Moskova/Ajans Kafkas – Rus insan hakları örgütü Memorial, Dağıstanlı insan hakları savunucusu ve siyasi muhalif Farid Babayev’in ölümünün birinci yıldönümü vesilesiyle Moskova’da düzenlediği konferansta Dağıstan’daki silahlı çatışmaların analizini yaparken güvenlik güçlerinin dudak uçuklatan yöntemlerini de gözler önüne serdi.
24 Kasım’da düzenlenen konferansta Memorial çalışanı Yekaterina Sokiryanskaya, kısa bir süre önce ziyaret ettiği Dağıstan’daki anlaşmazlıkların dini karakterde olduğunu tespit ederken halkın normalde tehdit arzetmeyen inançları yüzünden nasıl terörize edildiğini örnekleriyle anlattı. “Dağıstan İçişleri Bakanı, güvenlik organlarının özel listesinde İslam’ın Ortodoks akımı selefizm taraftarı 1370 kişinin bulunduğunu söyledi. Selefi akımı kendi başına galiba toplum için hiçbir tehdit arz etmiyor; insanlar yaşıyor ve doğru olduğunu düşündükleri gibi ibadetlerini yerine getiriyorlar. Ancak son on yıldır Dağıstan’da resmi yönetim selefizmi terörizm ve eşkıyalığa eş tuttu" diyen Sokiryanskaya, Dağıstan’daki temasları sırasında öğrendiği bilgileri şöyle aktardı:
“Geçenlerde Dağıstan Anneleri örgütüne German Hidirov’dan bir mesaj geldi. Patlayıcı bulundurmaktan bir yıl hüküm giyen Hidirov, dayak, elektrik şoku ve kerpeten ile gördüğü işkence ve sonunda Mart 2008’de götürüldüğü altıncı polis şubesinde ırzına geçilişini anlatıyor. Dağıstan Anneleri Başkanı Svetlana İsayeva’nın açıkladığına göre direnişçilerle hiçbir alakası olmayan Hidirov’un amcası da, altıncı şubeden yeğenine yapılan hakaretin intikamını almak için bir polisi öldürdü. 25 Eylül’de kaçırılan Nariman Mamedyarov’a yönelik de uydurma bahaneyle dava açıldı ve işkenceye uğradı. Mamedyarov’un idari tutuklanma belgesi 29 Eylül’de dolduruldu. Bugüne kadar geçen günlerde kolu kırıldı ve sonucunda kangrene dönüştü. İnsan Hakları Yetkilisi Vladimir Lukin’in müdahalesine rağmen Mamedyarov’a önüne konulan suçu itiraf edinceye kadar tıbbi yardımda almasına izin verilmedi. Ülkenin güvenlik açısında problemli sayılan iki bölgesini Utsukulski ve Karabudahkentski’yi ziyaret ettik. 21 Ekim’de Karabudahkentski bölgesinde, Gubden köyüne on kilometre uzaklıkta polislere saldırıda bulunuldu. Yedi kişi öldürüldü, dokuz kişi yaralandı. İki gün süren direnişçi arayışı netice vermedi. O zaman köye büyük sayıda güvenlik kurumu getirildi, dört girişten üçü kapatıldı, kalan tek girişte de kontrol noktası oluşturuldu. 25 Ekim’de Gubden köyünde aramalar yapıldı, kırk inançlı Müslüman gözaltına alındı ve Mahaçkale’de geçici tutukevine gönderildi. Gözaltına alınanlardan bazılarına güvenlik çalışanları şöyle dediler: ‘Ormana gidin, sizin yeriniz orası.’ Gubden köyünde 26-27 Ekim’de Saidgaci Saidgaciyev, Gaciahmed Ahmedov ve Nustapa Abdurahmanov kaçırıldı. Ahmedov eşine, yirmi dakika sonra döneceğini söyledi ama dönmedi. Eşi onu yaklaşık otuz kez telefonunda arayınca, kendisine Ahmedov’un Moskova’ya gittiği ve aranmaması yönünde SMS geldi. Ancak SMS Dargincenin Gubden diyalektiyle değil, Ahmedov’un bilmediği Sergokalinski diyalektiyle yazılmıştı. Ertesi sabah yakınları Ahmedov’un kaybolduğu başvurusunu yaptı. 28 Ekim’de kaybolanların üçünün de polislere silahlı direniş gösterdikleri için öldürüldükleri açıklama yapıldı. Cesetleri ise alışıldığının aksine ailelerine verdiler. Her üç cesette çok sayıda işkence izi vardı, ikisinin başlarında mermi izleri vardı. Böylelikle, güvenlik birimi çalışanlar direnişçileri yakalamak yerine Gubden köyündeki inançlı vatandaşlara yönelik tepeleme operasyonu yürüttü, onlardan üçünü yok etti. Köyde durum çok gergin. Selefilerin evinde kanunsuz aramalar ve gözaltılar oluyor. Daha aktif olanlarının telefonları dinleniyor, gözleniyor. Şu anda köyün erkekleri yalnız dolaşmaktan korkuyor. Kadınlar ise her an yapılacak arama korkusuyla kıyafetleriyle uyuyor. Görgü tanıklarının ifadesine göre, aramaların hiç birinde kanuna aykırı hiçbir şey tespit edilemedi, ama defalarca yasak olmayan dini literatürler toplattırıldı. On aile geçenlerde korkudan Gubden köyünü terk etti. Gubdenliler güvenlik organları ile işbirliğine hazır olduklarını ve her şey kanunlar çerçevesinde yapıldığı takdirde tüm sorularına cevap vermeye hazır olduklarını açıklıyor.” Konferansa katılan Dağıstan Anneleri Başkan Svetlana İsayeva da öldüren kişilerin cesetlerinin fotoğraf ve video görüntülerinin aileleri tarafından kendisine de verildiğini anlattı. Ayrıca cesetlerin teşhisine katılan İsayeva cesetlerde işkence izlerine şahit olduğunu söyledi.
Sokiryanskaya, Aralık 2007’den Ağustos 2008’e kadar kuşatma altına alınıp operasyonlara maruz bırakılan Gimri köyünü ziyaret ettiklerini belirtip izlenimlerini şöyle aktardı: “Federal askerler hiçbir engel çıkarmadan Gimri’ye girmeme izin verdi ancak İhtiyarlar Heyeti Başkanı Abdullah Magomedov ile bir araya gelince yarım saat sonra köyden kovuldum. İhtiyarlar Gimri’de yürütülen operasyonun amacının Dağıstan’daki diğer dini yönden güçlü yerlerin korkutulması olduğunu düşünüyor.”
Halkın hayat damarı nasıl kurutuluyor?
Sokiryanskaya, İrganayski GES inşaatından dolayı altı köyün sular altında kaldığı Untsukulski bölgesiyle ilgili bilgiler de verdi. Sokiryanskaya, 2 bin hayvanın boğulduğunu, yerli halkın tek geçim kaynağı kayısı ağaçlarının yok edildiğini, bana karşı insanlara komik miktarlarda tazminatlar ayrıldığını, sağlık problemleriyle ilgili çalışmalar yürütülmediğini kaydetti. Sokiryanskaya, “13 Ağustos’ta burada toprak kayması sonucunda dört küçük kız öldü, çünkü zeminin sağlamlaştırılması için gereken çalışma yürütülmedi. Köy sular altında kaldığında bölgeye BTR’ler getirildi, antiterör operasyonu ilan edildi ve her türlü protesto yasaklandı. Yaşlılar yol kenarlarında ellerinde Moskova’ya giden şoförlere vermek umuduyla belgeleriyle duruyorlardı” dedi. Memorial konferansta katılımcılara sular altında kalan köyün ve kayısıları sallarla toplamaya çalışan insanların fotoğraflarını gösterdi. Kayısıların su baskınından yedi gün sonra olgunlaşması gerektiği belirtildi.
Dağıstan Anneleri Başkanı Svetlana İsayeva da, Dağıstan’da ilan edilmemiş bir savaş olduğunu söyledi. İsayeva’ya göre, yönetimin diyalogda bulunması, henüz bir şey yapmamış ‘gençleri ormandan çıkarmak’ için af ilan etmesi gerekiyor.
Memorial Başkanı Oleg Orlov da, Memorial’ın direnişçilerle hiçbir müzakereye desteklemediğinin altını çizdi. İnguşetya ve Dağıstan’daki durumu kıyaslayan Orlov, İnguşetya yeni yönetiminde de maalesef hiçbir iyileşme görülmediğini belirtip ekledi: "Murat Zyazikov direnişçileri bir şekilde tatmin ediyordu ve şimdi onların amacı, hiçbir şey değişmediğini göstermek. Güvenlikçiler de kendi taraflarından durumun normalleşmesini engelliyor. Yeniden işkenceler ve avukatların gözaltındakilerle görüştürülmediği bilgileri geliyor. Dağıstan’daysa durum milli faktör, klan mücadelesi olarak şiddetleniyor. Dağıstan genelinde şiddet, devlet tarafından kanunsuz şiddete cevap olarak meydana geliyor. Özellikle bu süreç Eylül ayından beri fark ediliyor. Dağıstan’da her yerde rüşvet, güvenlik organlarının zorbalıkları, seçme haklarının ihlali artıyor, silahlı yer altı ise koordineli hareketlere karşı oldukça büyük bir başarı ve aktiflik gösteriyor. Geçenlerde Dağıstan’da üst düzey subay ve güvenlik çalışanlarına yönelik ‘özel av’ başlatıldı: Eylülden beri beş binbaşı, bir yarbay ve bir albay öldürüldü, bunlara subaydan küçük rütbeler ve polisler dahil de değil. Ancak antiterör metotları daha iyisini bekleme umudunu kaybettiriyor: Dağıstan’da antiterör operasyonları kanun ölçülerinin kabaca ihlali ile yürütülüyor. Ayrıca polisler delil toplamak yerine, gözaltılar, işkenceler gerçekleştirmek ve ardından da suçların gizlenmesi için uydurulmuş bir dava başlatmak amacıyla camilere baskınlara gidiyor." KU/ÖZ/FT