Beyaz kalpaklının demokrasi sancısı

İnsanın zihin atlası, ABD ve Rusya’nın nüfus savaşlarına göre kodlandığında Orta Asya’da kurulan satranç tahtasında Kırgızlara ne vezir olmak düşer, ne şah. Bu zaviyeden bakılınca sanki onların kaderleri Manas ve Kant’tan ibarettir. Bunlardan biri Amerikan, öteki Rus üssü. Kara mizah gibi stratejik denge değişimleri sıralanır; 2005’te ‘Sarı Devrim’, Rus nüfus bölgesi Orta Asya’da bir Amerikan deliği açmıştır, Nisan 2010’da Moskova ‘renksiz’ bir karşıdevrimle rövanşı almıştır.

Ülkeyi bir devrimden ötekine savuran harici etkenleri konuşmaktan dahili dinamiklere sıra gelmez.
İç dinamikleri küçümsenir. ‘Topu topu 5 milyon insan’ der geçeriz.
Dış dinamikler kuşkusuz belirleyici ama strateji sihirbazlarını ters köşeye yatıran da o küçümsenen iç etkenlerdir. Kırgızistan da böyme bir girizgâhı hak ediyor sanırım. Nedir hesaba katılamayanlar?
Sersefildir; nüfusunun 1 milyonu Rusya ve Kazakistan’a iş bulmaya gitmiştir. Devlette kasa tam
takır, halkta cepken deliktir.
Oylar umuda atılır.
Siyasetin omurgası klanlardır; Sovyetlerin ardından elitler türemiştir. Çark 150-200 ailenin tekelindedir. Elitler, gölge oyununda ailelerin perdeye yansımasıdır. Liderin aday listeleri aile fertleriyle doludur. Partiler de klanlar için maskedir.
Etnik kırılganlık siyasete yön verir; nüfusun yüzde 69’u Kırgız, yüzde 14.5’i Özbek, yüzde 9’u Rus’tur. Fergana Vadisi’nin paylaşımı, Özbekler ve Kırgızlar arasında etnik gerilim konusudur. Ruslar ‘denge’ faktörüdür.
Okumuş adamlardır; okulluluk oranı eski SSCB bölgesinde zirvedir. 37’si devlete ait 55 üniversite ve yüksek okul onlar için gurur kaynağı. 1.5 milyon dizeli Manas Destanı nesilden nesile bu halkın hafızasında aktarılmıştır. Destan hafızı ‘ırçılar’ canlı kitabelerdir. Kadın devlet başkanı çıkaran bölgenin tek halkıdır.
Kırgızlar yüzyılların klan ilişkilerini devlete dönüştüren, 20 yıldır bunu ‘demokratik’ sisteme evirmeye çabalayan bir halktır ama heyhat yalpalamaktadır.
Asker Akayev, Orta Asya’nın asker kökenli olmayan tek lideriydi. Aydındı. İktidarı tekelinde toplayıp, nepotizme saptı. Onun 2005’te devrilmesine omuz vermiş Kurmanbek Bekiyev de selefinin ayak izlerinden gitti. Ve kendisini iktidara taşıyanlarca nisanda indirildi. İki umut vaat eden adamın ‘tek adama’ dönüşmesi, aynı elit kesimi bu kez güçlü başkanlık sisteminden parlamenter sisteme itti. 

Tankçı Yeltsin’den bugüne
Bakiyev ve ekibi intikamı güneyde Celalabad ve Oş’ta Özbeklere karşı etnik temizliği tetikleyerek alırken geçici lider Roza Otunbayeva, haziranda ülkeyi Orta Asya’nın ilk parlamenter demokrasisi yapan referanduma gitti. Bu noktada hariçten müdahale başladı. Rus lider Dimitri Medvedev “Parlamenter sistem felaket olur” diyerek taş koymaya çalıştı ama halkın yüzde 91’i ‘Evet’ dedi. Rus demokratlar, ‘parlamenter demokrasi’ ile ‘güçlü başkanlık’ arasındaki bilek güreşini 1993’te kaybetmişti. Boris Yeltsin, yetkilerinin arttırılmasına direnen Duma’yı tanklarla kuşattığında ‘parlamenter demokrasi’ serüveni arpa boyu yol alamadan bitmişti. Direnen Duma’nın başındaki bir Çeçen’di. Ruslan Hasbulatov’un Duma’sı, Kremlin’in onay makamına dönüştürüldü. Rusya, ‘Küçük Rusya’ tiplemesini bozan alternatif istemiyor. Bunu istikrara tehdit ve zayıflık sayıyor. Hizbuttahrir gibi örgütlerin boşluğu doldurup Kırgızistan’ı bir meydan okuma arenasına dönüştüreceğine inanıyor. ABD’nin tutumu da ibretlik; Manas, Afganistan için kritik bir üs. Manas’ın geleceğini kim garantilerse makbuldur, ister otokrat, ister demokrat ister teokrat olsun fark etmez. Saraydan kaçıncaya dek Bakiyev’e desteğini sürdüren ABD, 5 milyon dolar seçim yardımıyla geçici yönetimin gönlünü hoş tuttu. Yeter ki Manas’a halel gelmesin. 

Kazananı olmayan oyun
Sonuçta bu vaveylada Kırgızlar, 10 Ekim’de sandığa gitti, hesaplar tutmadı. Referandumun galipleri Sosyal Demokrat Parti ve Sosyalist Ata-Meken ipi göğüsleyemedi. Başkanlık sistemine dönüşü vaat eden ve güneyde Kırgız milliyetçiliğini körükleyen Bakiyev’in eski partisi Ata-Yurt birinci çıktı. Yine başkanlık sistemini savunan Ar-Namıs, Rusya’nın sırtını sıvazladığı parti imajıyla üçüncü geldi. Yüzde 5 barajını geçen beş partiden en fazla oyu alan Ata-Yurt 8.8’i aşamadı. Meclis’te 120 koltuğu paylaşan beş partinin toplam oyu yüzde 37. Sandığa atılan oyların yüzde 63’ü meclis dışı. Katılımın yüzde 55 olduğu düşünüldüğünde halkın sadece yüzde 20’si mecliste. Buna büyük anlamlar yüklemek anlamsız, kazananı yok bu oyunun. Yine de çatışma riskini düşüren iki züğürt tesellisi var: Meclisteki Ata-Yurt güneydeki Kırgızları frenler. Eski KGB generali Felix Kulov’un Ar-Namıs’ı Rus ve Özbek nüfusu rahatlatır. Sonuçta çok zayıf bir meclis ve kötü bir başlangıç. İki kamptan biri 4. parti Cumhuriyet’le koalisyon kuracak. Rus yanlısı kamp iktidara gelirse eskiye dönecek. Ötekiler gelirse bütün nefesini istikrar için tüketecek. Bu kez güçlü başkan aranacak ve sonunda Kırgızlar yine devrim yapmak zorunda kalacak! Demokrasi adasının serencamı bitmeyecek. Kırgızlarınki doğum sancısı. Ya uzlaşmacı bir sistem kuracaklar ya da çuvallayıp tek adama mahkûm olacaklar.

RADİKAL

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&Date=14.10.2010&ArticleID=1023643