
80 Yıl Sonra Drau’da
80 Yıl Sonra Drau’da
Dünyanın gözü önünde işlenen, tarihin utanç sayfalarından biri olan Drau katliamının sekseninci yıl dönümünde, Kafkas Vakfı olarak Avusturya Alplerinin eteğinde yer alan Drau vadisindeki İrchen köyündeydik.
İkinci dünya savaşında, Kafkasya’yı işgal eden Alman ordularının geri çekilmesi sırasında, Stalin zulmüne uğramış insanlar ile, Almanlara esir düşen bazı askerler, Avrupa’da Alman mülteci kamplarında yaşıyorlardı.
Stalin’in zulmü öylesine büyüktü ki, Almanlara esir düşen Sovyet askerlerinin büyük bir kısmı, Almanların safına geçerek Sovyetlere karşı savaşmak üzere kurulan lejyonlara gönüllü olarak katılıyorlardı.
İkinci dünya savaşının sonunda, Almanlar yenilerek teslim oldular. Almanlar ile birlikte Rusya’yı terk edip Avrupa’ya gelen mülteciler, tabiri caizse ortada kaldılar.
Mülteciler, Almanlarla müttefik olan İtalya’nın kuzeyinde, Alp dağlarının eteğinde yer alan küçük bir kasaba, Paluzza’da kurulan mülteci kampında bir buçuk yıldır hayatlarını idame ettiriyorlardı.
Paluzza ve çevre köylerinde, aralarında Rus Kazakları, Ukraynalı, Kırım Tatarı, Gürcü ve Kuzey Kafkasya halklarından oluşan otuz bini aşkın mülteci yaşıyordu.
Paluzza’da yaşayan mülteciler, İtalyan partizanları tarafından da rahatsız ediliyorlardı. Paluzza da rahatları kaçan mülteciler, Avusturya’yı işgal eden İngilizler tarafından Drau vadisinde kurulan mülteci kamplarına gitmeyi kararlaştırdılar.
1945 yılının mayıs ayı başlarında, Kuzey Kafkasyalı mülteciler, Paluzza’dan hareket ederek, büyük zorluklar içinde Alp dağlarını, Plöcken geçidini aşıp, Avusturya Alplerinin eteklerinde Drau vadisinin İrchen köyü sınırları içinde yer alan İngiliz kampına geldiler.
Akılları sıra, savaşın galibi ve medeni bir ülke olan İngilizlerin himayesi altına girmişlerdi. Bu kamplarda kendilerini güven altına aldıklarını zannediyorlardı. Kuzey Kafkasyalıların başında, birinci dünya savaşı sırasında kurulan “Birleşik Kafkasya Dağlıları Hükümeti” kurucularından General Sultan Kılıç Girey bulunuyordu.

Birinci dünya savaşından İngilizleri iyi tanıyan General Sultan Kılıç Girey, böyle bir ihtimali dikkate alarak, sorumluluğunu üstlendiği Kuzey Kafkasyalı mültecilerin önde gelenleriyle yaptığı toplantıda, silahlarını teslim etmemelerini ve kısa zamanda kampı terk ederek dağlara kaçmalarını salık vermişti.
Kafkasyalılar, dağlarda zorluklar içinde yaşamaya alışkındılar. Kılıç Girey, gelen tehlikenin farkına varmıştı. İngilizler, Kafkasyalılar dahil tüm mültecileri Ruslara vermeye kararlıydılar.
Kuzey Kafkasya halklarından oluşan Drau kampı sakinleri çok yorgundular. Kılıç Girey’in ikazına rağmen İngilizlerin böyle bir şey yapacaklarına ihtimal vermemişlerdi.
25 Mayıs tarihinde, İngilizler Sovyetleri terk eden farklı milletlere ait sorumlu subayları genel bir değerlendirme yapmak maksadıyla toplantıya çağırmışlardı. Bazı komutanlar, toplantıyı kuşkuyla karşılamalarına rağmen yine de toplantıya gitmişlerdi.
İngilizler, Toplantıya gelen sorumlu ve komutanları tuzağa düşürerek hepsini tutukladılar. Bir taraftan da mülteci kamplarında, mültecilerin serbestçe ülkelerine geri dönebilecekleri, herhangi bir soruşturmaya tabi tutulmayacakları propagandası yapılmaya başlanmıştı.
Stalin’in ne kadar gaddar ve zalim olduğunu bilen mülteciler, bu propagandalara aldanmamışlardı. İngilizler ne kadar propaganda yapsalar da, mültecileri gönül rızasıyla Sovyetler Birliğine dönmeye ikna edememişlerdi,
28 Mayıs 1945 sabahı, kampa giren İngiliz askerleri, kampı zor kullanarak boşaltmaya kalkmışlardı. Bir yandan kampın kenarından geçen tren yolu kenarına getirilen vagonlar, diğer taraftan da kamp içine giren kamyonlara insanları zorla doldurmaya çalışıyorlardı.
İlk şaşkınlığı atlatan mülteciler, İngiliz askerlerine karşı büyük bir direniş gösterdiler. Kamp alanı ana baba gününe dönmüş müthiş bir kargaşa yaşanıyordu.
Bir yandan İngiliz askerlerine direnen insanlar, diğer yandan mültecilere karşı zor kullanan askerler, dipçikle yaralanan; hatta kurşunla vurularak öldürülenler de oluyordu.
Çaresiz kalan bazı insanlar, karların erimesiyle suları kabaran Drau nehrinin azgın sularına kendilerini bırakıyorlardı. Kadınlar kucaklarındaki küçük çocukları ile nehre atlayarak Ruslara teslim olmaktansa ölümü tercih ediyorlardı.
Bu kargaşadan yararlanan bazı mülteciler de, İngiliz askerlerinin göz yumması sonucu kamp alanını çevreleyen tel örgüleri yırtarak Alp dağlarına doğru kaçıyorlardı.
Bu kargaşa 1 Haziran tarihine kadar sürdü. İngilizler, çaresiz insanları kamyon ve vagonlara doldurarak Avusturya yakınlarına kadar gelen Ruslara teslim ettiler. Ruslar kendilerine teslim edilen mültecilerin büyük bir kısmını kurşuna dizdiler.
28 Mayısta başlayıp; bir Haziran 1945 tarihine kadar devam eden süreçte İngilizler, 7000’den fazla Kuzey Kafkasyalı mülteciyi Ruslara teslim ettiler. Rus askerleri, kendilerine teslim edilen bu zavallı mültecilerin tamamına yakınını oracıkta kurşuna dizdiler. Aynı akıbeti, Gürcü, Tatar, Ukraynalı ve Rus Kozakları da yaşadılar.
Kuzey Kafkasyalıların başında bulunan ve göz altına alınan General Sultan Kılıç Girey Rus vatandaşı değildi. Rusya’yı Ekim devrimi sonrası 1920 yılında terk etmişti. Avrupa’da yaşıyor ve Fransız vatandaşlığına sahipti.
İngilizlerle müttefik olan Fransa’nın büyükelçisi, İngiliz komutanlığına gelerek Sultan Kılıç Girey’in vatandaşları olduğunu belirterek serbest bırakılmasını talep etmişti.
İngiliz komutan Sultan Kılıç Girey’i çağırarak serbest olduğunu, kampı serbestçe terk edebileceğini söylediğinde şu veciz cevabı veriyordu.
“Komutan, ben kendileriyle aynı kanı, aynı kültürü ve aynı ideali paylaştığım bu insanlarla üç yıldır kader birliği yaptım. Ben bir korkak olarak tarihe geçmek istemiyorum. Soydaşlarım serbest bırakılmıyorlarsa ben de onlarla birlikte aynı akıbete başım dik olarak yürüyeceğim”
Kılıç Girey dediğini de yaptı. Serbest kalmayı reddederek Ruslara teslim edilen komuta kademesi içinde yer aldı. Göstermelik bir yargılama sonucu, 17 Ocak 1947 tarihinde soğuk ve karlı bir Moskova sabahında kurşuna dizilerek şehit edildi.
Bütün dünyanın gözü önünde işlenen bu vahşet, Alman Nazilerinin ikinci dünya savaşında işledikleri Yahudi soy kırımının gölgesinde kaldı. Drau katliamı maalesef dünyada yeterince yankı bulmadı.
28 Mayıs 1945 tarihinde işlenen bu soykırım yeterince kamuoyuna mal olamadı. Bu katliamda hayatını kaybeden Rus Kazakları, Ukraynalılar, Gürcüler başlarına gelen felaketi dünya kamuoyuna mal etmek için savaştan sonra önemli çalışmalar yaptılar. Drau vadisine anıtlar diktiler. Açık hava müzeleri oluşturdular.
Kuzey Kafkasya Müslümanları, her zaman olduğu gibi, yine içlerine kapanarak bu acı olayı içlerinde yaşadılar. Facianın üzerinden on altı yıl geçtikten sonra, faciadan kurtulan Karaçay asıllı İbrahim Gacaoğlu ve birkaç arkadaşı, olayın cereyan ettiği yerde İrchen köyüne gelerek, burada 28 Mayıs 1961 tarihinde mütevazı bir anıt diktiler.
Gacaoğlu ve arkadaşları tarafından dikilen bu anıt, Gacaoğlu’nun sağlığı süresince birkaç kişiden oluşan sınırlı sayıda insanın katıldığı programlarla anma toplantılarına sahne oldu.
1989 yılında Gacaoğlu’nun vefatı sonrası, tabiri caizse Kuzey Kafkasyalılar için dikilen Drau anıtı öksüz kaldı. Sadece Almanya’da çalışan bazı işçilerin zaman zaman uğradıkları bir mekân haline geldi. Avusturya’da çalışan bazı hemşerilerimiz de bir iki kez buraya giderek anıtı ziyaret etmişler.
Aslında ben kendim, çocukluğunu Drau’dan sağ kurtulan mültecilerin arasında geçiren biri olarak buraya her zaman ilgi duydum. Kendimi bildim bileli olayın yıl dönümlerinde yazılar yazarak Drau katliamını topluma mal etme noktasında çalışmalar yaptım.
Drau’dan sağ kurtularak Türkiye’ye gelen Adıge asıllı Peçeşfo Mahmut, Türkiye’deki evimizde tam tamına on dokuz yıl misafir olarak kaldı.1969 yılında Sovyetlerde Brejnev tarafından ilan edilen genel af sonucu ülkesine geri dönerek ailesine kavuştu.

Drau anıtını görmek, orada anma toplantıları yapmak, anıt alanını yeniden düzenlemek gibi hayallerle yaşadım. Kafkas Vakfının kuruluşunu gerçekleştirdikten sonra, bu konuyu birkaç kez gündeme de getirdim. Başka bir platform da da Drau vadisine bir gezi tertip edilmesi için girişimlerde de bulundum.
Benim yıllardır hayalim olan projeyi, Kafkas Vakfının genç yönetimi iki ayrı proje ile ete kemiğe büründürdü. Birinci projede, Avrupa birliği ve Ulusal Ajans desteğinde on sekiz ve on dokuz yaşlarındaki otuz genci, 2025 Nisan ayı ortalarında tren yolculuğuyla Avusturya’da Drau vadisine götürerek anıtta mütevazı bir anma toplantısı yapma imkanına kavuşturdu.
Gençlerin seyahatine Kafkas Vakfı kurucusu ve bu konuda yazılar yazan, araştırmalar yapan biri olarak kafilede yer aldım. Bu projenin hemen ardından öyle güzel bir tevafuk oldu ki, Yurt Dışı Akraba Toplulukları Başkanlığı projesi çerçevesinde yeniden Drau’ya gitmek nasip oldu.
Nisan ayında yapmış olduğumuz seyahatte, İrchen belediyesiyle yapmış olduğumuz protokol çerçevesinde, 28 Mayıs 2025 tarihinde Drau katliamının 80. Sene-i devriyesinde geniş katılımlı bir anma toplantısı yapmayı kararlaştırdık.
YTB ile yapılan proje gerçekten mükemmeldi. Birkaç ayaktan oluşuyordu. Drau ile ilgili bir belgesel hazırlanacak. Yine ikinci dünya savaşında Kuzey Kafkasyalı mültecilerle ilgili arşiv belgelerine dayalı bir kitap, ardından Drau’dan kurtulan mültecilerin hatıralarından oluşan ikinci bir kitap yayınlanacaktı.
Avusturya’ya gitmişken, Viyana’da bulunan Yunus Emre Enstitüsünde Drau belgeselinin birinci gösteriminin galası da yapılacaktı. Avusturya’da yapılacak olan bu faaliyetlerde YTB Kafkas Vakfına büyük bir kolaylık sağladı.
28 Mayıs 2025 tarihinde İrchen köyünde yapacağımız anma toplantısı için Kafkas Vakfının genç başkanı Veysel Arıhan oldukça büyük bir kampanya yürüttü.
Önce annesi Kuzey Kafkasyalı Karaçay kökenli bir mülteci olan, 1947 yılında Avusturya’da mülteci kampında dünyaya gelen tanınmış tarihçi İlber Ortaylı ile irtibat kurdu. Hocayı Drau’ya davet ederek, gelme sözünü aldı.
İlber Hoca’nın Drau’ya geleceğini TRT’nin önemli programlarından “Gündem Ötesi “programının sunucusu Pelin Çift Hanımefendiye söyleyerek onun da ilgisini çekip Drau’ya gelmelerini sağladı.
26 Mayıs sabahı saat 07.30 uçağıyla Slovenya’nın başkenti Ljubljana’ya uçtuk. Drau vadisine en yakın ulaşma noktası burası idi. Slovenya’dan İrchen köyü yaklaşık olarak iki buçuk saat çekiyordu.
Ekibimizde Kafkas Vakfından Başkan Veysel Arıhan, eski başkan Ebubekir Kızık, Ali Barut, Ayşe Çekmez, Prof. Dr. Ufuk Tavkul, Alim Sarıaslan ile İlber Hoca, Pelin Çift ve kameramanı bulunuyordu.
Vakıf kurucularımızdan Yılmaz Nevruz ve kızı Ayşe Nevruz Hanım, Viyana üzerinden gelip akşamüzeri saat 18.00 civarlarında bize katılacaklardı.
27 Mayıs akşamı da Slovenya üzerinden gelecek olan 212 Tur adlı turizm acentesinin sahibi İsa Tunçer ile vakıf gençlerimizden Ubeydullah Güngör bizlere katılacaktı.
Burada bizi Avusturya Çerkes derneği başkanı Yusuf Atik ve Kafkas Vakfı Gönüllüsü Fatih Ekim karşılıyordu. Avusturya’nın İnsburg şehrinde yaşayan Ömer Düzgün kardeşimiz de aracıyla bizi karşılamaya gelmişti.
Hava alanına iner inmez, toplu bir hatıra fotoğrafı çektirdik. İlber Hoca, Pelin Çift ve kameramanını Ömer Düzgün’ün aracına verdik. Biz de dokuz kişi Yusuf Atik’in Vito’suna binerek İrchen köyüne hareket ettik.
İlber Hoca ve Pelin Hanım yoğun programları sebebiyle sadece 26 Mayıs günü bizlerle olabilecekti. Pelin Hanım 31 Mayıs Cumartesi akşamı da TRT ekranlarında Drau özel programı yapacaktı.
Programda gösterilmek üzere Drau faciasının yaşandığı coğrafyada özel çekimler ve röportajlar yapmak için kameramanıyla birlikte Drau’ya gelen Pelin Hanım bölgenin güzel coğrafyasına hayran olmuştu.
26 Mayıs günü öğle saatlerinde İrchen köyüne ulaştık. Pelin Çift ve kameramanı hiç dinlenmeden hemen çekimlere başladılar. Havanın hafif yağmurlu olması onların çalışmalarını durdurmadı.

Hem Drau anıtında, hem de Drau nehrinde dron yardımıyla özel çekimler yapıldı. Bu çekimlerde bizler de bazı anlatımlarla görev aldık. İlber Hoca hem anıtta, hem de nehir kenarında çekimlere katılarak önemli bilgiler aktardı.
İlber Hoca İrchen köylüleriyle hemen kaynaşmıştı. Akıcı Almancasıyla köylülerle kurduğu diyalog sayesinde herkesin gönlüne girmişti. Hem Drau anıtı, hem de drau nehri hocayı çok etkilemişti.
Drau nehri kıyısındaki bir bankın üzerine oturarak kendisiyle Kafkas Vakfı adına oldukça uzun sayılacak kayıt altına alınan bir sohbet yapma imkânımız oldu.
Hem İlber Hoca’nın, hem de Pelin hanımın oldukça yoğun işleri vardı. Programlarını zorlayıp, zaman ayırıp bizimle Drau’ya gelmişlerdi.

Yoğun programın ardından misafirlerimiz ertesi sabah erkenden Türkiye’ye uçacakları Slovenya’ya hareket ettiler.
Ömer Düzgün kardeşimiz onları Slovenya’da kalacakları otele götürdü. Gece onlarla birlikte kaldıktan sonra, sabahleyin uçağa bindirdikten sonra İrchen’e geri döndü.
26 Mayıs saat 17.00 gibi Vakıf kurucularımızdan Yılmaz Nevruz ve kızı Ayşe Hanım Viyana üzerinden gelerek ekibimize dahil oldular. Köyün içinde kaldığımız butik otelde yer olmadığından, Yılmaz Nevruz amca ile kızı Ayşe Hanım Drau anıtına beş kilometre mesafede bulunan Dellah kasabasında bir otelde kalıyorlardı.

27 Mayıs gününü Kuzey İtalya’da Paluzza kasabası gezisine ayırmıştık. Drau katliamı, yaşanan trajik olay sebebiyle çok önemliydi. Oysa mültecilerin Drau kampındaki yaşamları topu topuna yirmi beş gün kadar sürmüştü.
Paluzza kasabası ise, Kafkasya’yı andıran tabiatı ile mültecilere bir buçuk yıldan fazla ev sahipliği yapmıştı. Paluzza ve çevresindeki birkaç köyde mültecilere ait izlerin olması çok muhtemeldi.
Bazı yayınlarda, Paluzza kasabasında ölüp buraya defnedilen Kuzey Kafkasyalı Müslümanların varlığından bahsediliyordu. Bunların izlerini sürmek amacındaydık.
İrchen köyünden Paluzza, yaklaşık olarak bir saat on beş dakikalık bir süre idi. Burada Cem Kumuk kardeşimizin de yönlendirmesiyle bazı mezarlıkları gezdik ve inceledik. Aradan seksen yılı aşkın bir zaman geçtiği için çok da bir şey bulamadık.
Sadece, çok eski ve terk edilmiş bir mezarlıkta Müslüman mezarı olduğu ayan beyan olan üç mezar tespit ettik. Bu mezarların da kitabeleri olmadığı için kimlere ait oldukları meçhul kaldı.
Paluzza’da yaptığımız inceleme ve araştırmalar sonucunda, burada ayrı bir proje kapsamında çalışmalar yürütülmesi kararına vardık. Kalabalık olamayan, olaylara vakıf küçük bir ekibin, yerel yöneticiler ve halkla temas kurarak mültecilerin yaşadıkları çevre köyleri incelemeleri gerektiği kanaati hepimizde oluştu.

Paluzza’daki incelemelerimizi tamamladıktan sonra, akşam üzeri İrchen’e geri döndük. 28 Mayıs 2025 Drau katliamının sekseninci yılı dolayısıyla İrchen belediyesi ile yapacağımız ortak programın son hazırlıklarını İrchen’lilerle birlikte gözden geçirdik.
28 Mayıs sabahı, İrchen’li yetkililerle birlikte, Kafkas Vakfı gençleri el birliği ile tören alanının düzenlenmesi işine giriştiler. İrchen belediye başkanı, elinde şarjlı matkapla yağmura karşı koruma çadırlarını bizzat eliyle kuruyordu. Diğer taraftan da alan bayraklarla da süsleniyordu.
Drau anıtına, burada hayatını kaybeden Kuzey Kafkasya’nın her yerinden, her bölgesinden insanlarımızın anısına sadece, 11 Mayıs 1918 yılında kurulmuş olan “Birleşik Kafkasya Dağlıları” hükümetinin yedi yıldızlı bayrağı asıldı.
Birleşik Kafkasya bayrağı dışında, Avusturya bayrağı ve İrchen köyünün bağlı bulunduğu Karintiya eyalet bayrağı ile ayrıca Türk bayrağı da asıldı.
İrchen belediyesi yetkilileri, saat 13.00’da alanda toplanan yüz kişiyi aşkın katılımcı ile birlikte Drau nehrine doğru bir anma ve saygı yürüyüşü organize etmişti.

Yürüyüşü İrchen tarih derneği başkanı Hans Jörg Mandler elindeki megafonla yönetiyordu. Bazı noktalarda durarak buralarda katliamla ilgili bilgiler veriyordu. Zaman zaman megafonu bizlere vererek bizim de Türkçe açıklamalar yapmamızı sağlıyordu.
Yaklaşık beş altı yüz metrelik bir yürüyüşten sonra Drau nehri kıyısına geldik. Burada yapılan protokol konuşmalarının ardından yüzlerce kırmızı karanfili nehir sularına bırakarak burada hayatını kaybeden atalarımız için kur’an tilavetinin ardından dualar okuduk.
Yine Drau nehrinin kıyısından yürüyerek başka bir güzergahtan tören alanına geldik. Yürüyüşe katılamayan, daha sonra alana gelen birçok insan anma törenine katılmak için alana gelmiş bekliyordu.
Tören alanının bir köşesinde, İrchen köyü kadınlarının hazırlamış oldukları el yapımı yiyeceklerin bulunduğu ikram masası bulunuyordu. Gerçekten de İrchenliler çok büyük bir hazırlık yapmışlardı. Yorucu yürüyüşün ardından bu ikramları ve içecekler çok makbule geçmişti.
Tören alanında yüz kişiyi aşkın insanın oturabileceği sandalyeler dizilmişti. Birçok insan yine de ayakta kaldı. Tabi ki gençler sandalyede oturma imtiyazını büyüklerine devrettiler.
Programın sunuculuğunu, belediye başkan yardımcısı Peter Sommer resmi tören kıyafetleri giyerek bizzat kendisi gerçekleştirdi. Daha önceden varmış olduğumuz mutabakat çerçevesinde, programda İrchen Köyü papazı ve Viyana’dan gelen hemşerimiz Hafız Abdurrahman Düzgün Drau’da hayatını kaybedenler için dualar okudular.

İrchen tarih derneği başkanı Hans Jörg Mandler açılış konuşmasını yapmadan önce, Kafkas Vakfı tarafından kendisine hediye edilen kalpağı giyerek büyük bir jest yaptı.
Ardından İrchen belediye başkanı Manfred Dullnig sıcak mesajlar içeren kısa ama özlü bir konuşma gerçekleştirdi. Kafkas Vakfı adına Veysel Arıhan, Avusturya Adıge Derneği adına Yusuf Atik konuşmalarını gerçekleştirdiler.
Yapılan konuşmaların bire bir tercümesinin çok zaman alacağı düşünüldüğünden, konuşmaların bir özet şeklinde alandakilere aktarılması kararlaştırıldı. Almanca ve Türkçe özet tercümeleri, Münih derneği birinci başkan yardımcısı Ersan Göztaş yaptı.
Anma programımıza Avusturya’nın Salzburg Başkonsolosu Günay Babadoğan Ertan Hanım iki yüz elli kilometre uzaktan gelerek iştirak ettiler. Programda konuşan Günay Hanım Drau şehitleri için, artık onlar burada bizlere emanet diyerek sözlerini tamamladı.
Programdan hemen sonra Günay Hanım Drau ırmağına yapılan yürüyüşe katılamadığı için, kendisini özel olarak ırmak kıyısına götürdük. Kendileri burada çok duygulandı nehre karanfiller bırakıp dua etti.
Konsolos hanıma ve ekibine yoğun işleri arasında bize zaman ayırarak geldikleri için teşekkür ederek uğurladık.

İrchen köyünde yapılan tören, Kafkas Vakfı sosyal medya hesaplarından canlı olarak tüm dünyaya duyuruldu. Tören sırasında İrchen belediyesi müzik gurubu da bizlere yöresel kahramanlık şarkılarını seslenirdiler.
Törene İrchen köyü sakinleri büyük ilgi göstermişlerdi. Türkiye’den ve Avusturya’nın farklı şehirlerinden gelen hemşerilerimizin yanı sıra, Avrupa’nın farklı şehirlerinden de katılımlar oldu.
Törene, İrchen köyünün en yaşlıları olan Drau faciasına da tanık olan Alfred Anberger (97) ile Anton Ficher (88) de katılmışlardı.
Törenin ardından Kafkas Vakfı kurucularından Yılmaz Nevruz (87) ve kızı Ayşe Hanım İrchen köyü sakinleri ile uzun uzun Almanca sohbet ettiler.
Yılmaz Nevruz ve kızı Ayşe Nevruz hususi olarak törene katılmak için İrchen’e gelmişlerdi. Dr. Yılmaz Nevruz ihtisasını Almanya’da yaptığı için, kızı Ayşe de ilk öğrenimini Almanya’da yaptıklarından Almancaya iyi derecede vakıftılar.
Avusturya saatiyle 18.30 gibi, Yusuf Atik ve Ömer Düzgün’ün araçlarıyla kara yoluyla Viyana’ya hareket ettik. Ertesi gün Viyana Yunus Emre Vakfı Enstitüsü salonunda Drau için özel olarak hazırlamış olduğumuz belgeselin gösterimi yapılacaktı.

Gece yarısı saat 00.01 gibi Viyana’ya ulaşıp otelimize yerleştik. Ertesi günü belgesel gösterim saatine kadar Viyana’da serbest olarak ziyaretlerde bulunduk.
Yunus Emre Vakfı, Avusturya’nın tarihi binalarının yer aldığı önemli bir yerde bulunuyordu. Tarihi bir binanın üçüncü katında bulunan Yunus Emre Vakfı, oldukça geniş bir mekânda hizmet veriyor.
Yunus Emre Vakfının Viyana temsilcisi Halil İbrahim Doğan bizleri güler yüzle karşıladı. Gördüğüm kadarıyla burada bulunan personel mesai kavramı gözetmeden canla başla çok güzel çalışmalar yapıyorlar.
Bir tarafta Türkiye’den gelen konuklarla sık sık düzenlenen konferanslar, diğer yandan yaş sınırı olmaksızın açılan Türkçe dil kursları, Türk müziği ve enstrüman çalma kursları ve akla gelebilecek sayısız aktivite bu merkezde yürütülüyor.

Yunus Emre Enstitüsü’nün yaklaşık yüz kişilik bir konferans salonu mevcuttu. Enstitü yöneticileri sürekli olarak salonu doldurup dolduramayacağımız konusunda endişelerini izhar ediyorlardı.
Programın başlangıç saati geldiğinde, salonda oturacak yer kalmadığı gibi, dışarıdan getirilen sandalyeler de yeterli olmamıştı.
Yunus Emre Enstitüsündeki belgesel gösterimi galasına, Viyana Büyükelçimiz Gürsel Dönmez ve eşleri Hanımefendi de iştirak ettiler. Büyükelçi yaptığı konuşmada, Drau anıtı ile ilgili elçilik olarak üzerlerine düşen ne gibi hizmetler varsa bunu mutlaka yerine getireceklerini ifade ettiler.
Bizim Viyana programımız ile uyumlu olarak, Avusturya Adıge Dernegi de Avrupa’da yaşayan çerkesleri bir araya getiren üç günlük bir program tertip etmişti.
Belgesel gösteriminin yapıldığı gün, Avusturya organizasyonunun birinci günü idi. Yunus Emre Enstitüsü salonunda, Almanya, Hollanda, Belçika ve İsviçre’den gelen hemşerilerimiz vardı.

Programdan sonra Avrupalı hemşerilerimizle uzun süre salonda kaldık. Gösterimin yanı sıra Drau faciası ile ilgili bir fotoğraf sergisi de açmıştık. Bu sergi salonunda topluca fotoğraflar çektirdik ve birçok hemşerimizle yakinen tanışma fırsatı bulduk.
Avrupa’da yaşayan dernek temsilcileri ile yaptığımız toplantı ve istişarelerde, Drau katliamının yıl dönümünde anma toplantısının motor gücü olarak onları görmek istediğimizi ifade ettik. Onlar da bu işi üstleneceklerini ifade ettiler.
Program bitiminin ardından geç saatlerde otelimize intikal ettik. Bizim programımız da çok yoğundu. Ertesi gün 30 Mayıs Cuma akşamı Drau belgeselinin İstanbul gösterimi vardı.

30 Mayıs saat 10.30 uçağıyla Sabiha Gökçen havalimanına uçtuk. Saat 14.00 gibi havaalanından çıkarak evlerimize uğrayıp üzerimizi değiştirdikten sonra, doğruca Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Haliç yerleşkesindeki salona intikal ettik.
Biz yok iken Vakıf Yönetimindeki gençler bütün hazırlıklarını tamamlamışlardı. Drau Paneli ve ardından Drau Belgeseli galası da muhteşem oldu.

İlber Hoca, sabah hastaneye yatıp serum almasına rağmen yataktan kalkarak belgesel galasına iştira ederek bizleri onurlandırdı. Aynı akşam TRT “Gündem Ötesi” Programını Şampiyonlar ligi final maçı olduğu için Cuma akşamına almıştı.
Cem Kumuk kardeşimiz de çok güzel bir performans sergileyerek “Gündem Ötesi” programının en iyi ratinglerinden birinin elde edilmesine katkıda bulundu.

Kafkas Vakfı olarak, seksen yıl sonra Drau’da hayatını kaybeden büyüklerimizin yaşadığı dramı yeniden gündeme taşıyarak onların ruhunu aziz kılmayı amaçladık.
Önümüzdeki yıllarda yeni bir hafıza mekânı olarak gündeme aldığımız Drau şehitlerinin anma toplantısına daha geniş katılımlar sağlamayı hedefliyoruz.
Hepinize sağlıklı günler diliyorum.
