80. Yılında Drau Faciası

80. Yılında Drau Faciası…

Bu sene Drau Faciasını 80. yıldönümünde çok daha güçlü bir şekilde andık.  Kafkas Vakfı, Yönetim Kurulu Başkanı Veysel Arıhan’ın girişimleri neticesinde bir yandan gençlerin trenle kültürel turlar yapmalarını yüreklendiren Avrupa Birliği fonları, diğer yandan Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Daire Başkanlığı’nın faaliyet alanına giren konularda yapılacak çalışmalara destek vermesi Drau Faciası anma etkinliğini geniş kapsamlı bir projeye dönüştürdü.

Projenin ilk ayağında çeşitli kanaat önderleri ve akademisyenlerden oluşan bir grup ve Drau faciası tanıklarından Fatima Tambiy ve Albert Amberger ile yapılan kayıtlar ve bilgilendirme mülakatlarını da içeren belgesel film çekimleri yapıldı.

Ardından nisan ayında yaklaşık 30 gençten oluşan bir kafile Drau Faciası kurbanlarının ayak izlerini takip ederek, trenle yaptıkları bir yolculukla Budapeşte ve Viyana üzerinden Drau Vadisine gittiler. Seyahatlerini Mültecilerin Kuzey İtalya’da yaşadığı Paluzza kasabası çevresini gezerek ve İrschen Köyü’nde yer alan Drau Kurbanları Anıtı önünde düzenlenen törenle müthiş bir hafıza-mekân eşleştirmesi yaparak projenin ikinci ayağını başarıyla tamamladılar.

Drau Kurbanları Hatıra Anıtı

26-29 Mayıs tarihleri arasında tekrar Avusturya’ya giden Kafkas Vakfı heyeti, Prof. Dr. İlber Ortaylı ve TRT ekranlarının sevilen programı Gündemin Ötesi’nin yapımcısı Pelin Çift’in de katıldığı etkinliklerde İrschen halkı, Avusturyalı kamu yöneticileri, Türkiye Cumhuriyeti Başkonsolosu ve Avrupa’daki bazı Kuzey Kafkas Sivil Toplum Teşkilatlarının temsilcileriyle birlikte İrschen ve Viyana’da anma toplantıları tertip ederek projenin üçüncü safhasını da tamamlamış oldular.

Projen faaliyetleri 30 Mayıs Cuma günü İstanbul’da Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’nde düzenlenen panel ve belgesel gösterimiyle tamamlanmış oldu.

Ben anma etkinliklerinin son gününde Pelin Çift’in sunduğu Gündemin Ötesi programına konuk olarak katılarak II. Dünya Savaşı’nda Kafkasya Dağlılarının mevcudiyeti ve Drau Faciası ile Türkiye kamuoyuna yönelik bir paylaşımlarda bulundum.

Bu proje kapsamında birisi benim tarafımdan kaleme alınan bilimsel bir tarih monografyası, diğer Prof. Dr. Ufuk Tavkul tarafından derlenen Drau kurbanlarının ağzından aktarılan hatıralardan oluşan sözlü tarih anlatıları derlemesi Kültür Bakanlığı, YTB Yayınları tarafından yayımlanacak.

Kafkas Cumhuriyetleri, Rusya Federasyonu, Birleşik Krallık, Polonya, Almanya, Fransa, Gürcistan, İsviçre’deki 21 farklı arşiv ve Haydar Bammat’ın şahsi arşivinde yaptığım araştırmalarda topladığım belgeleri, yetmişin üzerinde iki derece kaynakları ve otuza yakın süreli yayını kaynak olarak kullandığım bu monografya, normal şartlarda ancak birkaç senede hazırlanabilecek bir çalışmayken ben birkaç ay gibi kısa bir sürede çalışmayı yayıncıya teslim ettim.  Kitap rafa çıktığında umarım beğeniyle okursunuz.

Her ne kadar tarih yazınında Drau’da yaşananlar Stalin’in kurbanlarını amansız takibi olarak işlendiyse de aslında bu facianın baş aktörü tek başına Stalin değil, İngiliz ve Amerikalı siyasetçi ve askerlerdi.  Geçmişte haklarını arayamayan, Sovyet ideolojisinde hain olarak damgalanıp, itibarları yerle yeksan edilen, çok büyük bölümü idam mangalarının önünde infaz edilen ya da ölüm kamplarında yaşam savaşı veren, kurtuldum diye sevinenlerin gittikleri ülkelerde suikastlara kurban edildiği bu insanların haklarını geç de olsa bugün savunmak mümkün, zalimin kendi arşivlerinde yer alan belgeler bu suçun uluslararası hukuk önünde ifşası için yeterli.  Yeter ki gönüllü hukukçular zalimlerin yakasına yapışsınlar…  Bir sonraki aşamada Drau kurbanlarının ruhlarını şad etmek için bu gönüllü hukukçu kardeşlerimizin harekete geçmesini bekliyor olacağım.

Hafızalarımızı hızlıca bir tazelersek, 1945 yılı mayıs ayı sonu, haziran ayı başlarında Drau’da neler yaşanmıştı, bir bakalım:

  1. Dünya Savaşı’nda sona yaklaşılırken Stalin’in zulmünden kaçmak için Hitler’in merhametine sığınan Kafkasyalı mülteciler kaçmakta olan Alman Ordusu’nun peşinde İtalya’nın Friuli bölgesine kadar savrulmuşlardı. Savaşın son haftasında İtalyan ve Yugoslav Komünist partizanların yarattığı tehdit dayanılmaz hale gelince binlerce kişilik kafile çığ, heyelan ve donma tehlikesini göze alarak 1 Mayıs günü İtalya’dan yola çıkmış ve Plöcken geçidinden Alp dağlarını aşarak ve 4 Mayıs günü Avusturya’ya ulaşmışlardı. Umutları Sovyet Kızıl Ordusu’ndan önce İngiliz veya Amerikalıların bölgeyi ele geçirip, onları özgürlüğe kavuşturmasıydı.

Mülteciler Plöcken geçidini geçerken (2-3 Mayıs 1945)

Henüz takvimler 13 Mart 1945 tarihini gösterirken Kuzey İtalya’daki 5. İngiliz Kolordusunun bağlı bulunduğu 8. Ordu karargâhı tarafından yapılan “Gizli” ibareli iç yazışmada İngilizler Alman savaş esirlerinin arasından ayıklayarak Kızıl Ordu’ya teslim etmeye hazırlandıkları kurbanlar için bir “Sovyet Vatandaşlığı” tanımı hazırlıyorlardı.

SOVYET VATANDAŞI OLDUĞUNDAN ŞÜPHE EDİLMEYEN HERKES KENDİ BİREYSEL ARZULARI DİKKATE ALINMAKSIZIN İADE EDİLECEKTİR.

Savaşın patlak vermeden önce Sovyetler Birliği sınırları içindeki yerlerden gelen herkes Britanya yasalarına göre Sovyet Vatandaşı kabul edilecekti. Sovyet vatandaşı olduğundan şüphe edilmeyen herkes kendi bireysel arzuları dikkate alınmaksızın iade edilecekti. Uyruğu hakkında tenakuz bulunan kişilere 373 no’lu esir kampına gönderilecek ve haklarında hüküm verilmesini bekleyeceklerdi.[1]

Akabinde 78. Piyade Tümen Komutanı General Musson, 19 Mayıs günü tüm birimleri ilgilendiren bir uyarı talimatı yayınladı.  Söz konusu talimatta personelin Kafkasyalı ve Kozak savaş esirleri ile ilgili uyması gereken kesin kurallar tanımlanıyordu;

İngiliz generali askerlerinin Kafkasyalı savaş esirleriyle dostane ilişkiler içinde olmasından rahatsızdı.  İlerleyen günlerde olacak olayları dikkate alarak son derece sert bir tavır takınmalarını istiyordu.[2]

(Drau’daki Facianın Sorumlusu olan İngiliz Generalleri)

Mültecilerin ellerindeki silahların toplatılması için 36. Tugay komutanlığının yayınladığı genel tebligattan çok önce, bu bilgi 15 Mayıs günü 5. Buffs Taburuna ulaşmıştı bile.[3] Bunu 21 Mayıs günü 78. Piyade Tümeni komutanına Yalta Antlaşması hükümlerince mültecilerin Sovyetlere teslim edilmesi hakkında gönderilen talimat izlemişti.[4]

Mülteciler Sovyetlere iade edilirken yaşanması muhtemel kargaşaya engel olmak için yapılan Sovyet vatandaşlığı tanımı operasyonun mantığındaki çelişkileri açıkça ortaya koyuyordu.[5]  Örneğin, 1941’de Yugoslav topraklarında faaliyet gösteren Rus Koruma Birlikleri’nin (Russisches Schutzkorps) personeli “Sovyet Vatandaşı” tanımının dışında bırakılmıştı.

Bu operasyonun iddia edildiği gibi 1945’in şubat ayında Yalta’da yapılan şer antlaşmasının bir sonucu olmadığı aşikardı.  Yalta Antlaşması, İngiliz ve Sovyet yetkililer arasında geçmişi 1944 yılına uzanan ve kesintisiz süregelen bir operasyonu kitabına uydurma gayretinden başka bir şey değildi.  İngilizler Yalta Antlaşması’ndan çok önce kendilerine teslim olan insanları Sovyetlere teslim etmeye başlamıştı. İngiliz Hükûmeti, Sovyetlerin kontrolü altına giren bölgelerdeki “kurtarılan” Britanyalı savaş esirlerle ilgili Stalin’in tehditlerine boyun eğmişti.[6]  İngiliz Hükûmeti, Sovyetler tarafından ele geçirilen Alman esir kamplarındaki İngiliz esirlere yönelik kötü muamele riskini bertaraf etmek amacıyla, Cenevre sözleşmelerinin kesin şartlarına rağmen Alman esir kamplarında ele geçirdikleri Sovyet savaş esirlerini Stalin’e teslim ediyordu.[7]

ZAMANI GELİNCE, SOVYET YETKİLİLERİNİN İLGİLENDİĞİ HERKES ONLARA TESLİM EDİLMELİDİR. ONLARIN VURULMASI VEYA İNGİLİZ YASALARINA KIYASLA DAHA SERT DAVRANILMASI ONLARI İLGİLENDİRMEMEKTEDİR: “BU KONUDA DUYGUSAL OLMAYI GÖZE ALAMAYIZ!”

17 Temmuz 1944’te, İngiliz Savaş Kabinesi, Sovyetlerin mahkûmların iadesi talebini çoktan kabul etmişti. İngiliz Dışişleri Bakanı Anthony Eden, 20 Temmuz 1944’te Sovyetler Birliği’nin Londra Büyükelçisine Fransa’da Alman saflarında savaşan binlerce Sovyet vatandaşının ele geçirildiğini ve halihazırda bu savaş esirlerinin İngiltere’ye getirilmek üzere yolda olduklarını söylüyordu.  Aslında bu bir bilgi paylaşımı değil, bu savaş esirleri hakkında ne yapmaları gerektiğini bilmemezliğin yarattığı çaresizliğin ifadesiydi. Eden, bu görüşmede Sovyet elçisine şüphesiz Sovyet Hükümeti’nin bu Sovyet vatandaşlarının hangi koşullar altında düşman askeri veya paramiliter oluşumlarında hizmet etmeye geldiklerini ve şu anda tutuklu bulundukları koşulları ayrıntılı olarak araştırmak isteyeceğini ve bu amaçla, Majestelerinin Hükümeti, Birleşik Krallık’taki Sovyet yetkililerinin bu Sovyet vatandaşlarıyla doğrudan temasa geçebileceği düzenlemeler yapmaya istekli olduğunu söylemişti.

İngiliz Dışişleri’nin meseleye bakışı son derece netti. Onlara göre bu tamamen Sovyet makamlarını ilgilendiren bir meseledir ve Majestelerinin Hükümetini ilgilendirmez. Zamanı gelince, Sovyet yetkililerinin ilgilendiği herkes onlara teslim edilmelidir. Onların vurulması veya İngiliz yasalarına kıyasla daha sert davranılması onları ilgilendirmemektedir.[8]

Dışişleri Bakanı Anthony Eden, Sovyetlerle ilişkilerde bir gerginliğe sebep olmamak için Başbakan Winston Churchill’e “Bu konuda duygusal olmayı göze alamayız” demişti.[9] Sonunda İngiliz Hükümeti, Yalta Antlaşmasından aylar önce, 3 Eylül 1944 tarihinde konu hakkındaki resmi görüşünü açıklayarak işlenen insanlık suçuna meşruiyet kazandırmaya çalışmıştı;

“Cenevre Sözleşmeleri hükümlerine rağmen, düşman kuvvetlerinde görev yaparken kendi kuvvetleri tarafından esir alınan bir askerin, kendi hükümeti ve kendi hukuku karşısında Sözleşme hükümlerinin uygulanmasını talep etmesi mümkün değildir. Alman kuvvetlerinde görev yaparken esir alınan bir İngiliz tebaasına böyle bir hak vermeye kesinlikle hazırlıklı olmamalıyız. Böyle bir adam bir Müttefik kuvvet tarafından yakalanırsa, Müttefik hükümeti kendisini Sözleşme’nin ihlalinden sorumlu tutmadan onu kayıtsız şartsız kendi hükümetine teslim etme hakkına sahiptir. Başka herhangi bir prosedür bizi, olası hainleri kendi yasalarına göre kendilerine verilen cezalardan korumaya çalıştığımızı iddia eden Müttefik hükümetlere karşı savunulamaz bir konuma getirebilir.”[10]

ABD’li yetkililerin yazışmaları Amerikan Ordusunun da Yalta Antlaşmasından çok önce esirleri Sovyetlere teslim etmeye başladıklarını ortaya koyuyor.  24 Kasım 1944 tarihli olan bir belgede, Amerikan Ordusu birimlerinin ele geçirilen Rus uyrukluları eylül 1944’den beri İngilizlere teslim etmeyi durdurdukları ve ele geçirilen tüm Rus uyrukluların İngiliz ve Sovyet Hükümetleri arasında varılan özel anlaşma doğrultusunda Sovyetlere teslim edildiğini açıkça ifade ediyordu.[11]  Ayrıca Sovyet yetkilileri İngiliz-Amerikan Ordularının kontrolündeki esir kamplarında sürekli denetlemeler yapıp, istedikleri kişilerin geri gönderildiğinden emin olmak istiyorlardı.[12] Alınan tüm kararlar ve yapılan tüm yazışmalar, en başından beri Anglo-Amerikan ittifakının Sovyetlerle esirlerin Stalin’e iade edileceği hususunda tam mutabakat içinde olduklarını gözler önüne seriyordu.[13]Batılı müttefikler Sovyet uyruklu esirleri SMERŞ (Smert Şpiyonam / Casuslara Ölüm) ajanlarına teslim etmekle yetinmemiş, her türlü lojistik olanağı sağlayarak, bizzat kendi elleriyle Sovyetler Birliği’ne götürdüğü örnekleri görmek de mümkündü. Bir belgede zorla Sovyetlere teslim edilmek üzere götürülmekte olan bir grup savaş esirinden bazılarının İngiliz savaş gemisi “Circassia” (Çerkesya) İstanbul Boğazı’ndan geçtiği esnada gemiden atlayarak kaçmaya çalıştıkları görülebiliyordu. Türk makamları tarafından yakalanan kaçakların Sovyet Birliği’ne götürülmesi için İngiliz Denizcilik Ateşesi yardım etmişti.[14]

Yalta Antlaşmasının ilk maddesi bu antlaşmanın imzalanmasının en temel sebebinin bu hukuksuzluğu aklamak olduğunu göstermektedir;

“Birleşik Devletler komutası altındaki kuvvetler tarafından kurtarılan tüm Sovyet vatandaşları ve Sovyet komutası altındaki kuvvetler tarafından kurtarılan tüm Birleşik Devletler vatandaşları, kurtarılmalarından sonra gecikmeksizin düşman savaş esirlerinden ayrılacak, kamplarda veya toplama noktalarında, duruma göre, bu makamlar arasında kararlaştırılan yerlerde Sovyet veya Birleşik Devletler makamlarına teslim edilene kadar onlardan ayrı tutulacaktır.”[15]

Metinde vurgulanan “kurtarılma” ve “Sovyet Vatandaşlığı” olguları üzerinde durulması gereken en önemli iki husustu. Zira kurtarılmak eylemi kelime anlamı itibarıyla kurtulma eyleminin bir başka kişi yardımıyla gerçekleşmesini ifade ederken, kurtulmak eylemi, tehlikeli veya kötü bir durumu atlatmak; istenmeyen, sıkıntı veren, hoşlanılmayan bir kimseden, bir yerden, arzu edilmeyen bir durumdan uzaklaşmak veya bağını koparıp kaçmak anlamına geldiği düşünülürse, burada bir kurtarılma fiilinden bahsetmek mümkün değildi. Tam tersine insanlar kurtulmaya çalıştıkları zalimlere teslim edileceklerdi.

“BAŞKA BİR TERCİHİN BULUNMAMASI BENİM İÇİN BÜYÜK BİR ÜZÜNTÜ OLDU. KARŞILIĞINDA EN AZINDAN BÖLGEDE BULUNAN VE ALMANLARIN ELİNDE BULUNAN YAKLAŞIK 2.000 İNGİLİZ ESİRİ VE YARALIYI GERİ ALDIK.”

Araştırmacı Julius Epstein’ın “Keelhaul Operation” (Omurgadan Çekme) adlı eserinde, 1929 Cenevre Sözleşmesi’nin ilgili maddeleri gereğince düşman üniformasıyla yakalanan tüm savaş esirlerinin Sovyet vatandaşı olsalar dahi kişinin üzerinde Alman üniforması olması halinde düşman askeri muamelesi görmesini gerektiği açıkça belirtiliyordu. Aksi takdirde Almanlara misilleme imkânı doğacaktı. Bu yüzden savaşın ilk iki senesi boyunca gizliden gizliye yapılan bu iade işlemi, savaşın son bir buçuk senesinde Almanların mağlubiyeti kaçınılmaz hale gelince daha pervasızca yapılabilir hale gelmişti.

Akdeniz bölgesinden sorumlu İngiliz Bakanı Harold Macmillan 13 Mayıs’ta General Keightley ile görüşmek için Klagenfurt’a gitmiş ve Kafkasyalıların Sovyetlere tesliminin hızlandırılmasını istemişti. Harold Macmillan’ın anılarında, şöyle yazıyordu:

“Teslim olan Almanlar arasında eşleri ve çocuklarıyla birlikte yaklaşık 40.000 sivil vardı. Bunlar doğal olarak Rus komutanı tarafından talep edildi ve onları teslim etmekten başka çaremiz yoktu. Gerçekten de bunu yapmayı reddetmemiş olsaydık, onlarla başa çıkmanın hiçbir yolu yoktu. Ancak, başka bir tercihin bulunmaması benim için büyük bir üzüntü oldu. Karşılığında en azından bölgede bulunan ve Almanların elinde bulunan yaklaşık 2.000 İngiliz esiri ve yaralıyı geri aldık.”[16]

14 Mayıs 1945’de 5. Kolordu Komutanı General Keightley, Müttefik kuvvetler 15. Ordu Grubu Komutanı Feldmareşal Harold Alexander’a şöyle yazıyordu;

“Tavsiye üzerine Macmillan, bugün Tolbukhin’in karargâhındaki Sovyet Generaline Kozakların ve Kafkasyalıların bir an önce Sovyetlere geri gönderilmesini önerdi. Sizin yetkiniz olmadan bunu yapmaya gücümün olmadığını, ancak Tolbukhin’in görüşlerini bilmekten memnuniyet duyacağımı ve benimkiyle örtüşürlerse resmi olarak size sormamı söyledi. Sovyetler ve bizim aramızda açıkça büyük bir çekişme kaynağı olan bu çok sayıda Sovyet vatandaşını tutmanın hiçbir anlamı yok.”[17]

Aynı gün 5. Buffs Taburu personeline mahsus bir talimat yayınlandı.  “Çok Gizli” ibareli bu talimatta, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu ve Oberdrauburg-Dellach arasındaki bölgedeki kamplarda yer alan 3.500 civarındaki Kafkasyalının %90’ının zorla iadeye büyük ihtimalle şiddetli bir direniş göstereceğinin tahmin edildiği bildiriliyor ve kaçma teşebbüslerine karşı önlem alınması tembihleniyordu.

 Kafkasyalı Mültecilerin kampının 29 Mayıs 1945’te çekilen hava fotoğrafı

28 Mayıs günü saat 14:00’da GYMKHANA (Cimhana) parolası ile başlatılacak operasyonla tüm Kafkasyalı rütbeli subayların Dellach’da bir konferansa katılacaklarının söylenmesi istenmiş, kayıp personelin bulunması ve tutuklanması emredilmişti. İlk grupta gönderilemeyen subayların gerekirse daha sonra da ele geçirildikçe Dellach Tren İstasyonuna götürülmesi istenirken, operasyon tamamlanana kadar kimsenin yalnız dolaşmaması ve gece uykusunda bile silahlarını yanlarından ayırmamaları tembihleniyordu.  Emirde, gerekmesi halinde Dellach istasyonunda cesetlerin de trenlere konulacağı şekilde önlem alındığı vurgulanmaktaydı.[18]

28 Mayıs sabahı General Sultan Kılıç Girey, Dellach’daki konferansa katılmak üzere Dellach’a ulaştığında kendisine bildirilen konferansın yapılmayacağı, Kafkasyalı mültecilerin Sovyetlere teslim edileceği, kendisinin de bir İngiliz subayın nezaretinde Spittal’deki İngiliz merkez karargâhına götürüleceği tebliğ edildi.[19]  Eş zamanlı harekete geçen 5. Buffs Taburu personeli kamplardan 125 rütbeli Kafkasyalı subaydan kayıp olan dokuz kişi hariç 116’sını toplayıp,  üzeri brandalı iki kamyona bindirerek öğleden sonra saat 15:00’da olaysız bir şekilde Spittal’deki karargâha götürmüş ve orada 11.Tabur personeline teslim etmeyi  başarmıştı.[20]  Subaylar o geceyi geçirmek üzere Spittal’deki X6101 numaralı eski savaş esiri kampına yerleştirilmişlerdi.  29 Mayıs sabahı tüm subayların Sovyetlerin kontrolündeki Judenburg’a götürülmek üzere Dellach’daki tren istasyonuna sevk edilmesi planlanmaktaydı.

Rütbeli Subayların Spittal’deki İngiliz Karargahına ulaştığı an (28 Mayıs 1945)

TALEPLERİMİZ KABUL EDİLEMEZSE VE SİZ TÜM KAFKASYALILARI RUSYA’DAKİ BİR TOPLAMA KAMPINA GÖNDERMEK İSTİYORSANIZ, O ZAMAN LÜTFEN HEPİMİZİ BURADAKİ TARLALARDA KENDİ ELLERİNİZLE VURUN.

29 Mayıs sabahı subayların tahliyesi esnasında birçok subay Nansen (vatansız) pasaportlarını göstererek Sovyet vatandaşı muamelesi görmemeleri gerektiğini vurguladılar ve iade işleminden muaf tutulmaya çalıştılar.  İngiliz askerleri bu talebi dikkate almadı ve tüm Nansen pasaportlu personele Sovyet vatandaşı muamelesi yapıldı.   Tüm rütbeli subaylar Spittal’den Judenburg’a götüren otobüsler bir ucunda İngiliz nöbetçiler, diğer ucunda Kızıl Ordu askerlerinin durduğu Mora nehri üzerindeki köprüye geçip Sovyet tarafına ulaştığında tüm mahkûmlar otobüslerden indirilip geçici olarak bekletilecekleri bir fabrikaya götürüldüler ve sorgulandılar. General Sultan Kılıç Girey ve Kozak generalleri bir otobüsle önce Graz, daha sonra Baden şehrine götürüldüler.  Komutanlar, 3 Haziran günü Baden’den kalkan bir uçakla Moskova’ya gönderildiler.

Subayların Judenburg’da Sovyetlere teslim ediliş anı (29 Mayıs 1945)…

Drau’daki kamplarda ise asıl büyük mücadele 29 Mayıs günü sabahı başladı.  Zorla iade operasyonunun haberi kamplara ulaştığında bazı mülteciler kendi mezarlarını kazarak içine girdiler ve açlık grevine başladılar. O gece Kafkasyalıların kampından 30 kişinin firar ettiği raporlara yansımaktaydı.[21]  Kafkasyalı mültecilerin temsilcileri İngiliz komutanlığına hitaben yazdıkları bir dilekçeyi İngiliz subaylarına verdiler.  Dilekçede şunlar yazıyordu;

“Dellach’daki şerefli İngiliz Komutanına,

Kafkasyalı mülteciler, kadınlar, çocuklar ve din adamlarından…

Bizler, Rusların korkunç toplama kamplarına gönderilme tehlikesiyle karşı karşıya olan Kafkasyalı Kabardey, Balkar, Oset, Çerkes, Karaçay, Adıge ve Abhaz mülteciler olarak şunu söylemek istiyoruz;

Son 25 yıldır Rusya’da kalacak hiçbir yerimiz olmadı. Yaşlı insanlarımız, kadınlarımız ve çocuklarımızla aç ve soğukta hep bir yerden diğerine gitmek zorunda kaldık. Eğer şimdi bu halklara biraz merhamet ederseniz, onları Rusya’ya geri göndermeyin. Bu onlar için kesin ölüm anlamına gelir. Biz sivillerin Waffen S.S. Grubuyla hiçbir ilgimiz olmadı ve en başından beri mültecileri temsil eden bir komitemiz var. Taleplerimiz kabul edilemezse ve siz tüm Kafkasyalıları Rusya’daki bir toplama kampına göndermek istiyorsanız, o zaman lütfen hepimizi buradaki tarlalarda kendi ellerinizle vurun. Bizi Rusya’ya geri göndermezseniz sizin tüm emirlerinize itaat edeceğiz Bizi İngilizlerin kontrolündeki ve mülteci kardeşlerimizin olduğu bir ülkeye göndermenizi rica ediyoruz.”[22]

BÖLÜK KOMUTANI KAZMA İLE DİRENİŞÇİNİN BAŞINA VURARAK KAFASINI PARÇALAMIŞTI.  BÖLÜK KOMUTANI, BUNUN “KALABALIĞIN AKLINI BAŞINA GETİRDİĞİNİ” SÖYLÜYORDU.

30 Mayıs’ta 5 Buffs taburunun “C” bölüğü Kabardey Çerkeslerinin olduğu grubu Dellach istasyonuna götürmek üzere mültecilerin bulunduğu Gröfelhof’daki kampa gönderildi.[23] Bölük komutanı Binbaşı B. McGrath, daha önceden mültecilere saat 14:00 itibariyle hazır olmaları söylenmesine rağmen, kampa ulaştıklarında yolculuk için gerekli hazırlığın yapılmamış olduğunu görmüştü.  Ana yola çıkan patikanın yanında erkek, kadın ve çocuklardan oluşan 200 kişilik bir grup bir araya gelerek bir daire oluşturmuştu.  Siyah bir bayrak açarak, ağıtlar yakıyorlardı.  Dört adet üç tonluk kamyon talep eden İngiliz komutan, yirmi askerin de desteğiyle güç bela mültecileri araçlara bindirebildi. Mültecilerin Sovyetlere teslim edilmektense oracıkta İngiliz askerleri tarafından infaz edilmeyi tercih ediyorlardı.  Bin bir güçlükle araçlara bindirilen insanların bazıları araçlardan atlayarak kaçmaya çalışıyordu.  Eylemin elebaşı oldukları anlaşılan kişileri güç kullanarak kamyona bindirmeye çalışırlarken İngiliz bölük komutanı ve dört adamı şiddetli direniş karşısında bölük komutanı kazma ile direnişçinin başına vurarak kafasını parçalamıştı.  Bölük komutanı, bunun “kalabalığın aklını başına getirdiğini” söylüyordu.  Bu vakadan sonra yarım saat içinde kuşatılmış kalabalık araçlara binmeyi kabul etmişti.[24]  Erkek, kadın ve çocuklardan oluşan 1.785 kişilik bu ilk kafilenin trene bindirilmeleri ertesi sabah saat 10:00 sularında tamamlanmıştı.  İlk kafileden 48 kişi sevkiyat esnasında firar etmişlerdi.  Ayrıca, aynı gece henüz kampta beklemekte olan 100 Karaçaylı da kaçmışlardı.[25]  Dellach’tan kalkan tren akşam saat 18:30’da Judenburg istasyonuna varmış ve mülteciler Sovyet yetkililere teslim edilmişlerdi.  951 erkek, 289 kadın ve 184 çocuktan oluşan toplam 1.424 kişilik bir diğer Kafkasyalı mülteci kafilesi de ertesi gün aynı şekilde Judenburg’a gönderildiler.[26]

Judenburg’da mültecileri teslim alan Sovyet yetkililerin arasındaki bir kadın subay, İngiliz Binbaşısı G. Goode’a kafileler Sovyetler Birliği’ne ulaştıklarında mahkûmların yüksek rütbeli olanlarının “uyum eğitimine” alınacağını, düşük rütbeli ve rütbesiz olan mültecilerin ise savaşta yıkılan Sovyet şehirlerinin yeniden inşasında görev almak üzere inşaat işlerine yönlendirileceklerini söylemişti.[27]

Gröfelhof’daki kamplar boşaltılırken (29 Mayıs 1945)

Kayıtlarından anlaşıldığı kadarıyla 29 Mayıs-17 Haziran 1945 tarihleri arasında Drau vadisinden toplam 22.934 Kafkasyalı ve Kozak İngiliz Ordusu tarafından Sovyetlere teslim edildi.  31 Mayıs ve 1 Haziran tarihlerinde trenle iki kafile halinde Sovyetlere teslim edilen rütbesiz askeri personel ve sivil Kafkasyalıların toplam sayısı kayıtlara 116’sı rütbeli subay olmak üzere 3.277 kişi olarak geçmişti.  Karışık gönderilen gruplarda yaklaşık 450 Kafkasyalı personel gönderildiği varsayımından hareketle yaklaşık 3.700 Kafkasyalı bu tarihlerde Sovyetlere teslim edilmişlerdi.[28] İngiliz kayıtlarında kaçan tahmini mülteci sayısı 2.806 kişi olarak verilmekteydi.  Ancak, İngilizler toplam mülteci sayısında dair kesin bir kayda sahip olmadıklarından 29.800 Kozak, 4.800 Kafkasyalı olarak bildirilen toplam mülteci sayısında %10 oranında bir abartma olduğunu iddia etmektedirler.  Dolayısıyla yaklaşık 3.000 kişinin varlığı kayıtlarda inkâr edilmekteydi.  Bu veri doğrultusunda kamplardan kaçarak iade edilmekten kurtulan kişi sayısının 5.600 kişinin üzerinde olduğu anlaşılıyordu.  İngiliz Ordusu raporlarında toplam firari Kafkasyalı mülteci sayısının 500 civarında olduğu iddia edilmekteydi.[29]

Operasyonun tamamlanmasının ardından yakalanan sayıları yüzün üzerindeki kaçak 7 Haziran’da Judenburg’da Sovyet yetkililere teslim edildiler.  Haziran ayının son günlerine kadar kaçaklarla İngiliz askerleri arasında bölgede devam eden kovalamacada birçok Kafkasyalı kaçak sürekli yer değiştirerek yakalanmaktan kurtulmuşlardı.[30] Nehir debisinin yüksek olmasından dolayı ancak çok iyi bir yüzücü kaçış için bu yolu deneyebilirdi. Kuzey yamaçtaki yüksek ve kesif ağaçlarla dolu ormanlar ise kaçaklara sığınmak için büyük kolaylık sunuyordu. Bazı tanık ifadelerine göre üstlerinin talimatına uymayan bazı İngiliz askerlerinin kaçanlara göz yumduğu, hatta bazılarının yön tavsiyesinde bulunduğu dahi belirtilmekteydi.  Elbette benzeri birkaç münferit eylem İngiliz Hükûmeti’nin 1945 ilkbaharında Drau vadisinde işlediği insanlık suçlarının sorumluluğundan kurtulması için bir bahane olamazdı.[31]

Cem Kumuk, İstanbul, 5 Haziran 2025

Kaynakça

[1] TNA, Evacuation of Cossack and Cuacasian forces from 36 Infantry Brigade Area May-June 1945, WO 204/10449, L.1

[2] a.y., 78. Div. Main HQ, Confidential – PW and Surrendered personnel, 198/27/G., 19.05.1945, WO 204/10449,

[3] a.y., 5th Battalion, Buffs: H.Q., War Diaries, 6 – 26 May 1945, WO 170/4993, L.8.

[4] a.y., Evacuation of Cossack and Cuacasian forces from 36 Infantry Brigade Area, May – June 1945, 108/G., WO 204/10449

[5] a.y., Definition of Russian Nationals, 5 Corps Main HQ, 405/G., 21.05.1945, WO 204/10449

[6]Nicholas Bethell, The Last Secret, Londra, 1974, s.44, 231, 233

[7] TNA, Repatriation (Code 91(F)): Disposal of prisoners of Russian nationality captured while serving with German armed forces, WO 32/11137

[8] a.y., WO 32/11137

[9] Bethell,The Last Secret, s.29, 267

[10] Tolstoy, Victims of Yalta, s.411

[11] TNA, WO 32/11137, L.302A

[12] a.y., WO 32/11137, L. 295A

[13] a.y., WO 32/11137, L. 62C

[14] a.y., Repatriation of Soviet citizens from abroad. Code 38 File 409, FO 371/47897, L.40

[15] Epstein, Operation Keelhaul, s.23

[16] Tolstoy, Victims of Yalta, s.276

[17] a.y., s.272

[18] TNA, 28 Mayıs günü iade işlemine tabi tutulacak Kafkasyalılar hk talimat, 27.05.1945, WO 170/4993, L.1-2

[19] a.y., Evacuation of Cossack and Caucasian Forces from 36. Infantry Brigade Area May-June 1945, Rapor No.103/G, WO 204/10449, s.4

[20] a.y., 36. Piyade Tugayı Savaş Günlüğü, 28.05.1945, WO 170/4461, L.20; TNA, 5th Battalion, Buffs: H.Q., War Diaries, 6 – 26 May 1945, WO 170/4993, L.14

[21] a.y., Message from 36 Inf. Bde., 301250B, 30.05.1945, WO 170-4461

[22] a.y., Kuzey Kafkasyalı mülteciler tarafından 5. Buffs Komutanına sunulan dilekçe, 29.05.1945, WO 204/10449, Appendix “G”

[23] a.y., 5 Buffs Operational Order. No.9, 29.05.1945, WO 170/4993

[24] a.y., Extract of statement by Major B.McGrath, OC “D” Coy Buffs, regarding Collection of Caucasians, 30.05.1945, WO 204/10449, Appendix “J”.

[25] a.y., Message From 36 Inf. Bde., 317xxB, 31.05.1945

[26] a.y., Evacuation of Caucasians from Dellach, 31.05.1945, WO 204/10449, L.6.; message from 36 Inf. Bde, 01.05.1945, WO 170/4461

[27] a.y., Extract from statement by Major G. Goode, 56 Recce Regiment, OC Armd Car Escort to Judenburg, 29.05.1945, Appendix “E”

[28] a.y., Statement of holdings amd evacuations of Cossacks and Caucasians 27 May – 1 Jul, WO 204/10449, Appendix “P”

[29] a.y., Intelligence Summary 5 Buffs, Escaping of surrendered personnel Caucasian division, 31.05.1945, WO 170/4993

[30] a.y., Messages from 36 Inf. Bde., 1-15.06.1945, WO 170/4461; 5 Buffs War Diary, June 1945, WO 170/4993

[31] Naumenko,Velikoe Predatelstvo, T.2, s.91