Tiflis Çerkes soykırımını tanıdı. Amaç 2014 Soçi Olimpiyatlarını iptal ettirmek.Çerkesler için 21 Mayıs 1864, Holocaust’un Yahudilere anımsattığından daha azını anımsatmıyor. Ermenilerin Meds Yeghern yarasından çok daha derindir 21 Mayıs’ın yarası. Ama Çerkes trajedisi bugüne kadar hep öksüz kaldı. Hatta Çerkes torunları, atalarının trajedisine daha yeni yeni uyanıyor. Türkiye’de de demokratik açılım sürecine paralel olarak ‘Çerkes’ duyarlılığının hissedilir hale geldiği bir dönemde Gürcistan, ‘Çerkes soykırımı’nı tanıyarak Rusya’ya yumuşak karnına umulmadık bir kroşe indirdi. Trajediye ‘soykırım’ diyen ilk ülke oldu. Böylece Çerkes meselesi uluslararası alana taşınma şansı yakaladı. Bu Çerkesler için stratejik bir kazanım olmalı! Peki ya öyle mi?
21 Mayıs’ta Kayseri’de sürgünle ilgili konferansta sıcak gelişme olarak Tiflis’in soykırımı tanıdığını aktardım. Normalde alkış kopmalıydı. Derin bir sessizlik oldu. Bu tavra Gürcüler ‘Rusçuluk’ diye kara çalıyor. 300–400 yılını Rus zulmüne lanet okuyarak geçirmiş nesiller için bu yafta ağır. O halde kararın alkışlanmamasının nedenlerine inilmeli.
Tarihi soğukluk
Gürcülere mesafe konulmasının biri tarihi, diğeri güncel iki nedeni var: Gürcistan’ın 1801’de Osmanlı ve İran saldırılarına karşı dindaşı Rusların himayesine girmesi Kafkas-Rus savaşının kaderini değiştiren gelişmeydi. 1840’lara dek 3 nesildir Petersburg askeri okulunda eğitilen Gürcü subaylar Çarlık Rusya’sının emperyal çıkarları açısından Ruslardan daha Rus’tu. Rus ordusunun direnişle karşılaşmadan Gürcistan’ı ilhak edip Tiflis’i ana karargâh yapması ve Tiflis’ten Kafkasya’nın ortalarına uzanan askeri yollar inşa etmesi Kafkasya’nın düşmesinde kilit faktörlerdi. Saflar ta o zaman ayrıştı.
SSCB sonrası Güney Osetya ve Abhazya’ya karşı açılan savaşlar ise Çerkesleri bir kez daha seçime zorladı. 1992’de Abhazya’nın işgalinde Kafkasya’dan 2 bin gönüllü Abhazların safında savaştı. Liderleri Nalçik doğumlu eski Sovyet generali Sultan Sosnaliyev daha sonra Abhazya Savunma Bakanlığı koltuğuna oturdu. Bugün hala Nalçik’teki abhazya Meydanı’nın nabzı hem Abhazlar için atar. Türkiye’den de gönüllüler seferber olmuştu. Bu yüzden Mihail Saakaşvili yönetimi, 2008 savaşından önce hazırladığı Milli Güvenlik Belgesi’nde bir devletten ziyade ‘devlet dışı’ aktörlerden gelecek tehditleri daha olası görüyordu. 1994-1996’da Çeçenya’nın işgalinde Çeçenlere kucak açılması Gürcistan’a bakışta yumuşamaya, hatta Gürcistan’ı ‘Birleşik Kafkasya’ idealinin kritik halkası sayan görüşün yayılmasına yardımcı olsa da 2008’de Güney Osetya’ya saldırıyla başa dönüldü. Osetler ve Abhazlar açısından bakarsanız onlara Rusya’nın yapmadığını Gürcistan yaptı. Hem Osetler hem Abhazlar, Sovyet dönemindeki Gürcüleştirme siyaseti ve yakın dönemdeki askeri saldırıları ‘soykırım’ olarak niteliyor.
Kaynak: Radikal
Fehim Taştekin