karşısında afallamıştı ve kendini gururlu Çeçen halkının kötü durumuyla derinden özdeşleştirmişti ve güçlü fotoğraflarıyla onlara bir ses verebileceğini fark etti” dedi.
Ancak savaş haberi yapmak onun özel hayatına, yıllar boyunca sevdiği birçok kadına ve ruhuna büyük zarar verdi. Greene geçtiğimiz Eylül TIME’a verdiği röportada, “Böyle olayları, böyle çatışmaları haber yaptıktan sonra eve gitmek çok zordu” demişti. “Diyorlar ki askerin yüzünde ifadesiz, boş bir bakış oluşuyor. Aniden kendini, duygularını bölümlere ayırıyorsun. Artık nasıl ifade edeceğini bilemiyorsun. İyi vakit geçirirsen suçlu hissedersin; bir şakaya gülersen suçlu hissedersin çünkü o bütün fotoğrafladığın şeyleri ve o bütün geride bıraktığın şeyleri düşünüyorsun.”
Mai Mouna Hassan, 10, sarhoş bir Arap milis tarafından vurulmuş, Chad’da Goz Beida hastanesinde dinleniyor. Ocak 2007. Stanley Greene – NOOR
Bir kız son 22 gündür gördüğü dehşeti yansıtarak bir araba penceresinden bakıyor. Lübnan, Temmuz 2006. Stanley Greene – NOOR
Irak, Haziran 2005. Stanley Greene – NOOR
Felluce’de iki sivil araca yapılan saldırı sonrası kalabalık bozulmuş bir cesedin etrafında toplanıyor, Mart 2004. Stanley Greene – Agence Vu
Halep’te eski çarşı, Nisan 2013. Stanley Greene – NOOR
Greene, Black Passport’ta, Alexey Brodovitch’ten alıntılayarak, bir savaş fotoğrafçısının hayatını bir kelebeğin hayatına benzetir. “Eğer şanslıysak bu sekiz yıl sürebilir.” diye yazdı. “Bence sadece sekiz yıl pozitif kalabilirsin. Eğer bundan daha fazla bu işte kalırsan, şeye dönüşürsün… Ben kendimde görüyorum ve bütün arkadaşlarım ve meslektaşlarım arasında da görüyorum. Hepimiz travma sonrası stres kurbanıyız ve bununla farklı yollarla uğraşıyoruz. Ve biz artık güzel kelebekler değiliz. Güveye dönüştük. Ve güvenin yaptığı da alevin içine doğru uçmaktır.
Bu alev onu cezbetmeye devam etti. İstiladan sonra 2004’te Irak’taydı; 1970’lerde katılamadığı Vietnam Savaşı fotoğrafçılarına saygı ile Leica M4’üne sarıldı. Dört Blackwater paralı askeri öldürülüp cesetleri yakılıp bir köprüden asıldığında Felluce’de bulunan tek Batılı gazeteci, tekrar, sadece oydu.
“Görülebilecek en korkunç şeydi.” dedi TIME’a. “Bir gün Amerikalılar sabah uyanacaklar ve hayat ve sevgi hayali kuracaklar ama, aniden, her şey onlardan alınmış olacak.”
Bu tecrübe Greene’i derinden etkiledi. “İnsanlar etrafta duruyordu, sanki bir mangal partisindelermiş gibiydi” dedi bir video röportajında. “Bir adam bir bıçak çıkardı, hatıra eşyası gibi parçalar kesmeye başladı. Ve orada, bir Amerikan, bunu fotoğraflamaya çalışıyorum. Ve sanat okuluna gittim yani kompozisyon ve çerçeveleme hakkında da düşünüyorum. Doğru açıyı yakalamaya çalışıyorum çünkü kadraja cesetleri gerçekten almayı istiyorum ama insanları da almayı istiyorum çünkü hepsi gülüyordu. Bütün bunlar oluyordu ve ben hepsine karşı ölü gibiydim.”
“O gün orada bir şeyler kaybettim,” diye yazdı Black Passport’ta. “ Onu geri alamayacağımı biliyordum.” Ve genç fotoğrafçılar ona savaş fotoğrafçılığı hakkında sorularla yaklaştıklarında, onun cevabı: “Defolun, işiniz gücünüz yok mu” oldu. Ve eğer ısrar ederlerse, “Onlara sonuçları söylerdim. Onlara bir ihtişamın olmadığını söylerdim. Onlar savaş fotoğrafçısı olmaya romantik ve çekici bir hava veriyorlar ama bunun ne anlama geldiği hakkında hiçbir fikirleri yok.”
Ama bu onu gitmekten, Mike Kamber’a Savaşta Foto Muhabirleri kitabında dediği gibi bu “ölümle dans”a katılmaktan alıkoymadı. 2006’da savaş boyunca Lübnan’daydı. Gelecek sene ise Çad ve Darfur’daydı. 2008’de Afganistan’a gitti ve 2013’te artık gazeteciler için çok tehlikeli olan Suriye’deydi. Yol boyunca, 2007’de Visa pour l’Image’te Philip Blenkinsop, Pep Bonet, Kadir van Lohuizen, Francesco Zizola, Jan Grarup, Yuri Kozyrev, Jodi Beiber and Samantha Appleton ile birlikte, uzun süreli ajansı Vu’yu, yeni bir ajans olarak NOOR’u başlatmak için bıraktı.
Greene NOOR’un kalbiydi, diyor Lohuizen. “Bence o NOOR’u ailesi olarak görüyordu.” diyor. “NOOR için her şeyi yapardı ve bizi keskin tuttu. Stanley benim kardeşimdi. O benim ilham kaynağımdı. Kaybetmek istemediğim birisini kaybediyorum.
Ancak onun mirası; onun kalbi, dürüstlüğü ve en önemlisi yaşama olan sevgisinin ebedi vasiyetleri olan fotoğrafları aracılığıyla yaşayacak.
Stanley Greene. Fotoğraf Sahibi: Kristel Eerdekens
Kaynak: Time
Çeviri: Ajans Kafkas