
Kafkasya’dan Avrupa’ya: Drau’da Hafızaya Yolculuk – 1
Kafkasya’dan Avrupa’ya: Drau’da Hafızaya Yolculuk
Tarih, insanlığın ortak hafızasıdır ve geçmişte yaşanan olaylar, bugünün ve yarının şekillenmesinde vazgeçilmez bir rol oynar. 80 yıl önce yaşanmış olan Drau Katliamı, yalnızca bir trajedi değil; aynı zamanda unutulmaması gereken bir insanlık dramıdır. Kafkas Vakfı olarak 2025 yılında Drau Katliamı konulu iki uluslarası projeye imza attık. Birincisi Türkiye Ulusal Ajansı destekli 30 gencimizi Drau’ya götürdüğümüz (Ka1) gençlik projesiydi. İkincisi ise Kültür ve Turizm Bakanlığı Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ile yürüttüğümüz Drau merkezli anma, kitap çalışması, panel ve belgesel gösterimleri projesiydi. Oldukça verimli geçen ikinci proje sonrası aldığım notları sizlerle paylaşmak istiyorum. Niyetim, tarihi gerçeklerin ışığında, söz konusu acıların izini sürerken, toplumsal hafızanın korunmasının önemini hatırlatmak. Gün gün yazdıklarımı sizlerle paylaşıyorum…
26 Mayıs 2025 – 80 Yıl Sonra Drau’ya, Atalarımızın İzine Yolculuk
Tatlı bir telaş vardı; zaman hızla akıp geçiyordu. Sabah 07.15 uçağımız olduğu için, haftanın yoğunluğundan anca gece hazırlanabildim. Sabah 04.30’da kardeşim İsmail Çinpolat bizleri almaya geldi. Sağ olsun, fedakar bir Kafkaslı. Ekip; Mehdi Nüzhet Çetinbaş, Ufuk Tavkul, Alim Sarıaslan, ben ve İsmail kardeşimden oluşuyordu. Sabahın getirdiği dinginlik ve yolculuğun tatlı heyecanı ve yağmurlu bir İstanbul sabahı ile aheste aheste ilerliyoruz. İstanbul’a veda Drau’ya selam..
Sabah uçağı ile yola çıkmak, günü verimli değerlendirmek açısından doğru bir karardı. Havalimanında Ebubekir Kızık abim, Ali Barut hoca ve Ayşe Çekmez hanımefendi de aramıza katıldı. Böylece ekip 7 kişiye ulaştı. Ekibimizde üç kıymetli konuk daha vardı. Prof. Dr. İlber Ortaylı, TRT 1 Gündem Ötesi programı Sunucu Pelin Çift Hanım ve kameramanı. Böylelikle sayımız 10’a çıktı. Güçlü ve uyumlu bir ekip olduk.
Uçakta, uzun süredir görüşemediğim Ebubekir Abi ile sohbet etme fırsatı buldum. Sağ olsun, izin alarak bu önemli projede bizleri yalnız bırakmadı. Tecrübesiyle büyük katkılar sunacağından emindim.
Ljubljana Havalimanı küçük ama samimi bir yer. Rutin kontrollerden sonra dışarıda toplandık. Bizi karşılayan Avusturya Çerkes Derneği Başkanı Yusuf Atik, Ömer Düzgün, Fatih Ekim ve Fatih’in annesi Nermin abla ile buluştuk. Bu ekipte teşekkür edeceğim çok insan var. Ama Yusuf Atik başkanıma, Fatih Ekim kardeşime ve Ömer Düzgün beye hususi şükranlarımı iletiyorum. Çok uzaklardan bizleri karşılamaya geldiler sağ olsunlar. Kahve molasının ardından iki araçla yola çıktık ve yaklaşık 2 saatlik bir karayolu yolculuğunun ardından Irschen köyüne ulaştık.
Gözüm Ufuk Hoca’ya ilişti. “Heyecanlıyım Veysel, kalbim gümbür gümbür atıyor” dedi. Belki de bir hayali gerçek oluyordu. Biz de bahtiyardık. Bizde heyecanlıydık, Irschen’e ulaşmanın sevinci ile..
Köy yani Irschen bizim köyümüz gibi sıcak ve samimi. Kısa bir dinlenmenin ardından hemen çekimlere başladık. TRT1 Gündem Ötesi programının sunucusu Pelin Çift ile köyü gezerek çekimler yaptık. İlber Hoca da dinlendikten sonra bizlere katıldı. Yaşına ve yoğun programına rağmen destek verdi, tarihî bilgileriyle ekibi derinlemesine bilgilendirdi. İlber hoca ile uzun uzun tarih muhabbetleri yaptık. İnşallah yaptığımız muhabbetlerin kayıtlarını zaman zaman Kafkas Vakfı Youtube hesabından yayınlayacağız.
Amacımız, 30 Mayıs akşamı TRT1 Gündem Ötesi programına içerik üretmekti. Ve öyle de oldu; başarılı çekimler gerçekleştirdik. Pelin hanımın işinde çok hassas bir insan olduğunu orada öğrendik, o hassasiyetle program için çok güzel çekimler aldı. Verimli bir çekim maratonu oldu. Bir yandan Mehdi hoca bir yandan İlber hoca ve bir yandan ben bişeyler anlatmaya çalıştık. Amacımız 80 yıl önce yaşanan zulmü duyurmaktı.

27 Mayıs 2025 – Paluzza Yolu: Hüzne Yolculuk
Sabah 05.30 sularında uyandım. Geceden beri telefonum susmamıştı; Türkiye’den ve dünyanın farklı köşelerinden tebrik mesajları yağıyordu. İlber Hoca’nın ve Pelin Hanım’ın projeye katılımı, ciddi bir farkındalık oluşturmuştu.
Saat 11.00 gibi Paluzza’ya doğru yola çıktık. Burası, Kafkasyalı mültecilerin bir yıldan uzun süre kaldığı bir İtalyan kasabası. Irschen köyüne yaklaşık bir saatlik mesafede. Yol boyunca Plökken Geçidi’ni aşmamız gerekiyordu. Aracımızda, yol boyunca susmadan anlatan Ufuk Hoca vardı. Bu rota, sadece bir yolculuk değil, aynı zamanda bir hatıralar zinciriydi. Önümüzde Drau Vadisi heybeti ile duruyor. Vadiye tepeden baktık. Karşımızda Irschen ve Oberdrauberg.. Kim bilir kimlere mezar oldu. Kim bilir kaç son bakışa şahit oldu bu tepe.
80 yıl önce Kafkasyalılar tarafından yürüyerek geçilen bu yolların her taşında, her virajında bir iz saklıydı. Radyoda rahmetli Şafak Tavkul’dan ezgiler çalıyor, özellikle “Gazavat Türküsü” tam da bu yolculuk için bestelenmiş gibi içimize işliyordu. Allah rahmet eylesin, büyük bir hafıza ve gönül adamıydı.
“Kalksana Avbekir, sevgili arkadaşım, Gelsene böyle yanıma
Çıkalım uzak yola, Binsene doru atına
Arkadaşlar bindiler atlarına, Uzak yola gitmek için
Selam verdiler yaşlılara, Din savaşı yapmak için”
Paluzza’da bazı Kafkasyalıların izlerini sürdük. Sessiz, küçük bir kasaba. 4-5 mezarlık gezdik. Coğrafyayı iyi bilen Cem Kumuk abimiz ile İstanbul’dan haberleşiyoruz, konumlar atarak bir hafıza izi sürüyorduk. Acaba bir iz bulabilir miyiz diye umutla baktık. Sonra Ufuk Hoca, Yusuf Abi ve ben, harita üzerinde yerini belirlediğimiz bir aziz kilisesinin yakınına doğru tırmandık. Hedefimiz, yalnız başına yatan bir Çeçen generalin mezarıydı. Hür bir Çeçen Generali.. Dağlarda..
Ve bulduk. Bir tepede, tek başına… İslami geleneklere uygun bir mezar. Paluzza’ya, vadiye nazır. Orada, yalnız ama hür bir şekilde yatıyordu. Hayatının onurlu bir duruştan ibaret olduğuna kalpten inanıyorum. Ona ve vadide isimsiz, mezarsız yatan tüm Müslümanlara dua ettik. Bu yolculukta sadece tarihe değil, kalbimize de bir not düştük.
Dönüşte, geçidin zorluğuna rağmen sağ salim otele ulaştık. Yol boyu bir rota izini sürdük. Bol bol çekimler yaptık. İnşallah kayıtları peyderpey Kafkas Vakfı Youtube hesabından yayınlayacağız. Akşam saatlerinde Irschen Belediyesi yetkilileri ve Tarih Derneği Başkanı ile son hazırlık toplantımızı yaptık. Ardından İstanbul’dan İsa Tuncer ve Ubeydullah Güngör de kafileye katıldı. Akşamları tatlı sohbetler ve güzel anılar ile geçiyor, muhabbetler ile gece sonlanıyordu. Irschen bizim köyümüzdü. Irschen akşamları bizi iyice kendine bağlıyordu. Günün yorgunluğu ile istirahate çekildik.
28 Mayıs 2025 – Drau Anması: Hafızaya Yolculuk
Sabah saat 06.30 civarında uyandım. Irschen’in havası dinlendirici; burası insanı hem zihnen hem bedenen toparlıyor. Oda arkadaşlarım Yusuf Atik ve Ebubekir Kızık ile sabah çayımızı içerken son kontrolleri yaptık. Eksik bir şey kalmasın diye gözden geçirdik her detayı. Ekip uyumlu, çevik ve iş bitirici. Bugün, sadece bir anma değil; aynı zamanda vefanın, hafızanın ve insanlık onurunun temsil günüydü.
Bugün, Drau Katliamı’nın 80. yılı. Bu topraklar 80 yıl önce acıya, zulme, yok sayılmaya tanıklık etti. Şimdi ise o sessiz çığlıkların yeniden dile geldiği, unutulmayanların hatırlandığı bir mekân oldu. Alplerin eteklerinde, Drau Irmağı’nın kıyısında; sanki Kafkasya’nın gölgesi vardı burada. Karlarla kaplı dağlar, coşkun sular, derin vadiler… Hepsi bize tanıklık ediyor gibiydi.
Sabah 09.30’da anıta doğru yürümeye başladık. Otel ile anıt arası yaklaşık 1 kilometreydi. Irschen köyü bugün bambaşkaydı: Heyecanlı, hareketli ve çok hazırlıklı. Herkesin yüzünden bir sorumluluk duygusu okunuyordu. Köy halkının özverili katkısı çok kıymetliydi. Bugünkü hazırlıklarda İstanbul’dan gelen Ubeydullah Güngör ve İsa Tuncer de ekibe dahil olmuştu. Çadırlar kuruldu, sandalyeler yerleştirildi, sergiler hazırlandı. Her şey el birliğiyle ve büyük bir gönüllülükle yapıldı.
Saat 12.00’ye kadar tüm hazırlıkları tamamlamıştık. Ardından hepimiz program için kıyafetlerimizi giydik. İlk defa milli kıyafetim olan Çerkeska’yı bir anma programında giydim. Bakışlar üzerimizdeydi. İnsanlar “kim bu geleneksel kıyafetli insanlar?” diye merak ediyordu. Ceyda kardeşim asil bir Çerkes kızı gibi duruyordu. Mehdi Hoca’ya da çok yakışmıştı. Belki de 80 yıl önce, bu kıyafetler burada son kez görünmüştü. Şimdi biz buradaydık.
Saat 13.30’da program başladı. Irschen Köyü Tarih Derneği Başkanı Hansjörg Mandler serginin başında köyün tarihini anlattı. Ardından kortejle Drau Nehri kıyısına yürüdük. Yaklaşık 100 kişi, 500 metrelik yolu sessizce adımladık. Münih Çerkes Derneği Başkanı Ersan Göztaş bey de bizimleydi. Nehir kenarında dualar ettik, karanfiller bıraktık. Salzburg Başkonsolosu Günay Babadoğan Ertan ve yardımcısı Yasemin Öztürk Hanımefendi de aramızdaydı.
Daha sonra köyün etrafında Hansjörg Mandler’in rehberliğinde 2. Dünya Savaşı sırasında yaşananların izini sürdük. 2 saatlik bu tarih rotasının sonunda anıtın başına döndük. Irschenli hanımefendiler bizlere ikramlar hazırlamışlardı; vegan ürünlerle inancımıza da saygı göstererek büyük bir incelik sergilemişlerdi.
Saat 16.00’ya doğru anma etkinliğinin yapılacağı alan iyice kalabalıklaştı. Türkiye ve Avrupa’dan gelen misafirlerin katılımı bizleri mutlu etti. Kerim Düzcan Bey ve ailesi, uzun yollardan gelerek aramıza katılmışlardı. Onların varlığı kıymetliydi.
Törenlerde insanların gözleri bizim üzerimizde. Herkes fotoğraf çektiriyor. İlgi ise yüksek:) Çerkeskalar göz alıyordu tabii. Sonra bir grup geldi. Çerkeskalı, papaklı ve asil duruşlu insanlar. Çeçen bir grup gelmişti. Hoş geldiler, sefalar getirdiler ve şeref verdiler.
Program, açılış konuşmalarıyla başladı. Irschen Kasabası’nın bando takımı hüzünlü ezgiler çaldı. Köyün papazı da törene katılarak dua etti. Ardından Kerim Düzcan Bey’in yeğeni, kıymetli hocamız Abdurrahman Düzcan çok güzel salavat ve aşr okudu. Katolik bir köyde hem köy papazının ettiği dualar hem de hocamızın ettiği dualar yankılandı. Bu tavır, insanlığın ortak acılarının bizi nasıl yan yana getirebildiğinin güzel bir göstergesiydi.
Tarih Derneği Başkanı Hansjörg Mandler, kendisine bir ay önce hediye ettiğimiz kalpağı törendeki konuşması esnasında takarak çok anlamlı bir jest yaptı: “Bu kalpak benim için bir onurdur,” dedi. Belediye Başkanı Manfred Dullnig de memnuniyetini dile getirdi.
Ardından ben de özet olarak şu konuşmayı yaptım:
“Kafkasya’dan koparılmış, sürgün yollarına düşmüş insanların çığlığını duyurmak için buradayız. Bu anma sadece geçmişe bir yas değil, geleceğe verilmiş bir sözdür. Hafızasını yitiren toplumlar, adalet duygusunu da kaybeder. Drau’da susan vicdan, bugün Gazze’de yankılanıyor. Bu programda sadece 1945’i değil, bugün dünyanın dört bir yanındaki mazlumları da hatırlıyoruz. Drau Irmağı’nda kaybedilenlerin sesi belki sustu ama hatıraları kalbimizde yaşamaya devam ediyor. Onları unutmadık, ne isimlerini ne yaşadıklarını ne de davalarını.
Bu anma sadece geçmişe yas değil, geleceğe verilmiş güçlü bir sözdür. Bir halk ancak hatırlayarak ve sahip çıkarak var olabilir. Kafkas Vakfı olarak yıllardır sessiz kalan sesleri duyuruyor, unutulanları görünür kılıyoruz. Bugünkü etkinlik bu mücadelenin sembolüdür. Bir halkın acısını paylaşıyor, emaneti geleceğe taşıyoruz. Drau, sadece bir coğrafya değil; insanlığın, hafızanın ve adaletin simgesidir. En büyük başarımız hafızayı canlı tutmak oldu. Çünkü unutulan acılar, yeniden yaşanır. Drau’da hayatını kaybedenleri rahmetle anıyor, davalarına sahip çıkacağımıza söz veriyoruz. Bu yolculuk Drau’da bitmedi, vicdanlarımızda ve gençlerimizin bilincinde devam ediyor.
Projemizi destekleyen Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı’na, ev sahipliği yapan Irschen köyüne ve tüm katılımcılara yürekten teşekkür ederim. Varlığınız, vefanız ve ortak hafızamıza sahip çıkma kararlılığınız için minnettarız. Rahmet ve saygıyla.”

Program hediye takdimleri ile devam etti. Sonrasında tören alanının kurulumu nasıl hep birlikte yaptıysak aynı şekilde tören alanını toparladık.. Belediye başkanından gönüllülere kadar herkes seferber oldu. Gerçekten örnek alınacak bir dayanışma vardı.
Saat 19.00 gibi yola çıktık. Hedefimiz Viyana idi. Yol boyunca günü değerlendirdik. Herkesin gözlerinde aynı şeyi gördüm: Yorgun ama huzurlu bir sevinç. Hepimiz tarihi bir anmaya tanıklık etmiş olmanın verdiği derin bir duyguyla Viyana’ya ulaştık.
Yaklaşık beş saat sonra, gece 12 gibi Viyana’ya otelimize vardık. Ertesi gün yine yoğun geçecekti. Yoğun ve bereketli zamanlar. Ne hoş, ne tatlı ve ne de verimli.

Programımıza konuk olan, çekimleri ile katkı sunan ve Drau Katliamı’nın duyurulması noktasındaki emeklerinden ötürü; Prof. Dr. İlber Ortaylı, Pelin Çift ve kameremanı Fevzi Demirdöğen’e şükranlarımı sunarım.
Dr. Yılmaz Nevruz, Mehdi Nüzhet Çetintaş, Prof. Dr. Ufuk Tavkul, Alim Sarıaslan, Ali Barut, Nermin Ekim, İsa Tuncer, Ayşe Nevruz, Yusuf Atik, Ömer Düzgün, Ebubekir Kızık, Ubeydullah Güngör, Fatih Ekim, Ayşe Çekmez, Ceyda Albayrak ve kıymetli Irschen halkına teşekkür eder, bu anlamlı programdaki üstün gayretlerinden ve emeklerinden dolayı minnettar olduğumu iletirim..
(Yazının devamı yakında..)