Osmanlı’nın Dağıstan politikası
Bu makalede Osmanlı’nın Dağıstan’ı nasıl değerlendirdiğini, Dağıstan üzerinde nasıl bir politika geliştirdiğini, bu ilişkinin tarihsel olarak nasıl geliştiğini ele alacağız. Osmanlı Kafkasya’da Dağıstan merkezli politika üreterek, Dağıstan’ı iç işlerinde serbest dış işlerinde ise Osmanlı’ya bağlı bir konuma getirerek bölgede özellikle Rusya’ya karşı set kurmuştur. Osmanlı yeri geldiğinde ordusunu Hazar kıyılarına göndermekten çekinmemiş, yeri geldiğinde ise Dağıstan Hanlıklarını Ruslara karşı savaşa teşvik maiyetinde sadece manen desteklemiştir.
Osmanlı’nın Dağıstan’ı Algılama Biçimi
Osmanlı döneminde Dağıstan şimdiki bildiğimiz Dağıstan’dan yaklaşık üç kat daha büyük bir coğrafyayı temsil ediyordu. Dağıstan’ın şimdiki idari taksimatı Kuzey Dağıstan, Orta Dağıstan ve Güney Dağıstan olmak üzere üç coğrafi bölümden oluşmaktadır ve şimdiki sınırlarından çok daha büyüktür. Şerafettin Erel’in Cevdet Paşa’dan naklettiğine göre Dağıstan’ın coğrafi taksimatı şu şekildedir;
Kuzey Dağıstan (Dağıstan-ı Şimali): Kuba, Tabasaran, Derbent, Gazi Kumuk, Haydak, Akuşa, Tarku, Küre, İndirey ve Yagsay nam sancakları olup ahalisi Türk ve Lezgi kavimlerinden oluşmakta ve cümlesi ehlisünnettir. Buynak (Timurhan-şura) memleketi hâkimine Şamhal denirdi.
Orta Dağıstan (Dağıstan-ı Avsat): Avar, Andalal, Kuysubuy, Onkıratal, Ankırat, Kumbet, Şubut, Çeçen ve Galaş nam sancakları olup cümlesi ehlisünnettir.
Güney Dağıstan (Dağıstan-ı Cenubi): Çar, Bilekan, İlisu, Şeki, Ereş, Kabala, Şirvan, Bakü ve Salyan nam sancakları olup bir kısmı Şii olup cümlesi ehlisünnettir.
Rusların Dağıstan’ı istilasından sonra Dağıstan parçalanmış, küçültülmüş ve farklı idari taksimatlara ayrılmıştır. Kuzey Dağıstan’ın Terek havzası (Terek Sancağı) Terek Oblast adı altında Vladikafkas’a bağlanmıştır. Güney Dağıstan’ın bir kısmı ise Gence vilayetine bağlanmış, diğer kısmı ise Bakü merkez olmak üzere farklı bir vilayet haline getirilmiştir. Görüldüğü gibi Osmanlı zamanında Dağıstan Azerbaycan bölgesini de içine alan daha geniş bir alan ve manayı içeriyordu.
Osmanlı – Dağıstan İlişkilerinin Başlaması ve Osmanlı’nın Dağıstan Politikasını Oluşturması
Osmanlı ile Dağıstan arasındaki ilk münasebet 2.Murad döneminde, Dağıstan hükümdarının Osmanlı’nın Engürüs zaferini tebrik eden mektubunu 2. Murad’a göndermesiyle başlamıştır. Daha sonra ise Fatih Sultan Mehmet ve Yavuz Sultan Selim’in zaferlerini tebrik eden Şirvan Hükümdarı Sultan İbrahim Şirvan; Şeki, Kumuk, Haydak, dağ ve ova Dağıstanlıları adına mektupları Osmanlı’ya göndermiştir. Dağıstan Altınorda’nın varisi Kırım Hanlığı’na bağlı olduğundan dolayı 1474’ten beri hukukça Osmanlı’ya tabi bulunuyordu. Ayrıca Şamhaller (Hanlar) Cengiz Han soyundan gelmek zorundaydı. 1577 yılında 3. Murad döneminde Lala Mustafa Paşa, İran üzerine sefere çıkarken Dağıstan Hanlarına ve Çerkez beylerine mektup yazarak seferinde onlardan yardımcı olmalarını istemiştir. 1578’de Sünnilerden mezhep vergisi adı altında cizye aldığından dolayı Derbentliler İran valisi Çırağ Halife’yi esir edip Osmanlı karargâhına göndermişlerdir. Lala Mustafa Paşa Dağıstan Hükümdarı Şamhal Çoban’a Şabran Sancağını ve kardeşi Burhan Meliküddin Tucala’ya da Ahti sancağını vermiştir. Şamhal Çoban da Şamahi’nin alınmasında Osmanlı’ya yardım etmiştir. Özdemir Oğlu Osman Paşa bu döneme adeta damgasını vurarak Osmanlı’nın “Kafkas Politikası’nı” oluşturmuş ve haklı olarak Kafkasya Fatihi ünvanını almıştır. Bu dönemde Tümük, Hırtız, Ahılkelek, Şeki, Şirvan, Şamahı, Kabala, Şabran, Bakü alınmış tüm Azerbaycan alındıktan sonra Dağıstan fethedilmiştir. Kafkasya’da 4. Osmanlı Beylerbeyliği kurulup aslen Çerkez olan Kafkasyalı Kuştoka boyundan Özdemiroğlu Osman Paşa beylerbeyi yapılmıştır. Osmanlı-Safevi ve Osmanlı-Rus savaşlarında Dağıstan ve Osmanlı müttefik olarak bulunmuşlardır. Özellikle Özdemiroğlu Osman Paşa Osmanlı’nın Kafkasya politikaları açısından önemlidir. Özdemiroğlu Osman Paşa döneminde tüm Dağıstan fethedilmiştir. Bunun nedeni ise Safevi, Rusya, Osmanlı arasında tampon bölge olması, bulunduğu stratejik konumu nedeniyledir.
1577’de İran seferine çıkan Osmanlı tüm Çerkez beylerine, Dağıstan beylerine, Kumuk ve Kaytag Şamhaline, Tabasaran valisine mektup yazmış ve yardımlarını istemiştir. Avar beyi Tucelavik, Tabasaran Bey’i Gazi Reşitoğlu’, şamhal ve Dağıstan hükümdarının Osmanlı’ya bağlılık mektupları ulaştı. Aslen Çerkez olan Özdemiroğlu Osman Paşa Şirvan ve Derbent valisi olmuştu. Osman Paşa şamhalin kardeşinin kızı (Kumuk Şamhalinin kardeşi Tuçalavın kızı Mihridil) ile evlenmiştir. Osman Paşa maiyetine de bu akrabalık ilişkilerini tavsiye etmiş, adaletli yönetimi ve bölgenin sosyal-kültürel yönünü bilerek uyguladığı politikalar ile tüm Dağıstan’ın fatihi ve komutanı olmayı bilmiştir. Osmanlı Devleti’nin Kafkasya politikasını belirleyen ve bu politikanın mihenk noktasını oluşturan unsur Kafkasya fatihi Özdemiroğlu Osman Paşa’nın Dağıstan’da Lezgiler ile yaptığı antlaşmadır. Bu antlaşmaya göre; hutbe Osmanlı padişahı adına okutulacak, İran seferine katılacak Kırım Tatar ordusunun Dağıstan’dan geçmesine müsaade edilecek, iaşeleri karşılanacak ve Osmanlı ordusu yanında savaşa girilecek, Dağıstan Şamhallerine (Hanlarına) karışılmayacak, Osmanlı padişahı isterse Şamhale kılıç, alem, tuğ ve kaftan gönderebilecek, gümrük ve resim işleri ise daha sonra belirlenecekti. Bu antlaşma ile Osmanlı Dağıstan’ı içişlerinde serbest askeri ve siyasi konularda ise Osmanlı’ya bağlı bir müttefik konumuna getirmiştir. Osman Paşa döneminde İslamiyet bölgeye kök salmıştır. Erivan’ı fethettikten sonra 1585’te Tebriz’i almasıyla Karadeniz’den Hazar’a kadar olan bölgede tarihte ilk kez Türk birliği sağlanmıştır .Özdemiroğlu Osman Paşa Osmanlı’da vezir-i azamlığa yükselmiştir. 1578 yılı ve sonrası için Dağıstan merkezli bir politika Osmanlı tarafından izlenmeye başlamıştır. Ruslar 1594 yılında Voyvoda Hvarstin ve 1604 yılında Voyvoda Buturli kumandasında iki ordu ile Dağıstan’a saldırmışlar ancak her iki ordu da Dağıstan birleşik kuvvetleri veyahut Rus tarihçilerinin tabiriyle Kumukların adamları tarafından ağır yenilgi yaşamışlardır. O tarihlerde Kumuklar Şemha’daki (Şamahı) Osmanlı paşasının müttefikiydiler.
1722 yılında Çar I. Petro Derbent’i işgal edip Şamhal Adil Giray teslim olduktan sonra, Şirvan Şahı Davut Osmanlı’dan yardım isteyerek, Osmanlı orduları ile birlikte Rusları Bakü önlerinde durdurmuştur. Petro’nun Derbent’ten çekilip gitmesini sağlayan ise Osmanlı’nın Petro’ya ilettiği savaş ültimatomudur. 1736 yılında Osmanlı-Dağıstan ittifakı bu sefer İranlılara karşı yapılmıştır. Şirvan Şahı Surhay Han Osmanlı orduları ile birlikte Nadir Şaha karşı harbetmiş ve sonucunda esir olmuştur. Surhay Hanın oğlu Mehmet ise Nadir Şahı büyük bir bozguna uğratmıştır. Bu süreçte Osmanlı ve Dağıstan, Ruslara ve İranlılara karşı ittifak etmişler ve genellikle şamhal ve hanlar Osmanlı himayesini kabul etmişlerdir. Hiç şüphesiz Osmanlı ve Dağıstan’ın aynı itikad-ı İslamdan olması ve Dağıstan’ın önemli bir Türk nüfusu bünyesinde barındırması bu ittifakları daha kolay bir hale getirmiştir.
1785-1786’da Sultan I. Abdülhamid Han tarafından vezirine gönderilen bir fermanda Gürcü Hanı Irakli’nin Rusya’ya tabi olması ve Solomon’un itaatsizliği üzerine bölgeyi kuvvetlendirmek için Dağıstan ve Lezgi tarafları ile İslam hanlarının Osmanlı tarafına çekilmeleri ve taltif edilmeleri için gerekli önlemlerin alınması istenmiştir. Kırım’ın Rusya tarafından ilhakından (1783) sonra Dağıstan Başbuğu Oma Han’ın Tiflis’e akınlar düzenlemesinden dolayı Tiflis Hanı Osmanlı’dan yardım talep etmiş bunun üzerine ise Osmanlı, Çıldır’a sığınan Oma Han’ı çeşitli hediyelerle sınırdan uzaklaştırmış ve Dağıstanlıları teskin etmiştir. Osmanlı’nın emri olmadan bir maceraya girişen Oma Han’ı Gürcistan seferinden vazgeçirmek Osmanlı’nın bölgede tehlikeli maceralara girişenlere karşı da realist davranarak denge politikası yürüttüğünü göstermektedir. Bunu yaparken de hem din hem milliyet olarak yakın olduğu Kafkas halkları ile de arasını bozmamaya dikkat etmiştir. Genel olarak Ruslardan önce İranlılara karşı birlik olan Osmanlı ve Dağıstan, Rusların Kırım’ı ilhakı ve sonrasında Kuzey Kafkasya’ya sarkmasıyla bu sefer Ruslara karşı birlik olma yoluna gitmişlerdir. Rusların Gürcistan ile olan ittifakı hiç şüphesiz güneyden de sarılmak üzere olan Dağıstan ve Çerkezistan’ı rahatsız edecektir. Rusların Kafkasya’yı işgaline karşı bir Çeçen olan tarikat lideri Şeyh Mansur, Ruslara karşı birlik olunması yolunda bir bildirge yayınlayarak Ruslara karşı amansız bir savaş başlatmıştır. Şeyh Mansur Osmanlı’dan yardım ve teşvik görmüştür. Esir olma hadisesi de Osmanlı’nın Çerkez bölgelerini korumak, nüfuz alanını genişletmek için kurduğu Anapa Kalesinde 1791’de gerçekleşmiştir. Şeyh Mansur’un Osmanlılar ile birlikte Ruslar’a karşı savaşması Osmanlı askerleri ile birlikte esir olması, Osmanlı’nın bölgede nasıl bir birliktelik sağladığını göstermektedir. Mansur’un elçisi, Anapa Muhafızı Ferah Ali paşa tarafından İstanbul’a gönderilmiştir. Ferah Ali Paşa, her ne kadar bağımsız hareketlere karşı çıktıysa ve engellemeye çalışmışsa da 1787 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Osmanlı gerek Şeyh Mansur’u gerek tüm Kuzey Kafkasya Han ve beylerini savaşa teşvik etmiştir. 1789’da Çenktay Hanı Ahmed Han elçisi Hacı Muhammed’i Sultan’a göndererek Şamhal, Osmi Han, Akkuşa kadısı, Tabasaran hakimi ve diğer Dağıstan hanlarının askerleriyle birlikte Osmanlı’ya katılmak için hazır olduklarını bildirmiştir. 1818-1821 yılları arasında Rusya tarafından Mektule, Tabasaran, Kaytag, Akuşa, Avar, Gazi Kumuk ve Kuba gibi Dağıstan Hanlıklarının hepsi birer birer Rusya tarafından ilhak edilmiştir. Bu süreçte gerileyen ve güçten düşen Osmanlı ise Dağıstan Hanlıklarını Ruslar’a karşı savaşmaya teşvik etmek dışında yardım gönderememiştir. 1823-1824 yıllarında Gazavat dönemi olarak bilinen dönemde Kafkasyalılar ve Rusların savaşında imamların ilki İmam Gazi Muhammed Sultan’a mektup yazmış, madenlerinin çıkarılması için madenci ustası ve gerekli şeylerin teminini istemiş ayrıca Ruslarla olan harplerinde Osmanlı’dan yardım beklemişlerdir. Osmanlı ise gerekli madenci ustasını göndermişse de Osmanlı ve Rusya’nın barış halinde olmasından dolayı askeri yardım yapamamıştır. Görüldüğü üzere Osmanlı her daim Dağıstan ve sair diğer Kafkas halklarının yanın da olsa da reel-politiğe uygun davranmış açıktan direk olarak Rusya’yı kışkırtacak bir harekette bulunmaktan çekinmiştir. El altından destekler de bulunsa da barış dönemlerinde daha dikkatli bir politika yürütmüştür. Rusya’nın Dağıstan’ı işgal etmesiyle Dağıstan içlerindeki dağlara çekilen Dağıstan valisi Nuh Han oğlu Muhammed Osmanlı’dan yardım talep ederek, Osmanlı’ya itaatlerini bildirmiştir. Görüldüğü üzere Dağıstan hanları ne zaman zor durumda olsa kendilerine uzatılacak yardım eli olarak hep Osmanlı’yı görmüşlerdir.
Kırım Savaşı Zamanında Şeyh Şamil’e Vezirlik Rütbesi ve Dağıstan Serdar-ı Ekremi Ünvanı Verilmesi
1854 Mayıs’ında Dağıstanlı Halil Paşa’nın teklifiyle Osmanlı, Şeyh Şamil’e vezirlik rütbesiyle birlikte “Dağıstan Serdar-ı Ekremi” unvanını vermiştir. Osmanlı, Şeyh Şamil’in oğlu Gazi Muhammed, Cumuy Han, Hasay Han, Danyal Sultan ve İsmail Paşa’ya mirlivalık, Şamhal Hanı Ebu Müslim’e de feriklik rütbesi vermiştir. 1853’deki Kırım Savaşı ile ilgili olarak Osmanlı’nın İmam Şamil ile birlikte bölgede Ruslara karşı politika yürüttüğü açıktır. Abdülmecit döneminde İmam Şamil ile Sultan arasındaki mektuplaşmalar hala önemini muhafaza etmektedir. O dönemde eğer İmam Şamil’in Osmanlı’ya teklif ettiği güneyden Osmanlı’nın Kuzey’den İmam Şamil’in Gürcistan’a saldırısı istenildiği gibi gerçekleşseydi Rusya ordusu iki ateş arasında imha edilebilir ve tüm Kafkasya ve Kırım, Rusya’dan arındırılabilirdi. Tarihin garip cilvesi olarak o dönemki yanlış uygulamalar, zamanlama da gecikmeler bu imha hareketinin gerçekleşmesini engellemiş ve Rusya sahneye ileriki yıllarda daha güçlü şekilde çıkmıştır.
1877 yılındaki Osmanlı-Rus savaşında ise Osmanlı İmam Şamil’in oğlu Gazi Muhammed’e feriklik rütbesi ve padişahın yaverliğini vermiştir. Osmanlı tarafından Gazi Muhammed ve bazı Osmanlı subaylarına Dağıstan, Çeçenistan ve Çerkezistan’da ayaklanma çıkartma emri verilip, Kuzey Kafkasya’ya gönderilmiştir. Her ne kadar Osmanlı Rusya’ya yenilmiş olsa da Dağıstan ve Türk ordusu bu bölgede Ruslara karşı birlikte faaliyet yürütmüşlerdir. Osmanlı yine en zor durumlarda yanında destekçi olarak Kuzey Kafkasya halklarını bulmuştur. İmam Şamil’in oğlu Gazi Muhammed’in isyan teşviklerinin İstanbul’dan gelen elçiler vasıtasıyla iletilmesi ve Muhammed Hacı yönetiminde isyan başlamasıyla da Ruslar bu isyanı bastırmıştır.
11 Mayıs 1918 Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin Osmanlı Tarafından Tanınması ve Desteklenmesi
11 Mayıs 1918’de ilan edilen Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’ni Osmanlı Devleti tanımıştır. Tüm Kuzey Kafkasya halklarını içinde barındıran ve temsil eden bu devlet ağırlıklı olarak Kuzey Doğu Kafkas merkezli bir devlet olarak temeyyüz etmiştir. Nitekim bağımsızlığa giden yolda ilk kongre Vladikafkas’ta (Kuzey Osetya)’da ikinci kongre Andi’de (Dağıstan)’da yapılmıştır. Devletin ilk merkezi Vladikafkas olsa da sonra devlet merkezi olarak Timurhan-Şura (Dağıstan) seçilmiştir. Ayrıca ilan edilen cumhuriyetin anayasasında Türkçe resmi dil olarak kayıt altına alınmıştır. Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilanından sonra 4 Haziran 1918’de Cibaliyyün İttihadı Hükümeti (Dağlılar Birliği Hükümeti) olarak bilinen Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti ile Osmanlı arasında dostluk ve savunma antlaşması yapılmıştır. 1917’de başlayan Rus ihtilali ile tüm Kafkasya Beyaz Rus ve Kızıl Rus güçleri arasında ezilmiştir. Bolşevik Rusların ve Ermenilerin Azerbaycan Türklerini, Beyaz Rus ordusu ve Bolşevik güçlerinin de Kuzey Kafkasya halklarını ortadan kaldırmaya yönelik girişimlerinden dolayı Osmanlı harekete geçmiş aslen Kafkas halklarından kurulu Kuzey Kafkas Ordusu’nu Azerbaycan ve Dağıstan’ı kurtarmak üzere bölgeye göndermiştir. Nuri Paşa, Yarbay İsmail Hakkı Bey’i Kuzey Kafkas Komutanı olarak atamıştır. Kuzey Kafkasya’nın kurtulması amacıyla heyetin çalışma merkezi olarak Kuzey Kafkasya’nın en savaşçı halklarından olan Avarların merkezi olan Gunip şehri seçilmiştir. Osmanlı Ordusu subaylarından Yusuf İzzet Paşa komutanlığında Osmanlı Ordusu Dağıstan’a girmiş ve Osmanlı ordusu mütehassıslarının yardımlarıyla Şamil Alayları kurulmuştur. Osmanlı Ordusu geneli aslen Kafkasyalı olan subaylardan müteşekkil olan Kafkas İslam Ordusu Bakü’yü kurtardıktan sonra Derbent ve Mahaçkala’yı kurtarmıştır ve Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti bayrağı göndere çekilmiştir. 1917 yılını takip eden 3 yıllık süreç içerisinde Dağıstan’da Ruslara karşı yapılan savaşlarda Uzun Hacı önemli roller oynamıştır. Kurduğu Batı Dağıstan ve Çeçenistan Emirliği halkın ona İmam demesine sebep oluştur. Uzun Hacı hastalandıktan sonra 11 Mayıs 1920’de toplanan kurultaya Türk Ordusu subaylarından İsmail Berkok, , Aziz Meker, ve Mustafa Şahin de katılmıştır. 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması sonucu bölgeden Osmanlı ordusunun çekilmesi ile Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti Ruslar tarafından akamete uğratılarak Dağıstan, Rus Kızıl Ordusu tarafından işgal edilmiştir. 1921 yılında ise Sovyet Rusya’ya bağlı Sovyet Sosyalist Dağıstan Cumhuriyeti kurulmuştur. Bölgeden Osmanlı’nın çekilmesi ile Dağıstan ve Kuzey Kafkasya bağımsızlıklarını koruyamamışlardır.
Değerlendirme
Osmanlılar ve Lezgiler (Dağıstan Hanları) arasında yapılan ilk antlaşma ile birlikte Osmanlı’nın Dağıstan ve Kafkasya politikası belirlenmiştir. Aslında Cengiz han soyundan gelmek zorunda olan Dağıstan Şamhalleri Osmanlı’ya bağlılıklarını bildirmişler ve Osmanlı’da Dağıstan Hanlarını iç işlerinde serbest bırakmış, dış işlerinde ise ortak hareket etmişlerdir. Osmanlı’nın ve Kuzey Kafkasya’nın son döneminde ise Osmanlı Dağıstan’ı kurtarmak için aslen Kafkas halklarından kurulu bir ordu teşkil edip Dağıstan merkezine girerek Kafkasya bayrağını göndere çekmiştir. Mondros Mütarekesiyle birlikte Osmanlı bölgeden çekilmek zorunda kalmış ve Osmanlı’nın çekilmesiyle Kuzey Kafkasya halkları yalnız kalıp Rusya’nın boyunduruğu altında kalmışlardır. Osmanlı bölgede genel olarak aslen Çerkez ve Dağıstanlı olan kişileri yönetici olarak kullanıp bölgede yabancılık hissi uyandırmamış, yerel meseleleri bilen, bölgenin sosyo-kültürel yönlerini iyi bilen kişilerle yumuşak güç politikası uygulayarak bölgeye yerleşmiştir. Ferah Ali Paşa ve Özdemiroğlu Osman Paşa’nın maiyetine bölge halklarıyla evlilikler yapmayı teşvik etmeleri ve bunu uygulamaları bölgeyle kurulan akrabalık bağlarını güçlendirmiştir. Askeri olarak gücünü de kullanan Osmanlı yeri geldiğinde ordusunu Hazar kıyılarına göndermekten çekinmemiştir. Hem dini, hem irsi akrabalıklarını olumlu manada kullanmış ve genel bir Kafkas politikası ortaya çıkartmıştır. Dağıstan merkezli bir Kuzey Kafkasya politikasının temellerini de 1578 yıllarında çok erken atmış ve yerel elitler ile antlaşmalar yapmıştır. Barış dönemlerinde ve güçten düştüğü dönemlerde ise reel-politik düzleme geri dönüp, Rusya’yı kışkırtmamış, Kafkas halklarını ise küstürmemiştir. Bu zamanlarda denge politikası ile süreci yönetmeye çalışmıştır. Söylemleri ile Kafkas halklarını savaşa teşvik etmiştir. Günümüzde Osmanlı’dan çok başka şartlar içerisinde bulunan Türkiye ve Rusya’ya bağlı federatif bir devlet olan Dağıstan için birlikte yapabilecekleri birçok ortak politika bulunmaktadır. Tarihten güç alarak günümüz şartları içerisinde iş birlikleri yolları aranmalıdır. Türkiye için yeni bir idealle Dağıstan politikası oluşturması beklenen bir gelişmedir. Büyüyen Türkiye’nin konjonktür oluşturma çabasına her büyük devlet gibi gireceği aşikardır. Buna yönelik olarak Dağıstan’ın mevcut konumu sosyo-ekonomik özellikleri, ihtiyaçları, Türkiye’ye yakın olduğu noktalar iyi araştırılmalıdır.
Kaynak: Kafkassam