Zamanının Bir Kahramanı: Yuri/Musa Şenıbe, 1936-2020

Yuri Magomedoviç Şanibov (Musa Şenıbe), tarihi-dönemsel değişimleri tam olarak yansıtan zengin bir Sovyet yaşam öyküsü sürdü. 1997 yılına döndüğümüzde, başında her zamanki Kafkas tarzı kuzu yününden kalpağı ile kitaplarından birinin Rusça çevirisini okuyan saygın görünümlü Musa Şenibe’nin fotoğrafı –ki bu egzotik fotoğraf daha sonra Bourdieu’nun College de France’taki ofisinin duvarındaki yerini aldı– dünyaca ünlü Fransız sosyolog Pierre Bourdieu’nun merakını cezbetmişti. Fakat Bourdieu’ya Kafkasya’daki bu gizli hayranının yaşamıyla çizdiği yörüngeyi muhtasar bir biçimde anlatabilecek miydim? Sonunda bu, beni bir tam monografi hazırlamaya itti.

Bu biyografinin pek çok detayı belirsiz görünüyordu. En baştan, resmi doğum tarihi olan 1936’dan bir yaş daha büyük olabileceğini Şenıbe kendisi itiraf etmişti. Dağ köylerinde doğum kayıtları iptidai bir şekilde tutuluyordu veya belki de, 1942 yılında Kuzey Kafkasya’daki Nazi ilerlemesi esnasında dul kalan annesi, oğlunun savaş karnesini bir yıl daha uzatmak için bu yola başvurmuştu. Ancak bu belirsizlik, döneminin garipliklerini doğru biçimde yansıtıyordu. Şenıbe ailesinin bütün çocuklarının, 1945 sonrası yükselen Sovyetler Birliği’nin geri kalanı ile paralel olarak yüksek öğrenim görmeyi ve seçkin kariyerler elde etmeyi başarmaları da tarihsel olarak ancak böyle açıklanabilir.

‘Yuri’ adı, bu perspektifte, Sovyetlerde yaşayan Çerkeslerin sözde Ruslaştırılmasına yönelik bir taviz olmaktan ziyade, kozmopolit modernleşmenin bir nişanesi olarak ortaya çıkıyordu. Yuri, Şenıbe’nin babasının 1930’larda Nalçik’teki büyük bir şantiyede birlikte çalıştığı en yakın arkadaşının adıydı. 1961’den itibaren bu ad, ‘Gagarin’ soyadıyla sıkı şekilde bağlantılı hale geldi, Sovyetlerin uzaya gönderilen ilk kozmonotu. Taşralı ‘Musa’ adıysa, Şenıbe’nin 1989 yılında, o tarihte Kafkasya Dağlıları Birliği adı altında ortaya çıkan ve 1991 yılında Kafkasya Dağlıları Konfederasyonuna dönüşen grubun başkanlığına gelmesiyle birlikte kamuoyuna yansıdı.

                                                       Şenıbe, evinde mandolin çalarken (1970’ler)

Musa Şenıbe, babasını zar zor anımsıyordu. Onun yerine, kuşağındaki pek çok yukarı-hareketli yetim gibi ‘Büyük Stalin’e hayran kaldı. Bu gençlik inancı, 1960’ların başında, daha şimdiden bölge başsavcısı olan Şenıbe’nin babasına ilişkin eski bir polis dosyasına erişmesi ve babasının hayatını kaybetmesine sebep olan ihbarın hala hayatta olan komşularından geldiğini mide bulantısıyla öğrenmesiyle birlikte yerle bir oldu. Şenıbe ne yaptı? Düşmanın suçuyla birlikte yaşamasına izin vermekten başka hiçbir şey. Stalinizm geçmişe ait bir şeydi. Sovyetler Birliği geleceğin yeni toplum teknolojilerine ilerliyordu, toplumların refah ve demokratikleşmesine!

Şenıbe tipik bir ‘shestidesyatnik’ti, altmışların umutlu ve eylemci adamlarından biri. Bir kanun uygulayıcısı ve Genç Komünistler Birliği Komsomol’un sekreteri olarak başlangıçta hızla ilerleyen kariyerini gördü, tüm yanlışları düzeltmeyi ve daha iyi bir tür sosyalizm inşa etmeyi kişisel bir görev olarak üstlendi. İronik bir biçimde, demokratik sosyalizme olan bu inancı, Şenıbe’nin kariyerini 1968 sonrasında kesintiye uğrattı.

Brejnev dönemi, resmi hipokrasiyi ve herhangi bir eylemin tehlikeli ‘Prag Baharı’ ve Sovyet bloğu genelinde bürokrasi karşıtı başkaldırı hareketleri ile lekelenmesi korkusunu beraberinde getirdi. Takip eden yirmi yıl içerisinde, Şenıbe, Nalçik’teki yerel üniversitede sosyal bilimler öğretim görevlisi koltuğuna rahatlıkla kuruldu.  Özyönetimi tartışma cüretini gösteren ve Freud’u da içeriğine dâhil ettiği ‘bilimsel sosyalizm’ derslerine öğrencilerin gösterdiği ilgiden kendisi de hayli memnundu. Fakat bu akademik kariyeri, Sovyetler Birliğinin ekonomisi ve bu hareketsiz yıllardaki Sovyet toplumu gibi donup kaldı.

                                                          Şenıbe, öğrencilerine ders anlatırken (1970’ler)

1985’te Gorbaçov’un Sovyet sosyalizmini gençleştirmek maksadıyla açıkladığı Prestroika reformlarıyla her şey yine bir anda değişti. O günlerde halkın önemli bir kısmının beğenisini kazanan pek çok Sovyet entelektüeli gibi Şenıbe de düşüncelerini paylaşmak için sadece bir fırsata ve geniş bir dinleyici kitlesine ihtiyaç duyuyordu. Kısa süre sonra yerel idarecilerin esaslı bir tenkitçisi ve Moskova’daki Gorbaçov’un gönüllü destekçisi olarak Nalçik’te tanınmış biri haline geldi. Prestroika’nın Çernobil nükleer faciası, Stalinizm bakiyesini ortadan kaldırmak ve bürokratik ataletin üstesinden gelmek için atılan gelişi güzel veya akılsızca adımlar gibi badirelerle dolu dört hararetli yılından sonra, 1989’da, Gorbaçov’un bir zamanki umut dolu otoritesi paçavralara bürünmüş vaziyetteydi. Dümeni kaybeden Sovyet ekonomisi, durgunluktan gerçek bir kaosa doğru tırmanışa geçti. Moskova’nın belirgin zayıflığından yararlanan onlarca ulusal cumhuriyet, merkeze açıkça meydan okuyordu.

Bu cumhuriyetlerin eski komünist bürokrasileri, konumlarını kaybetmemek için umutsuz bir telaşla, ekonomik kaynaklarda ve etnik politikada egemenlik haklarının yeniden belirlenmesi konusunda ulusal aydın sınıfıyla rekabet içerisine girdiler. Bu kaotik telaş, pek çok trajik yönüyle, 1917-1921 iç savaşından beri SSCB nezdinde katı bir şekilde birleştirilen komşu halklar arasındaki çatışmaları yeniden alevlendirdi. Gürcü-Abhaz çatışmaları bunların sadece bir örneğiydi.

Musa Şenıbe’nin politik sezgileri, kendisinin de söylediği gibi, milliyetçiliğe doğru radikal bir geçiş telkin etti. Asker kökenli biri olmayarak, öz yönetime geçiş sürecinde etnik topluluklar arasında barışı vaz etmek için profesörlüğünden gelen etkileyici üslubunu kullandı. Bu çelişkili program, adıyla Şenıbe’nin kendi görkemini yansıtan, kısa ömürlü bir organizasyonda kendi ifadesini buldu: Kafkasya Dağlı Halkları Konfederasyonu. Söylendiğinde göre, amacı, Hazar kıyısındaki Dağıstan’dan Karadeniz’deki Abhazya’ya kadar bölgenin tüm yerli halklarını birleştirmekti. Toplanan halk kongreleri, sonu gelmeyen tartışmalar, kabul edilen bildirgelerle geçen iki yıldan uzun bir süre sonra, Musa Şenıbe, yaşlı bir bilge olarak politik itibarını bölgenin büyük kısmında sağlamlaştırdı, doğrusu büyük başarıydı. Hiçbir zaman herhangi bir resmi yasama meclisine seçilmemesine karşın benimsediği yöntemler ve eğilimleri esasen parlamenterdi. Lakin 1991’de Sovyetlerin çöküşün ortasında, Şenıbe kendini devrimci bir lider olarak buldu. O, Kafkasların modern Garibaldi’siydi.

O günlerde Kafkasya’nın Mahaçkale, Grozni, Vladikavkaz, Nalçik, Maykop, Lıkhnı ve Sohum kent merkezleri, isyankâr kalabalıkları bir araya getiriyordu. Şenıbe’nin dillere destan hitabeti kendini yoğun bir talep karşısında buldu. Savaşmanın eşiğindeki müzakere kabiliyetleri birçoğunu aynı ölçüde etkisi altına aldı. Ancak 1992’de Rus güvenlik servisi tarafından başı çeken bir ayrılıkçı olarak tanımlandı ve tutuklandı. Bu hata düzeltilmeden önce, Şenıbe kaçtı, görünüşe göre tek başınaydı ve bir komplocu şayialar bulutunun ortasındaydı. Yine de KGB’den paçayı kurtarmak için uygun bir zaman varsa, bu 1992’deki kızgın kaostu.

                                                     Şenıbe, Abhazya’daki Kabardey gönüllülerle (1993 sonbaharı)

Musa Şenıbe’nin hayatı, çoğunluğu ‘acı’ olan ironilerle doluydu. İşe bir kanun uygulayıcısı olarak başladı ve firari bir isyancı konumuna geldi. Eskinin sosyalist reformcusu, milliyetçi olup çıktı. Politika tarzı parlamenterdi ancak Şenıbe’nin en iyi – ve de en karanlık – saatleri, Abhazya’nın, kendisi de SSCB’ye başkaldıran ayrılıkçı bir devlet olan Gürcistan’dan bağımsızlık savaşına denk geldi. Asla eline silah alıp savaşmadı, ancak politik kariyeri bir mermiyle sona erdi – dikkatsiz korumasının silahından ateşlenen başıboş bir mermiyle. Kadim sırrı Orta Doğu’dan gelen bir mülteci Çerkes ailesinde nesiller boyu aktarıla gelen bir bitkisel ilaç, Şenıbe’nin moralini güçlendiriyordu. Yine de, Rus hastanelerinde Pierre Bourdieu’nun siyaset sosyolojisini çalıştığı uzun aylar geçirmek zorunda kaldı.

Buradaki esas ironi, Musa Şenıbe’nin 83 yaşına kadar (yoksa 84 müydü) sağ salim gelebilmiş olmasında. Onun Kafkas dağlıları arasındaki birlik siyaseti, silahların sözcüklere üstün geldiği Gürcü-Abhaz savaşı sırasında zaten bir propagandaya indirgenmişti. Şenıbe’yi, Ekim 2005’te yerel İslamcı grupların beyhude silahlı ayaklanmasından kısa bir süre sonra, mütevazı bir Sovyet dönemi apartmanı olan evinden aradım. Acı bir teslimiyetle cevapladı: “Şenıbe güvende çünkü unutuldu. Dün evimin penceresi altında can veren gençler, adımın Kafkasya’yı titrettiği günlerde henüz küçük birer çocuktular.”

                                Şenıbe (sağda), Kafkas-Rus Savaşları Anma Günü’nde. Abhazya (21 Mayıs 2011)

Şenıbe’nin akla hayale sığmaz yaşam öyküsünün muhtemelen en iyi nitelemesi, monografim için materyal topladığım Nalçik Üniversitesi’ndeki bir profesör tarafından yapıldı: “Yuri’mizi çok sert yargılamayın. Tüm yaşamı gerçekten aynı demokratik otonomi ilkesini savunmakla geçti. Genç sosyalist işçilerden ve aydınlardan küçük uluslara ve onları bir çatı altında birleştiren konfederasyona kadar hepsi, onun için, dönemler arasında geçiş gösteren demokratik otonominin referans gruplarıydı.”

Makalenin yazarı Georgi Derluguian, New York Üniversitesi’nde (Abu Dhabi) sosyoloji profesörü ve Musa Şenıbe’nin yaşam hikâyesini merkeze alarak hazırladığı “Bourdieu’nun Kafkaslardaki Gizli Hayranı: Bir Dünya Sistemi Biyografisi” (Chicago Üniversitesi Yayınları, 2005) isimli eserin yazarıdır.

Kaynak: abhhazworld

Kafkasya

Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Ajans Kafkas'ın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Diğer Köşe Yazıları