Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi ve Türkiye kamuoyunun tutumu

24 Şubat sabahı Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı operasyon net olarak işgal girişimiydi. Fakat anlaşılmaz bir biçimde Türkiye’deki aydınlar, gazeteciler ve diğer kanaat önderleri tuhaf bir sessizliğe büründüler. Hatta üstten bir bakış attılar, Ukrayna’yı küçümseyip Rusya’nın birkaç güne işgali tamamlayacağını düşündüler. Ukrayna halkının onurlu direnişi sonucu afallamışlardı ama buna rağmen tuhaf analizleriyle birlikte medyada görünmeleri uzun zaman almadı.

Post-Sovyet coğrafyayı takip edenlerin aklına ise hemen Çeçenya-Rusya Savaşı geldi. 1994 yılında Rusya aslında Çeçenya’yı da benzer duygularla işgal etmeye çalışmıştı. O dönem üst düzey komuta kademesi başlattıkları operasyonların birkaç güne tamamlanacağını büyük bir kibirle medyayla paylaşıyordu. Fakat sonuç hiç umdukları gibi olmadı. Çeçenya’daki direniş yoğun bir biçimde 15 sene kadar sürdü ve beklenmedik sonuçlara yol açtı.

Elbette bütün bunlar neticesinde yüz binlerce Çeçen ölmüş ve yüz binlercesi de yaralanmıştı. Çeçen toplumu paramparça oldu, dünyanın dört bir tarafına dağıldı. Bu savaşın yıkıcı etkileri sivil halk üzerinde hala devam ediyor. Binlerce yetim ve sakat kalan insan var. Psikolojik ve maddi bunalımlar diğer problemler olarak sıralanabilir. En acısı bunlar hiçbir zaman tam anlamıyla çözümlenemeyecek.

İşte bütün bu yaşananlar 1990’lı ve 2000’li yıllarda Türkiye kamuoyunda daha duyarlı bir biçimde takip edilmişti. Ancak daha sonra Çeçen meselesi çok çabuk ve profesyonel bir şekilde unutturuldu. Putin ve Kadirov propaganda makinelerini çalıştırmış ve bu uğurda milyonlarca dolar akıtmaktan çekinmemişti. Televizyon ve sosyal medyadaki yorumcular sıklıkla Rusya’nın geri döndüğünü ve artık durdurulmayacağını ifade ediyorlardı.

Böylesine bir atmosferde 2014’te başlayan Rusya’nın Ukrayna ve Kırım’ı işgali hiçbir zaman ana akım medyada tam anlamıyla tartışılmadı. Türkiye’deki Kırım Tatar diasporasının özverili faaliyetleri bu yok saymayı bir ölçüde kırdı. Türkiye hükümeti başarılı bir sınav verdi, işgali hiçbir biçimde tanımayacağını defalarca ilan ettiği gibi Ukrayna ordusunu son teknoloji hava silahlarıyla destekledi. Fakat sivil alanda bütün toplumsal kesimlere yansıyan yeterli bir duyarlılığın oluştuğunu söylemek zor. Ne yazık ki Kırım’ın işgali ve bölgedeki Kırım Tatarlarına uygulanan sistematik yok etme politikalarına duyarsızlığın bir benzeri Rusya’nın Ukrayna’nın tamamını işgal etmeye niyetlendiği ilk günlerde de yaşandı. Bu durumu tarif etmek zor, korkutucu bir sessizlikti.

Kırım’a gösterilmeyen duyarlılık ve 24 Şubat sabahı başlayan işgal girişimine gösterilen sessizlik aynı damardan besleniyor. Ne yazık ki Türkiye kamuoyu yıllardır Putin tarafından yönetilen Rusya’nın propaganda stratejilerinden oldukça etkilenmişe benziyor. Rusya’ya cephe alınması gereken acil durumlarda medyanın turizm ve enerji üzerinden kamuoyuna anlamsız bir korku verdiğini görüyoruz. Halbuki gerçekler bu kadar basit değil ve Türkiye bağımsız duruşunu ve vatandaşlarının refahını Rusya’ya verdiği tavizlerle sağlamlaştıramaz.

Özellikle son on-on beş yıldır sistematik olarak Putin ve onun Rusya’sı ile ilgili Türkiye kamuoyunda akıl almaz propaganda haberleri yapıldı. Sokaktaki sıradan vatandaşa sorduğumuz zaman ortalama Putin imajı; sürekli spor yapan, fabrikatörlere medya önünde fırça atan, sert ve lider özellikle biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu yenilmez güç imajı nasıl oluşturuldu? Tartışmasız biçimde mevcut durum temel hedefi yalnız reyting olan ve hiçbir ilke tanımayan Türkiye’deki medya kuruluşları tarafından inşa edildi. Dünyada yaşanan bütün gelişmeleri Türkiye içi siyasi dinamikler üzerinden okuyup her defasında Putin ve Rusya’yı savunma yanlışına düştüler.

Peki gerçekte Putin kimdir? Onu basitçe anlamak için kurduğu düzene eleştiri getiren kişilerin hayatına odaklanmak gerekiyor, tabii eğer hala yaşıyorlarsa. Anna Politkovskaya, Aleksansdr Litvinenko, Boris Nemtsov gibi etnik Rusları bile profesyonel suikastlarla ortadan kaldıran bir sistemin temsilcisinden bahsediyoruz. Yine kendisine muhalif Çeçenleri farklı coğrafyalarda katletme cüreti gösteren gözü dönmüş bir rejimin liderinden söz ediyoruz.

Türkiye kamuoyunun 24 Şubat sessizliği oldukça korkutucuydu. Bütün gerçekçiliğimle yazıyorum, Türkiye’ye yapılacak bir işgal girişiminde bile tarafların durumuna bakıp ona göre pozisyon alacak çok aydınımız var. Haklı veya haksız olmak, katil ve maktul olmak kimsenin umurunda değil. Bu umursamazlık hali tarafsızlık olarak servis ediliyor. Sivil halkın bombalandığı Ukrayna’da tarafsız yorumla nereye varılacak?

Türkiye’nin son yıllarda ABD ve çeşitli Avrupa ülkeleriyle yaşadığı problemler olabilir, fakat yıllardır televizyonlara çıkıp uzmanı olmadığı konularda saatlerce anlamsız analiz yapan yorumcular isteyerek veya istemeyerek Rusya’nın Türkiye için en iyi müttefik olduğu tezini işlediler. Propaganda faaliyeti olarak okuyabileceğimiz bu duruma karşı mantıklı ve sağlıklı alternatif sesler bütün medya aygıtlarından uzak tutuldu. İşte şimdi yaşanılan şaşkınlıklar ve şokların nedeni bu.

Ekstra olarak Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı işgal girişiminde Müslümanların ciddi bir sınav verdiğini belirtmek gerekiyor. Rusya Federasyonu acımasız bir biçimde Kafkasyalı ve Orta Asyalı gençleri Ukrayna’da çatışma bölgelerine ölüme gönderiyor. Ukrayna’nın paylaştığı bilgilere göre, ölen ve esir olan Rusya askerlerinin çoğu etnik anlamda Rus değil. Putin hükümeti böylece hem kendi kamuoyunu sakinleştirmek hem de Kafkasya ve Orta Asya’da yeni bağımsızlık yanlısı hareketlere öncülük edecek gençleri bitirmeyi planlıyor.

Son söz olarak, bütün her şeyi geçelim, tarihte Türkler ve Ruslar kadar birbiriyle savaşan topluluk çok nadir bulunur. Yine son üç yüz yıldır Osmanlı’nın geri çekilmesi sonucu milyonlarca Kafkasyalı, Kırımlı, Balkanlı gibi birçok topluluk yayılmacı Rusya’nın onlara vatanlarında yaşam imkanı tanımamasından ötürü Anadolu coğrafyasına göç ettiler. Uzmanı olmadığı her konuda yorum yapıp kamuoyunu yanlış yönlendiren televizyon ve sosyal medya şovmenleri son süreçle ilgili sağlıklı cümleler kurmak istiyorlarsa ilk iş olarak milyonlarca muhacirin neden Türkiye’de yaşadıklarını ve bunun Rusya ile olan bağlantılarını oturup düşünmesi gerekiyor.

ÇeçenyaDiasporaDünyaRusya

Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Ajans Kafkas'ın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Diğer Köşe Yazıları