Kafkas sıradağlarının güneyinde kahraman muamelesi gören Putin’in fiyakası, direnişin palazlandığı kuzeyde bozuluyor. Kontrolden çıkan Kafkasya için yeni strateji aranıyor.
Hiç Rusya Başbakanı Vladimir Putin halkların kendi kaderlerini tayin hakkını teslim ederken görmemiştik: "Kararları alanlar, halkların düşüncesini dikkate almak zorunda. İnsanların iradesi olmadan devletin tek bir meselesi çözülemez." Rus liderin Sovyetler dağılırken Rusya Federasyonu ile ortaklık anlaşmasını imzalamayıp bağımsız kalmayı tercih eden Çeçenya’dan bahsedildiği sanılmasın. Ya da bağımsızlık damarının her an atmaya namzet Kuzey Kafkasya’nın öteki cumhuriyetlerinden… 12 Haziran’da Abhazya’yı ziyaret ederken Putin, birazcık "Götürebildiğiniz kadar özgürlük alın" diyebilmiş eski Rus lider Boris Yeltsin’den laf çalar gibiydi. "Gürcistan’ın bölgesel bütünlüğü koruması için Abhazya ve Güney Osetya halklarına saygılı davranmalıydı" diyordu. Rusya’nın, geçen yılki savaşta kendi tarihi anavatanlarında özgür ve bağımsız halklar olarak yaşamayı seçmiş Abhazya ve Güney Osetya’ya kalkan olup iki ‘de facto’ cumhuriyeti 26 Ağustos 2008’de bağımsız devletler olarak tanıması tarihte büyük katliamlar ve sürgünler yaşattığı Kafkasya halklarına ödenmiş bir diyetti sanki. Nitekim bu diyet minnettarlıkla anılıyor, Putin bu iki cumhuriyette kahraman gibi karşılanıyor. Peki ya Kuzey? Çeçenlerin bağımsızlık iradesinin bedeli 250 bin can oldu. Putin, Kuzey’in halklarına ne istediklerini sorabilir mi? Namluları alınlarına dayamadan, tankları evlere yöneltmeden… 9 yıl önce ‘Çeçenleri tuvalette öldürüp üzerlerine sifon çekmekten’ bahseden Putin’in Güney’in fatihi kesildikten sonra Kuzey’de insafa geldiğini düşünmek boşuna…
Rusya yeni strateji arıyor
Abhazya ziyareti sonrası Kuzey Kafkasya’da ardı ardına saldırılar olurken Putin’den yorum gelmedi, lakin daha yumuşak bilinen tandemin ikinci pedalındaki Devlet Başkanı Dmitri Medvedev onu aratmadı: "Teröristlere karşı savaş kaba bir şekilde yürütülmelidir. Teröristler duygusuzca ve tereddüt etmeden yok edilmelidir, yoksa başarılı olamayacağız."
17 Ağustos’ta İnguşetya’nın eski başkenti Nazran’da intihar saldırısında 25 kişi ölmüş 160 kişi yaralanmıştı. Bu, görenlere ‘Kuzey Kafkasya kontrolden çıktı’ dedirttiren bir andı. Medvedev, İnguş güvenlik güçlerini aciz bırakan bu olay üzerine işte bu çıkışı yapmıştı. Bu çıkışı Çeçenya’da intihar eylemleri, Dağıstan’da güvenlik güçlerine saldırılar, Kabardey Balkar’da ajanslara düşmeyen direnişçi kovalamacaları izledi.
Rusya şimdi Kuzey Kafkasya’yı nasıl dizginleyeceğini tartışıyor. Bir kısmı Kuzey Kafkasya’nın tamamen askeri bölge ilan edilmesini öneriyor. Bu cenah haliyle Çeçenya’da 16 Nisan’da ‘anti-terör rejiminin’ kaldırılmasının yani savaşın resmen bitirilmesinin hata olduğunu düşünüyor. Daha ‘sivil’ Rus aydın ve siyasilerse kamudaki yolsuzluk, çürüme ve işsizlik yok edilmeden silahlı oluşumların bitirilemeyeceğine vurgu yapıyor.
Kremlin’e gelince; 1994 ve 1999’da Çeçenya’ya yapıldığı gibi büyük askeri operasyonu seçeneğini masadan uzak tutmaya çalışsa da yine şiddetin dilinden konuşuyor. Kimse sorunun kökeninde yok edilen Çeçenya olduğunu hatırlamak niyetinde değil. Hele hele Kafkasya’nın tarihsel trajedilerinin bugüne yansımalarını tartışmaya hiç niyeti yok. Rusya sözbirliği ile Rusya’yı Sovyetler zamanındaki eski gücüne dönüşünü engellemeye çalışan dış güçler Kafkasya’yı karıştırıyor propagandasıyla insanları sorunu düşünmekten men ediyor. Direnişçilerle ilgili en ağır yazıları yazmış Yulia Latinina bile ideolojik beslenme olsa da Kafkasya’daki direnişin uluslararası destek görmediğini ısrarla vurguluyor. Ona göre direnişin mali kaynağı tamamen federal bütçe! Yolsuz ve batık sistem direnişin her türlü kaynağa erişimini kolaylaştırıyor.
Devlet terörüne bahane: Vahhabizm
Velhasıl Rus siyasal söylem ve pratiğinde ‘Yok etmek’ ortak parola. Rus güdümlü Çeçen başkan Ramzan Kadirov’un en son 26 Ağustos’ta güvenlik güçlerine yönelik konuşmasında devlet terörünü açık teşvik eden şu sözler esasen Moskova adına söylenmiş bir tekerleme: "Onlara merhamet olmamalı. Sadece toptan ve koşulsuz ölüm."
Fakat Kuzey Kafkasya’nın diğer liderlerini Kadirov kadar öldürme meraklısı görmek yanlış olur. Birçoğu direnişi devlet terörünün tetiklediğinin farkında. Dağıstan Devlet Başkanı Mukhu Aliyev’in gücün çözüm olmadığını defalarca söylediğini not etmek lazım.
Kremlin bugüne dek işin temelinde dış destekli Vahhabizm ideolojisi olduğu yönünde bir kurguyla hareket etti. 28 Ağustos’ta Medvedev’in Soçi’de Kuzey Kafkasya’nın siyasi ve dini liderleriyle yaptığı çözüm toplantısında da odak Vahhabizmle mücadeleydi. Vahhabizmle mücadeleden anladıkları şimdiye kadar camiye giden gençleri fişlemek, takip etmek, gözdağı vermek, kaçırıp işkence yapmak ve de öldürmekti. Ya da Din İdaresi’nin sakıncalı gördüğü kitapları sattıkları gerekçesiyle kitapçıları kundaklamak. Sözgelimi Dağıstan’da 16 Ağustos gecesi bir kitapçı yakıldı. 8 Mart’ta başka Lotos adlı dükkan saldırıya uğramış, kitaplar sokağa çıkartılarak ateşe verilmişti. Sunna adlı bir başka kitapçı kundaklanmaktan bir şekilde kurtulmuştu.
http://www.dunyabulteni.net/news_detail.php?id=87878
Fehim Taştekin