Drau Faciası’nın 80. Yıl Dönümünde İstanbul Kafkas Vakfı Tarafından Düzenlenen Anma Etkinliklerinin Ardından…

Drau (Drav) Faciası’nın 80. Yıl Dönümünde İstanbul Kafkas Vakfı Tarafından Düzenlenen Anma Etkinliklerinin Ardından…

Öncelle duygusal bir ifade kullanmayacağımı belirtmeliyim. Zira duygusal yaklaşımlar olayların gerçek yüzünü örter. Drau Faciası konusunda Türkçe ve yabancı dillerde farklı kişiler tarafından yazılmış bir hayli yazı okudum, ama ilmi araştırmaya dayalı hiçbir yazı okumadım. Tek umudum Cem Kumuk’un çalışması. Benim bu yaklaşımım, 1945 yılının mayıs ayı sonlarında dünyanın gözü önünde tarihe mal olmuş (savaş mağduru silahsız ve suçsuz insanlara) reva görülen politik ve askeri zulmün 1860-lı yıllarda cereyan eden top yekûn Çerkes Sürgünü ve Soykırımı’nın yanında çok küçük çaplı bir facia olarak görülebilir. Böyle de olsa Drau’da yaşanan faciayı hiç unutturmamamız gerekir. Sub etnik milliyetçilik (mikromilliyetçilik) isterisine kapılmadan Kafkas Milleti’nin başına gelen felaketleri Dünya Kamuoyu önünde güncel tutmamız ve nesilden nesle aktarmamız bizim görevimizdir, boynumuzun borcudur.

Proje kapsamında hazırlanan (“Kafkaslardan Alplere” kitabının editörü Prof. Dr. Ufuk Tavkul, İrscen Tarih Derneği Bşk. Hans Jörg Mandler, törenin onur konuğu Prof Dr. İlber Ortaylı ve projenin öncüsü Kafkas Vakfı Yön. Kur. Bşk. Veysel Arıhan)

Kafkas Vakfı’nın Drau Faciası’nı Anma Projesi’nin seyrine gelince: Bana göre böyle bir projeyi düşünen veya düşünenlerin fikirlerini kendi camiamız içinde gündeme getirerek, müzakere ederek konuyu olgunlaştırıp somut hala getiren arkadaşlarımızı (isim zikretmeyi uygun görmüyorum) canı gönülden tebrik ve takdir ediyorum. Bu ilk adımdan sonra hepimizin (Vakıf üyelerinin) katılımıyla Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Veysel Arıhan’ın öncülüğünde tertip komitesi seçilmesi ve anılan komitenin büyük bir şevk ve istekle yoğun bir faaliyete girişmesi takdire şayan müşterek bir çalışma örneğidir. Bu arada çok önemli gördüğüm bir hususu (yazı ve mesaj yazan arkadaşlarımıza) hatırlatmak istiyorum. Böyle müşterek çalışmalarda belli bir-iki kişinin adını anarak takdir ifadeleri kullanmak mutfakta çalışan diğer isimsiz kahramanları rencide eder ve şevklerini kırar. Yazılan mesajların süzgeçten geçirilmesi mümkün olmadığı için mesaj yazanların çok dikkatli olmalarını uygun görüyorum.

Tertip komitemiz, Vakfımızın ilk kurucularından Kafkasya Davasının hem kıdemli hizmetkârı hem de şövalyesi Thamade Mehdi Nüzhet Çetinbaş’ın yakın nezareti altında her adımını danışarak, camiamızla paylaşarak kısa zamanda büyük başarı sağladı. Girişimin önünü açan en büyük başarı da projeyi Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB)’ye kabul ettirerek resmiyet kazandırmasıydı. Böylece hem maddi yardım sağlandı hem de projeye internasyonal hüviyet kazandırıldı.

Proje kapsamında konunun tarihsel akışını kayda geçirmek için iki cildten oluşan bir çalışma yapılması kararlaştırıldı. Prof. Dr. Ufuk Tavkul ile yakın dönem Kafkasya tarihi ile ilgili belgeleri cem etmekle ünlü araştırmacı yazar Cem Kumuk yazım ve editörlük işini üstlendiler. Kısa sayılacak bir sürede anılan eser ortaya çıktı. Çalışma grubunu koordine eden Veysel Arıhan gelişmeleri sık sık camiamızla paylaşarak projeye geniş çaplı bir ilginin uyanması ve halk tarafından benimsenmesi için mesai arkadaşlarıyla birlikte olağanüstü gayret gösterdi. Bütün bu çalışmalar sürerken Drau Faciası’nın yaşandığı Drau (Drav) Vadisi’ne profesyonelce bir keşif ve tanıtım gezisi tertiplendi. Mehdi Hoca’nın thamadeliğinde ve Veysel Arıhan’ın yönetiminde gençlerden oluşan bir grubun Avusturya ve İtalya’da incelemeler yapması yerel halkların dikkatini ve ilgisini çekme yönünde olağanüstü bir etki uyandırdı. Bunun olumlu sonuçlarını tören günü birlikte yaşadık: Facianın yaşandığı Drau vadisinde yer alan Gröfelhof köyü, İrschen ve Dellach beldeleri sakinleri anma törenine samimi ve duygusal bir ilgi gösterdiler.

(Drau Anıtı’nın açılış günü resmi: İbrahim Gacaoğlu, dönemin İrschen belediye bşk., muht. Anıtın bakımını üstlenen kişi)

Tertip komitesi projenin hem Türkiye’de hem de yurt dışında tanıtılması işini her türlü yayım ve iletişim araçlarından yararlanarak başarıyla yürüttü. Tören tarihinden iki gün önce TRT’nin ünlü “Gümdem Ötesi” Programı yapımcısı Pelin Çift’in Drau Vadisi’ne götürülmesi övgüye değer bir başarıydı, İlber Ortaylı Hoca’nın da gruba katılması ayrı bir çeşni kattı. Olay yerinde video kayıtları yapılması ise tarihe unutulmaz bir kayıt düşürdü.

(Drau Anıtı günümüzde: Prof Dr. İlber Ortaylı ve Pelin Çift)

Kafilenin Drau (Drav) anıtının bulunduğu Avusturya’nın güney doğusunda Alplerin eteklerinde akan Drau nehrinin kuzey tarafında yer alan İrschen nahiyesinin Gröfelhof köyünde 1961 yılında, München’de yaşayan mültecilerden cemaat hadimi İbrahim Gacaoğlu’nun gayretleriyle inşa edilen Gröfelhof Anıtının bulunduğu İrschen köyüne intikal etmesi hem kafile mensupları hem de yerel ahali arasında samimi ve hüzünlü bir bağ oluşturdu.

Bütün bu güzel girişimlerin planlanması ve gerçekleştirilmesinde Veysel Arıhan’nın kişisel becerisinin etkili olduğunu not etmeliyim.

Aynı gün içinde Facia’nın yaşandığı alan TRT-1’in “Gümdem Ötesi” programı yapımcısı Pelin Çift Hanımefedi’ye geniş biçimde gösterildi; anıtın önünde, Drau Nehri’nin kıyısında resimler çekildi, video kayıtları yapıldı. Daha sonra yapılacak tv. pogramı için görsel belgeler toplandı.

Olay yerinde yapılan ön çalışmalar sırasında 28 Mayıs 1945’te yaşanan facianın (o sırada) 17 yaşında) şimdi ise 97 yaşındaki tanığı Alfred Amberger ile röportaj yapılması projenin sürprizi idi.

İrschen Gemainde Bürgermaisteri (Kasaba Belediye Bşk.) Manfred Dullnig ve İrschen Tarih Derneği başkanı Hans Jörg Mandler ile bir araya gelinerek törenle ilgili bilgi alışverişinde bulunuldu. Belediye başkanı, Tarih Derneği başkanı ve çalışma arkadaşlar tören alanının hazırlanmasına, etkinliğin çevreye duyurulmasına büyük katkıda bulundular. Yağmur ihtimaline karşı bir gün öncesinden tenteler kuruldu, sandalyeler yerleştirildi. Anıtın uygun yerlerine Türk Bayrağı, Avusturya Bayrağı, Kuzey Kafkasya Bayrağı, Beldenin Flaması asıldı. Tören gününün sürprizi de beş kişilik bir bando ile beş kişilik bir koronun ulusal kıyafetleriyle tören alanında yer almasıydı. Keza iki aracın (kamyonet) kasalarına yüklenerek tören alanına getirilen yerel yiyecekler, tatlılar, meşrubatlar, vs.nin genç hanımlar tarafından güler yüzle, büyük bir misafirperverlikle törene gelenlere ikram edilmesi görülmeye değerdi.

Tören başlamadan önce yerel ahaliden çok kimse tören alanına geldi, yaşlılar sandalyelere oturdular, yer kalmayınca gençler ayakta dikildiler. Gelenlerin sayısı 180-200 kişi civarındaydı. Adeta hüzünlü bir bayram havası estirdiler. Belediye başkanının bir görevli gibi hizmet etmesi, törenin kusursuz icra edilmesi hususundaki gayretlerini takdirle anıyorum. Törene Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilen Salzburg Başkonsolosu Günay Babadoğan Ertan’ın da katılması büyük bir incelik ve ulusal ilginin nişanesiydi.

En öndeki sıranın ortasında Drau Faciasının canlı şahidi olan Alfred Amberger (97) oturuyordu, beni de onun yanına oturttular. Tam bu sırada iki bastonla yürüyen yaşlı bir adam gelip bizim arkamızda dikildi ve bir şeyler söylemeye çalıştı, kulak kabarttım: “Olayların yaşandığı günlerde ben 16 yaşımdaydım, Alfred de 17 yaşındaydı” dedi. Hemen kalkıp yerimi ona verdim, kendim de onun yanına oturdum. İsminin Anton Fischer olduğunu söyledi, ben de kendimi tanıttım. Alfret hafif bir tebessümle bizi dinliyordu. Anton sözlerine şöyle devam etti: “Ben bir gün (parmağıyla gösterek) şu ilerideki düzlük yerde keçilerimizi otlatıyordum. Birden 30-35 kişilik (Kaukasischer Flüchtlinge)/Kafkas mülteci grubu koşarak dağın yamacındaki ormanlık alana canlarını attılar; bu sırada bir İngiliz subay ateş edin, diye askerlerine emir verdi. Ateş açıldı iki kişi yere düştü, ölüp ölmediklerini anlayamadım. Ama bir Kafkas mülteci geri dönüp (ateş emri veren) subayı vurdu ve subay oracıkta öldü”. Yaşlı Anton subaya çok kızmış ve vurulup ölmesine de çok sevinmiş. Bu sırada tören başladı, biz de tekrar görüşme ümidiyle konuşmamızı kestik. Yaşlı Anton Fischer 2 ay hastanede yatıp 2 gün önce evine döndüğünü, töreni duyunca dayanamayıp geldiğini de sözlerine ekledi.

(Yılmaz Nevruz, Anton Fischer, Alfred Amberger (İrschen-Gröfelhof)

Törende yapılan konuşmalar hakkında bilgi vermeyeceğim. Tertip komitesi tüm konuşma metinlerini dosyaladı, ileride topluca Vakfın Web sitesinde yayımlayacağını tahmin ediyorum.

Bu arada Viyana’dan, son Çeçen Savaşı mültecilerinden bir grup törene katıldı, onlarla ayak üzeri kısa bir tanışma sohbeti yatık.

Her yönüyle iyi tertiplenen ve güzel geçen törende Gröfelhof Anıtının banisi Merhum İbrahim Gacaoğlundan açık seçik biçimde söz edilmemesini biraz yadırgadım. Öte yandan bu kadar tanıtım yapılmasına rağmen Kafkasyalı Mültecilerin hayatta olan evlatlarından kimsenin (Tambiy Ailesi hariç) kimsenin ilgilenmemesine bir anlam veremedim ve üzüntü duydum.

Mehdi Nüzhet Çetinbaş Kardeşim İtalya’da Paluzza ilçesi çevresindeki köylerde Kafkas Mültecilerden vefat edip oralarda defnedilenlerin mezarlarının aranıp bulunması için de bir çalışma yapılmasını öneriyor. İyi de şimdiye kadar İtalya’da aile fertlerinden birini veya fazlasını kaybedip toprağa verenlerden hiçbirinin (sonradan) ölülerinin mezarlarını ziyaret ettiklerine dair hiçbir duyum almadım. Anlaşıldığına göre hiçbiri İtalya’ya gelip ölüleri için (kaybolmayacak şekilde) mezar bile yaptırmamış.

(Paluzza’da Kafkas Mülteci mezarı ararken: Veysel Arıhan, Ali Barut, Yılmaz Nevruz)

Törenden önceki gün, Mehdi Hoca ve benim de dahil olduğum bir grup katılımcı Paluzza’ya gidip 3-5 mezarlığı didik didik aradık, ama herhangi bir Müslüman mezarına rastlayamadık. Büyük ihtimalle mezarlar bakımsızlıktan toprağa gömülmüşlerdi ve üzerlerine İtalyanlar kendi ölülerini gömmüşlerdi. Hem Türkiye’de hem de Amerika’da maddi yönden refah içinde yaşaya ilk kuşak mülteciler çok rahat biçimde İtalya’ya gidip ölülerinin mezarlarını yaptırabilirlerdi. Bu durumda bizim yapacağımız bir girişimin sonuç getireceğini sanmıyorum ve iyi kalpli kardeşim Çetinbaş’ın fikrini paylaşamıyorum.

Tekrar konumuza dönelim. Tören bittikten sonra Türkiye’den gelen katılımcı grup vakit kaybetmeden Viyana’ya hareket etti. Kızım Ayşat ve ben önceden planladığımız bir işimiz dolayısıyla kafileye katılamadık. Viyana’da Yunus Emre Enstitüsünde (programlandığı şekilde) etkinliklere devam edilmiş ve büyük ilgi görmüş. Viyana’daki Türk Büyükelçisi’nin de törene katılmasını Devletimizin “Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB)” konusuna büyük ehemmiyet verdiğinin kanıtı olarak değerlendiriyorum.

İrschen-Gröfelhof Drau Anıtı hatırası

Sözümün sonunda projenin hayata geçirilmesinde emeği geçenlerin isim listesini sunuyorum, hepsinden Allah razi olsun: Veysel Arıhan (Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı), Mehdi Nüzhet Çetinbaş, Ali Barut, Yılmaz Nevruz (Vakfın kurucu üyeleri), Prof. Dr. Ufuk Tavkul, Prof. Dr. İlber Ortaylı, Ebubekir Kızık (Vakfın önceki Başkanı), Alim Sarıaslan, İsa Tuncer, Mustafa İsmail Çinpolat, Rümeysa Elif Sarıaslan (Vakıfta görevliler), Ayşat Nevruz, Ubeydullah Güngör, Nermin Ekim, Fatih Ekim, Ayşe Çekmez, Ceyda Albayrak. Ve kuşkusuz güzide misafirilerimiz Pelin Çift ile kameramanı.

Avusturya ve Almanya’dan katılanlar: Yusuf Atik (Avusturya Çekres Derneği Başkanı), Ömer Düzgün (İnsburg), Ersan Göztaş (çevirmen-München), Hafız Abdurrahman Düzgün (Viyana), Çeçen Mülteciler (Viyana).

Netice itibariyle Drau (Drav) Faciasının 80. yılı münasebetiyle İstanbul Kafkas Vakfı’nın tertiplediği ve gerçekleştirdiği “80. Yıl Anma Projesi” her yönüyle başarılı olmuştur. Umarım Türkiye’deki Kafkas Dernekleri ile Çerkes Dernekleri de buna benzer projelere yönelirler ve bizleri sevindirirler.

Emeği geçenlerin kâffesine teşekkür ve takdirlerimi sunuyorum.

Cem Kumuk Bey’in TRT 1’de Pelin Çift’in “Gümdem Ötesi” programında sergilediği performansa gelince; bu program Drau Faciasının 80. Yılı Anma Projesinin Televiyon yayım ayağını teşkil ediyordu. Kızım Ayşat ve ben program yayında iken İstanbul Hava Limanında valizlerimizin çıkmasını bekliyorduk, bu yüzden takip edemedik. Ertesi gün videodan izledim. Bizim (belge cemcimiz) Cem Kumuk konuyla ilgili erişebildiği bulabildiği belgeleri çok öncesinden cem ettiği ve değerlendirdiği için yeterli bilgiye sahip olmanın rahatlığı içindeydi. Pelin Çift Hanımefendi de Drau Vadisini yerinde ziyaret ederek belgesel niteliğinde çekimler yaparak, bilgi edinerek iyi hazırlanmıştı. Doğru ve yerinde sualler yönelterek ve konuşmacının ulu orta sözünü kesmeyerek dirayetli bir yönetim gösterdi. Cem Kumuk Kuzey Kafkasya’nın coğrafi konumunu haritadan tanıtarak sözlerine başladı. Yılların televizyon yorumcusu rahatlığında konuyu işledi. Ayrıntıya kaçmadı, duygusal ifadelerle ilgi toplama uçukluğunu göstermedi. Sunucunun “Kuzey Kafkasya Halkları hakkında kısa bilgi verir misiniz” mealindeki sorusuna Karadeniz kıyısından Hazar Denizine kadar sıralanan kardeş halkları: Adığeler, Abazalar, Osetinler, İnguşlar, Çeçenler, Dağıstan kabileleri şeklinde sıralarken (çok iyi tanıdığını sandığım) Ufuk Tavkul ve Yılmaz Nevruz’un mensup olduğu Karaçay-Malkar Halkını atlayıverdi ya unuttu ya da eski alışkanlıkla onları Kafkasya’nın yerlisi saymadığı için anmadı. Ben bunu kendime mesele yapmadım, Ufuk Tavkul üzüntüsünü bana telefonla bildirdi.

Genel hatlarıyla konuyu anlaşılır biçimde ve objektif olarak açıkladı, izleyicileri bilgilendirdi, doğrusu doyurucu bir program oldu. Ben programın yapımcısı, televizyonda iz bırakan programlara imza atan tecrübeli ve bilgi Pelin Çiftçi Hanım’a ve büyük bir vukufla canlı yayında Drau Faciası’nı milyonlara izah eden Cem Kumuk’a teşekkürlerimi ve takdirlerimi takdim ediyorum. Pelin Hanımefendi’nin arada bir bizim köyü hatırlayacağını ümit ediyorum.

Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Ajans Kafkas'ın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Diğer Köşe Yazıları