Meşruiyet arayışındaki Rus yanlısı Çeçen lider Ramzan Kadirov, Türkiye kamuoyunun kalbine girmek için kendine iki kanal buldu; Sufiler ve Türk milliyetçileri.
Birkaç milyon dolarlık bir PR hamlesi; Arafta duranları kolayca savuracak güçte halkla ilişkiler manevrası… Kremlin güdümlü Çeçen başkan Ramzan Kadirov, Türkiye kamuoyunda kendine yer açmaya çalışıyor. 120 kişilik bir sanat gurubuyla İstanbul’a çıkarma yaptı, Çeçenya’dan Türkiye’ye 15 yıl sonra gelen ilk uçakla. 25 Aralık’ta Grand Cevahir Oteli’nin devasa konser salonu emre amade. En âlâsından kokteyl ve gecenin derinliklerine uzanan şaşalı bir şov.
Bir yanda Türkiye’de kalmak ile Çeçenya’ya dönmek arasında kalan Çeçen mülteciler. Diğer yanda Çeçenya’daki savaşı ‘ulvi cihat’ olarak görmüş sağcısından muhafazakârına, İslamcısından milliyetçisine Türkler… Diğer yanda bölgeye daha ilgili ama Çeçenya’daki savaş konusunda farklı eğilimleri barındıran Kafkas kökenliler. Akıllar karışık; Her biri ‘direnişe karşı Kremlin’in maşası’, ‘hain’, ‘satılmış’ sıfatlarıyla anageldikleri Kadirov’a el uzatmakla uzatmamak arasında mütereddit. Tanık olmak için davetsiz oradayım, gazeteciye davet ne hacet!
Lobide siyahlarını kuşanmış Çeçen mültecilerin nabzını yokluyorum. Kadirovcu görünmenin huzursuzluğu ile Çeçenya’dan gelen vatan evladıyla hasret giderme arzusu çatışıyor. Bir gazi ‘Falan telefon açtı, geldim’ diyor, hali pek mahcup. Bir başkası organizasyonun failini umursamadan ‘Bizimkiler geldi’ diyor, gözleri ışıldıyor. Ötekisi geçmişi bir kenara bırakıp Kadirov’dan yana mazeret arıyor: ‘Direniş cephesi parçalandı, Doku Umarov’un yanında çok az sayıda savaşçı kaldı. İçkerya hükümeti de bölündü.’ Konuştuklarım arasından Kafkasya Emirliği taraftarları gibi görünen çıkmadı, yüzlerce kişi arasında varsa da Allah-u alem. Yine de Kadirov taraftarı olanlar ya da olmayanlar, hepsi bir arada, selamlaşıyor, birbirinin yüzüne bakıyor, sohbet ediyor… Çeçenler sert insanlar, lakin birbiriyle çatışan tarafların medeni bir şekilde toplanabilme geleneği de var. Bunu 2002’de Kopenhag’daki Dünya Çeçen Kongresi’nde de gördüm. Bu kez Çeçen-Türk Dostluk Gecesi bahanesiyle bir aradalar…
Kadirov’un PR elçileri
Gecenin perdesi açılıyor; Kültür Bakanı Dikalu Muzakayev ve Caharkale Belediye Başkanı Muslim Hociyev birlikte sahneye çıkıyor. ‘Selamunaleyküm’ diyor Muzakayev, ‘Kadirov’un talebiyle kültür heyetiyle geldik. İlk uçak seferini kültürümüzü tanıtmak için kullanmak istedik. Türk kültürünü de bize tanıtacak gruplara kapımız açık." Olabildiğince efendi, olabildiğince sevecen. Sözlerini ‘Allah-u Ekber’ diye bitiriyor. Hociyev de ‘Selamünaleyküm’ diye başlayıp Caharkale’nin nedenli modern bir kente dönüştüğünü anlatıyor. ‘Çeçenya’da büyük bir inşa faaliyeti sürüyor. Türkler bunda önemli bir yere sahip" deyip patronuna övgüler diziyor: "Kadirov yetimlerin hamisi olarak yoluna devam ediyor. Şu an bir devletimiz ve bir milletimiz var. Nerede olursak olalım kökümüz orada, döneceğimiz yer orası." Türkiye’ye de büyük paye biçiyor: "Türkiye’ye ilişkilere çok önem veriyoruz. Bu nedenle ilk seferi Türkiye’ye yaptık. Başımıza bir şey geldiğinde ilk başvuracağımız yer Türkiye. En güzel camilerimizi Osmanlı sitilinde Türkler yaptı."
Mesajlarda Rusya’ya da dokundurmalar var, yanımda Rusya Büyükelçiliği’nden kültür ve ticaret ataşeleri oturuyor. Yandan kestiriyorum, ikisi de alınmış gibi gözükmüyor.
Ardından Kadirov’un Türkiye’deki reklam elçileri sahneye teker teker çıkıyor; Resul Tosun, Yavuz Bülent Bakiler, Hamdi Mert… Kafkasya’ya dair bilgi kirliliği saçılıyor; Kafkasya bir anda Türk çemberine alınıyor… Üçlünün çizdiği resimde Kadirov yüce bir insana dönüşüyor; ezan okuyup kamet getiren başkan, halkın arasına karışan, çocuklarla çocuk, gençlerle genç, yaşlılarla yaşlı olan bir lider, ehli zikir… Hele Çeçenlerin Kadiri zikriyle kendinden geçmiş Bakiler için Kadirov, Ziya-ül-Hak’tan sonra gelen en müstesna Müslüman lider. Ha bir de Soğuk Savaş’tan mütevellit milliyetçi retorikle ‘Moskof kafiri’ne okkalı vuruşlar ardı ardına geliyor… Rus ataşesine dönüp soruyorum: ‘Konuşmaları nasıl buldun?’ Sorun yok anlamında ‘İyi, iyi’ diyor… Her konuşmacıyı alkışlayanlarla birlikte alkışlıyor.
Üç konuşmacı da son dönemlerin "yüce Türk büyüğü!" Seyfullah Türksoy’a düzenlediği turlarla ‘Çeçenya gerçeğini’ tanımalarına imkan verdiği için müteşekkir.
Geceye gönderilen mesajlar anons edilirken milliyetçi cephenin ‘Asena’sı Meral Akşener ve MHP’li bir siyasiye sıra gelince alkışların tonu artıyor.
Kaba propaganda
Sinevizyon gösterisi başlıyor; Yıkılan, yerle bir edilen Çeçenya kara kare kayıyor, failine dair bir tek kelime edilmeden… Biçare anneler ağlıyor, binalar tank mermileriyle çöküyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bir savaşın yol açtığı en büyük felaket, 230 bin insana mezar olan yıkım. Ardından inşa faaliyetleri, ışıldayan kentler, göğe yükselen minareler, parıldayan cadde ve parklar, görkemli binalar, alışveriş merkezleri. Oynayan çocuklar, gülümseyen anneler. Her karede ‘ülkeyi imar eden’ Kadirov var… Son söz ‘Savaşsız Çeçenistan.’
Çeçenya’nın hiçbir lideri yok, ne Cohar Dudayev, ne aslan Mashadov ne de Zelimhan Yandarbi… Bu sinevizyonda yok ama Kadirov’un emrindeki bütün medyayla bu figürleri ‘Çeçenleri felakete götüren liderler’ olarak resmetme çabasını biliyoruz. Sanki savaşı Çeçenler istemiş gibi… 1994’de dönemin Çerkes asıllı Rusya Adalet Bakanı Kalmuk Yura’nın Caharkale’ye uçup Çeçenya’nın vurulacağını haber vererek Dudayev’i tam bağımsızlık yerine Tataristan’a verilen statünün bir benzerine razı ettiği halde Boris Yeltsin’in Çeçenya’yı yerle bir etme kararından döndüremediğini ve bu yüzden istifa ettiğini de biliyoruz. 1996’da Çeçenlerle iki eşit devlet olarak ateşkes anlaşması imzalayan Rusların rövanş için savaş koşulları oluşturmaya çalıştıklarını, 1999’da FSB’nin bunun için Moskova ve Volgadonsk’da apartmanları havaya uçurup suçu Çeçenlere attığını, Ryazan’da bomba yerleştirirken kendi polislerine yakalandıklarını da biliyoruz. Tabi savaşta kahramanlıklar göstermiş komutanların barış zamanında Mashadov’un iktidarını zayıflatan ‘başına buyruk’ tutumlarını ve Ruslara saldırı bahanesi veren Dağıstan’daki Çobanmahi ve Karamahi köylerinde şeriat ilanına desteklerini de biliyoruz. Ama en iyi bildiğimiz şey, Çeçenlerin savaşı istemediğiydi. Ve yine çok iyi bildiğimiz bir şey daha var; ‘Yıkan Rusya’, orada egemenliğini tesis için bugün ‘yapan Rusya’ rolünü oynuyor. Kadirov ve her bir tuğlaya adı yazılan Hacı Ahmet Kadirov Vakfı da Kremlin’in akıttığı paralar için paravan. Rusya bilinçli olarak ‘Ben yapıyorum’ demiyor ve bütün krediyi Kadirov’a bırakıyor, Çeçenlerin gönlünde meşruiyet kazanabilsin diye. Kremlin’in akıttığı milyonlarca dolarla camiler inşa ediliyor. Çeçenya’nın bağımsızlık fikrinden bütün Kafkasya’nın şeriat devleti kurmaya evrilmiş Kafkasya Emirliği hareketiyle ideolojik savaş için Kafkasya’da pasifizmin en önemli figürü Kunta Hacı öğretisi yüceltiliyor. Tabi ki Kremlin’in onayı, teşviki ve parasıyla… Ama her defasında Vladimir Putin için "Halkımızı kurtardı", "Minnettarım", "Hayatımı ona borçluyum", "Putin’i unutursam adam değilim", "Putin’in piyadesiyim" diyen Kadirov Türkiye’ye gönderdiği reklam filminde ‘yıkan Rusya’yı gizlediği gibi ‘yapan Rusya’yı da gizliyor. Sahnede yeni Çeçenya bayrağı ile Türk bayrağı asılıyken Rusya bayrağı yok. Türk hassasiyeti için ‘Rusyasız Çeçenya’…
Çeçenleri dirilten sahneler
Gelelim Çeçen’i gömüldüğü yerden ayağa kaldıran bölüme… Devlet çocuk halk dansları topluluğu Daymohk, devlet folklor farkı grubu Nur Covhar’, devlet halk dans topluluğu Vaynah inanılmaz bir gösteri sunuyor. Herkes büyüleniyor… Hatta sahneye davet edilen Türk pop müziğinin kralı Erol Büyükburç dostluğun Türk tarafı adına bir şarkı seslendirmeden önce Kafkas danslarının kullanılacağı bir proje söze veriyor.
Nefes kesen Çeçen ritmine ağır adımlarla yeri göğü inleten Mehter’le mola veriliyor. Sahne gerisindeki Çeçen dansçılar, meraktan perde aralarına üşüşüp koca bıyıklı ve göbekli mehteranın davudi sesine, cenge giden askerin şarkısına kulak veriyor. Yine gecenin Türk tarafında Akın Akıntürk sanatsal olarak Çeçenlerin fersah fersah gerisinde kalan bir gösteri eşliğinde damardan Türk milliyetçisi parçalarla salondan alkış koparıyor.
Sırası gelen Çeçenlerin ünlü kadın şarkıcıları Aset Abubakarova, Heda Hamzatova, Amina Ahmatova güçlü sesleriyle salonu fethediyor. Hamzatova şarkısıyla büyülerken Kültür Bakanı kalpağıyla kendini sahneye atıp kıvrak ve çevik figürleriyle dans ediyor. Rus ataşesi heyecanla alkışlıyor.
Çeçen dansçılar tekrar tekrar sahne alıyor. Asalet, zarafet, cesaret zirve yapıyor. Kuğu gibi süzülen kızların arasında savaşa giden gençler var; meydan okuyan, bileği bükülmeyen, boğun eğmeyen…
Rus kültür ataşesi dayanamayıp cep telefonunu çıkarıyor, her figürünün oluşmasında tarihteki Rus işgalinin, zorbalığın, sonsuz zulmün payı olan bu dansları kayda başlıyor.
Çeçenya’dan evlenmiş Türkiyeli bir Çeçen’e eğilip "Bu millet bu dansları bu ruhla yapabildiği sürece kolay kolay yok edilemez" diyorum.
Ne yazık ki Çeçen sanatçıların sahneden yaydıkları özgür ruh, Çeçenya’da iki savaşla çok incindi. Bu ruh, ‘imar yumruğu’ ile herkesi susturan Kadirov tarafından da kafeslendi.
Artık bağımsızlıktan yana umudu kalmamış bir gaziye ‘Ne dersin, Çeçenya’ya dönebilir misin?’ diye soruyorum. Yanıt işte özgür ruhun kelepçelendiğinin de resmidir: ‘Dönemem. Ben Kadirovcularla savaşmadım ama çok iyi biliyorum ki, gittiğimin ertesi günü birileri işte bu savaşçıydı diyecek. Birileri beni alıp götürecek.’
Çeçenya’ya sık sık gidip geldiğini söyleyen ismi mahfuz bir başkası sinevizyon sırasında kulağıma eğilerek istikrar ve barış propagandasının tılsımını bozuyor: ‘Doğru şehirler imar edildi ama denildiği gibi güvenlik yok.’
Çeçen sanatçıların vatanından uzak Çeçenleri bir kez daha dirilttiği kesin ama gecenin Kadirov ve Türksoy’un reklamından öteye geçmeyen bölümlerinin hasılatı ne olur bilemem.
Çeçenlerin yorgun düştüğü, yaralarını sarmak için durulmaya, dinlenmeye ve yenilenmeye ihtiyacı olduğu da kesin. Kimsenin kısa sürede nüfusunun dörtte birini yitirmiş Çeçenlere ‘Siz savaşın, biz sizinle gurur duyarız’ deme hakkı da yok. Ayrıca Çeçenya’da Rusya Federasyonu’na bağlı diğer Kafkas cumhuriyetlerinin hiçbirinde olmadığı kadar yönetimin Ruslardan arındırıldığı bir sürece tanık oluyoruz. Savaşta Ruslar çekip gitmişti. Şimdi Kadirov’la bağımsızlık elden giderken yönetimde Çeçenleşmeye de göz yumuluyor. Tüm bunların eski komutanların Kadirov’un safına geçmelerini kolaylaştıran unsurlar olduğu görülüyor.
Çeçenler kendilerini çok çabuk tamir edebilen bir halk. 1944’te toptan sürüldükleri Orta Asya’dan 13 yıl sonra yekpare dönüp yeniden dirildiklerini, 1996’da savaş bittiğinde yine vatanlarında buluştuklarını not etmek lazım. Çeçen diriliş klasiği, Putin’in Kadirovlara bile güvenemeyeceği bir klasik…
http://www.dunyabulteni.net/news_detail.php?id=100166
Fehim Taştekin