KADERİN İRONİSİ

AKILLANMAYAN GÜRCİSTAN, GELECEĞİNİ GÖRMEYE BAŞLAYAN RUSYA, TEBRİKLER ABHAZYA VE OSETYA VE KAFKAS HALKLARINA SESLENİŞ…

Güney Kafkasya’da patlayan savaş, ister istemez geçmişteki Kafkasya savaşlarının tarihi seyri üzerine yöneltiyor insanı. Rus Çarları sıcak denizleri keşfedip buralara inmek için Kafkasya’yı iradesi altına almanın şart olduğunu anlayarak, her ne pahasına bu coğrafyayı bin bir entrika ve askeri güçle otoritesine almak istediyse de, Kafkas halkları, ekmekten aziz bildiği özgürlüklerini liderleri etrafında birleşerek, emperyalist Rus Çarlarının devasa gücüne geçit vermemişlerdir.

Bilindiği gibi Kafkasya savaşlarının en kanlı ve uzun süreli olanları Kafkasya’nın güneye açılan kapısı Dağıstan üzerinde yoğunlaşmıştır. Hem kara, hem deniz yoluyla ve sürekli lojistik destek aldığı yarım milyonu bulan ordusunu harekete geçirdiği halde kesin sonuç alınamayan Rus Çarlarının, üç yüz yıla uzanan bu savaş hala gizli açık devam etmektedir.

Kafkas özgürlük savaşlarının en uzun ve en kanlı safhası İmamlar dönemi diye adlandırabileceğimiz İmam Mansur, İmam Gazi Muhammed, İmam Hamzat ve İmam Şamil dönemleridir. Bunların içinde en uzun süreli olanı çeyrek asrı geçen İmam Şamil dönemidir.

Kafkasya halkları, onlarca karizmatik özelliği üzerinde taşıyan İmam Şamil gibi adeta insanüstü gayret, fedakârlıklar sergileyen bir dahi liderle yakaladığı özgürlük şansını, maalesef gereğince, yeterinde anlayamamış ve değerlendirememişlerdir. Bu durumu yalnız Kafkas halkları değil, çevredeki İslam ülkeleri; Osmanlı, İran, Mısır yöneticilerince de gereğince değerlendirilemeyerek, Avrupa’nın Haçlı destekli emperyalist Çarların devasa gücüyle karşı karşıya bırakılmışlardır.

Bir başına bırakılan İmam Şamil, mücadelesinden vazgeçmeyerek azminden bir şey kaybetmemiştir. Dağıstan ve Çeçenistan’da ki organizasyonun bir benzerini seçkin naiplerinden Muhammed Emin’i Batı Kafkasya’da görevlendirerek, Batı ve Doğu Kafkasya’yı birleştirme, birlikte hareket etmek gibi dâhice düşüncesi, Batı Kafkasya’nın ayrılıkçı ve Rus yanlılarının önerileri doğrultunda, Batılılarla (Haçlılar) işbirliği içinde olan Osmanlı tanzimat paşalarının desteği ile akamete uğramıştır.

Bütün bu olumsuzluklara ve dünyadan tecrit edilmiş durumuna rağmen İmam Şamil, Dağıstan ve Çeçenistan’ı 25 yılı aşkın bir süre Çarların korkulu rüyası haline getirmiştir. Öyle anlar olmuş ki, Çar Nikola; “Korkarım bir gün sarayımızın avlusunda Şamil’in atının kişnemesiyle uyanırız” demekten kendini alamayacaktır.

Şamil, akıllara durgunluk veren sahalarda Rusları savaşa zorluyorsa da, ardı arkası kesilmeyen lojistik desteği ile sürekli yeni güçlerle ancak uzun sürede İmam’a karşı direnebiliyordu.

Bu savaşların en acımasızlarından biri olan Ahulgoh savaşında Şamil amcasını, kız kardeşini, hanımını kaybederken anlaşma gereği İmam’ın oğlunu rehin vermesiyle savaşı durduracaklarını söyleyen Çar generalleri, sözlerini tutmayarak henüz 6–7 yaşlarındaki Cemaleddin’i Rusya’nın başkentine ulaştırmışlardı bile. Askeri okullarda okutulup subay olarak yetişen İmam’ın oğlu Cemaleddin’in Çar muhafız alayında göreve başlaması üzerinden on beş yıl geçtikten sonra, kardeşi Gazi Muhammed ve birkaç yiğit arkadaşı, Rus birliklerini ülkelerine davet etmiş, onların himayesini kabul edip Rusya muhafazasındaki Gürcistan’a girerek, General David Çavçavadze’nin çok sıkı korunan “Zınandal” isimli harem dairesinden Prenses Annet Çavçavade ve kardeşi Orbelyan’ı atlarının terkisine atıp İmam Şamil’in karargahına getirmişti. Gürcistan ne yapacağını bilmiyor, Rusya ise çaresizdir. Rusya İmam’a ne kadar para istese ödemeye hazır olduğunu açıklar. Ancak o esirler karlığında on beş yıldır görmediği oğlu Cemaleddin’i istiyordu. Çaresiz Rus Çarı Gürcü prenslerini kurtarmak için İmam’ın bu şartını kabul etmek zorunda kalmıştır.

İmam Şamil, vatan topraklarını Çar ordularına açan Gürcü yöneticileri defalarca uyararak, Ruslar Kafkasya’ya hakim olurlarsa Gürcistan’ın kaçınılmaz olarak tamamen işgal edileceği uyarısında bulunmuştu. Oğlu Cemaleddin ve Gürcü prenslerinin takas işlemi için Kafkasya’ya gelen Gürcü Prens David’e Şamil şu tarihi konuşmayı yapar:

“Size her fırsatta müracaat ederek Kafkasya’nın hürriyet ve saadeti hususunda kuvvetlerinizi vatanın selametine hars etmenizi rica ettiğim halde bir türlü razı edemedim. Ümit ederim ki bu acı hicran sizi pek geç kalmadığız bu vatani vazifenizi ifaya teşvik eder.”  

Gürcü prensi İmam’ın bu teklifine öfkeli ancak sessiz kalarak geri çekilir.  Aradan geçen ve tarih açısından kısa bir süre olan bir buçuk asır sonra, Gürcüler, bugün, Rusları en büyük düşman ilan etmiş ve kendilerine yeni sığınak, dayanak arayarak ABD ve Avrupa ülkelerini topraklarına çağırmaya başlamışlardır. Yarın ABD parçalanır, AB dağılırsa bu defa kendisi korumak için acaba hangi ülke veya ülkeleri çağıracaklardır?

Gürcü lider, ABD ve AB’nin oyununa gelmiştir.

Amerika bir şekilde Kafkasya’ya girmek istemektedir. Bir zamanlar Rus Çarları nasıl güneye inmek için Kafkasya’yı işkâl etmek istemişlerse, bu defa Amerika, Orta Asya enerji hâkimiyetine ve hatta Çin’e müdahale edebilecek konumunu güçlendirmek için Kafkas güzergâhının vazgeçilmez stratejik önemini eline geçirerek, Orta Asya yolunu kendisine güvenilir ve açık tutmak istemektedir. Bunun için Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan ve hatta Türkiye’de onlarca teknik servislerini faaliyete soktukları herkesçe bilinen bir gerçektir.

Amerika, Gürcü liderine, sorunlarını çözerek yani Abhazya ve Osetya’yı topraklarına katarak Avrupa Birliği’ne alınabileceklerini kulaklarına fısıldadıkları anlaşılmıştır. Ermenistan’ın, Azeri toprağı olan Karabağ’ı işgal ettiğinde ne ABD ve ne de Avrupa ülkelerinin bir sesi çıkmamış, hatta Ermenilere destek olmuşlardır. Türkiye’nin sesini de kimse duymadı, çünkü boğazını sıkanlar vardı. Olay Haçlı AGİT’ in ‘merhametine’ bırakıldı. Kuzu kurda teslim edildi. Kurt bu topraklara yerleşip yavruladı. Şimdi onları çıkarmaya çalışmak AGİT’e göre bu ‘insan’ ve ‘hayvan’ haklarına aykırı bir davranış olacağı kuşkusuzdur.

İşte bu Haçlı topluluğudur ki, Kafkasya’ya girmek için genç Gürcü liderinin aklını çeldi. Gürcü halkı bir defa daha kendi liderince kandırıldı. ABD ve AB onu besledi ona ‘seninle birlikteyiz’ sinyalleriyle bir avuç Osetya ve Abhazya’ya saldırttı. Çünkü bunun doğuracağı sebepleri kullanarak ancak Gürcistan’a girebilecekti. İkiz kuleleri bahane ederek Pakistan, Afganistan ve tüm Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nin yanı sıra Irak tümden işgal edip yağmaladığı gibi. Gürcü lider söylenenlere kanarak önce Osetya’yı topraklarına katacak, hemen akabinde Abhazya’ya saldıracaktı. Dediği gibi de yaptı. Osetya’ya saldırdı, Sinval’ı yakıp yıktı, binlerce Kafkaslıyı öldürdü, sakat bıraktı. Amerika’nın bu aç gözlüğünü iyi değerlendiren ve bunu kendisi için büyük bir fırsat bilen Kremlin, Rus kuvvetleri harekete geçirerek Osetlerin yanında yer aldı. Aynı anda bütün Kafkas gerillaları da görünmez bir şekilde Oset ve Abhaz kardeşlerinin yanında yer almış durumdaydılar. Gürcistan nasıl hesap etmez, Kafkas halklarının Osetyalı kardeşlerini yalnız bırakmayacaklarını. İşkal etmiş olsalar bile, bunun uzun zaman da kendilerine çok pahalıya mal olacağını nasıl düşünmez. Rusya müdahale etmemiş olsaydı onların müdahaleleri çok daha farklı olacağı kuşkusuzdur. Ancak Rusya Gürcü işgalini kırdı ve Osetya’ya yardım ederek Gürcü kuvvetlerini Oseya’dan çıkardı. Osetya ve Abhazya’nın bağımsızlıklarını tanıyarak dünyaya duyurdu. Hatta diğer ülkelerce de tanınmalarını istedi.

Bu davranışıyla Rusya, Kafkas halkları ve topraklarının kendisi için ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Düne kadar tarihi ve büyük düşman olan Rusya, bugün Abhazya ve Osetya için iyi bir komşu ve müttefiki olması dünyada dikkat çekici tarihi bir ironi olarak karşımıza çıkmıştır. Rusya, Kafkas halkları cumhuriyetlerinin kendisi için ne kadar önemli olduğunu, askeri, siyasi gücüyle Abhazya ve Osetyanın yanında olduğunu göstermesi, Rusya’nın Kafkas politikası değişiyor mu sorusunu akla getirmiştir. Çünkü dünya, her konuda bir değişim sürecine girmiştir. Rusya’nın bu sürecin dışında kalması elbette düşünülemez. Avrupa ve Amerika yukarıda değindiğimiz gibi Kafkasya’yı hegemonya altına alma planlarını uygulamaya koydukları gibi.

Gürcistan’ı, Abhazya ve Osetya’yı işgal ve ilhaka yönlendiren, manevi ve maddi destek sağlayan Amerika ve Avrupa’dır. Gürcistan vasıtasıyla Abhazya işgal edilerek Rusya’nın Karadeniz’le bağını kesmek ve daha sonra da Hazar Denizi hükümranlığına son verme planları olduğu açıktır. Karadeniz ve Hazar bölgelerini kaybeden bir Rusya, atar damarını kaybetmiş olacaktır. Bunun içindir ki, Kafkas cumhuriyetleri ve halkları Kremlin için vatanlarının bölünüp paramparça olmaması için hayati önem taşımaktadır. Bu yüzdendir ki Rusya’nın Abhazya ve Osetya’nın yanında yer alması ve onların özgürlüklerini tanıması biraz da kendi özgürlüğünü garantiye almak içindir. Bu davranışı ne şekilde ele alınırsa alınsın, ister iyi komşuluk ilişkileri, ister kendi geleceğini garantiye almak gibi düşünülsün, gerçekte komşuların birbirlerine sımsıkı bağlı kalmaları gereği doğru, yerinde ve ileri görüşlü bir davranış olmuştur. Ancak bu durum onun (Rusya’nın) geleceğini kurtarması için yeterli değildir. Ne zaman Dağıstan, Çeçenistan, Kuzey Osetya, Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkez Adigey Cumhuriyetlerinin de bağımsızlıklarını, Abhazya ve Osetya’yı tanıdığı gibi tanır ve dünya devletlerini bu cumhuriyetleri tanımaya çağırırsa, Rusya güney sınırını garantiye alacak ve geleceğin büyük tehlikesinin önüne geçmiş olacaktır. Kuzey Kafkasya Cumhuriyetleri federasyonları, konfedere çatısı altında birleşerek kuracakları ‘Bağımsız Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti Devleti’ Rusya için çelikten bir güney sınırı demektir. Ayrıca, Rusya, bu yeni duruma uygun iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde Kafkasya ile yapacağı ekonomi, siyasi  işbirliğinden bugünkünden çok daha fazla ve hiçbir risk taşımaksızın kazançlı çıkacağı, sözüne ve özüne güvenilir bir müttefik kazanmasıyla da geleceğe daha güvenle bakacağı şüphesizdir. Dünya devletleri artık yeni yeni birlikteliklerle ayakta kalmaya çalışırken, Rusya’nın Abhazya ve Osetya için attığı tarihi adımlarını, bütün bir Kafkasya’yı içine alarak tamamlaması, dünya dengesinde Rusya faktörü ve önemini daha da öne çıkacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu fırsat üzerinde Rusya kurmayları düşünmeli ve başlattığı bu yürüyüşünü tamamlamalıdır. Diken üzerinde yaşamak yaşamak mıdır? Önü açık masraflarla birlikte, her an ne olacağı belirsiz istikrarsız bir direnmenin hiçbir kazanç sağlamadığı, sağlamayacağı bir realitedir. Onca ekonomik kaybın önlenmesi, istikrarsızlığın giderilmesi, toplumsal huzurun sağlanması, annelerin gözyaşlarının dinmesi Rusya’yı her halükarda kazançlı kılacaktır.

Üç yüz yıldır aşılamayan bir sorunun, aynı yöntemlerle çözebileceğinin de en belirgin kanıtıdır. Oysa herkesin toprak bütünlüğüne, medeniyet değerlerine, kültürel kıymetlerine, komşuluk ilişkilerinde gösterilecek saygı hiç şüphe yok ki, Rus halkının da acıları dindirecek, artan ekonomik refahıyla daha çok mutlu olacaklardır. İdarecilerin hedeflerinden biri de halklarını mutlu ve müreffeh kılmak değil midir?

Rusya, Kuzey Kafkas cumhuriyetleri arasında kurulacak bağımsız konfederasyon fikrini destekleyerek, bütün Orta Asya Türk cumhuriyetleri nezdinde de prestijini arttıracak, bu suretle ABD ve AB’nin Rusya üzerinde oynamak istediği oyunlar ve daha fazla yayılmacı politikası işin başında akamete uğratılmasında büyük bir rol oynayacaktır. Bu yeni oluşumda Kremlin, ‘Kuzey Kafkasya Konfederasyonu Devleti’ni tanımasıyla, bu satranç oyununda ABD şahını devireceği kuşkusuzdur. Kremlin, Kafkasya’da yakaladığı bu fırsatı kaçırmamalıdır.

 

Cafer Barlas

e-posta: [email protected]

Cafer Barlas