Çeçenya’dan bir kayboluş hikayesi
“En kötüsü bilmemek”: Çeçenya’da sonu olmayan, yorucu bir bekleyiş.
Zura Batayeva parmaklarının arasındaki ufacık resmi dikkatlice tutuyor.
Kırışmış, yıpranmış bu siyah beyaz fotoğraf ağırbaşlı, kıvırcık saçlı bir adamın resmi.
Resim, oğlu Visit’ten kalan tek şey. Visit, 20 yıl önce iki Çeçen savaşından ilkini başlatan Rus tankları, Çeçenya’ya girdikten hemen sonra, arkasında hiçbir iz bırakmadan, kayboldu.
“En kötüsü ona ne olduğunu bilmemek” diyor, gergin bir şekilde başörtüsünün ucunu çekiştirirken. “Sadece öldükten sonra onunla olacağım düşüncesi teselli veriyor.”
Zura Batayeva, yavaş konuşuyor, gözleri hep uzaklara dalıyor. Oğlunu anımsamak onun için zor bir iş.
Visit’in kayboluşundan sonra, ikisi de emekli olan anne ve babası için hayat donup kaldı.
Bir polis memuru olan diğer oğulları da artık hayatta değil. İkinci Çeçen savaşından bir yıl önce, 1998’de, cansız bedeni bir çok kez bıçaklanmış halde bulundu. Başına ne geldiği hala bilinmiyor.
Visit’in büyük bir ihtimalle öldüğünün farkındalar. Oğullarını, savaş yılları boyunca, direnişçiler ile ilişki bulmak için ayrım gözetmeksizin Çeçen erkeklerini toplayan, federal askeri kuvvetlerinin öldürdüğünden şüpheleniyorlar.
O dönemde kaçırılan çoğu kişinin cesedi, üzerlerinde işkence izleri taşır halde bulundu.
Visit, 31 Aralık 1994’de, komşusu Musa ile birlikte kaybolduğunda 27 yaşındaydı. Aynı gün, federal askeri kuvvetler başkent Caharkale’ye büyük ve kanlı bir saldırı yapmıştı.
Tanıklar, iki adamın Grozni hastanesinin bodrumunda topçu ateşinden saklanırken, Rus askerleri tarafından alıkonulduğunu söylüyor.
Onları bir daha canlı gören olmadı.
Musa’nın cesedi bir süre sonra Moskova’da bir morgda ortaya çıktı. Ölüm nedeni karanlıkta kalmaya devam etti. Ama ailesi en azından onu, Çeçenya’da, doğru düzgün bir şekilde toprağa verebildi.
Visit’in hala ortaya çıkmamış olması, ailesinin onun ölümünü kabullenmesine engel oldu. “Bazen gözlerimi kapıyorum ve oğlumu görüyorum. Sanki gerçekten geri gelmiş gibi”, diyor Zura, “Onu benimle konuşurken görüyorum. Bizi beraberce verandada yemek yerken görüyorum. Onu rüyamda da görüyorum.”
Bu yorucu belirsizlik duygusu bugün birçok Çeçen tarafından paylaşılıyor.
İnsan hakları savunucuları, ilki 11 Aralık 1994’te federal askeri kuvvetlerinin Çeçenya’ya girmesiyle başlayan iki savaştan beri yaklaşık 5.000 kişinin hala kayıp olduğunu söylüyor.
Batayevler gibi, birçok aile hala yakınlarını arıyor ve otoriteleri durumlarına gözlerini kapamakla suçluyor.
Kremlin’in Çeçenya’ya lider olarak atadığı Ramzan Kadirov, Moskova’dan yapılan nakit yardımlarla, Caharkale’yi tekrar inşa etmek için büyük bir kampanyaya girişti.
Ama Caharkale’de gökdelenler yükseldikçe, savaşın ardında bıraktığı ölüleri huzura kavuşturma görevini yalnızca insan hakları savunucuları omuzluyor.
“Bize kimsenin ihtiyacı kalmadı. Hükümet bizi problemlerimizle başbaşa bıraktı” diyerek iç çekiyor Visit’in babası, “Sıradan insanlardan birçok yardım gördük, ama onların da kendi problemleri var. Birçoğunun kendi yakınları kayıp.”
Aktivistler, bahçelerde, bodrumlarda, ve birçok yerde hala açılmamış toplu mezar alanlarının olduğunu söylüyor.
Kendi oğlu da kayıp olan insan hakları savunucusu Zeynep Mezhidova yüzlerce insanın kalıntısının gömülü olduğu en az üç toplu mezar alanı bildiğini söylüyor.
“Bu cesetlerin kimliklerinin tespit edilmesi lazım. Nerede olduklarını biliyoruz”, diyor, “Otoriteler çocuklarımızı bulmalı.”
Kadirov birçok kez söz vermiş olduğu halde, Çeçenya’da hala bir adli laboratuvar bulunmuyor. Kalıntılar, toplu mezarlardan çıkarılarak önce kimlik tespiti için Moskova ya da Rostov-na-Donu’ya gönderiliyor. Sonra ise defin işlemleri için tekrar Çeçenya’ya getiriliyor.
Visit’in babası, Abuyezid Batayev, oğlunu bulmak için birçok toplu mezarı, çıplak elleriyle kazarak aramış.
Bir keresinde, Grozni konserve fabrikasına yakın bir toplu mezarda, Visit’in fiziki özelliklerine uyan bir cesedin bulunduğunu duymuş. Cesetten çıkan belgelerde, Visit’in ismi yazıyormuş.
Abuyezid ve Zura hemen toplu mezara koşmuşlar. “Orada yaklaşık 250 ceset vardı”, diyor Zura, “Bazılarının bacakları dikenli tellerle vücutlarına bağlanmıştı.”
Fakat ceset oğullarına ait değildi. “O gün yere yığıldım ve dizimi yere çok sert bir şekilde çarptım”, diyor, “Bugün hala acıyor.”
Visit’in babası, oğlunu bulmak için, Rostov-na-Donu’daki adli laboratuvara dahi gitmiş. Orada birçok ceset gördüğünü, ama oğullarının aralarında bulunmadığını söylüyor.
Bu geziden kısa süre sonra, Abuyezid gözlerini kaybetti. Körlüğünü bitip tükenmeyen yasına bağlıyor.
Bugün, Abuyezid’in ve karısının oğullarını arayacak gücü kalmamış durumda.
Ama Zura, herşeye rağmen, oğlunu canlı bulma umudundan vazgeçmiyor. “Sokakta yürürken, birinin annesine seslendiğini duyduğumda, dönüp bakıyorum”, diyor, “hala bir gün oğlumla bir araya geleceğimi umut ediyorum.”
Kaynak: RFE/RL
Tercüme: Ajans Kafkas