Moskova/Ajans Kafkas – Moskova Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Kafkasya Araştırmaları Merkezi’den Nikolay Silayev, Kuzey Kafkasya’da Sovyetlerin yıkılmasıyla başlayan süreçteki gibi ayrılıkçılığın siyasi bir güç olarak ortaya çıkamadığını söyledi.
Silayev, donmuş çatışmaların çözümü üzerindeki ‘ağustos savaşı’ etkisinin de Kafkasya’da kendi kendini tükettiğini belirtti. Day.Az’ın sorularını yanıtlayan Silayev’le röportajı Ajans Kafkas Türkçeye aktardı:
Kuzey Kafkasya’daki direnişçilerin saldırıları konusunda ne düşünüyorsunuz, bunlar sizce ayrılıkçılık olayı mıdır, yoksa ardında başka amaçlar mı var?
Kuzey Kafkasya’da laik, milliyetçi ayrılıkçılık sloganı altında ayağa kalkacak siyasi güçler yok. Dokka Umarov’un başında bulunduğu Kafkasya Emirliği resmi olarak ayrılıkçılık projesini temsil ediyor. Ancak onun taraftarları radikal İslam sloganı altında hareket ediyor. Bunun dışında, Umarov 2007 yazında bu kurumun oluşturulmasını ilan ederek, tam da laik ayrılıkçılık projesini temsil eden Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti’ni ilga etti. İçkerya’nın ‘son Mohikan’ı’, Londra’daki göçmen Ahmed Zakayev, Çeçenya ‘Devlet Başkanı’ Ramzan Kadirov ile müzakereler yürütüyor ve açıkça onun siyasetini alkışlıyor, üstelik gündemden bağımsız devlet düşüncesini kaldırıyor. Kuzey Kafkasya’da direnişçi hareketlerinin ardında çeşitli nedenler var. Büyük derecede direnişçiler yönetimden hoşnutsuzluğu olan kişilerden oluşuyor. Bu insanlar, öncelikli olarak intikam alma isteğinden yol çıkarak harekette bulunuyor. İkinci derecede ise ideolojik düşüncelerden yola çıkıyorlar. Belirli bir ölçüde direnişçi grupları normal kriminal gruplarla bağlantılı olabilir. Ayrılıkçılık, diğer Post Sovyet ülkelerinde olduğu gibi organize siyasi güç olarak Kuzey Kafkasya’da artık yok.
Bu istikrarsızlığın komşu Azerbaycan’a yayılması mümkün müdür?
Şu anda bunun işaretini görmüyorum. Kuzey Kafkasya’da var olan problemlerin, Rusya ve Kuzey Kafkasya kökenli olma gibi bir özelliği var. Azerbaycan’da durum başka.
Kuzey Kafkasya’da olası istikrarsızlığa karşı temel tehdit olarak neleri görüyorsunuz?
Kuzey Kafkasya’da geniş çaplı bir istikrarsızlık beklemiyorum. Orada istikrarlı zor bir durum var ve şu anda yaşananlar bence yaklaşan istikrarsızlık işareti değil, yerel gerginlik dalgalanmalarıdır. Bu gerginliği destekleyen faktörlere gelince, bunlar defalarca adlandırıldı, üstelik Rusya’daki en yüksek tribünlerden. Etkisiz devlet idaresi, yolsuzluk, güvenlik kurumları zorbalığı. Bunlar Kuzey Kafkasya’ya özgü problemler de değiller, bu problemler tüm Rusya’nın problemi ve Kuzey Kafkasya’da durum, biz tüm ülkede bu problemleri çözme özelliğinde olduğumuzu göstermeden önce niteliksel olarak iyileşme göstermeyecek.
Geçen seneki Ağustos olaylarıyla başlayan süreç Karabağ çözümsüzlüğüne etki eder mi, evet ise ne tür etkileri olabilir?
Ağustos olaylarının Karabağ çözümüne ne gibi etkileri olabileceği kendini gösterdi bile. Tüm Güney Kafkasya’da, etnopolitik anlaşmazlıkların neden olduğu problemlerin çözümünde güç girişiminin ne kadar tehlikeli olduğu anlayışı arttı. Bunun dışında Ağustos Türkiye’nin Kafkasya’ya yönelik dış politikasını aktifleştirmesinde dolaylı bir sebep oldu. Bu özellikle, gelecekte Karabağ problemleri durumuna etki edecek Ermeni-Türk ilişkilerinin normale dönmesi girişimlerinde ortaya çıkıyor. Şu anda ‘Ağustos etkisi’ Kafkasya’da (dünyanın diğer bölgelerinde ve Rusya’nın diğer dış siyaset yönelimlerinden söz etmiyorum) kendini tüketti. Ayrıca Rusya oldukça açık bir şekilde, Güney Osetya ve Abhazya olayını diğer benzeri anlaşmazlıkların çözümünde model olarak kullanmayı düşünmediğini ortaya koydu.
Genellikle Karabağ sorununun ‘donmuş’ bir mesele olmadığını söyleniyor. Azerbaycan ve Ermenistan arasında yakın bir gelecekte askeri hareketlerin yeniden başlama olasılığını görüyor musunuz?
Her iki taraf da düzeltilemeyecek hata yapmamak için oldukça aklıselimle davranıyor. Üçüncü oyunculara gelince, geçen sene Ağustos ortasında ABD’nin kendi askeri gemilerini Karadeniz’e gönderdiği, Rusya’nın ise ‘Topol-M’ balistik füze denemesini yaptığını hatırlamanın zamanı. Geçen sene olduğu gibi aynı ruhla bu tür şeyleri yeniden yapmayı büyük devletlerden hiç biri istemiyor. Büyük oyuncular daha çok istikrarın korunmasını istiyor. ÖZ/FT