Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksander Vucic’in, Çerkesleri ve Çeçenleri hedef alan açıklamaları uzmanlar tarafından değerlendirildi.
Ajans Kafkas’tan Yusuf Tunçbilek’e değerlendirmelerde bulunan İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (İNSAMER) Kafkasya uzmanı Muhammed Ahiyadov ve Çerkes Araştırmaları Merkezi Genel Koordinatörü Dr. Zeynel Abidin Besleney, Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic’in açıklamasının küçümsenmemesi gerektiğini söylediler.
İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (İNSAMER) Kafkasya uzmanı Muhammed Ahiyadov, “Vucic’in açıklamaları özellikle Avrupa’daki Çeçenler tarafından gündeme alındı, çünkü zaten orada öne çıkan isimler hedef gösterilmişti, karşı açıklamalar yayımlandı. Ahmed Zakayev ve Jambulat Süleymanov tabii ki suçlamaları kabul etmediler. Vucic’in saydığı isimlerden bazılarını tanıdıklarını, fakat onların da hiçbir zaman Kosova’ya gitmediklerini söylediler. Çeçenya’dakilerin ise muhtemelen bu olaylardan hiç haberleri bile olmamıştır. Kosova’daki Arnavutlarla iletişime geçtim, onlar Vucic’in açıklamalarının Arnavutların radikal gösterilmesiyle bağlantılı olduğunu ve bundan dolayı Çeçenlerle iş birliği yapıldığı iddialarının gündeme getirildiğini düşünüyorlar. Bana kalırsa sadece bu kadarla sınırlı bir durum yok, hiçbir ülkenin devlet başkanı durup dururken böyle bir açıklama yapmaz.” ifadelerini kullandı.
“Vucic’in açıklamalarının arkasında Moskova var”
Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksander Vucic’in Çeçenlerle ilgili açıklamalarını değerlendiren Muhammed Ahiyadov, “Normal şartlarda belki haritada Çeçenya’nın konumunu bile gösteremeyecek olan Vucic, böylesi cümleleri durup dururken kurmaz. Bu açıklamaların arkasında Rusya’nın olduğunu düşünüyorum. Elbette abartılacak bir durum yok fakat neden böyle düşünüyorum? Ahmed Zakayev ve Jambulat Süleymanov isimleri 24 Şubat’ta Ukrayna’da savaşın başlamasının ardından Rusya’ya karşı, bağımsız Çeçenya için aktif olarak çalışmaya başladılar. Sosyal medya üzerinden de baskın işler ortaya koydular. Böyle bakarsak bu iki ismin hedef gösterilmesi normal. Rusya hükümetinin Ahmed Zakayev ve Jambulat Süleymanov’un faaliyetlerinden rahatsızlık duyduğu biliniyor. Moskova yönetimi bu kişilerin isimlerini anmak, devlet kanallarında onları açıktan hedef göstermek istemiyor, çünkü bu durum bir şekilde o isimlerin reklamı gibi olacak. Kendileri bahsetmek istemedikleri için, Vucic üzerinden karşı atak yapıyorlar.” dedi.
Muhammed Ahiyadov, Avrupa’daki Çeçenlerin faaliyetlerinin Ukrayna’da yasal olduğuna işaret etti, “Peki bu açıklamalar sürgündeki Çeçen-İçkerya hükümetine nasıl zarar verebilir? Vucic, Kosova’daki Arnavutların bu isimler tarafından Ukrayna’daki savaşa götürülmeye çalışıldığından bahsediyordu. Ana iddiası buydu aslında, paralı askerler toplandığını söyledi. Avrupa Birliği ülkelerinde bu tarz savaşçı toplama durumları yasak, hatta bunun hapis cezası bile var. Dolayısıyla açık bir şekilde görülüyor ki Rusya yönetimi Zakayev’in var olan imajını karalamaya çalışıyor. Fakat tam burada Moskova’nın göz ardı ettiği bir durum var, Zakayev savaşın başlamasından iki gün sonra basına bir açıklama yapmıştı ve Zelenskiy’e resmi olarak bizleri kabul etmeleri durumunda Çeçenlerin gönüllü olarak savaşmak istediklerini söylemişti. Zaten çok geçmeden Ukrayna cephesi Ukrayna Bölgesel Savunma Uluslararası Lejyonu’nun kurulacağını duyurdu. Şunu demek istiyorum, Moskova bir şekilde Vucic üzerinden çeşitli isimlere suçlamalar yöneltiyor fakat o isimler Ukrayna’da mevzuata aykırı bir iş yapmıyor ve hatta bunu tüm dünyaya duyuruyorlar. Asıl amaç imaj karalamak ama çok başarılı olabileceklerini düşünmüyorum. Alternatif bir okuma daha yapmamız gerekirse, Vucic’in iç siyasetle bağlantılı bir açıklaması olabilir, hazırda korkutucu ve savaşçı Çeçen imajı varken, bunu kullanarak belki Kosova ve Sırbistan’a mesaj vermek istemiş olabilir.” ifadelerini kullandı.
“Vucic’in kökenleri Sırp milliyetçiliğine dayanıyor”
Çerkes Araştırmaları Merkezi Genel Koordinatörü Dr. Zeynel Abidin Besleney, “Sırbistan Devlet Başkanı Vucic’in son birkaç gündür yaptığı açıklamalar gerçekten ilginç. Nasıl bir kontekst içerisinde bu açıklamaları yaptığına bakmak lazım. Öncelikle söylediğine bakmak gerekiyor. Vucic, halka yaptığı basın toplantısında, Kosova’da bir grup Çerkes ve Çeçen’in, Arnavutları organize edip Ukrayna’da devam eden savaşa paralı asker ya savaşçı toplamaya, organize etmeye çalıştıklarına dair bir açıklama yaptı. Ve bu arada çok spesifik bilgiler verdi, bir araçtan bahsedip bu araç içerisindeki bazı isimleri açıkladı. İsimlerini açıkladığı kişiler Avrupa’daki Çeçen diasporasında bilinen isimler. Bir de isimlerinin sadece baş harflerinin verildiği isimler var, ayrıca bir de Türk vatandaşından bahsedildi. Spesifik bir vakadan ve kişilerden bahsediliyor, arabanın markasına kadar bilgiler veriliyor, ciddi bir istihbarat raporu gibi. Bu birdenbire nereden çıktı? Önemli olan bu, burayı açmaya çalışmak lazım. Sırbistan Devlet Başkanı Vucic kimdir? Vucic, 2000’li yıllarda Slobadan Miloseviç’in hükümetinde yer almış, hep radikal Sırp milliyetçisi olarak tanınmıştır. 2008’lere kadar olan dönem zaten Sırp siyasetinde milliyetçilik çok önemlidir. Hala daha öyledir. Rusya’yla olan ilişkiler, Ortodoksluk, Balkanlar’da yalnız kalmış olma hali, bir tür herkese karşı biz varız şeklinde bir algıları var. Sırp muhafazakar düşüncesinin temel algısı bu yönde. 90’lı yıllarda bölgede yaşanan savaşlar ve NATO tarafından bombalanan şehirler bu siyaseti besledi. Vucic böyle bir alt yapıdan gelmiş olmasına rağmen 2006 yılında artık radikal olmadığını, Sırbistan ve Avrupa Birliği ilişkilerinin iyi olması gerektiğini söyledi. İktidara geldikten sonra Batı’nın iş yapabileceği bir siyasetçi izlenimi vermeye çalışan birisi ama buna rağmen kökü her zaman için popülist muhafazakar Sırp siyasetinden gelen, Rusya’yla ilişkileri önemseyen bir tarz. Sırbistan’ın Avrupa Birliği’ne girmesi de gündemde onun liderliğinde. Böyle bir arka plan varken Ukrayna’daki savaş nedeniyle bütün oyun bozuldu. Belki herkes fabrika ayarlarına geri döndü denilebilir. Balkanlar’daki dengeleri biliyoruz, Rusya’nın bölgedeki faaliyetlerini biliyoruz. Sırbistan, Rusya’nın Balkanlar’daki en yakın müttefiki, hem devletsel hem de toplumsal düzeyde.” ifadelerini kullandı.
Avrupa’daki Çeçen algısına değinen Zeynel Abidin Besleney, “Vucic’in istihbari bilgiler içeren, Çerkeslerin ve Çeçenlerin geçtiği son açıklaması dikkat çekiyor. Çeçenlerle ilgili zaten Avrupa’da bir algı var, Çeçen göçmenlerden kaynaklı, Çeçenya’nın Rusya’ya karşı direnişi, arkasından yaşanan bir nevi iç savaş, daha sonra gelen İslami mücadele, Kadirov gibi bir karakterin ortaya çıkması, bunlar bir Çeçen imajı ortaya çıkardı. Radikal, her an suç işleyebilir, terörizme bulaşabilir, siyasi işlere karışabilir, mafya ilişkileri olan, gibi. Algıyı düşündüğümüz zaman Sırbistan Devlet Başkanı Vucic’e bu anlamda bilgiler verilmiş olabilir, Ukrayna saflarında savaşan ve Avrupa’da aktif olan Çeçenlerin hareketlendiğini biliyoruz, hatta Çeçenya’da bazı hazırlıklar olduğu yazılıyor. Tabii ben şahsen özellikle Çeçenya’yı bilen biri değilim, tamamen okuduğumuz kaynaklar üzerinden konuşuyoruz. Ama tüm bunları bir araya getirdiğimiz zaman açıklamalar mantıklı bir yere oturuyor. Ayrıca şunu belirtmek gerekir, Rusya için Çeçenler neyse, Sırbistan için de Arnavutlar odur. Bu açıklamayla deyim yerindeyse bir taşla iki kuş vurulmuş olabilir. Ayrıca bu yaz Kosova’da ciddi olaylar oldu, eylemler, taş atmalar, daha önce de ara ara yaşanan karşılıklı sokak çatışmaları yaşandı. Vucic yaptığı açıklamayla hem Çeçenleri hem de Arnavutları hedef almış oldu. Çeçenlerin, Çerkeslerin, Arnavutların savaşçı, radikal olarak bir devlet başkanı tarafından tanımlanması gerçekten ilginç bir durum.” ifadelerini kullandı.
Kosova’daki Çerkes varlığını açıklayan Zeynel Abidin Besleney, “24 Şubat’tan beri Ukrayna’da devam eden savaş Balkanlar’da da birçok şeyi eski haline döndürmüşe benziyor. Açıklama bu anlamda anlaşılabilir. Fakat bir şekilde işin içerisine Çerkeslerin, Çerkes kavramının katılması tuhaf. Çeçen algısı zaten güçlü, tırnak içerisinde böylesi işlere bulaşabilir algısı var ama Çerkeslerin böyle bir durumu yok. Konunun tarihsel boyutunu açmak gerekir, 1864-1878 arasında Büyük Çerkes Soykırımı’ndan sonra anavatanlarını terk eden Çerkeslerin bir kısmı Balkan topraklarına gitti. Bunların sayısının 250-350 bin arası olduğu düşünülüyor. 1878 yılında imzalanan Berlin Anlaşmasının ardından bu nüfusun çok büyük bir kısmı Türkiye’ye göçtü, daha doğrusu Osmanlı İmparatorluğu’na. Çok az sayıda Çerkes bölgede kalmış oldu. Arnavutluk, Bulgaristan, Hırvatistan ve diğer Balkan ülkelerinde soyismi Çerkesi olan, büyük ihtimal Çerkeslerle aile bağları olan insanlar var, bu doğru ama bir topluluk anlamında hiçbir şey kalmadı. Buradaki tek farklılık Kosova, sadece orada bir Çerkes topluluğu kalmıştı. Sayılar değişmekle birlikte 1890 için 6 bin rakamı var, 1920’lere gelindiğinde benzer rakamlar var. Yugoslavya kurulduktan sonra Türkiye’ye devam eden göçler sırasında, Türkler, Arnavutlar ve Boşnaklar arasında Çerkesler de göç ettiler. Oradaki mevcut Çerkes topluluğu bu şekilde de azalmış oldu. Bir kısmı 1950’lilerde 1960’larda Bayrampaşa gibi yerlere yerleştiler. Ve geriye çok az sayıda Çerkes kalıyor, 1990’lara geldiğimiz zaman 300-400 kişilik bir gruptan bahsediliyor. Bu insanlar da Kosova’daki savaş nedeniyle oradan 1999 yılında göç ederek önemli bir kısmı Kafkasya’da Adıge Cumhuriyeti’ne, resmi olarak Rusya Federasyonu Acil İşler Bakanlığı’nın izniyle yaklaşık 200 kişilik bir grup göç etti, hatta onlar bir yerleşim merkezi kurdular, Kosova’daki köylerinin ismini orada kurdukları yerlere verdiler, Mafa Habla ismiyle.” dedi.
“Kosova’da etkin bir Çerkes varlığından bahsedilemez”
Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in son açıklamalarının başka bir bilgi kaynağından verildiğine dikkat çeken Zeynel Abidin Besleney, “Çerkeslerin aslında Balkanlar’daki toplumsal tarihleri büyük oranda bitmiştir, önemli bir etkinlikleri yoktur. Ortalama bir Arnavut vatandaşının dahi Çerkesleri bildiği yok. Peki niye o zaman Vucic açıklamasında Çerkeslerden bahsetti? Bunun bir tesadüf olmadığını düşünüyorum. Rusya’da ağır bir savaş atmosferi var, toplumsal tepkileri bastırmak için ciddi politikalar yürütülüyor, savaşa dair en küçük bir eleştiride bile bedeller ödetiliyor. Bundan dolayı Kafkasya’da kitlesel tepkiler olduğu söylenemez, fakat bu savaş en çok Kafkasya’yı etkiliyor, bölgenin ekonomisi kötü olduğu için, paralı askerlik yaygın ve haliyle ölümler fazla, özellikle Dağıstan’da ve Osetya’da mesela. Şimdi böyle olunca Rusya Federasyonu içerisindeki Kafkasyalılardan bir tepki yok. Rusya dışarısında ise bir hareketlilik var, bir tanesi ağırlıklı Türkiye’de olan Çerkesler arasında, diğeri ise Avrupa’da olan Çeçenler arasında. Elbette ikisinin dinamikleri çok farklı ama bu iki grup bir şekilde siyaset üretiyor ve tek bir merkezden yönetilemeyecek kadar çeşitli, eleştirel organizasyonlara sahipler. Özellikle bazı Çerkes aktivistlerinin Ukrayna’yı destekleyen açıklamaları, Ukrayna Parlamentosunda Çerkes Soykırımı’nın tanınması için yapılan başvuru, Rusya karşıtı muhalefet etrafında bir Çerkes ismini yeniden canlandırdı. Vucic belki bu anlayışla modern Rusya siyasetiyle ilişkili biçimde Çerkeslerden bahsetmiş olabilir, yoksa Çerkeslerin Kosova’da etkin bir varlıklarının olmadığını düşünüyorum. Ukrayna’daki savaş sonucu birçok bölgede yaşanabilecek değişim potansiyeli nedeniyle birçok buna benzer olay ve açıklamanın yaşanabileceğini düşünüyorum. Rasyonel düşünen insanlara Sırbistan Devlet Başkanının açıklamaları tuhaf gelebilir ama kayda değer bir açıklama olduğunu düşünüyorum, es geçilebilecek bir açıklama olmadığını düşünüyorum. Çeçenlerle ilgili boyutu ayrı, Çerkeslerle ilgili boyutu ayrı. Deyim yerindeyse bir taşta iki kuş vuruluyor sanki. Vucic’in kendi kendine böyle bir şey üretebileceğini düşünmüyorum. Kim bu konunun gündeme getirilmesini istemişte, Vucic’e de o bilgileri onlar vermiştir.” ifadelerini kullandı.
Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksander Vucic’in, Çerkesleri ve Çeçenleri hedef alan açıklamaları Sırp medyası tarafından aynı kışkırtıcı dille manşetlere taşındı.