İlknur Beyaz Özbey ile Müslüman Gürcüler üzerine söyleşi
Gürcüler hem Türkiye hem de Kafkasya’da önemli bir topluluk. Ancak buna rağmen Gürcüler ile ilgili yeterince araştırma yapılmadığı ortada. Bu bakımdan literatüre yeni bir çalışma eklendiği zaman bunu oldukça heyecanla karşılıyorum. İlknur Beyaz Özbey hocanın yeni çıkan kitabını da dikkatle okudum ve onunla bir söyleşi yapmak istedim. Sağ olsun değerli vakitlerini ayırdılar ve aşağıdaki metin ortaya çıktı. İlgililere sunulur.
Sizleri kısaca tanıyabilir miyiz?
1987 yılında Erzurum’da doğdum. 2009 yılında Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümünden mezun oldum. Aynı üniversitenin Sosyoloji Anabilim Dalında, 2013 yılında yüksek lisanstan ve 2018 yılında doktoradan mezun oldum. 2014 yılında Artvin Çoruh Üniversitesi Borçka Acarlar Meslek Yüksekokulu Sosyal Hizmetler Programında öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladım ve 2018 yılı itibariyle aynı üniversitenin Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaya devam etmekteyim. Kent Sosyolojisi, Kimlikler Sosyolojisi, Mekan Sosyolojisi, Kültür Sosyolojisi gibi alanlarda çalışmalarımı sürdürmekteyim.
Araştırma öznesi olarak özellikle neden Müslüman Gürcüleri tercih ettiniz?
Araştırmanın öznesi olarak Müslüman Gürcülerin tercih edilmesinde, Müslüman Gürcülerin iki farklı ulus-devlet içerisinde yaşıyor olmaları sebebiyle kimlik inşa süreçlerinin benzer ve farklılık göstermesidir. Gürcistan’ın sosyalist, Türkiye’nin kapitalist blokta yer alması, Gürcistan’da Hristiyanlığın, Türkiye’de İslamiyet’in yaygın din olması, Soğuk Savaş dönemi boyunca birbirinden uzak olmalarına karşın, Soğuk Savaş döneminin son bulmasıyla yeniden etkileşimlerin başlaması gibi nedenler, Müslüman Gürcüleri araştırmanın öznesi haline getirmiştir. Artvin ve Batum özelinde Müslüman Gürcülerin sınırın her iki tarafında olması, Müslüman Gürcülerin kimlik inşalarıyla ilgili araştırma yapmayı kolaylaştırmıştır. Araştırmacı olarak Artvin’in Borçka ilçesinde yaşıyor olmamın, Müslüman Gürcülerle iç içe yaşamamın, onları tanımada ve onlarla ilgili araştırma yapmada önemli kolaylık sağlaması Müslüman Gürcülerin tercih edilmesindeki diğer bir nedeni oluşturmuştur.
Aslında çalışmanız bir kimlik araştırması. Müslüman Gürcüler için kimliğin ne gibi bir anlamı var?
Artvin’de yaşayan Müslüman Gürcüler kendilerini Gürcü olarak ifade etmelerine rağmen, Türk ulusal kimliğiyle bütünleşmeleri söz konusudur. Bunun kaynağını ise, Türkiye’nin yaygın dini anlayışıyla kendilerinin dini anlayışının İslam olmasından ileri gelmektedir. Buna karşın Batum’da yaşayan Müslüman Gürcüler ise, Gürcü ulusal kimliğine sahip olmalarına rağmen yaygın dinsel anlayıştan farklı bir dinsel anlayışa sahiptirler. İşte bu nedenledir ki, Gürcistan’da, Gürcülerin Müslüman kimliğine sahip olmaları farklılaştırıcı bir etken olurken, Türkiye’de Müslümanlık, Türk ulusal kimliği açısından bütünleştirici bir etken oluşturmuştur.
Artvin ve Batum’daki Müslüman Gürcüleri karşılaştırıyorsunuz. Aralarındaki temel farklılıklar hangi konularda ortaya çıkıyor?
Artvin ve Batum’daki Müslüman Gürcüler arasındaki temel farklılıklar dinsel ve ulusal kimlik ekseninde farklılaşmaktadır. Bu temel farklılığın yanı sıra aileden ekonomiye, eğitimden siyasete, dinden çalışma hayatına, gündelik yaşam pratiklerinden toplumsal cinsiyet ilişkilerine, sınırın açılmasından kullanılan dile, kır-kent farklılaşmasından kamusal yaşamdaki örgütlenme biçimlerine dek uzanan çizgide Müslüman Gürcüler birbirinden farklılaştıkları gözlenmiştir.
Yine saha araştırmanızda birçok farklı konuda karşılaştırma yapıyorsunuz. Örneğin; aile, din, çalışma hayatı, ekonomik ilişkiler, siyaset, toplumsal cinsiyet, kimlik inşası gibi konularda. Bu başlıklar içerisinde sizi en çok şaşırtan veya en ilgi çekici konu ne olmuştu?
Saha araştırmasında birbirinden farklı konularda oldukça şaşırtıcı ve ilgi çekici sonuçlar elde ettim. Bunlar içerisinde özellikle Gürcistan’da yaşayan Müslüman Gürcülerin cenaze törenleri oldukça şaşırtıcıydı. Kuşkusuz Gürcistan’da yaygın dinsel anlayış Hristiyanlık olduğu için, Müslümanların dini yaşayış biçimlerine Hristiyan kültüründe bulunan yaşayış biçimleri eklemlenmiştir. Bu eklemlenmenin bir sonucu olarak Müslüman Gürcülerin cenaze törenlerinde ölen kişinin üç günden fazla bekletilmesi, cenaze törenine çiçek götürülmesi ve tören sonrasında yemek verilmesi, yemek verilirken belirli yiyecek ve içeceklerin bulundurulması, ölen kişiye giysi giydirilmesi (kefen üzerinden giysinin giydirilmesi) gibi dinsel pratikler hayli şaşırtıcı ve ilgi çekici olmuştur.
Müslüman Gürcülerin kimlik inşalarında öteki kimlik olarak gördükleri topluluklar kimlerdir? Neden o toplulukları öteki olarak görüyorlar?
Artvin’deki Müslüman Gürcüler için öteki Batum’daki Müslüman Gürcülerdir. Çünkü onları Hristiyan kültürünün ve sosyalist yaşam biçimlerinin etkisi altında kalarak İslamiyet’ten uzaklaştıkları için öteki olarak görmektedirler. Artvin’deki Müslüman Gürcülerin öteki olarak gördükleri kimlikler ise, Laz, Hemşinli, Lom ve Kürtler gibi etnik topluluklardır. Bunun temel sebebi ise, kendilerini bu kimliklerden farklı görme ve kendilerinin daha çok vatansever ve dine bağlı olduklarının altını çizme eğilimidir. Batum’daki Müslüman Gürcüler için ise öteki, Hristiyan Gürcülerdir. Bunun sebebi, dinsel kimliğe dayalı yaşam biçimlerindeki farklılıklardır. Müslüman Gürcüler Gürcistan’da yaygın dinsel kimlik olan Hristiyan kültürünün etkisi altında yaşadıkları için, kendilerini bu kültür karşısında konumlandırmış ve bu kültürü kendileri açısından öteki olarak tanımlamışlardır.
Türkiye’nin neredeyse tamamına dağılan Müslümanlar Gürcüler için genel olarak etnik kimliklerini öne çıkarmadıkları söylenebilir mi? Bunun sebebi nedir?
Türkiye’de yaşayan Müslüman Gürcülerin toplumsal bütünleşme ve farklılaşma süreçleriyle ilgili olarak Artvin’de gerçekleştirdiğim saha araştırması önemli ipuçları sunmaktadır. Artvin’den hareketle Müslüman Gürcülerin Türkiye’de etnik kimliklerini öne çıkarmadıklarını söylemek mümkündür. Bunun sebebi Müslüman Gürcülerin kendilerini Müslüman ve Türk olarak görmeleri, bu anlamda kendilerini Müslüman ve Türk kimliğiyle bütünleşmiş bir şekilde tanımlamalarıdır. Müslüman Gürcüler için Müslüman ve Türk olmak, Gürcü olmaktan öncelikli olmuştur. Bu bakımdan Müslüman Gürcüler Türkiye’nin toplumsal yapısıyla sıkıca bütünleşmişlerdir.
Müslüman Gürcüler sonuç olarak Kafkasya bölgesinde yaşıyorlar. Kafkasya ile ilgili düşüncüleri nedir, kendilerini Kafkas kimliğine ait hissediyorlar mı?
Müslüman Gürcülerin Kafkasya’yla ilgili olarak düşünceleri Osmanlı-İslam medeniyetiyle olan bağlılıkları ve bu bölgenin söz konusu medeniyet dairesinin bir parçası olduğu yönündedir. Kafkasya, çok sayıda etnik, dinsel ve kültürel kimliği içerse de bir bütün olarak Osmanlı-İslam kimliğinin ve medeniyetinin hüküm sürdüğü coğrafya olması sebebiyle, Müslüman Gürcüler kendilerini bu coğrafyanın ayrılmaz bir parçası olarak görmektedir. Bununla birlikte, Müslüman Gürcüler, genelde Kafkasya özelde ise Gürcistan’da karşılaştıkları sorunların çözümü noktasında Türkiye’yle olan güçlü bağlara sahip olduklarına vurgu yapmakta ve Türkiye’den gerekli desteği gördüklerini ifade etmektedirler. Bu açıdan Müslüman Gürcüler kendilerini Kafkas kimliğine ait hissetmekle birlikte Osmanlı-İslam medeniyetini kimliklerinin tarihsel referansları olarak görmekte ve Türkiye’yle ilişkilerini bu eksende şekillendirmektedirler.
Son sorularımı sormak istiyorum. Saha çalışması yaparken karşılaştığınız zorluklar neler oldu?
Saha araştırması esnasında birçok güçlükle karşılaştım. Bu güçlüklerden biri ve belki de en önemlisi, Batum’daki saha araştırması için gerekli iznin alınması süreci olmuştur. Bunun için Trabzon Batum Başkonsolosluğu’ndan gerekli izinler için başvurulmuş, fakat konsolosluk tarafından olumlu ya da olumsuz herhangi bir cevap verilmemiştir. Alan araştırmasında Batum ayağını gerçekleştirmek için gerekli iznin alınamamasından dolayı alan araştırması, Türkiye sınırları içerisinde gerçekleştirmek zorunda kalınmıştır. Bunun için ise, Türkiye-Gürcistan sınırı olan Sarp sınırına yakın Artvin ilinin ağırlıklı olarak Kemalpaşa ilçesi başta olmak üzere, Hopa ve Borçka ilçelerinde de görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Görüşülen kişiler, Gürcistan vatandaşı olup, Batum’da ikamet eden ve Türkiye’ye çalışmak amacıyla günübirlik giriş-çıkış yapan Müslüman Gürcülerden oluşmaktadır. Saha araştırmasında karşılaşılan bir diğer güçlük ise, Batum’dan Türkiye’ye gelen görüşmecilerle araştırmacının farklı dile sahip olmasıdır. Bu nedenle görüşmelerin bir kısmı tercüman eşliğinde gerçekleştirilmiştir. Karşılaşılan bu güçlük tercüman sayesinde aşılmıştır.
Türkiye’de Gürcistan ve Gürcülerle ilgili araştırmalar yeterli düzeydi mi?
Türkiye’deki Gürcülerle ve Gürcistan’la ilgili dikkate değer bir literatür olsa da konuyla ilgili çalışmaların yeterli düzeyde olmadığı görülmektedir. Kuşkusuz Gürcistan’la yaklaşık otuz yıllık gibi kısa bir geçmişe sahip olmamız, karşılıklı ilişkilerin yeterince ilerlememiş olması, dil alanında karşılaşılan zorluklar, eğitim, kültür, bilim ve akademi alanında iş birliklerinin beklenilen düzeyde olmaması gibi nedenler, bu alandaki bilimsel ve akademik çalışmaların da yeterli düzeye ulaşamamasında etkili olmaktadır.