Çeçenya kervanı engel tanımıyor

Çeçenya’da hüküm süren muazzam kirli yönetimi teşhir etmeye kendisini adamış olan Natalya Estemirova’nın ölümü, tahmin edilebilir olduğu kadar engellenebilirdi de. ‘İt ürür kervan yürür’ sözünü haklı çıkarır şekilde, Çeçenya ve Rusya’da bu tür cinayetlerin sonu gelmiyor.

Arkadaşım Natalya Estemirova’nın cesedini çarşamba günü buldular. O sabah, bir insan hakları savunucusu olarak yaşayıp çalıştığı Çeçen başkenti Grozni’de, kimliği belirsiz kişilerce kaçırılmıştı. Bir sedana zorla bindirilirken görüldü ve “Beni kaçırıyorlar!” diye bağırdığı duyuldu. Cep telefonu bütün gün cevap vermedi; bazı önemli toplantıları (sözgelimi İçişleri Bakanlığı’ndaki toplantı) kaçırdı ve kızını daha önceden sözleştikleri gibi 14.30’da alamadı.
Hemen en kötüsünden korktum. Bir gece önce Çeçenya’da Nataşa’yla (bu isimle tanınırdı) birlikte yaptığımız bir haftalık bir incelemeden geri dönmüştüm; Rusya hükümeti oradaki savaşın sona erdiğini açıklamasından sonraki yıllar boyunca sürekli cezasız kalan yargısız infazları, işkenceyi ve (ironik biçimde) adam kaçırmaları belgelemiştik. Resmi makamlara karşı çıkan herkesin hayatı tehlikede. Nataşa’yı öldüren silahın tetiğini kimin çektiğini bilmiyoruz, fakat Çeçenya’daki dokunulmazlık ikliminin sorumluluğu doğruca Moskova’ya uzanıyor.

Putin’in yalanlarını reddetti
Nataşa asla bir duygu sömürücüsü değildi. Büyük saygınlığı olan Rus insan hakları örgütü Memorial adına çalışıyordu. Avrupa Parlamentosu’ndan, İsveç parlamentosundan ve benim de araştırmacı olarak çalıştığım İnsan Hakları İzleme Örgütü’nden ödüller almıştı. 2007’de, Çeçen savaşına dair yaptığı gözüpek habercilikten dolayı vurulup öldürülen gazeteci arkadaşı Anna Politkovskaya anısına konulan uluslararası bir ödülü almıştı.
Nataşa bugün Çeçenya’da hüküm süren muazzam kirli yönetimi teşhir etmeye kendisini adamıştı. Kamuoyunun önüne koyduğu en son olaylardan biri Medine Yunusova vakasıydı. 20 yaşındaki Yunusova geçen ay şüpheli bir Çeçen militanla evlenmiş ve kocası haziranda öldürülmüştü. İki gün sonra güvenlik güçleri Medine’nin evine gitti, annesini, babasını ve iki kızkardeşini yandaki ahıra kilitledi ve benzin döküp evi ateşe verdi. Silahlı adamlar ayrılırken ahırın kilidini açtı ve Yunusova’nın ailesi yangını söndürmeyi başardı. Ertesi gün güvenlik güçleri geri döndü – bu kez Medine’nin kefene sarılmış cesedini getirmişlerdi ve aileye ‘fazla gürültü çıkarmadan’ onu gömmelerini emrettiler.
Nataşa’nın da bildiği gibi, Çeçenya’daki sivillerin maruz kalmaya devam ettiği akıl almaz ihlallere karşı tek silah ‘gürültü’. O kılı kırk yaran bir araştırmacıydı, fakat Rusya Başbakanı Vladimir Putin ve şürekasının
Çeçenya’nın sakin olduğuna ve oradaki sorunun çözüldüğüne dair yorulmak bilmeden ortalığa saçtığı yalanlara prim vermeyecek kadar da şevkli bir kararlılık içindeydi. Çeçenya sakin olmadığı gibi sorun çözülmüş falan değil. Ev yakmalar yerel yetkililerin toplu cezalandırmalarının sık uygulanan bir biçimi haline geldi, son bir buçuk yılda bu mahiyette en az iki düzine olay yaşandı. Şüpheli militanlar ve işbirlikçileri, onların akrabaları ve rejimin düşman addettiği kim varsa işkence görebiliyor, kaçırılabiliyor ve öldürülebiliyor.

Kadirov’un rolü araştırılmalı
Nataşa birçok ölüm tehdidi almış ve yıllar içinde bu yönde birçok girişimi kılpayı atlatmıştı. Politkovskaya’nın ölümü gibi, onun ölümü de tahmin edilebilir olduğu kadar engellenebilirdi. Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev Nataşa’nın ölümünü sert bir dille kınadı, fakat bu yeterli değil. Rus hükümeti derhal kapsamlı bir soruşturma başlatmalı ve bu soruşturma sadece Nataşa’nın ölümüyle ilgili değil, Çeçen Devlet Başkanı Ramzan Kadirov liderliğinde ortaya çıkarılan bütün insan hakları ihlalleriyle ilgili olmalı. Yanı sıra Kadirov da dahil, yetkililerin dahli ve rolünü de mercek altına almalı.
Nataşa bu yıl öldürülen ilk Rus insan hakları savunucusu değil. Ocakta arkadaşımız ve Çeçenya’daki birçok ihlal kurbanına yardım eden tanınmış bir insan hakları avukatı olan Stanislav Markelov Moskova’nın merkezinde vuruldu. Nataşa cenaze töreni için kente gelmişti. Mutfak masamda oturup saatlerde Markelov’dan, Politkovs-kaya’dan konuştuk ve sıranın kimde olduğuna dair tahminlerde bulunduk. Sıra kimdeymiş artık biliyorum.

İt ürür kervan yürür…
Markelov ve Politkovskaya’nın katilleri hâlâ yakalanmış değil ve Rus hükümeti hak savunucuların öldürül-mesini ciddiyetle soruşturmak konusun- da pek az siyasi irade sergiliyor. Nata-şa’nın ölümü bu tutumun değiştiği an olmalı. Batılı hükümetlerin dahil olması gereken nokta da burası. Biz Ruslar, “İt ürür kervan yürür” deriz. Avrupa ve ABD, Rus siyasetçilerle toplantılarında Çeçenya’nın gündeme hiç gelmemesini gayet münasip buluyor. İtler ürüyor.
Kaynak: Washington Post. Çeviri: Radikal  17 Temmuz 2009
 
Tanya Lokşina, (İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Rusya bürosu yardımcı direktörüdür.

Tanya Lokşina