“Vahşi Tümen” dehşeti  

Bu yıl Kafkas-Rus savaşlarının sona ermesinin 150. yıldönümü. Bu önemli tarih, aynı zamanda Kafkasya’da bir başka askeri hadisenin de yıldönümü.  

 

Kafkasya savaşları, Rusya tarihindeki en uzun ve kanlı savaşlardan biriydi. Çerkesler bu savaşı ve askeri harekata eşlik eden soykırımı, halen sona ermiş kabul etmiyor. Sürgün edilenlerin nesillerinin anavatana dönme hakkı için gösterdikleri mücadele bunun delili. Moskova statükonun korunmasında kararlı: Yok ettiği ülkenin uzakta kalan evlatları, sayıca az ya da çok, kolay ya da zorlu yollardan, her ne şekilde olursa olsun geri dönebilme umutlarından vazgeçmeli.

 

Büyük savaşın bitişinin 150. yıldönümü şaşırtıcı şekilde sessiz geçti: Anavatan ve diasporada geleneksel anma yürüyüşleri, Moskova Devlet Uluslararası İlişkiler Enstitüsünde yuvarlak masa toplantısı, Nalçik’te yerel düzeyde bir konferans, hepsi bu. Ne Vladimir Putin, ne hükümet, ne parlamento, ne de siyasi parti liderlerinden hiç bir mesaj duyulmadı. Hiç bir şey olmadı. Boris Yeltsin’in 20 yıl önce verdiği ‘Kafkasya göçmenlerinin tarihi vatanlarına dönüş’ sorununu çözeceği yönündeki sözden sonra Moskova bir daha bu tür yıldönümlerini hatırlamadı. Tabi eğer, Çerkesler için manevi anlamı olan bir yerde, Çerkes protestolarının gölgesinde gerçekleştirilen Soçi Olimpiyatlarındaki ‘açıklamaları’ saymazsak.

 

Fakat bu konuda Rusya’dan ne beklenebilir ki? Putin’in, geçmişi Kafkasya’ya benzeyen Kırım’la ilgili sözleri çok açık: “Kırım’da, burayı 1783’de kahramanca fetheden Rus askerlerinin mezarları var”. Şu halde Moskova’nın sessizliği, konuşmasından daha iyi. Buna karşılık Türkiye’de her yıl devlet adamları ve büyük siyasi parti liderleri Çerkeslerin anma gününde mesajlar yayınlıyor.

 

Karl Marx, Rusya’nın Kafkasya’yı fethini, Napolyon savaşlarından sonra Avrupa tarihinin en önemli olayı olarak adlandırmıştı. Bu, Birinci Dünya savaşından uzun süre önce söylenmişti. Tüm dünyayı sarsan ve bir anda dört büyük imparatorluğun düşüşüne neden olan bu savaşın, Rus toplumumun bilincinde Kafkasya savaşından daha fazla yer tutmuyor olması şaşırtıcı. Özellikle Kafkasya’da Birinci Dünya savaşı diğer ülkelerden daha sık hatırlanıyor olmalı. Kısa süre önce Kafkasyalı süvarilerden oluşan “Vahşi” Tümen’in (Dikaya Diviziya)100. yılı kutlandı.

 

Rusya dağlılarındaki tarihi hafızanın zayıflığı da en az geleneksel Rus bilinçsizliği kadar ilginç. Bilindiği üzere Vahşi Tümen, olağanüstü becerileri olan ‘doğuştan süvarilere’ duyulan hayranlıktan ya da imparatorluk propagandasının, insanların çara sadakat paydasında nasıl birleştiğini gösterme isteğinden ortaya çıkmadı. Rusya’da kurşunların önüne atılacak asker eksikliği görülmedi. Peki, o zaman, bu efsanevi askeri birlik nasıl ortaya çıktı?

 

“Vahşi Tümen”, Rus geri birliklerinde Türk cephesinde ayaklanma riskini minimize etmek için, Kafkasya’da ‘daha amansızları’ yani savaşçı, girişimci ve yetenekli ‘yerli unsurları’ yok etme isteğinin bir sonucuydu. Bilindiği üzere, Osmanlı ordusunda azımsanmayacak sayıda Çerkes, ayrıca Çeçen, Abaza, Oset, Avar, Dargin ve diğer sürgün Kafkasya halklarının ilk neslinden kişiler hizmet veriyordu. Bu gençler, savaşarak vatanlarına yol açma ve Rusya’dan atalarının mezarlarını geri alma konusundaki düşüncelerini gizlemediler. Rusya’nın 1877’deki ayaklanmaya benzer şekilde, Osmanlı saldırısına destek olacak ortak Kafkasya ayaklanmasından endişe duymasını gerektirecek bütün şartlar mevcuttu. Olayların bu şekilde gelişmesine engel olmak için alınan engelleyici tedbirlerden biri de Vahşi Tümen’in kurulması oldu.

 

Madem ki askerlik görevi ‘yerli halklar’ için geçerli değildi, Avrupa üçlü savaşı da ganimet vaat etmiyordu, o zaman on bin kişiyi kovalamak ve onları evden iki bin kilometre uzakta ateşin ortasına atmak basit bir işti. O zamanın Rus PR’cılarına haklarını teslim etmek lazım, sorunu zekice çözdüler.

 

Kolektif sorumlulukla ve sürekli aşağılanmalarla boğulmuş, aristokrasisi Rus soylularına verilen değere layık görülmeyen dağlılar büsbütün kör edildiler. Çar ailesinden gelen tümen komutanı başta olmak üzere tümenin bütün subayları asillerden oluşturulmuştu. Hepsi yeni tümenin özel statüsünü ve prestijini vurguladı. Malum laflar edildi: Kafkas gençlerinin doğal savaşçı becerileri, onur, cesaret, kahramanlık, özgüveni…  alaylar etnik gruplara göre ayrıldı, üniformaları kısmen Çerkes sitilinde dizayn edildi.

 

Sonuç belli, manipülasyon başarılı oldu. Bugün hala, ahlaksızca ve kurnazca aldatılmış olan şanssız insanların torunları, dedelerinin ‘ölümcül tuzağa son vermesiyle’ gurur duyuyor. Bugün Kafkasyalılar aynı tuzaktan kurtulabildi mi? Ukrayna’dan gelen haberlere bakılırsa, hepsi değil.

 

20 yıl önce ilk Çeçenya savaşı başladı. İşte 2014 için bir yıldönümü daha. Çeçenya’ya kanla boyun eğdirilmesinden ve Kafkasya genelindeki çok sayıdaki askeri operasyonların ardından ‘daha amansız yerliler’ yeniden Ukrayna’ya müdahale için Rusya ile birlikte hareket etti.  Yine aynı eski imparatorluk metotları ve büyük ihtimalle aynı amaca hizmet etmek için.

 

Kaynak: Ekho Kavkaza

Çeviri: Ajans Kafkas 

Anzor Kabard