Kafkasya’dan Avrupa’ya: Drau’da Hafızaya Yolculuk – 2

29 Mayıs 2025 – Viyana: Hatıranın Yankısı

Bugün Viyana’da yağmurlu bir güne uyandık. Haliyle bu hafta oldukça yoğun geçiyor. Arka arkaya etkinlikler var, hem Viyana hem de İstanbul’da yapılacak gösterimler için hummalı bir çalışma içerisindeyiz. Ekip ruhuyla yolumuza devam etmenin verdiği motivasyonla işlerimizi titizlikle yürütüyoruz.

Belgesel gösterimi akşam olduğu için gün içinde serbest vakit bulduk ve kısa bir Viyana turu yaptık. Ekibimizde Ankara’dan değerli bir isim de bulunuyor: Alim Sarıaslan. Alim Bey proje yürütme konusunda son derece tecrübeli ve bu işin uzmanı sayılır. Bu yüzden kendisinden projeyle ilgili bir değerlendirme yapmasını rica ettim. Program boyunca işlerin büyük bir özveriyle yürütüldüğünü, bu sayede müthiş bir iş ortaya konduğunu söyledi. Birçok projeyi yöneten bir insan olarak bu övgüyü duymak bizim için büyük bir gurur kaynağı oldu.

Alim Bey’in konuşmamız sırasında altını çizdiği bir nokta beni derinden etkiledi ve sizlerle paylaşmak istiyorum. Alim Bey şöyle dedi: “Veysel, büyük bir hüznü anmak için buraya geldik ve farklı duygular yaşadık. Beni en çok etkileyen şey ise Ebubekir’in fedakar yüreğiydi. Irschen köyündeki törende büyük bir özveriyle hizmet etti. Yağmur yağarken canlı yayın programını kesintisiz yürütmek için saatlerce yağmur altında ıslandı. Bu gerçek bir örnek davranıştı. Bu geziden unutamayacağım anılar arasında kesinlikle o var.”

İşte böyle… Ebubekir abiden çok şey öğrendim. Vakfımızın bugünlere gelmesinde onun emeği gerçekten çok büyük. Kafkas Vakfı da bu ve benzeri fedakarlıklar sayesinde 30. yılını kutluyor.

Bu vesileyle şunu da belirtmek isterim; projelerin hayata geçmesi benim başkanlık dönemime denk gelse de, hem Ebubekir Kızık abim hem de ondan önce başkanlık yapmış olan Şamil Tok abimizin katkıları çok büyük. Onların açtığı yolda biz bayrağı devraldık. Bizden sonra da vakfın yönetiminde ve gönüllüleri arasında bu bayrağı taşıyacak çok özverili arkadaşlarımız var.

Bu konuları Alim Bey ile Viyana sokaklarını gezerken konuştuk. Ardından öğle yemeği için proje destekçilerimiz Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Kültürel ve Sosyal İlişkiler Daire Başkanı Zülgaip Bey ve yine kurumda görevli Duhan Bey ile buluştuk. Sağ olsunlar böyle önemli bir projeye destek verdiler ve Ankara’dan gelerek bizleri yalnız bırakmadılar.

Sonrasında otele geçip akşam ki Yunus Emre Enstitüsü’nde gerçekleştirilecek etkinlik için ön hazırlıklarımızı tamamladık. Sağ olsunlar, onlar da bizlere kapılarını açtılar. Avusturya Büyükelçimiz Dr. Gürsel Dönmez bey programımıza katıldı. Avrupa’nın farklı noktalarından da hemşehrilerimiz vardı. Güzel ve anlamlı bir program gerçekleştirdik.

Belgesel gösterimi oldukça etkileyiciydi ve geri dönüşler olumluydu. Program sergiyle sona erdi. Kalabalık bir katılım oldu. Ardından Yunus Emre Enstitüsü Musiki Grubu sahne aldı. Vefat edenler için dualar edilerek etkinlik tamamlandı.

Yurtdışı gezisinde ekip üstün bir gayret ve özveri gösterdi. Başta Mehdi Hoca, Ufuk Hoca, Ali Barut Hoca, Alim Abi, Ebubekir ve Ubeyd Abi, Ayşe Çekmez, Fatih Ekim ve Ceyda Albayrak kardeşlerime, ayrıca üstün gayretlerinden dolayı Avusturya Çerkes Derneği Başkanı Yusuf Atik Abime teşekkür ediyorum. Bu ekip olmasa böyle anlamlı bir program gerçekleşemezdi. Allah hepsinden razı olsun. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Kültürel ve Sosyal İlişkiler Daire Başkanı Zülgaip Bey ve yine kurumda görevli Duhan Bey uzaklardan gelerek bizleri onere ettiler. Hem böyle bir programı desteklediler hemde şeref verdiler. Sağolsunlar..

Gecenin ilerleyen saatlerinde Viyana sokaklarında kalpağımla dolaşırken çevreden gelen bakışları fark ettim: “Kim bu kafasında bilmediğimiz şapkalı adam?” diye merak ediyorlardı.

Geceyi derin bir sessizlik içinde tamamladım. Viyana sokaklarında yürürken, içimde bir cümle yankılanıyordu: “Unutmak ihanettir, hatırlamak ise direniş.”

Sabah ise İstanbul’a dönüş yolculuğu var. Sonrasında biraz dinlenme zamanı…

30 Mayıs 2025 – İstanbul: Hafızanın Merkezinde Noktalama

Sabahı erkenden karşıladık. Viyana’dan İstanbul’a dönüş yolculuğu için yola koyulduk. Yaklaşık iki saatlik bir uçuşun ardından İstanbul’a indik. Pasaport işlemleri, valizler, çıkış derken saat 15.00’i bulmuştuk. Zaman dar, program yoğundu. Hocalarımızı hızlıca otellerine ve evlerine bıraktık. Zira İstanbul gösterimi neredeyse başlamak üzereydi.

Benim için neredeyse hiç duraklama yoktu. Doğrudan salona geçtim. Mehdi Hoca bir saatlik kısa bir dinlenmenin ardından ekibi toplayıp gelecekti. Yolun yorgunluğu üzerimizdeydi ama bugünün ayrı bir coşkusu, tatlı bir telaşı vardı. Bugün İstanbul’daydık: Panel, belgesel gösterimi ve geceyi noktalayacak olan TRT1 “Gündem Ötesi” yayını bizleri bekliyordu.

Programın İstanbul ayağına, İsmail ve Elif kardeşlerimiz öncülük ediyordu. Onların organize ettiği işlerde sırtımız yere gelmez, biliyordum. Salonda hummalı bir hazırlık vardı. Nart Ajans, uzaklardan kalkıp gelmişti. Genç gönüllüler, yönetim kurulu üyeleri, herkes büyük bir ciddiyetle görev başındaydı.

TRT2 Kültür Sanat ekibi de aramızdaydı. Hilal Ekren Hanımefendi sağ olsun, yoğun desteğiyle yanımızdaydı. Kısa bir röportaj da verdik; inşallah bu hafta yayına girecek. Salon yavaş yavaş dolarken, Kalpakçı Kafe’nin ikramları masalara yerleşiyor, hoş bir misafirperverlik havası sarıyordu her yanı.

Kafkas sivil toplum kurumlarının kıymetli temsilcileri de aramızdaydı. Bizleri yalnız bırakmamışlardı. En dikkat çekici misafirlerden biri de Prof. Dr. İlber Ortaylı idi. Annesi Karaçay, babası Kırım kökenli olan Ortaylı Hoca, İkinci Dünya Savaşı muhacirlerinden bir ailenin çocuğu. Belgesel sürecinde ve öncesinde her daim desteklerini hissettik. Varlığıyla hem bizleri onurlandırdı hem de hafızamıza bir kat daha derinlik kattı. İlber hoca bizi sevmişti. 28 Mayıs programını sordu ve bizde anlattık. Fotoğrafları gösterdik. Keşke diyordu keşke sizinle kalsaydım. O samimi Almanların ve asil Kafkasların arasında 28 Mayıs günü olsaydım diyor. Bir dahaki anmaya diyelim dedik.. Daha sonra programda çok güzel bir konuşma yaptı. İlber hoca konuşmasında Drau Katliamı’nı hem askeri hem de siyasi yönleriyle ele aldı. Özet olarak ise şu konuşmayı yaptı.

“İkinci Dünya Savaşı’nda milyonlarca insan esir düştü. Sovyetler Birliği Cenevre Sözleşmesi’ni imzalamadığı için esirlere muamele Batı’daki gibi olmadı. Bir İngiliz ya da Fransız askeri esir kampında spor yapabilir, kitap yazabilirken; Sovyet esir kamplarında ölüm, açlık ve işkence hakimdi. Bu koşullarda esir düşen Kafkasyalı  askerler ve sivil halk için facia kaçınılmaz oldu. Bu insanlar, Almanların tahliyesi sırasında dağlara sığınıp kaçmaya çalıştılar. Ancak yaşlı kadınlar, çocuklar, savunmasız siviller yok edildi. Drau, sadece bir toplu ölüm değil; aynı zamanda Batı’nın görmezden geldiği bir trajedidir. Bugün burada yapılan ve yaptığınız törenlerde devlet temsilcilerinin bulunması önemlidir. Çünkü milletler, ancak hafızalarına sahip çıkarak saygı görür. Unutulmamalı ki bizim tarihimiz var, bu tarih sahip çıkıldıkça anlam kazanır.”

Bende program açılış konuşmamda özet olarak şu konuşmayı yaptım:

İki gün önce, 28 Mayıs’ta, Avusturya’nın Irschen köyünde tarihin yükünü taşıyan bir yürüyüş gerçekleştirdik. Drau Irmağı kıyısında karanfiller bırakıp dualar ettik; ardından Drau Katliamı’nın 80. yılında, anıt önünde, sessizliğe gömülmüş bir adalet çağrısını yeniden dillendirdik. Irschen köyü halkının içten misafirperverliği, bu anmanın anlamını daha da derinleştirdi. Ertesi gün, 29 Mayıs’ta ise bu acı hafızaya ses olan “Kafkasyalıların Dramı: 1945 Drau Katliamı” adlı belgeselimizin Viyana galasını gerçekleştirdik. Ve bugün, bu güçlü hafızayı ülkemize taşıyan İstanbul programındayız.

Elimizdeki bu belgesel yalnızca bir tarih anlatısı değil; unutturulmak istenen bir hakikatin, 80 yıl gecikmiş bir adaletin ve yüzlerce kayıp hayatın haykırışıdır. Unutmak, yeni acıların önünü açar. Drau sadece geçmişin değil, bugünün de meselesidir. Gazze’de, Doğu Türkistan’da, dünyanın dört bir yanında mazlumların acıları hâlâ yankılanıyorsa, bu yankının kökleri unutturulmuş trajedilerdedir. Bu projede emeği geçen genç ekibimize, gönüllülerimize, büyüklerimize, hocalarımıza minnettarız. Kafkas Vakfı olarak biz, “unutursak kalbimiz kurusun” diyenlerin izindeyiz. Unutmuyoruz. Unutturmuyoruz.”

Konuşmamın ardından, değerli hocalarımız Prof. Dr. Fethi Güngör’ün moderatörlüğünde gerçekleşen panelde, Cem Kumuk ve Prof. Dr. Ufuk Tavkul’un katkılarıyla belgeselin arka planı ve tarihsel bağlamı detaylarıyla ele alındı. Ufuk Hoca saha gözlemlerini, Cem Hocamız ise tarihî belgelerle zenginleştirilmiş anlatımıyla hafızamızı besledi.

Belgesel gösterimimizde salonun sessizliği, anlatılan her görüntünün ve her kelimenin kalplere işlediğini gösteriyordu. Yönetmenlerimiz Erdem ve Cihat Özsaray’ın emeği, perdeye yansıyan her sahnede hissediliyordu. Gayretlerinden dolayı teşekkür ediyorum. Çok güzel içerikler ile toplumumuza hizmet ediyorlar.

Ve günün kapanış noktası: TRT1’de Gündem Ötesi. Cem Kumuk canlı yayındaydı, bizlerse ekipçe evde ekran başında. 15 kişilik bir grup halinde, neredeyse nefesimizi tutarak programı izledik. Cem Abi’nin etkileyici anlatımıyla projemiz Türkiye kamuoyunun hafızasına da kazındı. Sadece bizlerin değil, bu toprakların da ortak vicdanına dokunan bir anlatıydı bu.

Bu, Kafkas Vakfı’nın onlarca projesinden biriydi ama belki de en anlamlılarından biriydi. Vakıf başkanı olarak birçok tebrik aldım, fakat o alkışlar aslında genç ve idealist bir ekibin omuzlarında yükseldi. 30. yaşına giren Kafkas Vakfı, bugün geçmişe olan sadakatini ve geleceğe olan umut dolu yürüyüşünü, bir kez daha anlamlı bir şekilde göstermiş oldu. 30 yıllık bir emek ve 30 yıllık kültür. 30. Yılını kutlayan Kafkas Vakfı ve 30. yaşımda ben güzel şeylere şahit oluyorduk. Heyecanlıyız..

Başta bu projenin görünmeyen kahramanlarına, her biri vizyoner ve yürekli yol arkadaşlarıma, genç kardeşlerime teşekkür ediyorum. Onlarla daha çok güzel işlere imza atacağız…

Geriye dönüp baktığımda, Drau yalnızca bir facia değil; bizler için bir dönüm noktası, bir hafıza nöbetidir.

Biz unutmuyoruz. Ve unutturmamaya ant içtik.

Teşekkürler

Başta programlarımızı destekleyen Kültür ve Turizm Bakanlığı Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’na ve Kültürel ve Sosyal İlişkiler Daire Başkanı Zülgaip Akkuş Bey ve Proje Uzmanımız Duhan Can Yılmaz beye, programa onur konuğu olarak katılan Viyana Büyükelçimiz Dr. Gürsel Dönmez beyefendiye, Salzburg Başkonsolosu Günay Babadoğan Ertan ve yardımcısı Yasemin Öztürk Hanımefendilere, Viyana programında bizlere desteğini esirgemeyen Yunus Emre Enstitüsü Viyana Şube Müdürü Halil İbrahim Doğan beye şükranlarımı sunarım.

Ayrıca proje sürecinde değerli araştırmaları ile birbirinden kıymetli kitaplar ile katkı sunan Araştırmacı-Yazar Cem Kumuk abime, Prof. Dr. Ufuk Tavkul hocama, Emre Ergin abime ve Kübra Betül Aydemir hanımefendiye şükranlarımı snarım.

Projemizin yurtdışı süreçlerind yer alan kıymetli büyüklerim ve kardeşlerim; Yılmaz Nevruz, Mehdi Nüzhet Çetintaş, Alim Sarıaslan, Ali Barut, Nermin Ekim, İsa Tuncer, Ayşe Nevruz, Yusuf Atik, Ömer Düzgün, Ebubekir Kızık, Ubeydullah Güngör, Fatih Ekim, Ayşe Çekmez, Ceyda Albayrak ve yurt dışı ziyaretlerine gelemese katkıları çok olan Prof. Dr. Fethi Güngör ve Dr. Büşra Kızık hocalarıma bu anlamlı programdaki üstün gayretlerinden ve emeklerinden dolayı minnettar olduğumu iletirim.

Belgeseli büyük bir titizlikle hazırlayan Erdem Özsaray ve Cihat Özsaray beyefendilere teşekkürü bir borç bilirim.

Köklerden geleceğe,
Drau’dan Amerika’ya,
Türkiye’den Kafkasya’ya…
Her zaman Kafkasyalıların yanındayız.

Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Ajans Kafkas'ın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Diğer Köşe Yazıları