Nalçik Davasının düşündürdükleri 

İdam cezası, insanlıktan çıkmış psikopatların sürekli işkence ve aşağılamalarına maruz kalmaktan, avukat veya din adamı çağırma imkanının bile olmadığı şartlarda cezaevinde çürütülmekten daha insani. Kimse bu dünyada böyle bir cehennemi hak etmiyor. 

 

İdam, haksız yere mahkum edilenler için bile daha iyi. Sadece bir defalık… Ve bitti.

 

Ancak çağdaş Rusya devleti yavaş yavaş, işkence ile öldürmeyi tercih ediyor. Çağdaş devlet doğuştan sadist.

 

Sadist sistemin savunucularının Nalçik’teki sözde “adil cezadan” duydukları heyecan sahte.

 

Belki de sanıkların çoğu gerçekten suçlu, ancak…

 

Tüm suçlamalar yalnızca itiraflar üzerine kuruldu.

 

Tüm itiraflar işkence ile alındı.

 

Hüküm, müspet hukuk normlarına dayanmıyor, eskiden kalan siyasi güdülere “teröristleri korkutma ve cezalandırma” güdüsüne dayanıyor.

 

Bu bir iç savaş dinamiği, barışçıl devlet işi değil. Mahkeme askeri mahkeme, sivil mahkeme değil.

 

Birbiriyle alakasız yerlerden 58 kişiyi tek süreçte birleştirip, basit şekilde meseleyi çözdüler. Olaya hiç karışmamış ya da uzakta duran kişiler normalde 5-6 sanığı olabilecek bir mahkemede en ağır suçlamalar altında toplandı. Her türlü ihlalleri hoş görülen ve devlet bütçesinden cömertçe beslenen güvenlik sisteminin gerçekten ayaklanmaya katılanlara ulaşması mümkün olmadı.

 

Sonuç olarak, devlet kendi kendini kamuoyu önünde küçük düşürdü. Zira devlet, teoride hak ve kanunun kaynağı olmalı, düşmanı değil.

 

Dünya yargı tarihinde görülmemiş şekilde saldırılarla ilgili tüm vakaların birleştirilme uygulaması, sürecin cezalandırmak üzere kurgulandırdığını, hiç bir şekilde gerçeği ortaya çıkarmak amacı taşımadığını gösteriyor. Korkutma ve baskı ile otoriteyi güçlendirme amacı taşıyan Stalin yargısının ölçüleri söz konusu.

 

Tek fark şu ki, Stalin’in cellatları da sanıklara işkence ediyor ama bunu dokuz yıl boyunca yapmıyordu. Süreçleri hiç uzatmadan yönetiyor, kendilerinden ‘hukuk kurumu’ yaratmaya çalışmıyorlardı.

 

Bu kanunsuzluğu kolayca izah ettiler: Olay günü gerçekleşen farklı saldırıların hepsiyle ilgili delil olmadığı için dava birleştirildi.

 

Bundan dolayı olayların büyüklüğünü ve El Kaide ile bağlantısını (aralarında eski Guantanamo esirlerinin olması sayesinde) göstermek gerekti.

 

Bütün bunlar tam da aksi yönde sonuç verdi. Kanlı 2006-2012 dönemi ve hala devam eden Kabardey-Balkar iç savaşına yol açtı.

 

Kimse bu tedhiş operasyonundan etkilenmedi, kimse korkmadı. Sadece insanlara, bu devlet mekanizması içinde adalet aramaya değmeyeceğini anlattı.

 

Mesela insan hakları savunucusu ve muhalif, eski Guantanomo esiri Rasul Kudayev yalnızca siyasi nedenlerle ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Direnişçilere liderlik ettiği, saldırıya katıldığı ya da eline silah aldığına dair hiç bir delil yok.

 

Parmak izi bulunan mermi, el bombası, otomatik silah yok.

 

Mahkeme süreci boyunca, kararı hızlı hızlı okuyan hakim Goreslavskaya ve savcı Çibineva onun örgüt lideri olduğunu ima edip durdular.

 

Acaba ne ara lider oldu?

 

Guantanamo’dan serbest bırakılan Kudayev Rusya’ya Şubat 2004’de ağır yaralı olarak geldi.

 

22 Haziran 2004’de FSB cezaevi Beyaz Ayı’dan tahliye oldu. Tüm suçlamalardan aklanmıştı.

 

Yukarı Hasanıya’da kimseden gizlenmeden, kaçmadan yaşadı. Koltuk değnekleri ile yürüyordu. Pasaportu kendisine verilmemişti. Bunun nedeni şimdi anlaşılıyor, 2005 olayları için saklanmıştı.

 

Hiçbir radikal konuşmasına, bağlantısına rastlanılmadı, süreçte adı geçmedi, gazetecilerle görüştü.

 

Saldırı gününde, 13 Ekim 2005’de onlarca insan onu evinde veya evinin yakınında gördü.

 

O gün Birinci Kanal’dan arandı. Mahkeme telefon faturasının incelenmesine izin vermedi ve davada delil olarak kullanılmasını reddetti. Novoya Gazeta, Gazeta ve başka medya kuruluşlarından arayan gazetecilerle görüştü.

 

Gizlenmedi, hepsiyle konuştu, kaçmaya çalışmadı. 23 Ekimde evinde gözaltına alındı. Baskından 10 gün sonra!

 

Silahı yoktu, direnmedi. Zor yürüyordu (Kalçasında Afganistan’dan kalan Amerikan mermisi var).

 

Nalçik’teki 6. şubede inanılmaz işkencelere maruz kaldı. Ağır işkence izleri taşıyan fotoğrafı internete düştü ve bu bazı dürüst polisler sayesinde oldu.

 

İşkence altında kendi aleyhinde ifade verdi, daha sonra mahkemede işkence altında alındığını açıkladığı ifadeleri reddetti. Mahkeme 6. şubede çekilen fotoğrafı da işkencelerle ilgili açıklamaları dikkate almadı.

 

Rasul Kudayev hakkındaki suçlamalar tamamen, yine işkence altında konuşturulan iki kişinin ifadelerine dayanıyor.

 

Biri mahkemede ifade vermeyi reddetti ve doğal olarak tutuklu kaldı.

 

Diğeri dayanamadı ve iftira ile özgürlüğünü satın almaya karar verdi. (Tanrı onu yargılayacak, herkesin bir dayanma gücü var). Kudayev’in maskeli olarak kendisine Hasanıya Trafik Noktasına ateş etme emri verdiğini söyledi.

 

Bahsedilen yerde öldürülen tek polis, gözaltına alınmayan ve mahkemeye çıkmayan gerçek saldırganlarca kontrol noktasında değil, olay mahallinden uzaklaşan bir araçtan açılan ateş sonucunda kontrol noktasının uzağında vuruldu.

 

Hiç bir normal mahkeme bunu görmezden gelemezdi.

 

Ve isnat edilen bu suç için, suçu ispatlanmış çok tehlikeli bir katilmiş gibi ona ömür boyu hapis cezası vermezdi.

 

Rasul Kudayev’e neden müebbet verildi?

 

Elinde silahla olay yerinde ele geçirilenlere daha hafif ceza veriliyor.

 

Neden olduğunu söyleyeyim: muhbir olmayı reddettiği için,

 

Tutukluların hakları için mücadele ettiği için,

 

Bazı emniyet kurumlarının kirli provokasyonlarına katılmayı reddettiği için,

 

Cesareti, inancı ve dürüstlüğünden ötürü onu, zindanda yavaş yavaş çürümeye bıraktılar, sadistlerin eğlencesine yem ettiler.

 

Onu hemencecik öldürseler daha iyiydi. Böylesi daha dürüst ve daha merhametli olurdu.

 

Sistem onun suçsuz olduğunu biliyor. Ama Resul mücadeleci, dirayetli, sarsılmaz, manevi olarak güçlü bir karakter ortaya koydu.

 

Sistem bu tür insanları hayatta bırakamaz. Ama onu alenen ortadan kaldırmaya cesaret edemediler. Böyle bir karakterin serbest bırakılması da düşünülemez.

 

Böylece bu tüyler ürpertici ‘müebbeti’ tezgahladılar.

 

Korkak adamlar, ölümden korkmayan, ölüme hazır olan insanları haklarından mahrum bırakıyor.

 

Bu süreçte ‘suçsuz’ ifadesini kullanmaktan en çok korkan da hakim Galina Gorislavskaya oldu.

 

Kazbek Budtuyev’e 4,5 yıl hapis verdiler. Bu süreyi gözaltında geçirdiği için mahkumiyetinin kaldırıldığı açıklandı. Mesele şu ki, aleyhinde ifade veren ve karşılığında beraat eden kişi, mahkemede iddia makamının şahidi olarak çağrıldığından, kaburgalarının nasıl kırıldığını (adli tıp raporu ile doğrulandı), Budtuyev’e iftira etmek zorunda bırakıldığını anlattı.

 

Suçla ilgili hiç bir delil olmamasına rağmen hakim Gorislavskaya, Budtuyev’e beraat vermedi. Aksi takdirde biri ilk sorgusunun ardından Budtuyev’in neden yoğun bakıma kaldırıldığını izah etmek zorunda kalabilirdi. Biri hapiste geçen 5 yılı için hesap vermek zorunda kalabilirdi.

 

Kim olabilir bu biri? Elbette o, Galina Gorislavskaya. Gözaltı süresini uzattı ve işkence gerçeği üzerinde durmadı.

 

Mahkeme neden suçlulardan birini planlayıcı lider olarak kabul ederek 20 yıl verirken, lider kabul ettiği bir diğerine hapiste geçirdiği süreyle hemen hemen örtüşen 10 yıldan az ceza veriyor?

 

Örneğin Albiyan Malışev’ın tek suçu saldırganlardan birinin akrabası olmak. Saldırıyla bağlantısı karışıklık esnasında kayınbiraderinin nerede olduğunu öğrenmek için telefon açmasından ibaret.

 

Madem Nogerov’a isnat edilen suçun tek delili üzerine bırakılmış silah idi ve şahitler de üzerinde silah bulunduğunu doğruladı. Neden 10 yıl hapis cezası verildi?

 

Tabii ki, yine aynı sebepten, soruşturma ve mahkemenin kanunsuzluktan sorumlu olmaması için.

 

Neden, Anayasa mahkemesinin tanıdığı jüri hakkı ellerinden alındı?

 

Tabii ki, hiç bir jüri böyle bir soruşturmayı kabul etmezdi. Ardından tüm polisler, sorgu hakimleri, savcılar ve hakimlerin organize işkence zincirinden dolayı 117 ve 286. maddelerden sorgulanması gündeme gelirdi.

 

“Travma sonrası karaciğer sirozu” teşhisi konulan ve kararın açıklanmasını görmeden ölen sanık Valeri Bolov için birilerinin hesap vermesi gerekirdi.

 

Biliyorum, bu sistemden adalet ve merhamet beklemek anlamsız.

 

1938’de bir sorgu hakimi dedemin gözüne ve ağzına mürekkep döktü. İkincisi onu döverken, üçüncüsü de dedemi tutuyordu.

 

Dedemden Polonya ajanı olduğunu itiraf etmesi istendi. Ulyanovski hapishanesinde hücrede bir yıl geçirdi.

 

Daha sonra hakim parti çizgisinden ayrıldığı için vuruldu, dedemi de serbest bıraktılar.

 

Şimdikiler, benzer bir kaderin kendilerini beklemediğinden, yarın kendilerinin de ‘makamını kötüye kullananlar’ listesinde olmayacaklarından eminler mi?

 

Her şey bir tarafa, Stalin daha insancıldı: İşkence kısa, ölüm hızlı.

 

Kaynak: Kavpolit

Çeviri: Ajans Kafkas

Maksim Şevçenko