İstanbul/Ajans Kafkas – Çeçenler 14 yıl önce bugün öldürülen Çeçenya’nın özgürlük lideri Cohar Dudayev’in yasını tutuyor.
21 Nisan 1996’da Rusya’nın güdümlü füzeyle öldürdüğü Dudayev, Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti’nin ilk devlet başkanıydı. Dudayev, Gehi-Çu köyünde uydu telefonuyla bir Rus aracıyla olası barış müzakereleri konusunu konuşurken güdümlü füzeyle vurulmuştu.
Refah Partisi’nin Dudayev’e hediye ettiği uydu telefonunun koordinatlarını ABD Başkanı Bill Clinton’ın Rus meslektaşı Boris Yeltsin’e verdiği iddia edilmişti.
Amerikan gizli servisi National Security Agency’nin (NSA) Dudayev’in yerini tespit ederek Ruslarla cinayet ortaklığı yaptığına dair bilgiler ortaya çıkmıştı. Arlington Virginia’da istihbarat, iletişim, bilgisayar güvenliği ve gizlilik konularında yazan ve NSA’da çalışmış Wayne Madsen, Dudavey suikastında ABD’nin rolüne ilişkin ayrıntılı değerlendirmeyi 1997’de Covert Action Quarterly’de yapmıştı. Dudayev’in kullandığı telefon bir Amerikan uydusuna bağlıydı. Bu durum ‘uydu telefonlarının yerini tespit edecek teknik donanımı olmayan Rusya’nın ABD’nin yardımı olmadan Dudayev’in yerini bulması çok zor’ yorumlarına yol açmıştı. Madsen’a göre “Ruslar 1996’nın ilk üç ayında Dudayev’in sinyalini almayı 4 defa denediler ama başarılı olamadılar. Rus ordusunun SIGINT isimli sinyalizasyon uçakları ve seyyar sinyal kolektörlerinin bütün çabalarına rağmen, Dudayev onlara tam yerini bildirecek olan ‘Dfing’ radyo sinyallerini kullanma fırsatı vermiyordu. Çeçenlerin 100’e yakın Rus askerin öldüğü ve 50 askerin yaralandığı saldırısı Yeltsin’i barış yapmaya iyice zorlamıştı. Ancak Dudayev, güvenlik nedeniyle görüşmeleri uydu telefonuyla yapacağını bildirmişti. Liberal Duma milletvekili Konstantin Borovoy, Dudayev’in Moskova’daki aracısıydı. Dudayev 21 Nisan akşamı saat 8’de Borovoy’a telefon etti. Yeltsin’in en son barış teklifini konuşacaktı. Dudayev ‘Moskova yakında sıcak bir yer olacak’ dedi ve ‘Şehir merkezinde mi yaşıyorsun?’ diye sordu. Borovoy ‘Merkezde, hem de İçişleri Bakanlığı’nın bitişiğinde’ diye cevap verdi. Dudayev ‘Şimdilik oradan gitsen iyi olur’ dedi. Dudayev Borovoy’e belki de şunu söylüyordu: ‘İçişleri Bakanlığı’na bir Çeçen saldırısı olabilir.’ Borovoy ‘Olmaz böyle şey’ dedi. Sonra Dudayev ‘Rusya yaptığına üzülecek’ dedi ve Borovoy’in telefonu aniden kesildi. Dudayev bu sefer telefonda yeterinden fazla zaman konuşmuştu. Dudayev bu son sözlerini söylerken, havadan karaya füzelerle donatılmış bir Su−25 Rus Jeti Dudayev’in koordinatlarını almıştı. Jet, Dudayev’in telefon sinyaline kilitlendi ve iki tane lazer güdümlü füze yolladı. Bir tanesi Dudayev’in hemen yanına düştü, şarapnel parçaları Dudayev’in başına isabet etti. Dudayev, korumalarının birinin kollarında anında şehit oldu.”
Gültekin Avcı ‘İstihbarat Teknikleri’ adlı çalışmasında Jane’s Radar ve Elektronik Savaş Sistemleri dergisinin editörü Martin Streetly’in bu konudaki görüşlerini şöyle aktarıyor:
“Rus Silahlı Kuvvetleri’nin durumu, Dudayev’in yerini tespit edebilecek düzeyde değildi. Ruslar, Dudayev’i öldürmek için daha önce, daha az gelişmiş usulleri denemiş ancak başaramamışlardı. Şüpheler Amerika ve NSA’nın Vortex, Orion ve trumpet isimli dünyanın en gelişmiş casus uyduları (SIGINT) üzerine yoğunlaşıyordu. Bu uydular, Sovyet ve Varşova Paktı’nın üst düzey komutanlarının kullandıkları seyyar telefonların dinlenmesi için geliştirilmişti. Dolayısıyla, Dudayev’e Türk dostlarının verdiği telefonu tespitte NSA SIGINT uyduları tam görev yapmıştı. Ayrıca, SIGINT uydularının Batı ülkelerinden yalnız Amerika ve İngiltere’de olduğunu da hesaba katmak gerekir. Hatta, İngiliz hükümeti Amerikalıların uydularında yalnız kiracı statüsündedir. Dolayısıyla İngilizlerin kendilerine ait uydusu olduğu münakaşa götürür bir konudur. Dudayev’in Ruslar tarafından öldürüldüğü haberi üzerine konuşan Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Çeçenistan Devlet Başkanı’nın hâlâ sağ olduğu şayialarına karşı alaycı bir yaklaşımla ve kesin bir tavır sergileyerek Dudayev’in ölümünden ’emin’ olduğunu beyan etmişti. Dudayev’in öldürüldüğü gün, Clinton’ın Moskova’da bulunuşu, hiçbir şüpheye mahal vermeyecek kadar açık bir tablo sergiliyordu.”