Rusya’nın sırları

Şöyle bir uzaktan Türkiye’ye bakılınca görülüyor ki herkes her şeyi biraz biliyor fakat kimse bir şeyi tam anlamıyla bilmiyor. Gündemde ne varsa televizyon, gazete ve sosyal medya gibi mecralarda sanki yıllardır o konuyu araştırmışçasına uzman vari yorumlar yapılıyor.

Kimse bir konu üzerine yoğunlaşmıyor, kimse bir konu üzerine detaylı bir şekilde araştırma yapmıyor, fakat herkes konuşuyor ve yazıyor, özellikle siyasi gündem üzerine. Bunları şunun için yazıyorum; tarihler 24 Kasım 2015’i gösterirken Türkiye sınırını ihlal ettiği için bir Rus uçağını düşürdü ve o tarihten bugüne hepimiz Rusya hakkında yorumlar yapıyoruz.

Elbette dileyen istediğini söyleyebilir, Türkiye’de her zaman olduğu gibi… Fakat gerçekten konuştuğumuz şeyleri hiç merak etmiyoruz muyuz? Yoksa internet gibi araçlarla istediğimiz bilgileri anında elde ettiğimizi mi düşünüyoruz? Yazıyı çok da dallandırıp budaklandırmadan toparlamak gerekirse Rusya hakkında atıp tutan bizler gerçekten Rusya’yı ve Rusları tanıyor muyuz?

Veya nasıl tanıyabiliriz? Bu soruların cevabını arıyorken Türkiye’de Rusya hakkında çıkan ya da çevrilen kitaplara baktım. Durum gerçekten vahim, bu konu hakkında elimizde neredeyse kaynak namına hiçbir şey yok. Zaten sınırlarını yıllarca kapatan bir SSCB vardı, bir de bizler anlaşılan o ki Rusya’ya karşı görünmez sınırlar örmüşüz.

Yüz yıllardır savaştığımız, edebiyatçılarını oldukça iyi bildiğimiz, turistlerini ağırladığımız ve son on yıldır epey ticaret yaptığımız ülkeyi ve oranın insanlarını tanımıyoruz. Ne yazık ki bu zamana kadar basılan kitaplardan da çok bir şey öğrenebilmek mümkün değildi, zira bunların çoğunda akademik ve uluslararası ilişki dilinin soğukluğu hakim.

Bütün bunlar olurken, hepimiz Rusya’yı konuşurken güzel bir gelişme oldu. Moskova’da 21 yıl gazetecilik yapan Cenk Başlamış’ın “Gorbaçov’dan Putin’e Rusya’nın Sırları” isimli kitabı çıktı. Rusya’yı ve Rusları anlamak için giriş niteliğinde bir kitap. Sıkılmadan okunacak kısa ve güzel yazılardan oluşan bir derleme. Cenk Başlamış gerçekten başarılı bir iş çıkarmış.

Kitap isminden de anlaşılacağı üzere son dönem Rusya’sını kapsayacak biçimde kaleme alınan yazılardan müteşekkil. Fakat “Rus ruhu” olarak tanımlanabilecek, Rusların ve devletlerinin karakteristik özelliklerini anlamlandırmaya çalışan oldukça iyi yazılar da var. Aslında bizlere ilk önce lazım olan da bu. Bunu anlamadan Rusya’yı anlamak pek mümkün değil.

Peki nedir bu Rus ruhu? Ruslar aslında bu ruhun akıl ve mantık çerçevesinde anlaşılamayacak bir şey olduğunu düşünüyorlar. Özellikle Batılıların anlayamayacaklarını… Bizlere enteresan gelebilir ama kitap okunduktan sonra daha net anlaşılıyor ki Rusların düşünme mantıkları kesinlikle Batılılar gibi değil.

Batılılar ve Ruslar uzaktan genel olarak “sarışın” ve “dinsiz” olmaları dolayısıyla bizlere aynı gibi görünseler de aslında onlar tarihten bu yana birbirlerinden hoşlanmayan ve hatta nefret eden iki grup. Aslında Ruslar ve Türkler de aynı bu kapsamda değerlendirebilir; hem Batılı hem de Doğulu olmaları dolayısıyla birbirlerine benzemelerine karşın tarihten bugüne birbirlerinin rakibi iki grup.

Cenk Başlamış Rusya’da 21 sene gazetecilik yapmış. Orada Rusya’yı anlamlandırmamıza yarayacak birbirinden enteresan çeşitli gözlemler yapmış. Rusya’da uzun zaman süren kapalı havanın Rusların üzerindeki olumsuz etkilerinden votkanın onlar için önemine, yıllarca süren SSCB rejiminden Yeltsin ve özelleştirmelerin sonuçlarına, Rusçanın önemini kaybetmesinden Türkiye’deki Rus gelinlere kadar oldukça farklı konular kitapta işleniyor.

Cenk Başlamış, Rusya’nın son haline nasıl geldiğini anlamamıza yarayacak sağlam veriler de ortaya koyuyor. Örneğin Rusya’da hiçbir zaman tam anlamıyla Batı tipi bir demokrasinin olmadığını görüyoruz. Ezici çoğunluğun esasında böyle bir talebi de yok. Burada Rusya’ya özel şartlar ve kavramlar var; “kontrollü demokrasi”, egemen demokrasi”, “baskıcı yönetim sayesinde çağdaşlaşma” gibi. Rusya’da sivil toplum oldukça az, merkezi iktidar ve yönlendirme devletin, hatta tek bir adamın elinde toplanması gerektiğine dair genel bir anlayış var. Bu anlayışın teorisyeni ise Kremlin’in önemli isimlerinden olan Vladislav Surkov. Tabii burada iş teoriyle mi yürüyor pratikle mi bunu tam anlayamasak da bu bakış açısının totalde Putin’e yaradığı kesin.

SSCB çöktükten sonra Putin Rusya’yı yeniden güçlü bir devlet gibi göstermek için elinden geleni yapıyor. Sırayla 2008’de Gürcistan, 2014’te Ukrayna, 2015’te Suriye girerek Batı’ya meydan okudu. En son Türkiye ile yaşanılan uçak kriziyle çok önemli bir müttefiki olan Türkiye ile arası bozuldu. Her ne kadar Türkiye ile ilişkiler şimdilerde normalleşse de Rusya’nın geleceğini tahmin etmek güç. Ancak Batı sistemine tam anlamıyla boyun eğmeyecekleri ve ara ara parlayacakları kesin.

Cenk Başlamış’ın Rusya-Çeçenistan savaşı sırasında hem bölgede hem de Moskova’da bulunduğunu Türkiye’ye sağlıklı haberler göndermek için büyük gayret gösterdiğini okuyoruz. Bu konuyla alakalı bir anısını da okuyucuyla şöyle paylaşıyor: “O günlerde lider Cahar Dudayev’in başkent Grozni’de düzenlediği basın toplantısına katılmıştım. Bir yabancı gazeteci Dudayev’e ‘Ruslar bağımsızlık kararınızı tanımıyor ne diyorsunuz?’ diye sordu. Dudayev suratını buruşturdu sinirli bir şekilde ‘Biz de onları tanımıyoruz!’ dediği anda salondaki yabancı gazeteciler bıyık altından gülmeye başladı. Zayıf, kısa boylu, ince bıyıklı, fötr şapkalı adam kuşkusuz laf olsun diye konuşuyordu. Ama aslında çok ciddi olduğu daha sonra anlaşıldı.”

Cenk Başlamış Moskova’da bazı Rusların Rusya-Çeçenistan savaşı sırasında her esmeri Çeçen zannederek ona hakaret etmesi, bazen yumruklarla saldırmaları gibi küçük görünen, fakat Rusya’nın günümüzdeki bazı davranışlarını anlamlandırmamıza oldukça yarayacak olan bilgiler paylaşıyor. Yıllarca içe kapanık yaşayan Ruslar günümüzde hala kendilerine benzemeyenlere oldukça problemler çıkarıyorlar, özellikle kent merkezlerinde.

Cenk Başlamış mütevazi kişiliğiyle bir “uzman” olmadığını belirtse de “Gorbaçov’dan Putin’e Rusya’nın Sırları” isimli kitabı ile önemli bir işe imza atmış. Bir gazeteci olarak hayatın her alanında Rusya ve Rusların neler yaptığını iyi gözlemlemiş. Rusların gündelik yaşamlarından özelliklerin Rusya devletinin reflekslerine yansıyan kısımlarını iyi analiz etmiş.

Madem artık her gün Rusya’yla yatıp kalkıyoruz o halde Rusya okumalarını derinleştirmemiz gerektiği artık bizim bir zorunluluk haline gelmelidir. Zira dostumuzu da düşmanımızı da tanımamız gereken bizler ikisine de tanımıyoruz. Garip gelebilir fakat biz düşmanımızı ve dostumuzu tam anlamıyla bilmiyoruz. Aslında bu ortadan kaldırılması gereken büyük bir problem.

RusyaSiyaset

Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Ajans Kafkas'ın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Diğer Köşe Yazıları