Okay Deprem ile Kafkasya turizmi üzerine söyleşi
Eşsiz doğasıyla Kafkasya dikkat çeken bir bölge. Türkiye ve dünya kamuoyu orayı daha çok çatışma ve savaş haberleriyle tanıdı, ancak son yıllarda bölgenin turizm potansiyeli öne çıkıyor. Yaklaşık olarak 70 yıl Sovyetler Birliği yönetimi altında idare edilmekten dolayı özel sektörün pek gelişmediği bölge için toparlanmanın vakti geldiği söylenebilir. Bütün bu durumdan oldukça az sayıda insan haberdar, onun için konunun uzmanı Okay Deprem ile bir söyleşi yapma ihtiyacı doğdu, onunla iletişime geçtiğim zaman sağ olsun isteğimi kırmayıp değerli vakitlerini ayırdılar.
Okay Deprem uzun bir süredir Kafkasya’ya dönük doğa, kültür ve tarih gezileri düzenliyor. Bölge şartlarına uygun geliştirdiği konsept programlar dikkat çekici. Onunla yaptığım söyleşide; Kafkasya’daki turizm potansiyeli, Türkiye-Kafkasya arasındaki turizm ilişkisi, Kafkasya’nın neden gezilmesi gerektiği, Kafkasya’nın turizm açısından öne çıkan tarafları, Kafkasya’ya gezi programı düzenlemenin tehlikeli tarafları, Kafkasya’daki gezi programlarına katılan kişilerin profilleri, Kafkasya’yı tamamen gezmek isteyenlerin bu işe kaç gün ayırması gerektiği gibi birçok konu üzerine konuştuk. İlgililere sunulur.
Sizleri kısaca tanıyabilir miyiz?
Lisans ve yüksek lisans eğitimimi Türkiye’de ve Almanya’da tamamladım. 20 yılı aşkın süredir gazetecilik ve yazarlık faaliyeti içerisindeyim. Buna paralel olarak son 10 yıldır profesyonel olarak turizm işindeyim. Son birkaç yıldır da doktora çalışmalarıma Rusya’da siyaset felsefesi alanında devam ediyorum.
Gezi programlarınız dikkat çekici. Bu alana ilginiz nasıl başladı?
Henüz üniversite yıllarında Türkiye’de yaşarken ilgim başladı. O zamanlar özellikle Doğu-Roma İmparatorluğu tarihine olan merakımdan dolayı günlük tematik geziler düzenlemeye başlamıştım. Bunlar tabi amatör ruhla, karşılıksız yapılan faaliyetlerdi. Daha sonra Almanya’da eğitimime devam ettim. Ukrayna’da çalışmaya başladım. Yine Ukrayna’da devam ettim. Keza Odessa’da yaşarken de belirli grupları ağırlıyordum. Türkiye’de kısa bir Antalya deneyimim oldu. Son 10 yıldır da Türkiye’den yurtdışına kültür gezi programları gerçekleştiriyorum.
Son yıllarda Kafkasya’ya gezi programları düzenliyorsunuz. Tarihten günümüze Kafkasya’daki turizm potansiyelini anlatır mısınız?
Kafkasya bölgesine Sovyetler Birliği döneminde yurtiçi turizm kapsamında çok ciddi bir ilgi vardı. Sovyetlerde geçmiş kuşaklardan Kafkasya görmemiş az kişi olduğu söylenebilir. Abhazya, Karaçay-Çerkes, Kabardey-Balkar, İnguşetya, Dağıstan gibi bölgelerde sanatoryum dediğimiz yüzlerce tedavi, terapi, rekreasyon ve dinlenme tesisleri mevcuttu. Bu dönemde Kafkas cumhuriyetlerinin başkentleri bu amaçlarla kurgulandığı söylenebilir. Ancak günümüze doğru geldiğimizde bazı başkentlerin bu özelliğini yitirdiğini görüyoruz. Ancak Kafkasya yeni ve orta kuşaklar açısından farklı özellikleriyle ilgi çekiciliğini koruyor.
Peki günümüze kadar Türkiye’den Kafkasya’ya profesyonel anlamda gezi programları neden düzenlenmiyordu?
Bildiğimiz üzere sınırları tamamen kapalı olmasa da gidiş-gelişin oldukça zor olduğu uzun bir Sovyetler Birliği dönemi vardı. Bu dönemde elbette kitlesel ve organize uluslararası turizmden bahsetmenin imkanı yok. Sovyet dönemi sonrası bölgede yaşanan çatışmalar ve istikrarsızlar dolayısıyla Kafkasya bölgesi turizm yapılabilecek şartlara sahip değildi. 2000’lerde ise iktisadi ve toplumsal toparlanma süreci oldukça uzun sürdü. Turizm köprüsünün açılması 2010’ları buldu diyebiliriz. Otel ve konaklama altyapısı, yolların yapımı, ulaşım, güvenlik, hizmet sektörü gidiş-dönüş prosedürlerinin gevşemesi gibi faktörlerin olgunlaşması epey bir zaman aldı. Ancak son yıllarda koşullar müsait hale gelebildi. Dolayısıyla gerçek anlamda kitlesel turizmin nesnel şartlarını son 10 yıl üzerinden konuşabiliriz.
Ayrıca yakın bir tarihe kadar Türkiye’de turizm açısından Avrupa ve Kuzey Amerika merkezli bir bakış vardı. Dolayısıyla biraz tropikalizm ve egzotizm gibi Türkiye’nin kültürüne tarihine uzak bölgeler ilgi çekiciydi. Malum ayrıca hep bir Avrupa görme düşüncesi de vardır Türk toplumu açısından. Kafkasya’ya giden az insan vardı, az kişi biliyordu, az alternatif vardı, tanıtım yapılmıyordu ve acentelerin de pek umurunda değildi bu durum. Avrupacılık ve Egzotizm işlerine geliyordu. Kafkasya dinamikleriyle ilgilenmiyorlardı. Çoğunun düşüncesi güvenlik sorunu. Zannediyorlar ki Kafkasya 25 yıl öncesiyle donup kaldı. Hayır, artık böyle bir şey yok. Bu da okumadıklarıyla, araştırmadıklarıyla alakalı.
Kafkasya neden gezilmeli?
Çünkü Kafkasya dünyanın en özel, en nadide, en kozmopolit yerlerin başında geliyor. Doğasıyla, insanıyla, kültürüyle, tarihiyle katmanlı ve çeşitli bir bölge. Kafkasya kadar hemen hiçbir yerde bu kadar dil manzumesi, bu kadar lehçe çeşitliliği, gelenekten töresine kadar farklılık hiçbir yerde yok. Doğasının bu kadar cömert olduğu, heybetin ve görkemin olduğu yer oldukça az.
Özellikle Türkiye insan mozaiğini etnik açıdan düşündüğümüzde Kafkasya bölgesi kadar Türkiye insanını ilgilendiren bölge de çok az. Sonuç itibariyle herkesin çevresinde illaki bir kişi Kafkasya kökenli. Doğrudan veya dolaylı olarak savaşlarıyla, göçleriyle, iskanlarıyla Türkiye toplumuna dokunan bir bölge. Kafkasya büyüleyici çok farklı, çok aşkın, bir bölge. Gidenler muhakkak tekrar gitmek istiyor.
Rusya Kafkasya’yı kaybetseydi belki bugün Rusya Federasyonu diye bir yer olmayacaktı. Kafkasya’dan başlayarak çözülecekti. Bu bakımdan oldukça stratejik bir bölge.
Kafkasya’nın turistik açıdan öne çıkan tarafları nedir?
Kafkasya en geniş sınırları itibariyle her yönüyle ilgi çekici ve merak uyandırıcı bir bölge. Bundan dolayı farklı amaçlarla ziyaretçileri çekiyor. Su ve çamur tedavisi gibi ziyaretlerin yanı sıra kaplıca için ziyaret etmek isteyenler de var. Öte yandan Kafkasya demek dağ demek. Tırmanış, trekking, paraşüt, kamping, atçılık gibi birçok etkinliği bulunuyor. Kültürel açıdan baktığımızda ise kentlerin mimari özelliklerini, anıtlarını, kutsal mekanlarını, ören yerlerini, antik kalıntılarını her yerde görmek mümkün. Ayrıca herhangi bir Kafkas cumhuriyetinde altyapısı ve envanter çeşitliliğiyle oldukça zengin müzelere rastlayabiliyorsunuz. Adıge Ulusal Müzesi’nden Çeçen Ulusal Müzesi’ne, diğer bölgelerdeki etnografi müzeleri ilk aklıma gelenler. Kafkasya ayrıca endemik bitki ve hayvan türleri açısından dünyanın en zengin bölgelerinin başında geliyor. Dolayısıyla dünyanın birçok bölgesine birkaç temel özellik açısından gidiliyorsa Kafkasya’ya her açıdan gidiliyor. Çünkü bu zenginliğiyle herhangi bir turisti çekebilecek potansiyele fazlasıyla sahip.
Kafkasya gezilerinizi hangi bölgelere düzenliyorsunuz?
Şu ana kadar daha çok Orta-Kuzey Kafkasya ve Güney Kafkasya’ya gezi düzenledim. Karaçay-Çerkes, Kabardey-Balkar, Kuzey Osetya, Stavropol Krayı ve Gürcistan’a geziler düzenledim. Planlarım dahilinde Adıge Cumhuriyeti, Abhazya, Vaynak bölgesi, İnguş-Çeçen bölgesi, Dağıstan ve Rus Karadeniz sahil hattı yani Anapa’dan başlayıp Soçi’ye kadar devam eden güzergahta da program düzenlemeyi arzu etmekteyim.
Gidemediğiniz veya tehlikeli bölgeler var mı?
Günümüz itibariyle gerçek anlamda tehlikeli bölge diyebileceğimiz bir alan kalmadı. Ermenistan-Azerbaycan Savaşı’nı dışarıda bırakırsak günümüzde Kuzey Kafkasya, güney bölgeleri kadar güvenli. Buna rağmen benim girmediğim bölgeler de yok değil. Örneğin Vaynah bölgesi dediğimiz Çeçen-İnguş bölgesinin geniş dağlık alanları. Bunun tesadüf olmayan bir tarafı var. Çünkü bu bölgelere giriş her ne kadar risk unsuru barındırmasa da ikinci ülke vatandaşları açısından izne bağlı. Rusya Federal Güvenlik Hizmetlerinden izin alınması gerekiyor. Benzer şekilde Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nin en güneyindeki dağlık bölgeler için de bu geçerli. Bu izin alma süreci günümüzde artık çok zor bir şey değil. Belirli bir süre önce başvuru yapıldığı ve kafaya koyulduğu takdirde gidilebilir. En bakir dağlık bölgeler de aslında buralar.
Kafkasya’ya dönük gerçekleştirdiğiniz gezi programlarına katılan kişilerin profili nedir?
Profil oldukça çeşitli. Sadece Kafkas kökenlilere dönük bir organizasyon değil elbette geziler. Turlarda hemen hemen çoğunluk Kafkas kökenli olmayanlardı. Belki tesadüf oldu bilemiyorum. Sonuçta ne kadar farklı insan Kafkasya’da buluşursa Kafkasya için de Kafkasyalılar için de o kadar iyi. Benim gönlümden geçen elbette Kafkasya kökenlilerin de ata yurtlarıyla olan ilişkilerini sıkı sıkıya kuvvetlendirmeleri.
Kafkasya’yı tamamen gezmek isteyen biri bu işe kaç gününü ayırması gerekir?
Kafkasya bu açıdan ikiye bölünebilir. Kuzey Kafkasya açısından yani Anapa’dan Derbent’e kadar olan bölgenin sınırlarını öngördüğümüzde her açıdan hakkı verilirse yani kültürel, etnografik, şehirleri ve doğasıyla dolu dolu geçilirse bir aylık bir süre gerekebilir. Tüm bunları düşündüğümüzde yüzlerce yer var elbette. Güney bölgesi açısından da neredeyse aynı süre ayrılması gerekir. Gürcistan’dan Ermenistan’a ve Azerbaycan’a, ki Hacı Murat’ın mezarı bile Azerbaycan topraklarında, görülebilecek çok fazla yer var.
Son olarak vurgulamak istediğiniz birkaç cümle daha alabilir miyiz?
Kafkasya bölgesinde bundan sonrası için organize turlara devam edilebilir. Ancak ben son zamanlarda geliştirdiğim konseptle daha az katılımlı ve daha esnek tarihli turlar geliştiriyorum. Kafkasya ile Türkiye’nin arası uzak sayılmaz gidiş-geliş açısından. Krasnodar, Soçi, Rostov, Stavropol, Grozni, Mahaçkale gibi bölgelere doğrudan uçuşlar vardı yakın tarihe kadar. Tabi vize durumu var şu anda. Rusya daha önce vizeleri kaldırmıştı ve bu süre beş sene kadar sürdü. Şu anda vize elbette bir engel değil. Rusya’ya turistik vize almak eskiye nazaran artık daha kolay. Organize turlarda esas mesele seyahat tarihlerini denkleştirmek. Bu bakımdan daha mini konsept turlar diyebileceğimiz özel araçla geziler gibi bölgesel turlar çok daha verimli olabileceğini düşünüyorum. Bu bakımdan Kafkasya hem kuzeyiyle hem de güneyiyle altyapı olarak epey toparlanmaya başladı. Otel kalitesi ve çeşitliliği, hizmet sektörü, yeme-içme yerleri, karayolları, dinlenme tesisleri, yetişmiş insan gücü ve dil bilme gibi faktörleri oldukça iyi bir noktaya geldi. Bu bakımdan Kafkasya gezilmeye hazır bir konumda.