Çerkes Sorunu: Türkiye Raporu

Türkiye diasporasının nüfuzlu kurumlarından Kafkas Vakfı, İstanbul Belediyesi desteği ile 12 Mayıs’ta ‘Kafkasya’nın Geleceği’ konulu bir sempozyumun organize etti. Rusya, Türkiye ve Avrupalı uzmanların katıldığı, akademik özellikteki sempozyumda hiçbir siyasi açıklama ve çağrı yer almadı. Bu yüzden sempozyumun ardından gelen Rusya dışişleri bakanlığının eleştirisi beni ve arkadaşlarımı şaşırttı. Konuyu netleştirmek için adil olmak gerekirse şunu ifade etmeliyiz ki; muhtemelen Türkiye’deki RF maslahatgüzarı, RF dışişleri bakanlığına, gerçekten de Rusya karşıtı özellik taşıyan başka bir Kafkasya konferansına bağlı olarak sunum yaptı. Ancak RİA Novosti’nin açıkladığına göre, RF Dışişleri Bakanlığı resmi temsilcisi Aleksandr Lukaşeviç bizim katıldığımız sempozyum hakkında da konuştu ve katılımcıların güya ‘Moskova’da Çerkes Soykırımı kurbanlarını Anma Gününde protesto eylemleri yapılması çağrıda bulunduğunu’ söyledi.

Bu açıklamayı nasıl yorumlayacağımı dahi bilmiyorum. Çerkes Soykırımını analiz eden biri vardı, o da Danimarkalı araştırmacı Lars Funch Hansen idi. Ki o, Moskova’da protesto eylemi yapılması için çağrıda bulunmaya her birimizden daha uzak birisidir. Sempozyumun bir katılımcısı olarak, görgü tanıklığımla sınırlı kalarak ifade edebilirim ki, RF Dışişleri Bakanlığı yanlış bilgilendirilmiş görünüyor.

Masum bir sempozyumun eleştirilmesi Türkiyeli Çerkesleri şaşırttı. 21 Mayıs öncesinde onlar Türkiye’de beş büyük miting organize etti, iki gösteri Rusya konsolosluğu önünde oldu. Bu gösteriler Rus diplomatlar ve Rus medyası tarafından göz ardı edildi. Avrupa ve Orta Doğu medyası ise bu olayları detaylı şekilde yayınladı.

Çerkes meselesi şu anda daha çok uluslararası toplumun ilgisini, yaklaşan 2014 Soçi Olimpiyatlarına bağlı olarak, özellikle de geçen yıl Gürcistan Parlamentosunun Çerkes Soykırımını tanımasının ardından daha da çok çekiyor. Soçi, Çerkesya’nın Rusya tarafından 1864’de ele geçirilmesinden önceki son başkenti idi. Tarihsel bir ironi olarak Soçi’deki Olimpiyatların yapılışı, sonucunda şu anki beş milyonluk Türkiye Çerkes diasporasının dedelerinin gurbete düştüğü Kafkas-Rus savaşlarının bitişinin 150. yılına denk geliyor. Olimpiyatlar öncesinde dünyanın 50 ülkesindeki Çerkes örgütleri üç talepte bulunuyor: Çerkes Soykırımın tanınması, diasporaya anavatanlarına dönme hakkı verilmesi ve Çerkes bölgelerinin (Kabardey-Balkar, Adıgey ve Karaçay-Çerkes) RF yapısında tek bir Çerkesya Cumhuriyeti olarak birleştirilmesi. Türkiyeli Çerkesler her yıl 21 Mayıs’ta, Rusya- Kafkasya savaşının bitiş tarihinde, İstanbul’daki Rusya Başkonsolosluğu önünde gösteri yapıyor. Rusya konsolosluğu iyi hazırlanmıştı. Kask ve kalkanları ile Türkiye polisi çağrılmıştı. Etrafa yerleştirilen sivil giyimli Türk istihbaratçılarını gözlem halindeki gözlerinden tanımak kolaydı. Konsolosluk binası, diplomatların orada sadece kuşatma beklemek amacıyla saklandıkları izlenimi veriyordu. Çerkes meselesine karşı Rus politikası da yaklaşık olarak böyle inşa ediliyor: tüm darbeleri her şeyin Olimpiyatlardan sonra biteceği umudu ile sessizce geçirmek. Daha iki yaz var. Evet, iki kış daha beklemek lazım.

Rusya ile ilişkiler konusu Türkiye’deki Çerkes örgütler arasındaki anlaşmazlığın temel noktası. 21 Mayıs öncesinde aktivistler anlaşamadı ve beş gruba ayrıldı. Onların bir diğer problemi de ideolojik tartışmalar.

İlk gösteri Kafkasya Forumu, Jineps gazetesi, Çerkes Hakları İnisiyatifi tarafından organize edildi. Bu grubun ideolojisi Kafkasya birliği. Çerkes bayrakları ve yas afişleri ile binlerce gösterici caddeyi doldurdu ve her türlü harekete kapattı. İstanbul’daki Rus elçiliği önündeki pankartlarda “Biz öldürülen bir buçuk milyon Çerkesin ruhuyuz, şimdi geri döndük” yazısı okunuyordu. Miting Türkçe olarak, Kafkas-Rus savaşında ölenlerin anısına bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. Yürüyüş ve miting kusursuz oldu. Polis dekorasyon görevi yaptı, olaya daha da ciddiyet kattı.

Gösteriler arasındaki sürede kafede oturan aktivistler anlaşmazlıkları tartıştı ve anlaşamadıkları için üzüntülerini ifade etti. Ancak ben, böylesi zengin ideolojik yaklaşımı milli hareket için artı olarak gördüm. Eğer herkes aynı fikirde olsaydı, kafede Çerkes ideolojisi problemlerini değil de Türk mutfağı lezzetlerini tartışıyor olacaklardı.

Rus elçiliği önündeki ikinci gösteriyi tek bir örgüt, Çerkes Yurtseverleri yaptı. Onun ideolojisi etnik prensipler üzerine inşa edilmişti. İkinci yürüyüşte Çerkes müziği çalındı, “Yaşasın Çerkesler” sloganları atıldı. Mitingde Çerkesçe, Türkçe ve İngilizce açıklama okundu ve dağıtıldı. İkinci mitingin doruğu, Rusya konsolosluk bahçesine 1864 yazılı siyah yas çelenginin konulması oldu.

Gösteriden sonra orada kalmaya ve elçilik önündeki yas çelenginin akıbetini beklemeye karar verdim. Çerkes göstericilerin gitmesinin ardından birden konsolosluk önünde iki komik karakter ortaya çıktı. İnce yaşlı adam akordeon çaldı,  tombul kadın da ‘Katuşa’ şarkısını söyledi. Onlar burada binlerin katıldığı mitinglerin yapılmadığı hissini oluşturdular. Kadın şarkı söylerken Rus elçiliği camına bakıyordu. Ben de boş elçilik camlarına baktım. Sonra gözlerimi bahçe duvarına çevirdim, ancak Çerkes yas çelengi ortadan yok olmuştu. Nasıl olduğunu bile anlayamadım

Ziyaretimin benim için çok bir önemli olayı da Çerkes bilim adamı, Rus edebiyatının ‘altın çağı’ uzmanı Murat Papşu ile görüşmem oldu. Murat mükemmel Rusça konuşuyor. Onun sayesinde Türkiye’nin 897 şehir ve köyünde yaşayan Çerkeslerin ideolojik manzarası hakkında net bir fikrim oluştu.

Murat Papşu ve ben, Türkiye’de 56 şubesi olan en büyük Çerkes örgütü KAFFED tarafından organize edilen üçüncü mitinge gittik. Rusya ile ilişkilerini bozmayı istemeyen KAFFED mitingini elçiliğe uzak bir yerde yaptı. Mitingde merkez sol parti konumundaki Cumhuriyet Halk Partisi temsilcileri yer aldı. CHP ile ilişki Çerkes hareketinin laik ideolojisinin altını çizmeye imkan veriyor. Bununla birlikte, Çerkeslerin bir çoğu, İslami değerlere bağı AKP taraftarı. Dini bağlılık ve laiklik şu anki Türkiye politikasının iki yönü. Ankara’nın batı tarafında yaşayan Çerkesler daha laik oldular ve geleneklerini daha iyi korudular. Türkiye’nin doğusunda yaşayan Çerkesler ise İslam’a daha bağlı ve yavaş yavaş İslam geleneklerin yerini alıyor. KAFFED mitingi, insanların ayakta ellerini Çerkes mezar taşlarına koyarak beklediği büyük bir mezarlık şeklinde organize etti. Bu tabloyu hatırladıkça hala tüylerim ürperiyor.*

Dördüncü ve beşinci mitingler İstanbul’da değildi. Biri Kefken’de Abhaz diasporası tarafından, Karadeniz kıyısında yapıldı. Orada Karadenizde boğularak ölenlerin toplu mezarları var. Bu yıla kadar Çerkesler ve Abhazlar Kefken’de birlikte miting yaptılar, ancak şimdi ayrıldılar. Bir diğer miting Suriye ile sınır olan Reyhaniye’de yapıldı. Bu bölge Türkiye’ye geç dahil oldu. Bu yüzden sadece orada yaşayan Çerkesler soyadlarını Türkçe ile değiştirmek zorunda kalmadılar. Buradaki Çerkesler baskıya da maruz kalmadı. Çoğunlukla Batı Çerkesya bölgesinden gelen buradaki Çerkeslerin güçlü milli kimlik duyguları var.

Türkiye’de Çerkes medya organlarının yüksek seviyedeki gelişimi de beni, sempozyumun akademik düzeyi gibi şaşırttı. Kafkasya Forumu, Ajans Kafkas ve Jineps mitingler esnasında ve sonrasında benimle görüştü ve röportaj aldılar. Türkiye medya organları da Kafkas-Rus savaşı kurbanlarını anma gününü geniş şekilde yayınladı. Popüler Türkiye televizyon program sunucusu Fehim Taştekin beni IMC televizyon kanalına bir saatlik program için davet etti.

Rusya’da da 21 Mayıs yas yürüyüşleri ve Nalçik, Maykop ve Çerkesk’te mitingler yapıldı. Ancak ana akım medya hiçbir şekilde bunlara yer vermedi. Bu şaşırtıcı değil çünkü onlar birkaç yıl önce kutlanan Çerkesya’nın Rusya’ya ‘gönüllü bağlanışının’ 450. yıl kutlamalarını bile dikkate almadı. Öyleyse, Soçi Olimpiyatları arifesinde Çerkes milli hareketinin yükselişini neden yayınlamak istesin?

Şüphesiz Rusya’nın iç siyasi gündeminde Çerkes meselesinden daha mühim konular var. Ve görülen o ki, Moskova için Çerkes meselesi İstanbul, Brüksel, Tiflis ve Amman’a göre daha az ilgi çekici. Olimpiyatlar öncesindeki iki yıl daha böyle olacak. Ancak Moskova’nın çözmeye isteği yoksa bile, hiç değilse sorun hakkında derin derin düşünmesi lazım. Zira bu eşit olmayan bir tepki: bilimsel sempozyumda protesto çağrıları işitilir gibi olurken, Rusya elçiliği önündeki gerçek protestolar fark edilmeden kalıyor.

*Editörün Notu: İstanbul’daki 21 Mayıs etkinlikleri ile ilgili düzeltme:

          Rusya Konsolosluğu önündeki ilk eylem, anılan grupların dışında birçok kurum ve inisiyatifin de bünyesinde yer aldığı may21 organizasyonunu tarafından organize edildi.

          Saygı duruşu konsolosluk önündeki ikinci eylemde yapıldı.

          KAFFED mitingindeki mezar taşları gösterisi İstanbul Kafkas Kültür Derneği Genç (İKKD GENÇ) tarafından organize edildi.

27 Mayıs’ta echo.msk.ru’da yayımlanan bu yazı Özlem Gün