Balkarlara hakaret etmek
Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nde olaylar başladıktan bir hafta sonra fikirlerimizi beyan ettiğimizden dolayı yemediğimiz iftira, hakaret, aşağılama ve hedef gösterme kalmadı. Dengemizi bozmak, bizi çıldırtmak, bu olaylardan elimizi ayağımızı çekmemizi istiyorlar.
Bütün bunlara rağmen yine suçlu biz oluyoruz. Günlerdir telefonumuz susmuyor, mesajlar yağıyor, yorumlar bitmiyor. Yakınımızdakiler ısrarla sakin olalım, oyuna gelmeyelim vb diyor. Ne yaptık ona anlam veremiyorum, iki üç yazı yazdık, Balkarlara hakaret etmeyin, Kafkas isimli kurumlarınızın en azından isminin hakkını verin dedik.
Ne yazık ki şu an kişisel fotoğraflarım, videolarım ve ismim sosyal medya üzerinde paylaşılıp “Türkçü”, “Rusçu”, “Ajan” olarak çeşitli gruplarca servis ediliyor. Başta dedik, dengemizi sarsmaya çalışıyorlar. Kendileri gibi dengesiz olursak bir nevi onların rakibi olacağız. Öyle bir durum yok, henüz kafayı sıyırmadık o kadar.
Kafayı sıyırmaya da hiç niyetimiz yok, zaten onun için Balkarlara yapılan bu hakaretlere susamıyoruz, susmaya yüreğimiz el vermiyor, görmezden gelemiyoruz, uğraşmaya değmez, bize ne, bana ne demiyoruz. Uğraşmaya gayet değer, ırkçılarla ve cahillerle uğraşmaya gayet değer.
Bir Allah’ın kulu çıkıp “siz kimsiniz de bir Kafkas halkına bu hakaretleri yağdırıyorsunuz” demedi, demediler. Yıllardır Kafkas davasıyla uğraşanlar korkularından öylece sustular. Elbette bu onların tercihi. Kimseyi yargılayacak değiliz. Ancak Kafkas toplumunda sözü geçen kişiler sorumluluğu üzerlerine alsalardı kendimizi bu kadar meydana atmak mecburiyetinde hissetmezdik.
İş başa düştü özetle, onlarca Karaçay-Balkar kardeşimiz bizi mesaj yağmuruna tuttu. “Bir şey demeyecek misiniz, bu hakaretler ne?” diye. Bekledik ve sabrettik, yaklaşık dört beş gün. Ne bir kimseden “Balkarlar bizim kardeşimizdir” yorumu geldi ne de “siz kimsiniz ki bir Kafkas halkına hakaret ediyorsunuz” cümlesi.
Karşımızda “Karaçay-Balkar” bile diyemeyecek kadar korkak ve manipülatif bir kitle var. Hatta normalde Karaçay-Balkarlara “Türki topluluk” deyip onları dışlamak isteyenler, şimdi “Türk” takısını da “Karaçay” takısını da unutup bir “Balkar”ı hedef gösteriyorlar. Neden hakaretlerini “Kafkas Türk’ü Karaçay-Balkarlar”a değil de sadece “Balkar”a yapıyorlar? Ayrıca Türki topluluk olmak ile Kafkas toplumu olmak neden birbiriyle çatışan bir şey oluyor?
Sorular sorular; herkes siyaset biliyor, herkes kurt politikacı olmuş. Öfkeli insanların karşısına çıkmak, yem olmak istemiyorlar. Kimsenin derdi bütün Kafkas toplumlarını temsil etmek değil, herkes çevresindeki üç beş kafası kırık ırkçı dağılmasın derdinde. Risk almayı o kadar da sevmiyoruz yani.
Halbuki mevcut Kafkas STK’ları risk alamadıkları için, Kafkas toplumlarını gerçek anlamda temsil etmedikleri için gittikçe küçülüyorlar. Tek bir etnik kimliğe hapsoluyorlar. Ve bu hapsoluş dengeli bir durumu ifade etmiyor, ırkçı bir durumu ifade ediyor.
“Kafkas” sıfatlı kurumlarına gelen Dağıstanlı’ya somurttuklarını biliyoruz, derneklerine gelen Karaçay-Balkar’ı aşağıladıklarını duyuyoruz, Abhaz’a laf çaktıklarını, Çeçen’e dil uzattıklarını, ona bir şey buna bir şey bulduklarını gayet iyi biliyoruz. Kimse de çıkıp “siz kimsiniz arkadaş” demiyor, demiyoruz, demedik.
Bütün bu dışlamalardan sonra hala kurumunun isminde “Kafkas” sözcüğünü utanmadan sıkılmadan dalgalandırmaya devam ediyorlar. Hangi Kafkasya bu, hangi Kafkas? Bu dışlayıcılıkla, bu ırkçılıkla kurumlarının isminde hala “Kafkas” sözcüğünü kullanmanın ne mantığı var?
İlk önce örgütlerde makul olan “Kafkas” sözcüğü kullanılıyordu, sonra bu altı-yedi sene önce ne olduysa yerini “Çerkez”e bıraktı, üç-beş sene öncesinde “Adige” popülerleşti ve en son bugünlerde “Kabardey” sözcüğünün parlamasıyla karşı karşıyayız. Sahi bir Kabardey derneği neden yok? O da olur yakında telaşlanmayın. O da olur, sülale dernekleri de kurulur, köle derneği de kurulur, soylu derneği de kurulur, hepsi kurulur.
Espri bir yana, çok basit bir şeydir, kalabalık olan, güçlü olan mantıklı olmalıdır. Peki Türkiye’deki Kafkas muhacirleri arasında en kalabalık hangi topluluktur? Onu herkes bilir, yazmaya gerek yok. Ancak mantık yok, tren kaçtı; derneklerden Abhaz’ı gitti, Oset’i gitti, Çeçen-İnguş’u gitti, Karaçay-Balkar’ı gitti, Dağıstanlısı gitti; gitti de gitti gitti de gitti, öyle baktık.
Adigesi de gitti elbette. “Ben ne yapayım bunların arasında” dedi. Baktın ve çözüm üretmedin. Derneğine her gelene soyunu sopunu sordun. Sordun da sordun sordun da sordun. Ona yüz çevirdin, buna burun kıvırdın, bir tek sen kaldın, en soylu olan, en asil olan sen! O kadar az kaldın, o kadar güçsüzleştin ki geriye kalan son gücünü Balkarlar üzerinde test etmeye kalktın. O da elinde patladı.
En sonunda halklarımızdan Kafkasya’dakileri “Rus”u abi bildi, Türkiye’dekileri de “Türk”ü. Ne yapsın senin derneğini? Neyinle uğraşacak? Hangi derdine koşturacak? Herkesin işi var, gücü var, ailesi var, çoluk çocuğu var. Ulus devletlerin mis gibi memurları ve vatandaşları olup rahat bir yaşam sürmek varken neden senin derneğinde soy, sop, klan, kabile, ırk, halk, milliyet sorgusundan geçip hakaret yesin? Ne için?
Bugün “Kafkas” sıfatlı kurumlarımızda hangi halk hangi oranda temsil edilmektedir, temsil edilmesi için neler yapılmaktadır diye sorduk ve cevap alamadık. Böyle bir kaygı yok zaten. Alan memnun satan memnun. Ancak kuruluş sürecinde öyle değildi kurumlarımız, küstüre küstüre bu hale geldik. Şimdi sıra küstürdüklerimizle kavga etmede mi?
Bugünlerde iki grup şahsımı-ismimi aleni bir şekilde basın açıklamaları ve paylaşımlarına yazıp hedef gösteriyorlar. İşin enteresan tarafı bu iki grup yıllardır birbirini eleştirerek var olan topluluklar. Varsın ikisinin birden şimdi hedefi Kafkas Vakfı ve Yusuf Tunçbilek olsun, kendilerini artık bunlar üzerinden var etsinler.
Kim olduklarını buraya yazıp hedef göstermeye haya ederim. Yazdığımız yazıların silinmesi için tanıdıklarımız taciz edildi, sürekli uyarılması ve düzeltilmesi gereken heyecanlı gençler olarak görüldük ama burada kimseyi hedef göstermeyerek büyüklük veya küçüklük her neyse gene bizde kalsın o.
Biz kurum-grup ismi bile belirtmezken onlar direkt şahıs ve ismi hedef gösterdiler. İlk önce şunu açıkça yazmak gerekir ki, şahsımın hiçbir önemi yok, eğer bir Allah’ın kulu Balkarlara yapılan bu hakaretlere sesini çıkarsaydı hiç meydana kendimizi atmaya meraklı olmadığımızı yazının başlangıcında belirtmiştik.
Ne için? Ne yaptık biz? Kadim bir Kafkas halkı olan Balkarlara hakaret etmeyin, onlara suç isnat etmeyin dedik. Kötü bir şey mi dedik? Kimi kışkırttık? Herkese kurum isimlerinde taşıdıkları sıfatlarının hakkını vermesi gerekir dedik. Gaza gelmeyin, gaza getirilmesine izin vermeyin dedik. Ancak kamuoyunun freni boşalmış ki ne boşalmış, önüne geleni ezmeye çalışıyor.
Fakat o kamyon bir gün duracak. Şahsımı hedef gösterenler de Balkarlara hakaret edenler de aylar sonra soğukkanlı bir şekilde olayı düşündükleri zaman neler yaptıklarını okuyup şöyle bir duracaklar, dengesizliklerinin ve çılgınlıklarının onlara neler yaptırdığının bir şekilde farkına varacaklar.
Fakat o gün o kamyon bir daha çalışmayacak. Orada kalacaklar. Bizim ağır aksak otomobilimiz yürümeye devam edecek. Kimseyi ezmeden, hiçbir Kafkas halkına cephe almadan ve yeri geldiği zaman ezilen Kafkas halkının yanında olarak ağır otomobilimizle yolumuza devam edeceğiz. Olması gerektiği gibi, şova ihtiyaç hissetmeden, gürültüsüz ve de patırtısız.
Kim bilir belki o kamyonun tamiri için gene biz uğraşırız. Hatta belki kamyon yeniden yola koyulur. Ama her an freninin patlayacağını düşünen insanlar o kamyondan uzak dururlar artık. Kamyon fonksiyonunu yitirir, gitmesinin bir manası kalmaz, zaman geçer, en sonunda hurdaya çıkar.
Mesele bir kangrene dönüştü farkındayım. Problem değil, biz adaletten yana ısrarcıyız. Mesele Balkar meselesi değil, mesele Kafkas kurumu olduğunu iddia eden kurumlarımızın bir Kafkas halkına cephe alması, onu ezmeye, dışlamaya çalışması, hakaret etmesi, iftira atmasıdır. Biz buna dur dedik, geç demeye de pek niyetimiz yok.
Bugün hedef Balkarlardı, yarın Karaçaylar, öbür gün Adigeler, Abhazlar, Osetler, İnguşlar, Çeçenler, Dağıstanlılar olabilir. Neden olmasın? Bu dengesizlik bütün Kafkas halklarını karşısına alacak kadar garip bir dengesizlik. Eğer bizler bugün Balkarlara yapılan hakaretlere tepki göstermezsek yarın teker teker yiyeceğimiz hakaretlerden bizzat kendimiz sorumluyuz demektir.
Bütün Kafkas halkları kardeştir. Bu bağlamda hiçbiri bir diğerinden üstün değildir. Balkarlara ya da hiçbir Kafkaslı ya da değil herhangi bir ulusa hakaret edilmesi doğru olmaz. Kabardeyler ile Balkarlar arasında sürtüşme olmamalı. Adalet bunu gerektirir. Sürtüşmelerin iki tarafı olur, ayrıca sürtüşmeyi teşvik edenler, körükleyenler de olur. Duruma bu yönleriyle de bakmak gerekir. Adıgelere gelince, onların birilerine saldırmaları düşünülmemeli, demokratik karakterleri buna izin vermemeli. Adıgeler soykırıma uğramış bir toplum. Ayrıca diasporada çoğunlukta ve taşıyıcı olan bir toplum. Bu bakımdan daha sabırlı, daha toplayıcı olma durumundalar. Sorunların Adıgelerden kaynaklandığı görüşünde de değilim. Saygılar.
Balkarlara hakaret eden kendisine hakaret ediyordur.
Balkarlara hakaret etmeyin, balkarları aşağılamayın, balkarlara laf söylemeyin. Bu yazara göre Balkarlar provokasyona gelmeyen kafkasyanın en kadimi yanı sıra en zeki ve en akıllı halkı herhalde.
Vakıf ve ajans olarak ciddi ve istikrarlı faaliyetlerinizden ötürü teşekkür eder, başarılar dilerim.