Sporcu ve lejyoner arasında Kafkas imajı
Bir toplumun imajı nasıl oluşur, günümüz kitle iletişim araçlarını göz önünde bulundurursak cevaplanması oldukça güç sorular yumağıyla karşılaşırız. İhtimaldir ki bütün sosyal bilimleri işin içine katsak, durumu toparlayacak bir sonuca ulaşmakta gene zorlanırız.
İmajın günümüzde nasıl bir önem taşıdığı konusunda artık kimsenin kafasında soru işareti bulunmamakta. İmaj dünyasında yaşıyoruz, gerçek tam olarak nedir, kimse bilmiyor. İlk önce tüketim toplumunun birer ferdi olundu, daha sonra sıradan insanın kitle iletişim araçlarıyla bunu pazarlamasının önü açıldı.
Konu oldukça geniş, binbir cephesi bulunuyor. Biz şimdilik konunun Kafkasya tarafıyla ilgilenmekle yetineceğiz. Kafkasya’da sıcak çatışmaların nispeten azalmasıyla Kafkas insanının yeteneklerinin ortaya çıktığına şahit oluyoruz. Nedir bu yetenek diye sorulduğunda, ilk cevabımız spor oluyor.
Özellikle son birkaç senedir Kafkas kökenli sporcular dünya kamuoyunda başarılarıyla gündeme geliyorlar. Kafkasyalıların başarılı sporcu olmalarının temeldeki nedeni elbette yaşadıkları coğrafyanın doğası. Ayrıca Müslüman yaşantıları onları zararlı alışkanlıklardan uzaklaştırıyor.
Her şey onların sporcu olmaları için uygun. İşin içine dinamik Kafkas karakterini de katarsak pazıl tamamlanmış oluyor; hızlı yükselmek, hızlı kazanmak, hızlı meşhur olmak ve nihayetinde hızlı bir “abrek” olmak için sporculuk en gözde meslek haline geliyor.
Sporcuları küçümsemeyelim, belki de onlar her Kafkas gencinin yüreğinde bir yerlerde var olan dağlardaki yalnız direnişçi anlatısına, yani abrek yaşantısına modern dünyada bu şekilde ulaşmaya çalışıyorlar. Günümüzdeki abrekler sosyal medyada milyonlarca insanın takibindeler.
1990’larda “grekoremen” güreşle karşımıza çıkan Kafkas sporcular günümüzde karma dövüş olarak adlandırılan, bir nevi kafes dövüşüne geçiş yapmış durumdalar. Karma dövüş, agresif ve kendini ifade etme olanağı yüksek bir spor çeşidi. Klasik güreş bu sporun yanında oldukça ağır ve hantal kalıyor.
Cephenin bir boyutu sporsa diğer bir boyutu da lejyonerliktir. Savaş insanla beraber var olan tabii bir durumdur. Kafkasyalılar savaşlarını yüzyıllar boyu kendinden kat be kat bir güce karşı yaptıkları için türlü fedakarlıklar ve olağan dışı özelliklere ihtiyaç duydular.
Geçmiş yüzyıllarda tarım ve hayvancılık konusunda çağdaş toplumların birçoğundan ileri düzeyde teknikler geliştiren ve bunun üzerinden geçimini sağlayan Kafkas insanı yüzyıllar süren savaş sonucunda dağlara çekilmek zorunda kalmış ve geleneksel kıyafeti dahi savaşçı kıyafeti olacak hale gelmiştir.
Yüzyıllarca süren savaşın bütün cephelerde mağlubiyetle sonlanması, beraberinde büyük bir sürgünü getirmiş fakat güçlü bağlarla kültürlerini korumayı başaran Kafkasyalılar gittikleri yeni topraklarda potansiyel bir güç olmayı sürdürmüşlerdir.
Otorite boşluklarında, bulundukları topraklarda organize olmayı başaran Kafkasyalıların göze çarpan en önemli özellikleri savaşçılık kabiliyetleriydi. Sadık olmaları ve ikinci adam görevini başarıyla yerine getirmeli onları diğer tali unsurlardan ayırıp asli unsurların yakınlarında yükselmelerine yol açtı.
Elbette asli unsurların onlardan birçok konuda beklentileri vardı. Süvari birlikleriyle çeşitli isyanları bastıran ve çoğunlukla otoritenin yanında yer alan Kafkasyalılar özellikle monarşi sistemlerinde hızla yükseldiler. Gene çeşitli siyasal kargaşa ortamlarında kenetlenip bir güç olmayı başardılar.
Bütün bunlar onların lejyoner imajını artırdı. Günümüze geldiğimizde bile gönüllü savaşçılık ve paralı askerlikte Kafkasyalıların ön sıralarda olduğunu görüyoruz. Geçtiğimiz yüzyılda onların lejyonerlikleri, kahramanlık ve kabiliyet olarak düşünülürken günümüzde teröristlik olarak algılanabiliyor.
Kafkasyalıların sporcu ve lejyoner imajı elbette gerçeklere dayanıyor. Bu durum pozitif ve negatif olarak taraflarca kullanılabilir. İmajın gerçekliği ve gerçekliğin imajı birbirine girmişken bunların pozitif ya da negatif yönlerini karşılaştırmak daha da zorlaşıyor.
Totalde bu imajlar teraziye konulduğunda Kafkasyalılar için pozitif tarafı mı daha ağır geliyor yoksa negatif mi kestirmek oldukça güç. Ancak birkaç çıkarım yapmak her şeye rağmen mümkün. İlk etapta görünen o ki sporcu ve lejyoner karakterleri bireysel olarak başarılı işler ortaya koyuyorlar.
Ancak bu başarıların toplumsal açıdan ne işe yaradığı oldukça meçhul. İşte burada imaj meselesi bir kere daha devreye giriyor. Sanki birileri Kafkasyalıların önünü sadece sporcu ve lejyoner olmaları durumunda açıyor. Ayrıca Kafkasyalılar başka alanlarda başarılı olamaz algısı zihinlere kodlanıyor.
Lejyoner özellikleri terör kapsamından çıkarılıp uluslararası sistem ve ulus devletler için pozitif bir hale getirilebilirse askeri alanda; sporcu özellikleri vahşi algılanan kafes dövüşlerinden çıkarılıp bütün spor dallarına yayılabilirse Kafkasyalıların dünya sahnesinde parladığına şahit olmamak için bir neden yok.
Mevcut uluslararası düzende siyasal bir güç olarak var olamayan Kafkasyalıların başarıları onlara değil, tabi oldukları ülkelere sayılıyor. Daha doğrusu pozitif bir gelişmede puan ülkelere, negatif bir gelişmede puan Kafkasyalılara yazılıyor; totalde ise kullanılıp atılan bir eşya gibiler.
Bu durumda Kafkasyalıların önü istenildiği zaman açılan, istenildiği zaman kapanan bir vaziyette. Her toplum çıkarını düşünmek durumunda ve her milletin kendilerine göre becerileri bulunmakta. Kafkasyalılar hangi alanlarda başarılı olduklarını tespit edip buna göre strateji geliştirmek zorundalar. İmaj bir biçimde faydaya dönüştürülmek durumunda. Tarih bunları o noktaya zorluyor.